reklam

08 Kasım 2004 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Mimarca yorumlar


Fotoğraf: Muhsin Akgün

Norten, fantastik olarak nitelendirdigi İstanbul'u gezmeye doyamadı.

İstanbul'a gelen Meksikalı mimar Enrique Norten, gördüğü İstanbul'u ve son projesi Brooklyn Halk Kütüphanesi'ni anlattı.

Arkitera Mimarlık Merkezi'nin düzenlediği ARKIMEET Konferansları'nın onuncusu, geçen hafta dünyaca ünlü Meksikalı mimar Enrique Norten katılımıyla gerçekleşti. 1985'te kurduğu TEN Arquitectos mimarlık ofisinde çalışmalarını sürdüren Norten; Meksika Bienali Ödülü, Buenos Aires Bienali'nde Latin Amerika Büyük Ödülü, Boston Mimarlar Birliği'nden Konut Alanında Mükemmel Tasarım Ödülü gibi pek çok ulusal ve uluslararası mimari proje yarışmasında ödül aldı. Pensilvania ve Yale üniversitelerinde profesör olarak da görev yapan Norten ayrıca, 1998 yılında aldığı mimarlık dünyasının en önemli ödüllerinden Mies van der Rohe ödülünü Latin Amerika'ya kazandıran ilk mimar oldu. Son projesi ise Brooklyn Halk Kütüphanesi.

Mexico City ile İstanbul'un benzerlikleri var mı?
Bu iki kenti karşılaştırmak gerçekten çok zor. Tamamen farklılar. Her ikisi de çağdaş ve enerjileri çok yoğun. İstanbul'un coğrafi konumu eşsiz. İstanbul'a benzeyen bir kent düşünemiyorum. Aynı zamanda, çok farklı tarihi katmanlar kenti üst üste gelerek oluşturmuş. Bu da kentin ifadesini eşsiz ve özel yapıyor.

1985 yılında Mexico City çok büyük bir deprem yaşamıştı. Kent, nasıl yeniden kuruldu?
Kentin yeniden kurulması seneler sürdü. 20 yıl geçmesine rağmen, hala bazı yaralar ve depremin bıraktıklarını görebiliyoruz.

Meksika kültürü mimarinizi nasıl etkiliyor?
Mimarlık, tarihin devamlılığıdır. Kültürümüzdeki gelenekler, kimi zaman bilinçli kimi zaman fark etmeden benim işlerime de yansıyor. Yaptığım çağdaş mimari binaların çoğunda aslında Meksika kültürünün izleri var.

Tarihi bölgelerde ve koruma altındaki alanlarda çağdaş binalar nasıl bir zemine oturtulmalı?
İlk olarak, çok köklü bir tarihe sahip olan kentler, çağdaş mimarilere ev sahipliği yapmaktan korkmamalı. İstanbul gibi kentlerin her semtinde tarihin bütün devirlerinden izler, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalan yapılar görmek mümkün. Binalar, açılıp okunabilecek tarih kitapları gibidir. Ama diğer bir açıdan bakarsanız aslında günümüze ait binalar da tarihin bir parçası. Yetenekli mimarların hepsi zaten sorumluluk sahibidir. Her türlü koşulda ne yapacağını bilir. Kentin her bir parçasında okunması gereken alt yazılar ve dokular var. Her yeni bina da başka bir söylevi beraberinde getiriyor. Kentin senfonisinde mimarın nasıl bir yer alacağı onun yeteneğine ve sorumluluğuna bağlı. Bunun kesin bir formülü yok.

Belirli periyotlarda Habitat başta olmak üzere çok önemli konferanslar düzenleniyor. Bu konferansların çevrenin ve tarihin sürdürülebilirliği açısından yararlı olduğunu düşünüyor musunuz?
Her konferansın ve seminerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Profesyonel anlamda bu tip çalışmaların yapılması gerek. Fikirleri paylaşmak ve sonrasında sonuçlara varmanın yanı sıra bu tip çalışmalar insanları da düşünmeye itiyor. Fakat sonunda herhangi kesin bir formüle ya da kurala ulaşabildiklerini düşünmüyorum.

En son projeniz Brooklyn Halk Kütüphanesi'nden biraz bahsedebilir misiniz?
Bu çok özel bir proje. Brooklyn'in merkezinde yer alıyor. Semt, bir dönem çok fakirleşmiş; fakat şimdi eski gücünü toparlıyor. Brooklyn'in farklı amaçlar için kullanılan kültürel bölgesinin merkezinde yapılacak olan kütüphane, çok büyük bir öneme sahip. Karşısında Brooklyn Müzik Akademisi var. Dans merkezi ve yeni sahne sanatları tiyatrosu da orada olacak. O nedenle, büyük bir kentsel role sahip.

İstanbul'a ilk gelişiniz mi? Neler düşünüyorsunuz?
Fantastik bir kent. Mükemmel, çok güzel. Gittiğimiz her yer, harika. İstanbul'da üç - dört tane İstanbul var. Sadece fiziksel çevre değil, insanlar ve sosyal çevre de birbirinden çok farklıydı. Bu kentin zenginliği bizi çok şaşırttı.

Peki, İstanbul'un kentleşme problemleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kesinlikle, herhangi bir kentleşme problemi yok. Biraz trafik var, fakat hangi kentte yok ki? Eminim, sosyal problemler vardır, yoğunlukla ilgili sorunlar vardır. Bu sorunlar, bütün metropollerde var.

Mimarlık nereye gidiyor?
Mimarlıkta her şey artık toplumlara bağlı. Sadece mimarlar değil, bütün insanlık için çok heyecan verici bir dönemdeyiz. Bugün, değişim devrimi. Dünyadaki bütün yerler birbirine bağlanıyor, ilişkileri artıyor. Mimarlık, artık çok daha global bir disiplin. Herkes, aynı yerden besleniyor. Bununla beraber, globalleştiğimiz ölçüde endişeli oluyoruz. 
Radikal - Deniz Alayat

 

Kasım 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30
diğer aylar için tıklayın

Mimarlık ve tasarım dünyası ile ilgili genel tartışma konuları Mimarlık forumunda

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz