reklam

19 Temmuz 2004 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Küllerinden doğan yalı

Sait Halim Paşa Yalısı, restorasyon sonrası eski zarafetine kavuştu; ama şaibeli yangın ve suçlamalar unutulmadı...

Sait Halim Paşa Yalısı'nın 49 yıllığına bir turizm şirketine kiralanması, 1995'teki faili meçhul yangını hatırlattı. Yalıyı niye yaktılar? Onlarca tarihi esere ne oldu? Halit Dumankaya'yla eski defterleri karıştırdık

Sait Halim Paşa Yalısı, Boğaz'ın en güzel kıvrımlarından birinin kıyısında dikkat çeken beyazlığı ile yükseliyor. Yüzü denize dönük, arkasında Yeniköy uzanıyor. Ahşap dış cephesi sade bir güzellikte. İçi ise işlemeli tavanları, kapıları, antika eşyaları, tabloları ile bir Arap sarayı kadar şatafatlı ve bir müze kadar tarihi barındırıyor. Her bir penceresi ayrı güzellikte manzaraya açılıyor. Bembeyaz güzelliği ile bütün kötülüklerden uzak gibi görünüyor. Oysa mazisinde 'skandal', 'hırsızlık', 'yolsuzluk' iddiaları ve büyük zarara uğradığı sır dolu bir yangın var. Yıllar sonra restorasyon ile bu yangının izleri silindi ve geçen ay Göçtur Turizm A.Ş'ye 49 yıllığına kiralandı. Yakında butik otel olacak. Ama yangınla ilgili dönemin Başbakanı'na kadar uzanan iddialar hâlâ unutulmadı.

1994'te Başbakan Tansu Çiller, TURBAN'a bağlı olan yalıyı, Başbakanlık Yazlık Konutu yaptı ve kendi yalısına 150 metre uzaklıktaki tarihi binaya danışmalarını yerleştirdi.

Yanacak 'kehaneti'
7 Aralık 1994'te TURBAN yolsuzluklarını araştıran ANAP İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya TBMM'de "Sait Halim Paşa Yalısı'ndaki tarihi eserlerin sahteleri ile değiştirildiği iddiası vardır. Yetkilileri ve ilgilileri uyarıyorum," diyordu. Bu konuda ihbarlar yağıyordu. Birkaç hafta sonra Dumankaya, yalıdaki hırsızlığın örtbas edilmesi için yalının yakılacağını söyledi. Bu konuşmadan 11 ay sonra 12 Kasım 1995'te yalıda restorasyon çalışmaları yapılıyordu. Ahşap binanın çevresi bir inşaat iskelesi ile sarılmıştı. İşçiler saat 11:30 sıralarında yemeğe çıkmıştı. Yalıda 13 Başbakanlık personeli ve beş koruma görevlisi vardı.

Aynı saatlerde Halit Dumankaya'nın telefonu çaldı. Tanımadığı bir ses
"Sait Halim Paşa Yalısı, yanıyor," diyordu. Yanındaki gazeteciler ile birlikte İstanbul Valisi'ni ve ilgili kurumları arayıp sordular. Hiç kimsenin haberi yoktu. Oysa yalının çatı aralığından fark edilmeyen bir duman tütüyordu. On beş dakika sonra itfaiye ve polis telsizlerinden yalının yandığı anonsları geçti. Denizden ve karadan itfaiye ekipleri, yanan tarihi kurtarmaya çalışıyordu. Ama bu arada 15 tablo ve çok değerli antika eşyalar, eserler kül olmuştu. Dönemin İtfaiye Müdürü, gazete ve televizyonlara kendilerine geç haber verildiğini söylüyordu. İlk zanlılar, restorasyon firmalarının yöneticileri ve çalışanlarıydı. Haklarında dava açıldı.

Yangın soruşturması
Sait Halim Paşa Yalısı'ndan yükselen alevler, Ankara'daki siyasi hayatı etkiliyordu. ANAP ve DYP koalisyonu döneminde TBMM'de Dumankaya başkanlığında bir araştırma komisyonu oluşturuldu. Milletvekilleri, yangın ile beyazı kararmış tarihi yalıda ipuçları aradı.

Yalıda bulunan duman ve ısıya duyarlı dedektörlerin hiçbirinin yangın öncesinde çalışmadığını tespit ettiler. Bakım ve onarım sözleşmeleri 1995'te yapılmamış ve hepsi devre dışı bırakılmıştı. Firmanın yetkilileri müfettişlere, "Sözleşme yapmadılar, yine de iki kez tamir ettik. Ama yine bozdular," dediler. Yalıda olası bir yangına karşı doğrudan itfaiyeye bağlı olan irtibat telefonu ise çalışmıyordu. Yangına karşı önlem amacıyla bu tür binaların çatı aralarının boş tutulması gerekiyordu. Ama binanın çatısı depoya dönüştürülmüştü. Yangından kısa süre önce sivil savunma ekipleri inceleme yapmış, raporlar hazırlayarak önlemler alınmasını istemişti.

Ama hiç bir şey yapılmamıştı.
Milletvekilleri ve müfettişler, Sait Halim Paşa Yalısı'nın 1994'e kadar içindeki tarihi eserlerle sigortalı olduğunu 1995'te ise sigortanın yenilenmediğini tespit etti. Yangından yaklaşık bir yıl sonra Meclis Başkanlığı'na sunulan Araştırma Komisyonu Raporu'nda, 'yangının kasıtlı çıkarıldığı sonucuna varıldı' deniliyordu.

"Filikalarla kaçırıldı"
Bu araştırma süresinde milletvekillerine ihbar mektupları geliyordu. Yalıda çalıştığını söyleyen bir kişiden gelen imzasız mektupta, "Yalıdaki tablolar ve bazı antikalar, bir gece filikalara yüklendi. Bu filika ile Tansu Çiller'in yalısına götürüldü. Eserlerin yalıya taşındığını gördüm. Bu filika daha sonra batırıldı," deniliyordu.

TURBAN'a bağlı Kuşadası Marina eski müdürü Haydar Mengi de, marinanın olanaklarını Çiller ailesine peşkeş çekmek suçlaması ile arandığı sırada gazeteci Uğur Dündar'a yalının içinin boşaltıldığını anlatmış, "Bence yalı yüzde bin yakıldı," demişti. Yanarak yok olan eserlerin tespit çalışmaları sürürken yalıdaki 30 eserin, Çiller'in talimatıyla yangından bir yıl önce Başbakanlık Konutu'na götürüldüğü iddia edildi. 57. Hükümet döneminde yapılan sayımda bu tablolardan ikisinin Başbakanlık Konutu'ndan çalındığı anlaşıldı. Çiller döneminde tutulmuş bir 'Eser Demirbaş Defteri' olmadığı için tabloların akıbeti meçhul. Kayıp tablolarla ilgili dava halen sürüyor.

Elde var sıfır
Yangın hakkındaki iddialar Başkenti karıştırırken İstanbul Sarıyer Adliyesi'nin Asliye Ceza Mahkemesinin küçük duruşma salonunda 'Dikkatsizlik sonucu yangına sebebiyet vermek' suçlamasıyla restorasyon işçileri yargılanıyordu. Savcılık, yangının elekrik kontağından ya da işçilerin attığı sigara izmaritinden çıkma ihtimali üzerinde duruyordu. Bilirkişi raporları hazırlandı. Bazı raporlarda 'kundaklama olasılığı'na değiniliyordu. Ama yangının nasıl çıktığı konusunda delillere ulaşılamadı. O dönem görev alan Sarıyer Cumhuriyet Savcılığı yetkilileri, "Çok sayıda ihbar ve iddia vardı. Ancak yapılan incelemelerden ve bilirkişi raporlarından delillere ulaşılamadı. Hep kasıt olduğu söylendi. Ama delilleri yoktu," dediler.

Üç yıldan uzun süreden yargılamanın sonunda sanıklar, beraat etti, Yargıtay beraat kararını onadı. Dosya büyük bir soru işareti ile kapandı. Yalı ise beyazlığın safiyetini çoktan yitirdi.

"Yangın kasıtlı"
ANAP eski İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya, aylarca Sait Halim Paşa Yalısı ve TURBAN konusunda Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığı yaptı. Geceli gündüzlü çalıştı. Bugün "Asıl suçlulara bir şey olmadı. Boşuna uğraştık," diye hayıflanıyor.
Yalının içinin boşaltığından ve kundaklandığından emin misiniz?
Kasıtlı olarak yakıldığından ve içindeki eserlerin çalındığından eminim. Uzun araştırmalardan sonra bu sonuca ulaştık. Sait Halim Paşa Yalısı'nın da bir parçası olduğu TURBAN yolsuzluğu ile ilgili çok yoğun bir şekilde, 18 ay aralıksız çalıştık. 195 klasörlük bir rapor hazırladık.
Yangın çıkacağını nasıl öğrendiniz?
TURBAN işletmeleri, KİT Komisyonu'nda görüşülürken yolsuzluklar ortaya çıktı. Bu sırada Yalı ile çeşitli kanallardan ihbarlar gelmeye başladı. Tarihi binalar yüksek bedeller ile sigorta edilir. İçindeki eski eserler de sigortalanır. Bu yalının içi boşaltılmaya başlandığında sigorta edilmedi. Çünkü sigorta şirketi burayı sigortalarken eski eserleri inceliyor. Eserlerin büyük çoğunluğu kaybolduğu için sigortadan vazgeçiliyor. Meclis kürsüsünde 'Burayla ilgili inceleme yapın. İçini boşalttılar, yakacaklar,' dedik.
Yalıdaki kayıp ne kadar?
Kapı kolları altındır. Muhteşem avizeler, altın işlemeli seccadeler, ünlü ressamların resimleri vardı. Çoğunluğu satıldı, çalındı. Kayıp para ile ölçülmez. Orada bir tarih kül oldu.
Araştırmalarınız sırasında ne gibi baskılar gördünüz?
O dönem ANAP, DYP hükümet kurmuştu. Araştırma komisyonuna girmemem için Tansu Hanım, Mesut Beyi ikna etmeye çalıştı. Hükümeti bozmak ile tehdit etti. Sürekli tehdit telefonları alıyordum. Mafya olduklarını söylüyor, her yöntemi kullanarak korkutmaya çalışıyorlardı.
Bugün neler hissediyorsunuz?
Siyaset ile ilgili konuşmak, o günleri hatırlamak istemiyorum. On yıl istediğim bakanlığı verseler gitmem. TURBAN yolsuzluğu ile ilgili cezalandırılanlar oldu. Ama valiz ile para alan geziyor, içinden bir demet alan cezalandırıldı. Yargı çok yavaş ilerliyor. Şu an ceza versen caydırıcı olur mu? Şimdi milletvekili olsam uğraşmam. Ceza almıyorlar ki. Müzelerdeki eserlerin sayımı yapılsa pek çok eserin kayıp olduğu görülecek.
O dönem Tansu Çiller'i suçluyordunuz. Ya şimdi?
Artık ne söylesek boş. Konuştukça içim kararıyor. Yine haber olur, ama bir şey değişmez. Boşuna vakit harcamayalım...
Radikal - Timur Soykan

 

Temmuz 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04
05 06 07 08 09 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Yarışma

AMV Genç Mimar Ödülü 2004


Son başvuru tarihi:
30.07.2004

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz