Bu
sorunlarla ne dünya markası ne de çağdaş kent olunur...
Yaşadığınız kentin biraz dışına çıkıp geri dönünce sorunları ve
meydana gelen değişiklikleri çok rahat gözlemleyebiliyorsunuz. Sorunların içinde
yaşadıkça alışkanlık veya bağışıklık hatta arkadaş oluyorsunuz bir süre
sonra o yaşadığınız sorunlarla. Artık normal bir durummuş gibi baş başa
yaşamaya başlıyorsunuz. Bu bakımdan Antalya'ya sonradan yerleşenlere gözlemlerini
sorarım, yorumlarını alırım. Okurlarımızın mektuplarına bunun için değer
verir bu fikirleri önemserim. Çünkü onlar kent sorunlarıyla ilgili daha net
ve objektif gözlemler yapabiliyor.
Fazla uzun olmamasına karşın 10 günlük tatilden sonra Antalya'ya dönünce
kent sorunları gözüme sanki ben yokken ortaya çıkmış gibi geldi. Mesela dün
sabah evden işe gelirken yaşadığım trafik keşmekeşi(okullar da açılınca)
sinirlerimi bozdu. Aslında bugünkü gibi olmasa da bu sıkışıklık zaten
uzun zamandan beridir var Antalya'da ama sanıyorum bize alışkanlık yaptığı
için unutmuşuz biraz.
Sadece trafiğin sıkışıklığı değil dünya kenti olmaya aday Antalya'nın
göze çarpan başkaca sorunları da var. Özellikle geniş geniş yürüdüğümüz
Moskova kaldırımları ve caddelerinden sonra Antalya sokakları bana bayağı
dar geldi doğrusu. Asfaltımızın kalitesi, tabela ve gürültü kirliliği
kaldırım işgalleri en belirgin sorunlarımız arasında hemen göze çarpıyor.
Bu sorunları çok sık bu köşeden dile getirdiğimiz müdavimlerimiz
biliyor. Aslında sözünü ettiğimiz sorunları çözmekle görevli olanlarda
bizim gibi sık sık yurt dışına çıkıyor ama her nedense bu sorunların
çözümü noktasında kararlı davranılmıyor.
Antalya'nın genç başkanı Menderes Türel göreve geldikten sonra birkaç
defa basın toplantıları yaparak el attığı sorunları anlatıyor. Henüz
kent trafiği gündemde gözükmüyor. İzinde olduğum için en son
gazetecilerle yaptığı kent sorunlarıyla ilgili toplantıya katılamadım ama
eminim ki bu konular o toplantıda gündeme gelmemiştir.
Mesela Menderes Türel başkanlık koltuğuna oturduğu günlerde esnafın yoğun
tepkisine karşın özellikle kaldırım işgallerine karşı bir çalışma başlatmıştı.
Bu çalışma meyvelerini Güllük Caddesinde olumlu bir şekilde vermesine karşın,
mücadele aynı kararlılıkla devam etmiyor gibi gözüküyor. En azından bu
çalışma diğer cadde ve kaldırımlarda aynı kararlılıkla
ilk günkü gibi devam etmiyor. Aynı şekilde görüntü ve gürültü
kirliliği gerçekten Antalya'ya yakışmayacak düzeyde olmasına karşın en
azından benim dikkatimi çekecek noktada bir çalışma yok ortada... İşte bu
sorunları biraz Antalya dışına çıkıp geri döndüğünüz zaman daha iyi
fark edebiliyorsunuz...
Eğer Antalya kenti gelecekte bir dünya markası olmak için çalışıyorsa
ki mutlaka bunu başarmalıyız. Zaman çağdaş kent olma ve markalaşma özelliğimizi
ortadan kaldıran kötü kaldırım ve yollarımızı alt yapıyla birlikte çağdaş
hale getirip, özellikle görüntü ve gürültü kirliliği ile mücadele
etmemiz gerekiyor. Bu görev ve sorumluluk aslında sadece kenti yönetenlere değil
hepimize düşüyor.
Antalya'nın Işıklar Caddesi'nde yaşayan bir Antalyalı geçmişte daha
ferah ev çağdaş bir caddede yaşamamışsa o vatandaşın dükkanının önündeki
işgali kaldırmak o caddeye çağdaşlığı getirmek biraz zor olabilir. Her
şeyin bir bedeli vardır sözünden yola çıkarak Antalya'da yaşamanın da
bir bedelinin olduğunu herkese anlatmalıyız. Bu bedeli herkes payına düştüğü
kadarıyla ödemelidir artık. Buna mecburuz... Biraz sıkıntı yaşayabiliriz
ama sonunda hepimiz daha uygar bir yaşama kavuşacağız.
Bu bakımdan özellikle biz medya mensupları olmak üzere sivil toplum örgütlerine
ciddi görevler düşüyor. Biz bu yolda alınacak her türlü kararın destekçisi
olacağımızı şimdiden söz veriyoruz. Sonuç olarak Antalya merkezinde ve çevresinde
hizmete giren bir birinden lüks tesislerle Antalya kent merkezinin mutlaka
entegre edilmesi lazım. Bu yapılmadığı sürece ne çağdaşlıktan, ne kent
kültüründen ne de uygar yaşamdan söz etmek asla mümkün olmayacak. Kum
saati aleyhimize işliyor, haberiniz olsun...
Akşam - Mevlüt Yeni
|