Mimarca yorumlar
Fotoğraf: Muhsin Akgün |
Norten, fantastik olarak nitelendirdigi
İstanbul'u gezmeye doyamadı.
İstanbul'a gelen Meksikalı mimar Enrique
Norten, gördüğü İstanbul'u ve son projesi Brooklyn Halk Kütüphanesi'ni
anlattı. |
Arkitera Mimarlık Merkezi'nin düzenlediği ARKIMEET Konferansları'nın onuncusu,
geçen hafta dünyaca ünlü Meksikalı mimar Enrique Norten katılımıyla gerçekleşti.
1985'te kurduğu TEN Arquitectos mimarlık ofisinde çalışmalarını sürdüren Norten;
Meksika Bienali Ödülü, Buenos Aires Bienali'nde Latin Amerika Büyük Ödülü,
Boston Mimarlar Birliği'nden Konut Alanında Mükemmel Tasarım Ödülü gibi pek çok
ulusal ve uluslararası mimari proje yarışmasında ödül aldı. Pensilvania ve Yale
üniversitelerinde profesör olarak da görev yapan Norten ayrıca, 1998 yılında
aldığı mimarlık dünyasının en önemli ödüllerinden Mies van der Rohe ödülünü
Latin Amerika'ya kazandıran ilk mimar oldu. Son projesi ise Brooklyn Halk
Kütüphanesi.
Mexico City ile İstanbul'un benzerlikleri var mı?
Bu iki kenti karşılaştırmak gerçekten çok zor. Tamamen farklılar. Her ikisi
de çağdaş ve enerjileri çok yoğun. İstanbul'un coğrafi konumu eşsiz. İstanbul'a
benzeyen bir kent düşünemiyorum. Aynı zamanda, çok farklı tarihi katmanlar kenti
üst üste gelerek oluşturmuş. Bu da kentin ifadesini eşsiz ve özel yapıyor.
1985 yılında Mexico City çok büyük bir deprem yaşamıştı. Kent, nasıl yeniden
kuruldu?
Kentin yeniden kurulması seneler sürdü. 20 yıl geçmesine rağmen, hala bazı
yaralar ve depremin bıraktıklarını görebiliyoruz.
Meksika kültürü mimarinizi nasıl etkiliyor?
Mimarlık, tarihin devamlılığıdır. Kültürümüzdeki gelenekler, kimi zaman bilinçli
kimi zaman fark etmeden benim işlerime de yansıyor. Yaptığım çağdaş mimari
binaların çoğunda aslında Meksika kültürünün izleri var.
Tarihi bölgelerde ve koruma altındaki alanlarda çağdaş binalar nasıl bir
zemine oturtulmalı?
İlk olarak, çok köklü bir tarihe sahip olan kentler, çağdaş mimarilere ev
sahipliği yapmaktan korkmamalı. İstanbul gibi kentlerin her semtinde tarihin
bütün devirlerinden izler, Roma, Bizans ve Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalan
yapılar görmek mümkün. Binalar, açılıp okunabilecek tarih kitapları gibidir. Ama
diğer bir açıdan bakarsanız aslında günümüze ait binalar da tarihin bir parçası.
Yetenekli mimarların hepsi zaten sorumluluk sahibidir. Her türlü koşulda ne
yapacağını bilir. Kentin her bir parçasında okunması gereken alt yazılar ve
dokular var. Her yeni bina da başka bir söylevi beraberinde getiriyor. Kentin
senfonisinde mimarın nasıl bir yer alacağı onun yeteneğine ve sorumluluğuna
bağlı. Bunun kesin bir formülü yok.
Belirli periyotlarda Habitat başta olmak üzere çok önemli konferanslar
düzenleniyor. Bu konferansların çevrenin ve tarihin sürdürülebilirliği açısından
yararlı olduğunu düşünüyor musunuz?
Her konferansın ve seminerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Profesyonel
anlamda bu tip çalışmaların yapılması gerek. Fikirleri paylaşmak ve sonrasında
sonuçlara varmanın yanı sıra bu tip çalışmalar insanları da düşünmeye itiyor.
Fakat sonunda herhangi kesin bir formüle ya da kurala ulaşabildiklerini
düşünmüyorum.
En son projeniz Brooklyn Halk Kütüphanesi'nden biraz bahsedebilir misiniz?
Bu çok özel bir proje. Brooklyn'in merkezinde yer alıyor. Semt, bir dönem
çok fakirleşmiş; fakat şimdi eski gücünü toparlıyor. Brooklyn'in farklı amaçlar
için kullanılan kültürel bölgesinin merkezinde yapılacak olan kütüphane, çok
büyük bir öneme sahip. Karşısında Brooklyn Müzik Akademisi var. Dans merkezi ve
yeni sahne sanatları tiyatrosu da orada olacak. O nedenle, büyük bir kentsel
role sahip.
İstanbul'a ilk gelişiniz mi? Neler düşünüyorsunuz?
Fantastik bir kent. Mükemmel, çok güzel. Gittiğimiz her yer, harika.
İstanbul'da üç - dört tane İstanbul var. Sadece fiziksel çevre değil, insanlar
ve sosyal çevre de birbirinden çok farklıydı. Bu kentin zenginliği bizi çok
şaşırttı.
Peki, İstanbul'un kentleşme problemleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Kesinlikle, herhangi bir kentleşme problemi yok. Biraz trafik var, fakat
hangi kentte yok ki? Eminim, sosyal problemler vardır, yoğunlukla ilgili
sorunlar vardır. Bu sorunlar, bütün metropollerde var.
Mimarlık nereye gidiyor?
Mimarlıkta her şey artık toplumlara bağlı. Sadece mimarlar değil, bütün
insanlık için çok heyecan verici bir dönemdeyiz. Bugün, değişim devrimi.
Dünyadaki bütün yerler birbirine bağlanıyor, ilişkileri artıyor. Mimarlık, artık
çok daha global bir disiplin. Herkes, aynı yerden besleniyor. Bununla beraber,
globalleştiğimiz ölçüde endişeli oluyoruz.
Radikal - Deniz Alayat |