Köyleriyle
İstanbul
Yakın çevresindeki Kadı, Bakır, Orta, Vani, Çengel, Arnavut, Yeni, Has,
Feri gibi köylerle büyüdü, bir dünya kenti oldu, şimdi koca bir köye dönüşüyor
Bir dünya kenti olduğu söylenir İstanbul'un... Metropoldür. Megapoldür.
Yarın başka bir ''pol'' çıkarsa mutlaka ondan da olacaktır. Ne var ki içine
girildiğinde İstanbul'un kocaman bir köye dönüşmekte olduğu görülür.
Hiç kuşkusuz köylerin güzelliği başkadır. Ancak kırsalda kaldığı sürece
köy güzeldir. Kentleri köyleştirirseniz, pastoralden geriye natürmort kalır!
İstanbul henüz ''mort'' durumunda değil... Ama yakındır! Bir zamanlar İstanbul'un
köyleri vardı; bugün İstanbul'un kendisi oldular. Haydi köyümüze gidelim!
Kadıköy, İstanbul'dan da eski bir yerleşim. Hatta İsa'dan 5 bin yıl önceki
taş devri buluntularıyla İstanbul bölgesindeki ilk insan yerleşiminin olduğu
bölge. İsa'dan 1000 yıl önce Fenikelilerin ticaret kolonisi Harhadon adıyla
tanınıyor daha sonra ''Bakır Ülkesi'' Halkedon adıyla biliniyor. Osmanlı,
İstanbul'dan çok önce Halkedon'un çevresine giriyor. Kadıköy adı, II.
Mehmet 'in ilk İstanbul Kadısı olarak atadığı Hızır Bey Çelebi 'den
geliyor. Fatih, bölgeyi kadıya verdiği için yörenin adı kadının köyünden
Kadıköy oluyor.
Kırk Erenler'in köyleri
Kadıköy'deki Erenköy ve Merdivenköy'ün adı Osmanlı'nın kuruluş yıllarına
uzanıyor. Orhan Bey , 1329 yazında Maltepe'de Bizans İmparatoru III.
Andronikos Paleologos' u yenince savaşçı ahilerden ''Kırk Erenler'' olarak
anılan bir grup Kadıköy'ün dışındaki boş arazilere yerleşiyor. Eren
Baba'nın adından Erenköy ortaya çıkıyor. Merdivenköy ise Alevi-Bektaşi
inancının mert imanlı insanları anlamında ''merd-i iman'' dan geliyor.
Merd-i iman köyü zaman içinde Merdivenköy'e dönüşüyor.
Karaköy... Haliç'in bir yakası Bizans'ta iken, öteki yakası Galata
Cenevizlilerdeydi. Galata da Bizans gibi surların içindeydi. Karaköy adının
o günlerden geldiği sanılıyor. Surlarla çevrili Galata'ya deniz tarafından
ana giriş kapısına ''Kiarahori'' deniyor. Osmanlı döneminde Kiarahori,
Karaköy'e dönüşüyor.
Ortaköy ve Kanuni
Boğaz'ın Avrupa yakasındaki ilk ''köy'' Ortaköy oluyor... Ortaköy, Bizans'ın
ilk dönemlerinden başlayarak bir balıkçı köyü olarak biliniyor. İmparatorlar
yazlık saraylar yaptırıyor. Sonra papazlar geliyor; kiliseler, manastırlar
kuruluyor... Osmanlı döneminde Türklerin Ortaköy'e yerleşmesi için Kanuni
Sultan Süleyman 'ın tahta çıkması bekleniyor. Mimar Sinan 'ın yaptığı
hamam, Ortaköy'deki en eski Osmanlı eseri oluyor. Ortaköy adı da bu sırada
ortaya çıkıyor. Nereden çıktığı ise bilinmiyor... Belki Arnavutköy'e doğru
mola verilecek orta bir yerde olmasından...
Melekler ve Arnavutlar
Arnavutköy, Bizans döneminde çok sayıda kilisesi nedeniyle ''melekler köyü''
olarak biliniyor. Arnavutköy adının nereden geldiği ise tam bilinmiyor ama
II. Mehmet 'in Arnavutluk'u fethettikten sonra 1468'de İstanbul'a getirdiği
Arnavutları buraya yerleştirmesine bağlanıyor. 16. yüzyıl gezginleri,
Arnavutköy adını anmıyor ve bölgenin bağlarla kaplı olduğunu anlatıyor.
Arnavutköy adı ilk kez 1568 tarihli bir fermanda geçiyor.
Yeniköy neden yeni?
İstinye ile Tarabya arasındaki semte Yeniköy adı, yeni kurulduğunda verilmiş,
dense, ''olabilir'' dersiniz. Ama değil! Yeniköy, Boğaz'ın en eski
semtlerinden biri... Tabii ki kıyıda bir köy olarak. Bir rivayete göre Büyük
İskender 'in babası Filip 'in komutanlarından Demetrios , bir yaz günü
Bizanslılarla burada yaptığı bir deniz savaşını kaybettiği için buraya
''sıcak gün'' anlamında Termemeria deniyor. II. Mehmet'in İstanbul'u almasından
sonra Romanya'nın Geri yöresinden gelen Ulahlar buraya yerleştiriliyor.
Termemeria adı Geriköy oluyor. Yaklaşık 100 yıl sonra Kanuni Sultan Süleyman,
''Geriköy'' adını beğenmiyor ve köye ''Yeniköy'' adını veriyor. Rumlar
da ''yeni köy'' anlamında, ''neo horion'' demeye başlıyor.
Boğaz'ın karşı kıyısındaki Çengelköyü'nün adı ilginç bir öyküde
yatıyor. 19. yüzyılda Mısır'da sıradan bir levent olan Tahir , İstanbul'a
gelip tersanede topçu oluyor. Kendini yetiştiriyor ve kaptan-ı deryalığa
kadar yükseliyor. Bu arada Çengeloğlu Halil Kaptan 'ın kızıyla evleniyor.
Biraz da içgüveyliğinden adı, Çengeloğlu Tahir Paşa oluyor. Boğaz'ın
bir kıyısına küçük bir mescit yaptırıyor. Yaptırdığı mescitten Çengelköy
adı çıkıyor. Çengeloğlu Tahir Paşa'nın kaptan-ı deryalığında ise
Osmanlı'nın Navarin bozgunu yazıyor.
Boğaz'ın Anadolu yakasında Çengelköy'den ötesi Vaniköy. Vaniköy, Boğaz'ın
dik yamaçlı kesimlerinden biri. Bizans döneminde ormanlarla kaplı olduğu
sanılıyor. Kıyıda 6. yüzyılda İmparator I. Justinianos' un yazlık sarayından
ve tövbe etmiş fahişelerin manastırından söz ediliyor ama geride bir iz
bulunmuyor.
Vanlı Mehmet Efendi
Boğaz'ın bu yöresi Osmanlı döneminde ''papazın korusu'' diye anılıyor ve
17. yüzyılda burada gezinmeyi seven Sultan IV. Mehmet , koruluğu, çocuklarına
hocalık yapan Mehmet Efendi' ye bağışlıyor. Vaniköy'ün adı, Mehmet
Efendi'nin lakabından geliyor. Mehmet, Vanlı olduğu için ''Vani'' diye anılıyor.
Vani Efendi, sultanı etkileyerek Mevlevi semahlarını, Bektaşi ayinlerini
yasaklatıyor; kıyıda kendine bir sahil sarayı ve on kadar yalı yaptırıyor.
2. Viyana Kuşatması'na ordu şeyhi olarak katılıyor ve 1683'teki bozgundan
sonra Uludağ'ın arka yamaçlarındaki Kestel köyüne sürülüyor, orada ölüyor.
Şişli'nin Feriköy mahallesinin adı biraz gizemli... 16. yüzyılda küçük
Rum yerleşimlerinin olduğu bölge, buradaki bir kiliseden ''Aya Dimitri'' adıyla
biliniyor. 19. yüzyılda Feriköy adını alıyor. Feriköy adının Osmanlıcada
fer'i sözcüğünden geldiği söyleniyor ama kökten olmayan, dallara kollara
ait olan; ikinci derecede olan anlamındaki fer'i sözcüğü yerli yerine
oturmuyor. Bunun üzerine ortaya bir söylenti çıkıyor: Abdülmecit ya da Abdülaziz
döneminde yöredeki çok geniş araziler padişah tarafından bir ''mösyö''
ye bağışlanıyor... Adamın ölümünden sonra araziler karısına kalıyor.
Kadının adı Madam Feri oluyor!
Şişli'nin Mecidiyeköy mahallesi 20. yüzyılın ortasına kadar çayır-çimen
olarak duruyor. Bugün iş merkezleri ile yoğun bir yerleşimin olduğu
Mecidiyeköy'ün adı Sultan Abdülmecit'ten geliyor. 19. yüzyıl ortasında
Osmanlı toprak kaybettikçe İstanbul'a gelen göçmenlerden bir kısmı Abdülmecit'in
buyruğuyla Mecidiyeköy'e yerleştiriliyor. Muhacirler, burada kendilerine
verilen topraklarda tam bir köy hayatı sürüyor.
II. Mehmet'in otağı
Haliç'in kuzey kıyısındaki Hasköy'ün adının II. Mehmet'in İstanbul'u kuşattığı
dönemden geldiği sanılıyor. II. Mehmet'in otağını bu bölgede kurmuş
olması ve buranın özel anlamında ''hâss'' olması Hasköy adını yaratıyor.
Ancak III. Selim döneminde yapılan ''hasbahçe'' ye de bağlayanlar oluyor.
Bir başka varsayımda ise Bizans döneminde bölgedeki Paraskevi Kilisesi'nin
adı Osmanlı döneminde önce ''Parasköy 'e sonra ''Hasköy'' e dönüştürülüyor.
Uzak köy... Yeşil köy...
Bakırköy, erken Bizans döneminde sur dışında olmasına karşın İstanbul'a
giden anayol üzerinde önemli bir bölge... Habdemon bölgesinde imparatorlar
yazlık saraylar, köşkler yaptırıyor... Havuzları, hamamları ile ''şehrin
gürültüsünden uzak'' bir dinlence yeri... Ne var ki, Avarların, Bulgarların,
Arapların ve Latinlerin İstanbul'a yönelik seferleri de ilk göğüsleyen bölge...
1203 Latin istilası ile yıkılıp yağmalanıyor. Geç Bizans döneminde
''uzun köy'' anlamında Makrohori ya da ''uzak köy'' anlamında ''Makrihori''
adıyla yeniden kuruluyor. II. Mehmet İstanbul'u aldıktan sonra ''Makri Köy''
adıyla anılmaya devam ediyor ve Türkler, bölgeye ancak 17. yüzyıl başında
yerleşmeye başlıyor. Cumhuriyet kurulduktan sonra 1925'te Makri Köy'e Bakırköy
adı veriliyor.
Bakırköy'ün ötesi ise Bizans döneminde Ayios Stefanos adına yapılan
bir kiliseden dolayı Ayestefanos adını alıyor. Yeşillikler içindeki bu köyün
adı 1930 yılında Yeşilköy olarak değişiyor. İsim babası da ''köy'' ün
sakinlerinden ünlü yazar Halit Ziya Uşaklıgil oluyor.
İstanbul'un eski köyleri böyle... Şimdi İstanbul'un kendi koca bir köy!
Cumhuriyet
|