Mimarların İzmir bildirgesi
İZMİR, DENİZLİ, BALIKESİR, ÇANAKKALE ve MİMARLIK...
Türkiye kongrelerinin İzmir buluşmasında, Mimarlar Odası şubeleri
"kentlerini" irdelediler, uzmanlar da geçmişten bugüne gelişmelerini
tartıştılar. İzmir Konak Meydanı, 100 yıl önce böyleydi . Denizli'nin
1970'lerdeki "modernleşme manzarası. Balıkesir'in anılar yüklü
istasyonu ve bir zamanlar Çanakkale.
Mimarlar Odası'nın 2005 yılı temmuz ayında İstanbul'da ev sahibi olacağı
Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) - Dünya Mimarlık Kongresi' ne ulusal katılımın
güçlendirilmesi için düzenlenen Türkiye Kongreleri'nden üçüncüsü 22-23
Ekim 2004 günlerinde İzmir'de Atatürk Kültür Merkezi ile Ahmet Piriştina
Kent Arşivi ve Müzesi 'nde gerçekleştirildi. İzmir'in önceki valilerinden,
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Kemal Nehrozoğlu 'nun da onur konuğu olduğu
kongreye İzmir Valisi Yusuf Ziya Göksu , Denizli Valisi Gazi Şimşek , Balıkesir
Valisi Atıl Üzelgün , İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu
, Denizli Belediye Başkanı Nihat Zeybekçi , Balıkesir Belediye Başkanı
Sabri Uğur , Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan ile DEÜ Rektörü
Çetin Türkçü de katıldılar. Tolga Çandar ile soprano Seza Kırgız da katılımcıların
ağırlandığı Bergama Vapuru 'nda 'Ege Türküleri' ni kongreye armağan
ettiler. Mimarlar Odası'nın İzmir, Denizli, Balıkesir ve Çanakkale şubelerinin,
bu kentler için 'mimarlık adına' sürdürdükleri çalışmalarını da
sundukları kongrede, 'Kentler ve Mimarlık' konusundaki tematik konuşmayı
Prof. Dr. Ülker Baykan Seğmen yaptı. Prof. Dr. Sezai Göksu ile mimar Hasan
Topal 'ın yönettikleri oturumlarda ise aynı kentlerle mimarlık arasındaki
bağları Balıkesir için Prof. Dr. Mete Tapan , Çanakkale için mimar İsmail
Erten , Denizli için Prof. Dr. Necati İnceoğlu ve İzmir için de Prof. Dr.
Ahmet Eyüce irdelediler. İzmir tartışmalarının teması, Türkiye
Kongreleri'ni yürüten Ulusal Eşgüdüm Komitesi ve Tematik Danışma Kurulu'
nca; 'Tarihi Kentlerde Büyüme ve Mimarlık' olarak belirlenmişti. Kültür ve
Turizm Bakanlığı'yla birlikte İzmir ve Denizli valilikleri; İzmir Büyükşehir
Belediyesi ve Çanakkale Belediyesi'nin destekleri, Vazco Turizm ile Mavi Kale
gruplarının da sponsorluk katkılarıyla gerçekleşen kongrenin 'sonuç
bildirgesi' nde, özetle şu vurgulamalar yer alıyor:
Tarihle büyüyebilmek
Ülkemiz kentlerindeki 'tarihsel kimlik' ile 'çağdaş gelişme' arasındaki
ilişkiler, 'büyümeyle birlikte tarihsel dokuların küçülmesi' şeklinde özetlenebilir.
Yeni yapılaşmalar da çoğunlukla o kentin kimlik ve peyzaj değerlerini gözetmeyen
bir 'mimari' yle(!) sürmektedir. Buna önlem olarak, gelişme alanlarında da o
yerleşmenin eskiden gelen karakterlerini ve kazanımlarını 'sürdüren' bir
anlayışın öncelik kazanması sağlanmalıdır. Kongrede bu hedefle irdelenen
kentlerdeki 'tarihsel kimlik ve çağdaş gelişme' ye ilişkin saptamalar şunlardır:
Denizli ve Balıkesir: Bu kentlerimize egemen olan 'yeni ve modern' karakter
ile geçmiş arasındaki bağı kurabilmek için çağdaş mimarlığın
esinlenebileceği tarihsel örnekler artık çok azdır. Ancak bu durum, aynı
kentler için bundan böyle 'kişiliksiz' bir mimarinin ve 'tarihsel yaşanmışlıkları
tümüyle unutan' , tekdüze bir şehirciliğin geçerli olabileceği anlamına
gelmeyeceğinden, aynı kentler için izlenecek yöntemlerin başında yine 'yöresel
yaşam ve kültür değerlerini gözeten bir mimarlık' arayışı yer almaktadır.
Çanakkale: Tarihsel dokusunun elde kalan kesimlerini korumaya kararlı bu
gibi kentlerimizin büyüme sürecinde ise; eski semtlerin imar rantları yüksek
olan 'komşuluklar' arasında sıkışıp kalmaları, kültürel mirasın
korunması için temel koşullar arasındaki 'toplumsal bilinç' i olumsuz
etkilemektedir. Kent içinde neredeyse 'yan yana' denebilecek konumdaki
arsalarda birbirlerinden çok farklı yapılanma hakları nedeniyle tarihsel
dokular adeta 'mağduriyet bölgeleri' olarak görülmektedir.
İzmir: 5000 yaşındaki İzmir ise 'metropol' kimliği ile çok daha farklı
özellikler taşımaktadır. Kentin, antikçağlardan bu yana 'yaşanmışlığını'
belgeleyen arkeolojik alanları da içeren kentsel SİT'leri, aynı zamanda
metropoliten gelişmenin de 'kimlik kaynakları' dır. Bu alanları
'metropoliten planlamada' bile gözeten, tarihsel semtlerin kentsel bütünlük
içindeki etkilerini ve yaşatılmalarını hedefleyen 'makro' önlemlerin alınması
gereklidir. Çünkü kentin geçmişini, sadece dar-sınırlı koruma
planlamalarıyla ele alan anlayış, 'yaşamdan kopuk koruma alanlarını'
yaratmakta, böylesi bir ayrışma ise sadece tarihsel bölgelerin çöküntü yörelerine
dönüşmesini değil, yeni gelişme bölgelerini de 'kente yabancılaştıran'
bir mimari ve hatta toplum yaratmaktadır.
Şehircilikte 'mimarlık'
İzmir Kongresi'nde, yukarıdaki saptamalarla birlikte gündeme getirilen diğer
bir olgu da Türkiye'deki 'mimarlık eğitimi' ile 'şehircilik eğitimi' nin
birbirinden 'ayrıştırılması' ve bunun yine hem mimarlık, hem de şehircilik
uygulamalarındaki sonuçlarının özellikle tarihsel kentlerdeki yapılanma ve
şehircilik kararlarına olumsuz yansımalarıdır. Mimarlık adaylarına
kentsel ve çevresel yükümlülük ve bağımlılıkların yeterince verilmediği,
şehircilik adaylarına da mimarinin geçmişten geleceğe derinliklerinin aktarılamadığı,
bu 'bölünmüşlüğün' sonucunda ise 'mimariyi kentsel sorumluluklardan
uzaklaştıran, kent planlamasının da mimariye olan bağımlılığını
giderek ortadan kaldıran' bir süreç yaşanmaktadır. Bu ayrışma bir an önce
sorgulanarak, 'mimarlık ile kent arasındaki mesleki, sanatsal ve kültürel
birlikteliği gözeten' bir eğitim ve uygulama düzenine geçilmesi
gerekmektedir.
Cumhuriyet - Oktay Ekinci |