Kubbetü’s
Sahra Mahzun ve güzel
Kudüs’e gelince müslümanların içinde birşeyler kıpırdıyor. Zira
Kudüs, insanlık tarihinin en önemli kentlerinden birisidir. Herhangi bir
tepeden bakıldığı zaman son derece etkileyici bir manzara ile karşılar
seyredenleri. Bu mukaddes mekanları seyre dalarken mahzunlaşır, tarihin
derinliklerine dalıp dakikaların hatta saatlerin nasıl geçtiğini bile
anlamazsınız. Bir yanda Cebel-i Tur denilen Zeytin Dağı, içerisinde,
Peygamber Efendimizin Mirac’a çıktığı zaman üzerine bastığı Muallak
Taşı’nın bulunduğu Kubbetü’s Sahra ve Mescid-i Aksa’nın bulunduğu
Harem- Şerif ile bunları çevreleyen tarihi surlar.
Kudüs’ün, özellikle de Harem-i Şerif alanının İslamiyet’teki önemi,
Kur’an-ı Kerim’de de açıkça bahsedilen Mirac hadisesinin burada gerçekleşmiş
olmasıdır. Peygamber Efendimiz, Hicret’ten bir yıl kadar önce Recep Ayı’nın
27. gecesinde Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya gelmiş, oradan göklere
ve yedinci gökten sonra Allah’ü Teâlâ’nın takdir ettiği mekanlara götürülmüştür.
Mescid-i Aksa’nın adı, Kur’an’da İsra Suresi’nin ilk ayetinde geçiyor.
İsra Suresi’nin birinci ayeti kerimesinde Mescid-i Aksa ve çevresinin mübarek
kılındığı bildirilmiştir.
Şanlı ecdadımız inşa etti
Kudüs’ü düşman saldırıları karşısında asırlardır bir zırh gibi
koruyan bu surlar önce, Selahaddin Eyyûbî tarafından yaptırılmış ve yapılışından
30 yıl sonra yıkılmış. Daha sonra Osmanlıların idaresi esnasında Kanuni
Sultan Süleyman Han tarafından Eyyûbîlerin yaptırdığı temeller üzerine
surları yeniden inşa ettirmiş. Surların yanında bulunan dar sokaklar, her
biri ayrı bir tarihi izler taşıyan taş yapılar... Bir anda kendinizi başka
bir çağda zannediyorsunuz.
Harem-i Şerif.. Yani Mescid-i Aksa’nın avlusuna açılan kapının önündeyiz.
İsrail askerlerinden sonra, Filistin polisi de kapıda kimlik kontrolü yapıyor.
Müslüman olduğumuzdan emin olunca bize müsaade ettiler. Çünkü Müslüman
olmayanların buraya girmesi yasak. Harem-i Şerif’in geniş bir alanı var.
İçerisinde Mescid- i Aksa ve Kubbetü’s Sahra bulunuyor. Yeri gelmişken hatırlatmakta
fayda gördüğümüz bir konu var. Bu mekanları yakından gidip görmeyenler
genellikle bu iki yapıyı birbiriyle karşılaştırırlar. Kudüs’e uzaktan
bakınca göze ilk çarpan en şık yapı, parıldayan altın kubbesi ile Kubbetü’s
Sahra’dır. Altın Kubbe tam mübarek taşın üstüne kurulmuştur. Burası
genellikle Mescid-i Aksa’yla karıştırılır.
Şimdi İsrail’in elinde
Kubbetü’s Sahra, Harem- i Şerif’in aşağı yukarı orta kesiminde, gerek
dış mimarisi ve gerekse iç mimarisi oldukça dikkat çekici bir şaheserdir.
Kubbenin tam altında, Peygamber Efendimizin Mirac’a yükselirken üzerine
bastığı çok büyük bir kaya bulunuyor. Yani Muallak taşı, ( havada duran
taş) etrafı demir parmaklıklarla çevrili. Yeryüzünün en muhteşem
mimarilerinden biri olarak kabul edilen Kubbetü’s Sahra, bu kıymetli taşı
korumak maksadıyla 691 yılında Emevi halifelerinden Abdulmelik bin Mervan
tarafından yaptırılmış. Manevi atmosferi sizi tarihin derinliklerine alıp
götürüyor. Bugün tamamen İsrail yönetimi altında bulunan Kudüs fiilen
ikiye bölünmüş durumda. Arapların yaşadığı ve içinde eski şehrin de
bulunduğu Doğu Kudüs ve Yahudilerin yaşadığı Batı Kudüs. Tarihi kentin
iki yakasını yeşil hat denilen çizgi ayırıyor.
Mirâc’ın başlama noktası
Hacer’i Muallak’ın kuzey-güney çapı 18 metre, doğu- batı çapı 13.5
metre uzunluğunda. Mübarek taşın en yüksek yeri ise yerden 2 metre, en alçak
yeri yerden 1.25 metre yüksekliğinde. Üstündeki görkemli kubbenin dışı
kurşun üstüne altın kaplanmış. Çapı 20.2, yüksekliği 20, en tepe
noktası ise 35 metre olan kubbenin iç kısmında bulunan nakış ve motiflerin
güzelliğini anlatmaya kelimeler yetmez. 1099’da Haçlı orduları Kudüs’ü
zaptedince, Kubbetü’s Sahra’yı saray haline getirmişler. Ancak 1187’de
Selahaddin Eyyûbî, Kudüs’ü tekrar fethedince, sarayı bozarak tekrar cami
haline getirdi.
Osmanlı İmparatorluğu devrinde, Kanuni Sultan Süleyman Han döneminde iki
defa, daha sonra da İstanbul’dan giden Mimar Kemalettin Bey tarafından1920 yılında
üçüncü defa tamir edilmiş. Hacer’i Muallak’ın güneydoğu tarafında
11 basamaklı dar bir merdivenden boşluğa veya bir nevi küçük bir mağaraya
iniliyor. Kubbetü’s Sahra sekizgen şeklindedir. Her bir kenarın uzunluğu
20 m.’dir. Dört kapısı vardır. Kubbetü’s Sahra’nın içinde mübarek
emanetlerin muhafaza edildiği sandıklar mevcud. Peygamber Efendimizin ve Hz.
Hamza’nın sancakları buradaki mübarek emanetlerin en önemlileridnen.
Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s Sahra camilerinin bulundukları avluda tek şerefeli
bir minare bulunuyor.
Türkiye
|