Bir
efsanedir Kayaköy

Orada bir efsane var... Efsane taş evlerle başlıyor. Taş taş üstüne
konularak yapılmış evler. Geniş bir yamaca yan yana ve art arda sıralanmış
evler. Ama boş evler... Ve evlerin arasında adına sokak denemeyecek darlıkta
patika yollar. Ama boş yollar... Burası Kayaköy. 1922'de Yunanistan'a gönderilen
Rumların terk ettiği bir köy... Diyorlar ki, içine girebilmek için
sahibinin olmadığı, çalmak için kapısının bulunmadığı taş evleriyle
hüzün dolu bir köy. Ve hatta, insanlar evlerinden edildiği için, geride
kalanlara utanç veren bir köy.
Anadolu'da köy çok, ama böylesi pek yok.
Kayaköy yolunda içimde bir his; sanki bir şeyler ters gidecek... Efsanenin
foyası ortaya çıkacak!
Otantik, biraz da özentik
Fethiye'den Hisarönü'ne çıkınca soldaki yol Ölüdeniz'e iniyor, sağdaki
yol çamların arasından Kayaköy'e gidiyor. Kayaköy'e girer girmez biraz
''otantik'' biraz da ''özentik'' pansiyon ve lokantaya dayalı bir turizm havası
esiyor. Aklına esen ise ''hüzün'' diyor, ''utanç'' diyor, kimilerinin
dilinin ucuna ise neredeyse insanlık suçu diyesi geliyor...
Kayaköy, 19. yüzyıl başında kurulmuş... Rivayet o ki önce Fethiyeli
Rumlardan ''Kör Kasap'' gelmiş, sonradan padişahın yerleşim izniyle ortaya
büyük bir Rum mahallesi çıkmış...
Güneşin gölgesi düşmüyor
Küçük dağların arasında bir yayla düşünün...
Rumlar, düzlüğü otlak yeri olarak hayvanlara bırakıp kuzeye bakan kayalık
yamaca kesme taşlardan evlerini kurmuşlar. Bu yüzden güneş doğu batı çizgisinde
giderken kuzeydeki evleri hep aynı görüyor... Fakat ''uzmanlar'' tarafından
deniyor ki Rumlar evlerini öyle kurmuş ki bir evin gölgesi öteki evin üstüne
düşmüyor. İnanmayacaksınız, ama Kayaköy'deki içine güneş giren bu
''efsanevi'' yerleşim düzenine Pitagoras' ın matematik formüllerini bile
katanlar oluyor.
Boş taş evlere bakıp da Kayaköy'de estirilen ve hatta yarın insanlık suçu
dahi denilmesi olası utancın aslı astarı, kökü kökeni nedir?
Anadolu'daki Kurtuluş Savaşı'nda, Büyük Zafer kazanılınca, 1922 kışında
Kayaköy'deki Rumlar Yunanistan'a gönderiliyor...
Karşılığında Batı Trakya'dan ve özellikle Selanik yöresinden de Türkler
köye getiriliyor. 1924'teki büyük mübadeleden önceki bir mübadele...
Kayaköy'ün ya da Rumların verdiği adla Levissi köyünün tarihinde
Kurtuluş Savaşı'nda ne olduğu anlatılmıyor... Köydeki Rumlar, komşu köydeki
Türklere milis kuvvetleriyle saldırdı mı, yoksa işgalci Yunan ordusu karşısında
tarafsız mı kaldı bilinmiyor. Bilinen Rumların, Yunanistan'a gönderildiği,
evlerin boş kaldığı; taş evlerden gözyaşı aktığı, o günden beri
Kayaköy'ü hüzün sardığı.
Bir kere mübadele sırasında evler boş kalmıyor. Batı Trakya'dan gelen göçmen
Türkler Kayaköy'e yerleşiyor. Fakat Türkler, altı ahır, üstü genellikle
bir göz odadan oluşan evlerde ve akarsuyu olmayan yörede yaşayamıyor...
Kayaköy, Türklere yurt olamıyor; beş on aile kalıyor, gerisi evleri
devlete bırakıp yeniden göç ediyor; boşalan evlere başkaları da gelip
yerleşmiyor.
Abalızade Yunus'un köyü
Yunanistan'dan Kayaköy'e göçen Türklerin Kayaköy'den de yeni bir göçe
çıkmasındaki zorluğu kimse anlatmıyor.
Kimse bu hüznü yazmıyor.
Niye? Türkler göçebe diye mi!
Evet Türkler göçebe...
Yerleşik düzene geçseler bile mevsimlik göçler yapıyorlar.
Örneğin Fethiye'deki Abalızadeler...
Kurtuluş Savaşı'na Mustafa Kemal' in fikir arkadaşı olarak katılan,
devletin şeklini cumhuriyet olarak değiştiren Anayasa Komisyonu'na başkanlık
yapan ve Cumhuriyet devrimlerinin sesi Cumhuriyet gazetesini kuran Yunus Nadi,
1880 yazında ailesinin yayla olarak geldiği Kayaköy'de doğuyor... Nerede
Yunus Nadi'nin doğduğu ev?
Çoktan yıkılmış...
Kayaköy'deki taş evler koruma altında...
Korunsun, ama ulusal kahramanlarımızdan Yunus Nadi'nin doğduğu ev de
yeniden yapılsın!
Aralık 1922'deki toplu göçle Atina'ya giden 1903 Kayaköy doğumlu
''Nikola Amca'' yı yıllar sonra bulup konuşuyorlar, ''Nikola Amca'' nın
''Levissi sokakları isimsiz ve kaldırımsızdı'' sözlerini tarihe
kaydediyorlar... O halde haydi buyurun; Yunus Nadi'nin doğduğu evi yeniden
yapamıyorsanız Kayaköy'ün o isimsiz sokaklarından birine ''Yunus Nadi''
deyin de görelim!
Kayaköy'ün bütün geçmişi yaklaşık 200 yıl...
Anadolu tarihinde bir damla...
200 yılın neredeyse son 100 yılı ise boş; tarihsiz!
Ama Türkiye'de ''entelektüel'' olmak adına boşluğu öyle bir
dolduruyorlar ki, sormayın gitsin.
Kalaylı tarih devri
Vakti zamanında nüfusu 16 bine kadar ulaşan Kayaköy'de geçim hayvancılık,
ticaret ve kalaycılık üzerineymiş... Çevre köylere kap kacak kalaylamaya
giderlermiş.
Bana göre bugün Kayaköy'de ''kalaylı tarih devri'' yaşanıyor!
Ama bunun bir de ''cilalı taş devri'' var: Antik çağdaki Likya döneminde
Kayaköy'ün yerinde Karmylassos kenti bulunuyor. Geriye nekropolünden mezar taşları
kalmış...
Antik çağın yontuları, 19. yüzyıldan kalma kilisenin taşları arasında
duruyor.
Tarihte herkes kendi dünyasını kuruyor!
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Korumu Kurulu'nun kararıyla korumaya
gelince...
Ne olacak bu Kayaköy'ün hali?
İmar planı çıkmıyor
Çatısız, penceresiz boş taş evler doğanın karşısında taşlarını
bir bir döküyor... Taşların içinden incir ağaçları yükseliyor... Ağaçların
kökleri taşları yerinden çıkartıyor...
Kayaköy, korunurken yıkılıyor...
Yıkılırken tartışılıyor:
Türkiye'deki her büyükelçiliğe bir taş ev verilsin ve o ülkenin
folkloru ile Kayaköy kültür amaçlı mı kullanılsın, yoksa yamaçtaki
evler bir yatırımcıya ihale edilsin turistik bir tesis mi yaratılsın?
Kayaköy'de 2 binden fazla taş ev var. Bunlardan 50 kadarı tapulu; gerisi
Hazine'nin malı. Kayaköy'ün içinde 40 kadar aile yaşıyor; yamacın önündeki
ovaya ise 2 bin nüfus yerleşmiş... Ovadaki köylü, ''bağ bahçe düzeni için
imar planı'' istiyor... Plan yok... İnşaat yasak... Ama Kayaköy kendi dünyasını
kurmaya devam ediyor.
Kayaköy 19. yüzyıl başında Fethiyeli Rum 'Kör Kasap' tarafından
kurulmuş. 100 yıl kadar sonra Rumlar mübadeleyle köyü terk etmiş. 'Efsane'
bu süre içinde geçiyor.
Cumhuriyet
|