reklam

17 Haziran 2004 Perşembe
Ana Sayfa > Haberler

Korumada 'umut' yasası...

Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu , Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü Nadir Avcı ve diğer bakanlık yetkilileriyle birlikte İstanbul'da düzenlediği toplantıda, Koruma Yasası'ndaki değişiklik tasarılarını açıkladı.

İstanbul'un Taksim Meydanı'ndaki The Marmara Oteli'nde 14 Haziran 2004 Pazartesi günü yapılan toplantıya, Tarihi Kentler Birliği yöneticileri, valiler, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları'nın müdürleri ve üyeleri ile korumaya emek vermiş uzmanlar ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldılar.

Yaklaşık bir yıldır üzerinde çalışılan ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası'nda değişiklikler öngören tasarı, aynı konuda önceki toplantılarda dile getirilen kimi eleştirileri ''gözeten'' yeni bir düzenleme...

Örneğin, kamuoyunda geniş tartışmalara yol açan, ''doğal sitlerin koruma yasası dışında tutulması'' yeni düzenlemede yer almıyor. Ayrıca, ''peribacaları'' , ''tarihi mağaralar'' ve ''kaya sığınakları'' gibi, süregelen uygulamada doğal sit kapsamında korunabilen kimi oluşumlar da doğrudan ''kültür varlığı'' kabul ediliyor ve bu tanımın kapsamı da genişletiliyor.

Ulusal ve yerel görevler
Yine kamuoyunda merak konusu olan ''koruma kurullarının belediyelere bağlanması'' söylemlerine de son tasarı açıklık getiriyor.

Korumada ''karar ve uygulamaya'' dönük kuralları belirleyen bu kurullar, bulundukları yörelerde ''bölge kurullarına'' dönüşerek yine bakanlığa bağlı olarak görev yapacaklar. Belediyeler ise kendi kentlerindeki kültürel ve doğal mirasın korunmasından ''sorumlu'' olacaklar. Ancak, bunu yaşama geçirmek üzere yine kendi bünyelerinde ''koruma ve denetleme birimleri'' kuracaklar. Aynı şekilde ''valilikler'' için de yine koruma amaçlı ''proje ve denetim bürolarının'' oluşturulması, tasarıdaki yeni hükümler arasında...

Aslında bu kural, uluslararası sözleşmelere ve evrensel ilkelere de en uygun olanı.

Çünkü, tarihsel ve doğal değerler, hem ''ulusal miras'' hem de ''insanlığın ortak varlığı'' ...

Bu düzeydeki bir görevde, sadece yerel yönetimlerin değil, daha da öncelikle ''ulus adına hareket eden devletin'' , yani merkezi yönetimlerin ''genel yetkilere'' sahip olmaları zorunlu. Ulusa ve insanlığa karşı bu evrensel yükümlülük, aynı zamanda bir kamusal kurum olan belediyeleri de ''kendi hemşerilerine ve geleceğin kentlilerine'' karşı bağladığından, korumaya yönelik sorumlulukların yerel ölçekte örgütlenmesi de aynı insanlık ilkeleri arasında...

Son tasarı, işte bu amaca uygun olarak hem merkezi yönetim adına bakanlığın yetki ve sorumluluklarını gözetiyor hem de belediyelerin kültürel miras üzerindeki görev ve yükümlülüklerini tanımlayarak, uygulama için de teknik ve bilimsel altyapılarının oluşturulmasını öngörüyor.

Koruma amaçlı teknik ve bilimsel donanımı gerçekleştirecek olan belediyeler, kültür varlığı niteliğindeki yapıların basit onarımları ve bakım uygulamaları için artık Koruma Kurulu kararına gerek olmadan izin verebilecek ve denetleyebilecekler.

Böylece, hem yerel yönetimler tarihsel miras ve ''kimlik değerleri'' konusunda daha etkin devreye girecekler hem de şu bitmez tükenmez ''çivi çakılamıyor'' (!) serzenişi için de öne sürülen ''Kurul izin vermiyor'' türünden gerekçeler ortadan kalkacak...

Tasarıya yeni katkılar
The Marmara Oteli'ndeki toplantıda, tasarının geneli üzerindeki ''olumlu'' görüşlerin yanı sıra, kimi maddelerdeki bazı ''çekinceler'' de dile getirildi ve bakanlık yetkilileri bu eleştirileri ''tasarıya yeni katkılar'' olarak not aldılar.

Örneğin, koruma kurullarında bakanlıkça atanan üye sayısı üçten beşe çıkarken tasarıda bu üyelerden birinin ''hukukçu'' olmasını sağlayacak düzenleme uygun görülmedi. Bunun yerine her koruma kurulu için o kentte görev yapan en az bir ''danışman hukukçunun'' görevli olması önerildi.

Sit alanlarında yapılması zorunlu olan ''koruma planları'' için tasarıda öngörülen süre kısıtlamalarının da ''koruma bölgesinin büyüklüğüne göre'' farklılık göstermesi gerektiği dile getirildi ve uygun bulundu. Bu planlar yapılıncaya kadar uygulamayı tanımlayan ''geçiş dönemi koşullarının'' ise aynı planların yapımını ''erteletmeyecek'' düzeyde ve sürede geçerli olması için tasarıda önlem alınması gerektiği anımsatıldı.

2863 sayılı yasada işte bu görüşleri de dikkate alacak yeni düzenleme gerçekleştiğinde, süregelen uygulamadaki birçok önemli tıkanıklığın önü açılacak gibi görünüyor.

Erkan Mumcu'nun bu son düzenleme üzerinde ''ilgili tüm kesimlerin görüşlerini gözeterek sonuca varacaklarını'' açıklaması ise en az tasarı kadar umut verici bir gelişme...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci

 

Haziran 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30
diğer aylar için tıklayın

Yapı sektörünün uygulama alanına yönelik genel tartışma konuları Şantiye forumunda

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz