"İstanbul'un Korkulu Rüyası
3. Köprü Tekrar Gündeme Geldi"
Başbakan'ın Malezya gezisinin hemen arkasından, '3. Köprü'nün, yap- işlet-
devret modeli ile, 49 yıllığına kiralama üzerinden yapılmasının planlandığı;
köprü güzergahının Sarıyer - Anadolu Kavağı arasında olacağı ve hükümetin
bu konuda Malezyalı bir konsorsiyumla görüştüğü' açıklandı. Bu açıklamayla
yeniden gündeme gelen 3. Boğaz Köprüsü'ne karşı tepkilerini dile getiren
meslek odaları * bir araya gelerek ortak bir açıklama yaptı:
"Ankara bir kez daha istanbul'u satmaya soyunuyor. Ama bu kez, istanbul
belediye başkanlığı döneminde 3. köprüye karşı çıkmış bir başbakan
tarafından…
1. Köprü'nün Boğaziçi'nde, 2. Köprü'nün içme suyu havzaları ve
ormanlarda yarattığı tahribattan sonra, bu kez kentin yaşam kaynaklarının
geri kalanlarını da geri dönülmez biçimde yok edecek 3. Köprü'yü gündeme
getirmek İstanbul'a ihanettir. Mevcut köprülerin İstanbul trafiğini çözmek
bir yana, daha da içinden çıkılmaz hale getirdiği gerçeği, bilimsel
tespitlerin ötesinde, artık kentli tarafından da yaşanarak öğrenilmiştir.
Bu Spekülatif yatırımın önüne geçebilmenin, İstanbullunun soruna
sahip çıkması ve yaygın bir tepki göstermesi dışında başkaca bir yolu
yok. Bu nedenle, öncelikle başta Büyükşehir Belediye Başkanı olmak üzere,
İstanbul'daki tüm belediye başkanlarını 3. Köprüye karşı çıkmaya çağırıyor;
raylı tüp geçişi onaylamış olan meclisin artık 3. Boğaz Köprüsü'ne
'evet' demeyeceği inancıyla, tüm BelediyeMeclis üyelerinin, İstanbullular
adına İstanbul'a sahip çıkarak, söz konusu Protokol çerçevesinde onay için
Büyükşehir Belediye Meclisi'ne gelecek olan Karayolları Genel Müdürlüğü'nün
"İstanbul Boğazı 3. Karayolu Geçişi" projesine 'hayır' oyu
vermelerini bekliyoruz.
Bayındırlık Bakanı Ergezen'in, 'köprüyü yapacak şirket konusunda
somut bir gelişme olmadığı, güzergahın kesinleşmediği, hatta 3. Boğaz Köprüsü'nün
yapılıp yapılmayacağının dahi belli olmadığı' doğrultusundaki en son açıklamaları
ise, hükümetin demiryolları ve hızlandırılmış tren konusundaki açıklamalarını
andırıyor. Muğlak, kesin bir şey söylememeye özen gösteren, net bir görüş
bildirmekten uzak bu açıklamanın ve "Yapılıp yapılmayacağı belli
olmayan bir köprünün güzergah çalışmalarının devam etmekte olmasının"
ne anlama geldiğini kamuoyunun yorumuna bırakıyoruz.
1950'li yıllardan başlayarak karayolcu politikaya teslim olan ülkemizde
yaklaşık 40 yıldır Boğaz karayolu geçişleri - köprüler- tartışılıyor.
İki köprüsünü de tüm eleştirilere ve uyarılara karşın yapmış ve sonuçlarını
da olanca açıklığıyla yaşamış ve yaşamakta olan bir ülkede, bu arada
raylı sisteme hizmet edecek tüp tünel çalışmaları da başlamışken, 3. Köprü'nün
hala gündeme gelebilmesi, bu spekülatif yatırımın amaçları konusundaki görüşleri
de netleştiriyor.
1. Boğaz Köprüsü'nün, 29 Ekim 1973'te, bir '50. yıl anıtı'(!) olarak
hizmete girmesinin hemen ardından , karşı çıkma gerekçelerinin ne kadar
haklı olduğu bir bir ortaya çıkmaya başladı. Hele 'köprüler tuzağı'
tanısı öylesine kısa sürede doğrulandı ki, 1. Köprü'nün açılışından
sadece üç yıl sonra 2. Köprü gündeme geldi. İlk kez Bedrettin Dalan tarafından,
2. Köprü'nün faaliyete geçtiği 1988 yılında, güzergah önerisiyle
birlikte kamuoyu önüne getirilen 3. Köprü konusu ise, zaman zaman gündeme
gelerek, zaman zaman ertelenerek, bugüne kadar taşındı.
1980'lerin sonunda 3. Köprü'yü kamuoyunun önüne ilk kez bir proje olarak
çıkaran Bedrettin Dalan'dan sonra, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlarının
3. Boğaz Köprüsü'ne karşı tavır sergiledikleri; bunu çeşitli
vesilelerle ifade ederek, tüp geçişten yana tavır aldıkları bilinmektedir.
Bu çerçevede, Recep Tayip Erdoğan'ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
yaptığı dönemlerde, '3. Boğaz Köprüsü'ne sıcak bakmadığını ve Boğaz'dan
geçişe köklü bir çözüm getirmek için tüp geçişin takipçisi olacağını'
açıkça ifade etmiş olduğu; 3. Boğaz geçişinin raylı tüp geçişle sağlandığı
İstanbul Nazım İmar Planı'nın ve gene raylı tüp geçiş öneren İstanbul
Ulaşım Ana Planı'nın Tayyip Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı döneminde
gerçekleştirildiği henüz hatırlardadır. Aynı şekilde, geçen dönemin
Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna da köprü karşıtı bir tavır
sergilemiş ve 3. Köprü karşıtı eylemlere katılarak destek vermiştir.
Ancak, buna karşın, 3. Köprü girişimleri doğrultusunda son yıllarda yaşanan
gelişmeler, 'Dün dündür, bugün bugündür' deyişini politikacılar açısından
haklı çıkartan bir çizgi izlemektedir. Bu konudaki son gelişmeleri kısaca
özetleyecek olursak:
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi
arasında 20.08.2002 tarihinde imzalanan bir Çerçeve Protokol ile, 'İstanbul
Boğazı 3. Karayolu Geçişi ve Çevreyoluna ait KGM'ce önerilen projenin İBB'ce
imar planına işlenerek İBB Meclisine sunulması' karar altına alınmış ve
bu protokol, Bayındırlık ve İskan Bakanı ile o tarihte İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı olan Ali Müfit Gürtuna tarafından imzalanarak yürürlüğe
girmişti. Uzun süre kamuoyundan gizlenen bu protokol, ancak 6 ay sonra,
kamuoyunun tek gündeminin 'Irak'a ABD saldırısı' olduğu kritik bir dönemde,
'gereğinin yapılması' talimatı ile Planlama ve İmar Dairesi'ne gönderilmesinden
sonra gün ışığına çıkmıştır.
Bir süre tekrar dinlenmeye çekilmiş gibi görünen bu girişim, Başbakan'ın
Malezya gezisinin hemen arkasından tekrar gündeme geldi ve '3. Köprü'nün,
yap- işlet- devret modeli ile, 49 yıllığına kiralama üzerinden yapılmasının
planlandığı; köprü güzergahının Sarıyer- Anadolu Kavağı arasında
olacağı ve hükümetin bu konuda Malezyalı bir konsorsiyumla görüştüğü'
açıklandı.
İstanbul'da III. köprü ve çevre yolu bağlantıları ile ulaşabilirliği
arttırılmış devlet ormanlarının, imar affı ile tam bir cazibe merkezi
haline getirilmesi sözkonusu olacaktır. Diğer taraftan, planlı bir şekilde
yapılan inşaat yatırımları neticesinde bu alanlara gelen üst gelir grupları
veya konut ihtiyacını daha ucuz şekilde çözmek için kaçak yapı yaparak
ikamet eden alt gelir grupları bu arazilerin kendilerine satılması için ve
imar affı ile hak sahibi olmak amacıyla kamuoyu baskılarını arttıracaklardır.
1973 yılından önce vapurlarla yılda 5.000.000 araç, 113.000.000 yolcu geçerken,
1974 yılında köprü ile birlikte boğazı geçen araç sayısı % 200 artarak
14.000.000, yolcu sayısı da % 4 artarak 118.000.000 olmuştur. 1994 yılı
sonunda 1973 yılına göre boğazı geçen araç sayısı 21 kat (% 2.130 ) ,
yolcu sayısı ise 4 kat (%378) artmıştır. Bu rakamlar köprülerin, kent içindeki
araç trafiği için veya artan nüfus nedeniyle yoğunlaşan yolcu trafiği için
ihtiyaç olmadığını ve yolcu taşımasına katkı yapmayacağını göstermektedir.
Strasburg'da yapılan Avrupa Konseyi Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler
Konferansı'nın 18 Mart 1992 günlü oturumunda kabul edilen Avrupa Kentsel Şartı'nda
aynen şunlar söyleniyor:
Madde 4/1:'Kente karşı otomobil'…; durum artık buna çok yakındır.
Otomobil kentleri öldürmektedir. Öyle ki 2000'li yıllar, artık ikisi bir
arada olamayacağından, otomobil ya da kentten birini seçmemizi zorunlu kılacaktır.
Türkiye bu sözleşmeyi imzaladı ve bu imza atıldıktan sonra dahi, 3. Boğaz
geçişine hala özel otomobile yönelik karayolcu politikanın damgası
vurulmaya çalışılıyor. Sözleşmenin imzalanması, yukarıdaki satırların
aynen kabulu anlamına geldiğine göre, 3. köprüde ısrar etmek, tercihin,
kente karşın, otomobilden yana konduğunun ilanından başka bir şey olabilir
mi?..."
* Çevre Mühendisleri Odası, Gemi Mühendisleri Odası, Harita ve Kadastro
Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Makine Mühendisleri Odası,
Şehir Plancıları Odası, Ziraat Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası İstanbul
Büyükkent Şubeleri, Orman Mühendisleri Odası Marmara Şubesi, Peyzaj
Mimarları Odası İstanbul Bölge Şubesi, Arnavutköy Semt Girişimi, Beykoz
Halkevi, Beykoz Tükoder ve Çekül Vakfı
Arkitera
|