reklam

17 Mayıs 2004 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Kubbetü’s Sahra Mahzun ve güzel

Kudüs’e gelince müslümanların içinde birşeyler kıpırdıyor. Zira Kudüs, insanlık tarihinin en önemli kentlerinden birisidir. Herhangi bir tepeden bakıldığı zaman son derece etkileyici bir manzara ile karşılar seyredenleri. Bu mukaddes mekanları seyre dalarken mahzunlaşır, tarihin derinliklerine dalıp dakikaların hatta saatlerin nasıl geçtiğini bile anlamazsınız. Bir yanda Cebel-i Tur denilen Zeytin Dağı, içerisinde, Peygamber Efendimizin Mirac’a çıktığı zaman üzerine bastığı Muallak Taşı’nın bulunduğu Kubbetü’s Sahra ve Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Harem- Şerif ile bunları çevreleyen tarihi surlar.

Kudüs’ün, özellikle de Harem-i Şerif alanının İslamiyet’teki önemi, Kur’an-ı Kerim’de de açıkça bahsedilen Mirac hadisesinin burada gerçekleşmiş olmasıdır. Peygamber Efendimiz, Hicret’ten bir yıl kadar önce Recep Ayı’nın 27. gecesinde Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya gelmiş, oradan göklere ve yedinci gökten sonra Allah’ü Teâlâ’nın takdir ettiği mekanlara götürülmüştür. Mescid-i Aksa’nın adı, Kur’an’da İsra Suresi’nin ilk ayetinde geçiyor. İsra Suresi’nin birinci ayeti kerimesinde Mescid-i Aksa ve çevresinin mübarek kılındığı bildirilmiştir.

Şanlı ecdadımız inşa etti
Kudüs’ü düşman saldırıları karşısında asırlardır bir zırh gibi koruyan bu surlar önce, Selahaddin Eyyûbî tarafından yaptırılmış ve yapılışından 30 yıl sonra yıkılmış. Daha sonra Osmanlıların idaresi esnasında Kanuni Sultan Süleyman Han tarafından Eyyûbîlerin yaptırdığı temeller üzerine surları yeniden inşa ettirmiş. Surların yanında bulunan dar sokaklar, her biri ayrı bir tarihi izler taşıyan taş yapılar... Bir anda kendinizi başka bir çağda zannediyorsunuz.

Harem-i Şerif.. Yani Mescid-i Aksa’nın avlusuna açılan kapının önündeyiz. İsrail askerlerinden sonra, Filistin polisi de kapıda kimlik kontrolü yapıyor. Müslüman olduğumuzdan emin olunca bize müsaade ettiler. Çünkü Müslüman olmayanların buraya girmesi yasak. Harem-i Şerif’in geniş bir alanı var. İçerisinde Mescid- i Aksa ve Kubbetü’s Sahra bulunuyor. Yeri gelmişken hatırlatmakta fayda gördüğümüz bir konu var. Bu mekanları yakından gidip görmeyenler genellikle bu iki yapıyı birbiriyle karşılaştırırlar. Kudüs’e uzaktan bakınca göze ilk çarpan en şık yapı, parıldayan altın kubbesi ile Kubbetü’s Sahra’dır. Altın Kubbe tam mübarek taşın üstüne kurulmuştur. Burası genellikle Mescid-i Aksa’yla karıştırılır.

Şimdi İsrail’in elinde
Kubbetü’s Sahra, Harem- i Şerif’in aşağı yukarı orta kesiminde, gerek dış mimarisi ve gerekse iç mimarisi oldukça dikkat çekici bir şaheserdir. Kubbenin tam altında, Peygamber Efendimizin Mirac’a yükselirken üzerine bastığı çok büyük bir kaya bulunuyor. Yani Muallak taşı, ( havada duran taş) etrafı demir parmaklıklarla çevrili. Yeryüzünün en muhteşem mimarilerinden biri olarak kabul edilen Kubbetü’s Sahra, bu kıymetli taşı korumak maksadıyla 691 yılında Emevi halifelerinden Abdulmelik bin Mervan tarafından yaptırılmış. Manevi atmosferi sizi tarihin derinliklerine alıp götürüyor. Bugün tamamen İsrail yönetimi altında bulunan Kudüs fiilen ikiye bölünmüş durumda. Arapların yaşadığı ve içinde eski şehrin de bulunduğu Doğu Kudüs ve Yahudilerin yaşadığı Batı Kudüs. Tarihi kentin iki yakasını yeşil hat denilen çizgi ayırıyor.

Mirâc’ın başlama noktası
Hacer’i Muallak’ın kuzey-güney çapı 18 metre, doğu- batı çapı 13.5 metre uzunluğunda. Mübarek taşın en yüksek yeri ise yerden 2 metre, en alçak yeri yerden 1.25 metre yüksekliğinde. Üstündeki görkemli kubbenin dışı kurşun üstüne altın kaplanmış. Çapı 20.2, yüksekliği 20, en tepe noktası ise 35 metre olan kubbenin iç kısmında bulunan nakış ve motiflerin güzelliğini anlatmaya kelimeler yetmez. 1099’da Haçlı orduları Kudüs’ü zaptedince, Kubbetü’s Sahra’yı saray haline getirmişler. Ancak 1187’de Selahaddin Eyyûbî, Kudüs’ü tekrar fethedince, sarayı bozarak tekrar cami haline getirdi. 

Osmanlı İmparatorluğu devrinde, Kanuni Sultan Süleyman Han döneminde iki defa, daha sonra da İstanbul’dan giden Mimar Kemalettin Bey tarafından1920 yılında üçüncü defa tamir edilmiş. Hacer’i Muallak’ın güneydoğu tarafında 11 basamaklı dar bir merdivenden boşluğa veya bir nevi küçük bir mağaraya iniliyor. Kubbetü’s Sahra sekizgen şeklindedir. Her bir kenarın uzunluğu 20 m.’dir. Dört kapısı vardır. Kubbetü’s Sahra’nın içinde mübarek emanetlerin muhafaza edildiği sandıklar mevcud. Peygamber Efendimizin ve Hz. Hamza’nın sancakları buradaki mübarek emanetlerin en önemlileridnen. Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s Sahra camilerinin bulundukları avluda tek şerefeli bir minare bulunuyor.
Türkiye

 

Mayıs 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02
03 04 05 06 07 08 09
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28 29 30
31
diğer aylar için tıklayın

Diyalog

Aydan Balamir, Ziya Tanalı
 ve Abdi Güzer
27 Nisan - 25 Mayıs 2004 tarihleri arasında Diyalog bölümümüze konuk oluyor.

Ulusal Mimarlık Ödülleri üzerine gerçekleşen Diyalog buluşmasını  okumak için  buraya tıklayın...

Ulusal Mimarlık Ödülleri hakkında görüşlerinizi bildirmek için buraya tıklayın...

 
Vitra'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz