reklam

12 Temmuz 2004 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Bu mu Ankara Kalesi?

Yüksekliği bin metreye yaklaşan bir tepede 7. yüzyılda yapılan kale, bugün berbat bir gecekondu mahallesi.

Ankara'ya her gidişimde uzaktan görürdüm. Eski fotoğraflardan bilirdim. Ama içine hiç girmemiştim; Ankara Kalesi'ni gezmemiştim... Geçenlerde gezdim. Keşke gezmeseydim... Ankara Kalesi, uzaktan göründüğü gibi, fotoğraflardaki gibi kalsaydı... Kalenin içi dökülüyor. Evler yıkılmaya yüz tutmuş. Halk yoksul. Tarihi kale gecekondu mahallesine dönüşmüş; Ankara Kalesi düşmüş!

Kale kapısından girince, otomobil için park yeri, yemek için restoran önermeye hazır bir sürü çocuk çevrenizi sarıyor. Çocukları kovalayıp gelen gençler daha otoriter bir tavırla yer gösteriyor.

Kalenin kapısı, ekmek kapısı olmuş.
Hisar Kapısı da denilen Kale Kapısı'nın iki yanından birer kule yükseliyor. Soldaki kuleye sonradan küçük bir kule eklenmiş; beyaz boyalı bir saat kulesi. Saat, Cumhuriyetle gelmiş olmalı. Ama artık çalışmıyor. Kadranı pas tutmuş. Bakanı yok. Kuranı yok.

Galiba Ankara Kalesi'nin sahibi yok.
Anadolu, tarihi kale dolu. Kalelerin hemen hepsi Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın malı!

Anadolu kaleleri içinde Bakanlığa en yakın olanı Ankara Kalesi... Ama bir o kadar da en uzak olanı.

Araplar saldırınca
Ankara Kalesi'nin tarihi biraz tartışmalı. Ankara, Hititlerden, Friglerden ve hatta Romalılardan beri açık bir yerleşimken Bizans döneminde surların içine giriyor. Surların, İslamiyetin yayılış döneminde Arap saldırıları nedeniyle 659'da yapıldığı sanılıyor. O sıra Bizans İmparatoru II. Konstans . Dönüp İstanbul'a baktığınızda II. Konstans'ın İstanbul'a kattığı bir eser bulunmuyor. II. Konstans'ın yaptırdığı surlarla iç kale kuruluyor. Dış surları ise 859'da İmparator III. Mihael yaptırıyor. Sarhoş lakabıyla anılan III. Mihael'in İstanbul'a bıraktığı eser Ayasofya'daki Meryem Ana mozaiği oluyor. Bir başka görüş ise kalenin yine Arap saldırıları sırasında 651 ile 661 yılları arasında yapıldığını savunuyor. Kalenin banisi bu durumda tek başına Bizans İmparatoru II. Konstans oluyor.

Kale içinde yollar dar; dapdar. Genelde iki katlı evlerin bir kısmı boş bulduğu yana doğru meyletmiş. Bazıları yıkıldı, yıkılacak; terk edilmiş, metruk.

Bin metrelik bir tepede
Zindankapı'ya doğru kulelerden birinin bedeninde sütun ve heykel parçaları görülüyor. Bu da Ankara Kalesi'nin, Roma dönemi yapılarından sökülen taşlarla yapıldığını anlatıyor...

Kalenin yapım tarihi böylece 7. yüzyıla dayandırılıyor.
Günümüzde, yeni onarıldığı taşların tazeliğinden belli surlara yazı yazmışlar... Zindankapı'dan girince kapının önüne küçük kız çocukları oturmuş, sentetik iplikle çanta örüyorlar. Ördüklerinin bir kısmını duvara asmışlar, bir kısmını basamakların üstüne yaymışlar. Taş merdivenleri tırmanıp duvarların üstüne çıkınca: Bina bina üstüne Ankara manzarası.

Ankara Kalesi, yüksekliği bin metreye kadar yaklaşan bir tepenin üzerinde kurulmuş. Sarp bir tepede 40 metre arayla 20 kulesi ile dış kale ve 20 metre arayla 42 kulesi ile iç kale, tam bir kartal yuvasını andırıyor. Savunması kolay. Altındaki ovaya hâkim. Ama Selçuklu gelip almış...

Yerleşim 16. yüzyılda
Selçuklu Hükümdarı I. Keykavus , iç ve dış kaleyi 1211'de onartmış. O sıra Haçlılar, Bizans'ı İstanbul'dan çıkarmış; İstanbul'da Latin İmparatorluğu egemen.

1249'la 1259 arasında da II. Keykavus, iç kalenin en yüksek yerine Akkale bölümünü ekletmiş. Ankara Kalesi fotoğraflarında Türk bayrağının dalgalandığı yer işte burası.

Selçuklu'dan sonra Osmanlı geliyor Ankara'ya... Kaleyi, askeri amaçla kullanıyor. Zindan yapıyor. 16. yüzyılda kale sivil yerleşime açılıyor. Kale içi Ankara'nın en gözde yeri oluyor. O yıllarda zaten başka yer yok!

Ankara'nın ilk evleri kalede hayat buluyor.
Kale içindeki evler bir dış sofa üzerinde dizilmiş odalardan oluşuyor. Buna ''dış sofa planı'' deniyor. Bir de odalar, derinliğine uzanan bir sofanın iki yanında sıralanıyor. Buna da ''karnıyarık plan'' deniyor.

Kale bir yerleşim bölgesi olunca tabii ki surlar dar geliyor; dış kale zaman içinde yıkılıyor; bugün dış surlar yok gibi...

Gözleme ile bazlama
Ankara Kalesi, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna tanıklık eden bir kale... Ancak Ankara'nın Başkent olması, Ankara Kalesi'ni gelişen kent dokusunun dışında bırakıyor. Daha doğrusu, yoktan kurulan modern Ankara'da, kale kendi yalnızlığını yaşıyor. Tabii ki değerini koruyor. Ama 1950'li yıllarda başlayan iç göç dalgasından ilk nasibini alan da kale oluyor. Ankara Kalesi'ndeki eski konaklar, kaçak eklentilerle Başkent'i mekân tutanlara ev sahipliği yapıyor. Surların dibinde gecekondular bitiyor. Ankara Kalesi 1980'li yıllarda iyice tükeniyor.

Kale, 1980'li yıllarda birinci derece tarihi SİT alanı ilan ediliyor ama.. artık geçmiş ola.

Onarım çalışmalarıyla on kadar eski konak restore ediliyor.

Ankara Kalesi'nde ne yenir diye sorduğunuzda; gözleme, bazlama, mantı deniyor.

Gözleme, bazlama...

Şehirlerarası yolların kenarlarında olduğu gibi...

Ankara Kalesi'ne başka bir mönü gerek...

Mönüden önce Ankara Kalesi'ne ilgi gerek.

Evden bozma dükkânlar

Önce şu, kaleyi aydınlatan lambaların surları örümcek ağı gibi sarmış kablolarını ortadan kaldırmak gerek. Kapıların üstünden düştü düşecek; kalasları kaldırmak gerek. Evlerin onarımına destek vermek gerek.

Halı, kilim, antika... Bir de bunları satıyorlar Ankara Kalesi'nin evden bozma dükkânlarında.

Bu sokakta gözleme ile bazlama; öteki sokakta halı ile kilim.

Eli ayağı düzgün birkaç konak dışında bir gecekondu mahallesi.

Bu mu Ankara Kalesi?..
300 yıl öncesinden kaldığı sanılan iki katlı, dokuz odalı bir konak... Onarımdan geçmiş; restoran olmuş. Tavanındaki süslemeler altın varak. O dar sokaklar, böylesi konaklarla şenlenmeli. Ankara Kalesi, Ankara'nın yüz akı olmalı... Nerede bu yatırımın parası derseniz?

Bilmem... Bilemem...

Burası Ankara!

Baksanıza, bir çocuk elinde hortum, dar sokakta araba yıkıyor.

Biri şu hortumu kesmeli!
Cumhuriyet

 

Temmuz 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04
05 06 07 08 09 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Mühendislik fakülteleri öğrencileri, akademisyenleri, mezunları burada fakülte ve üniversite ile ilgili düşüncelerini ve sorunlarını Mühendislik Sınıfı forumunda tartışabilirler. 

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz