Kent bir
labirenttir
'Kent bir labirenttir' diyordu şair Kavafis, İskenderiye için. İçine
girdikten sonra bir daha çıkılmayan, dönüp dönüp hep aynı yerlere geldiğiniz
bir sanrı, bir düş, bir karabasan...
İstanbul'un karman çorman sokaklarında kaybolduğum zamanlar mırıldanıyorum
İstanbul doğumlu, İskenderiye yazgılı şairin o mısraını. Dönüp dönüp
hep aynı noktalarda bulduğumda kendimi: 'Kent bir labirenttir.'
Biraz romantik bir giriş oldu, ama aslında çok kaba bir gerçekten söz
etmek istiyorum: Bu şehr-i İstanbul herhalde dünyanın en kolay kaybolunan
kentler listesinde önlerde gelir. Çünkü İstanbul'un (Kadıköy dahil)
trafik yol gösterme levhaları adeta insanı şaşırtmak ve kaybolmasını sağlamak
üzere özel olarak hazırlanmıştır.
Örneğin, karşınıza çıkan ilk levhada bundan sonraki sağa dönüşün
Şile yolu olduğu belirtilmiştir. Ne var ki, ilk sağa dönüş yerinde başka
iki semtin adı karşınıza çıkar. Bu ne demektir? Şile'ye gitmek için bu
semtlerden mi geçmek gerekir? Yoksa Şile kavşağı bir çıkış aşağıya mı
ertelenmiştir?
Şaşırıp kalırsınız. O çıkıştan çıksanız bir türlü, çıkmasanız
bir türlü. Panik içinde bir karar verirsiniz ve kendinizi nereye gittiği
belli olmayan dar sokaklarda bulursunuz. Ne Şile yolu vardır artık, ne geriye
dönüş işareti. Kent bir labirenttir.
Bazen tuzak levhalar çıkar karşınıza. İlk sapaktan sağa dönerseniz
'çevreyolu'na çıkacağınızı müjdeler. Derin bir oh çekersiniz. Derken,
sağa saptıktan az sonra üçlü bir yol ağzında bulursunuz kendinizi. Ve
burada hiçbir yol gösterici levha yoktur. Peki, çevreyoluna nasıl gidilecek?
Bu işin bir mantığı olması gerektiğini düşünerek en sağdaki yola
girersiniz. Ve kaybolursunuz.
Bu işin mantığı yoktur. Kent bir labirenttir.
Uzun dolaşmalardan sonra yeni bir çevreyolu tabelası çıkar karşınıza.
Yalnız bunun üzerinde biri sağa, öteki düz gidişi işaret eden iki ok vardır.
Şaşırıp sağa girersiniz. Ve kendinizi Ankara yönünde gider bulursunuz.
Oysa gitmek istediğiniz yön bunun tam tersidir. Hedefinizden uzaklaştıkça
moraliniz bozulur. Dedim ya, kent bir labirenttir.
Bu labirentte başkalarına yol sormak da çare değildir. Karşınıza çıkanların
çoğu üzerinde bulunduğu sokağın adını dahi bilmez. Daha iddialı olanların
yaptığı tariflerin çoğu yanlış çıkar.
Kent bir labirenttir.
Böyle durumlarda tüm diğer araçların tamponlarına hani o stiker yapıştırılmış
gibi gelir bana: 'Beni takip etme çünkü ben de kayboldum.'
Kent bir labirenttir ve dört bir yanı çeşitli anlamlarda kayıp, yolunu
bulmaya çalışan insanlarla doludur.
Radikal - Haluk Şahin |