reklam

09 Kasım 2004 Salı
Ana Sayfa > Haberler

Kantarın topuzu...

Yaptıkları apartman 1999 depreminde çökünce 20 kişinin ölümüne neden olan mimar-müteahhit Hamza Cebeci ile ortağı Fahri Çakır 'ın siyasetteki ''seçim başarıları'' nasıl yorumlanabilir?

Düzce Ağır Ceza Mahkemesi'nin 10 ay ağır hapse mahkûm ettiği Hamza Cebeci, 28 Mart 2004 yerel seçimlerinde AKP'den İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üyeliğine seçilmiş. Ardından da ''İmar Komisyonu üyesi'' olmuş...

Fahri Çakır da aynı partiden ''Düzce milletvekili'' seçildiği için ''dokunulmazlığa'' kavuşmuş, cezadan kurtulmuş...

Vatan gazetesindeki haberi (27 Ekim 2004) okuduğumda siyasette deneyimli bir arkadaşıma sordum: ''Buna olanak sağlayan bir demokraside sence de sakatlık yok mu?''

Halkın deprem suçlularını sorgulaması bir yana, oylarıyla ''kentleri ve ülkeyi emanet etmesi'' ne artık başka bir isim vermek gerekmez mi?

Kabahatin demokraside değil, demokratik hakların kullanılmasındaki ''aymazlıkta'' olduğunu söyleyen arkadaşım, binası insanlara mezar olan mimarı İstanbul'un imarından sorumlu kılmayı şöyle özetledi: ''Kantarın topuzunu kaçırıyoruz...''

1980'li yılların sonlarıydı. Köyceğiz'e bağlı Ortaca kıyılarındaki Sarıgerme'ye kurulan bir otel, aynı yerdeki Pisilis antik kentinin ''üzerinde'' yükselmişti.

Tarihi kalıntılardaki taşların bile inşaatta kullanılması üzerine Koruma Kurulu'nun soruşturma başlattığı oteli, dönemin başbakanı olarak Turgut Özal açmış, törendeki konuşmasında eleştirileri de şöyle yanıtlamıştı: ''Ne var yani?.. Bu yıkık dökük eski Roma duvarları mı güzel, yoksa bu otel mi?..''

Ülkeye döviz sağlamak adına, arkeolojik alanı ''arsa'' diye vermek, turizmi teşvik politikasında da kantarın topuzunu kaçırmanın çarpıcı örneğiydi. Ardından aynı topuz Başbakan'ın bu suçu böyle savunmasıyla da hepten kaçmış gibiydi...

Ne var ki ortada ne kantar ne de topuz bırakan en ''kaçık'' adımı ise kimi ''çevreci kurumlar'' attılar. Kültürel ve doğal mirası tahrip eden Sarıgerme Oteli'nde, ''pet şişe kullanılmadığı'' için ''çevre ödülü'' verdiler...

Benzer bir durum, geçenlerde bir sosyal kulübün ödül töreninde de yaşanmış...

Hemen tüm binaları ''kaçak'' olan; yani, yeni Ceza Kanunu'na göre de ''imar suçunu'' sürekli işleyen; dahası deri fabrikasına bile yıllardır arıtma tesisi kurmayan bir işadamına, ''meslekte başarı ödülü'' verilmiş. Bu örnekte de kantarın topuzu sanki ''ödül jürisinin'' başına düşmüş...

Peki, bütün bunlar neden oluyor?

Sorunun yanıtı da aslında aynı atasözünün içinde var. Herkesi ya da hiç değilse çoğunluğu mutlu kılacak bir ''ölçüyü'' bulabilmek için ''kantar'' ne kadar önemliyse, o ölçüyü gösterecek ''topuzun'' en uygun yerde durması da o kadar önemli...

Böyle bir dengeyi istemeyenlerin ise topuzu yerinden fırlatacak tutumlara girmesi ''başarı'' sayıldığı sürece, deprem suçluları yarın Bayındırlık Bakanı bile olur; hukuku çiğneyerek zengin olanlar göklere çıkartılır; çevrenin içine edenleri de Çevre Bakanı yapabilirler...

Ne var ki kimi zaman kantarın topuzu yaşamın içindeki ''insani'' ilişkilerde de kaçabiliyor...

Örneğin, bazen ''sabırsızlıklar'' ın yarattığı ısrarlı davranışlar öylesine ''bunaltıcı'' olabiliyor ki, bunun nedeni ''ilgi'' , ''alaka'' ve hatta ''sevgi'' bile olsa kantarın topuzunu anımsatıyor...

Bu gibi durumlarda insanı kucaklayacak tek yol ''güven'' duymak ve güven kazanmak...

Demokrasimizin de topuzunun daha fazla kaçmaması için, bir an önce ''güvenilir'' kılınması gerekmiyor mu?
Cumhuriyet - Oktay Ekinci

 

Kasım 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30
diğer aylar için tıklayın

Yurtiçi ve yurtdışındaki ürün tasarımlarını ve yaratıcı çözümleri Endüstri Ürünleri Tasarımı forumunda tartışıyoruz.

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz