Gökkafes’in Şişli
tarafı
Şişli’de Gülay Aslıtürk’ten sonra
Belediye Başkanlığı yapan Cüneyt Akgün, Gökkafes’le ilgili kendisine yönelik
eleştirileri açıklarken ‘Gökkafes keşke baştan hiç yapılmasaydı. Ben başkan
olduktan sonra bu bomba kucağıma verildi’ diyor.
Akgün kendisine yönelik dönemi şöyle
anlatıyor:
‘Gökkafes’in idari sınırlarının Şişli’den Beyoğlu’na aktarılması konusu,
tartışmanın odak noktası olarak gösteriliyor. Doğrudur fakat inşaatın sürmesi
konusunda bizim bir girişimimiz yoktur. O zaman Vali Kutlu Aktaş’tı... İmzasıyla
belediyemize 26.3.1998 tarihinde bir yazı tebliğ edildi. Sadece Gökkafes’in
bulunduğu parseller değil, Maslak ve Kağıthane’deki bazı parsellerin de Şişli’ye
aktarılması isteniyordu. (Bu iki yer o zaman aktarılamadı.) Bizim bu konuda
Belediye Meclisi kararı almamız gerekiyordu. Ancak ben ilerde imar ve hukuki
sonuçlar çıkabileceğini düşündüğüm için böyle bir karar çıkartmadım. Ancak,
tapu, kadostro, harita gibi kurumlardan oluşan heyetlerin yaptığı ‘toprak üstü
uygulama tutanağı’, bu değişime kaynak teşkil etti; bunu da valilikten bize
gönderdiler. Bu tebliğ karşısında hiçbir seçeneğimiz yoktu.
İşlemler süratle yapılıyor
Süzer Plaza’nın sahibi Dolmabahçe Turizm A.Ş, (vilayetin yazısından üç gün
sonra) 31.3.1998 günü belediyeye başvurarak, ruhsat talebinde bulundu. Ben bunun
üzerine 2.4.1998’de Turizm Bakanlığı’na başvurarak, 31.7.1984’te turizm alanı
ilan edilmiş olan bölgedeki imar durumunu sordum. Turizm Bakanı İbrahim Gürdal
adına Yatırımlar Genel Müdür Vekili Hilmi Akar, 22.4.1998’de gönderdiği yazıda,
26.5.1989 onanlı ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planının yürürlükte olduğunu,
yani bölge için değişen bir durum olmadığını ve işlemlerin buna göre yapılması
gerektiğini bildirdi. Bunun üzerine biz de önceden Beyoğlu Belediyesi’nin birkaç
kez temdit ettiği ruhsat işlemini 2.6.1998’de temdit etmek zorunda kaldık.
Bu arada Bayındırlık Bakanlığı’nın
1/5000 ölçekli nazım planı onandı. Turizm Bakanlığı yasa gereği 1/1000 ölçekli
uygulama imar planının 30 gün içinde meclisten geçirilmesini talep etti. Yaz
ortasında meclisi olağanüstü toplayamadık. 30 günlük süre geçince Turizm
Bakanlığı bu planları, 16.9.1998 tarihinde res’en onayladı.’
Erdoğan'ın tepkisi
Dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan, ruhsatı temdit ettiğiniz için sizin
hakkınızda savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu.
Evet bulundu; mülkiye başmüfettişi
İbrahim Kapaklıkaya ifademi aldı. Dosyasını gönderdiği İstanbul İl İdare Kurulu
da (O zaman Vali Erol Çakır) men-i muhakeme kararı verdi, savcılık da dava
açamadı tabii. Çünkü her şey yasalara uygundu. Ancak Tayyip Bey o dönemde bu işe
çok tepkiliydi, hatta bana da gereksiz şekilde kırıldığını tahmin ediyorum.
Size partiniz ANAP’tan siyasi baskı
yapıldı mı?
Makamınıza gelen yazılar karşısında direnemezsiniz ki... Siyasetçilerden
telefon gelir, bazı şeylere gücünüz yetmez. Bugün Tayyip Bey, Kadir Topbaş’a bir
konuda talimat verirse ‘hayır’ diyebilir mi?
Yani...
O dönemi diken üzerinde geçirdim. Ben
günah keçisi oldum.
Sizin hakkınızda Maslak’ta belediyeye ait bir arsanın Çiftkurtlar’a değerinin
altında satılması ile ilgili Ağır Ceza’da dava açılmıştı, ne oldu?
Gülay Aslıtürk burasını aylık 7
milyardan 25 yıllığına kiraya vermiş. Böyle şey olur mu? Kaçtıktan sonra
belediye batmıştı ve Belediye Meclisi satma kararı aldı. Bunun üzerine encümen
üyeleri ile yargılandık; ucuz satıldığı iddiaları fos çıktı ve beraat ettik.
Süzer: Şerhin anlamı kalmadı
Süzer Grubu’ndan, ‘Süzer Plaza gerçeği’ başlıklı bir kitapçık gönderildi.
Gökkafes’in 1983’ten beri süren gelişmeleri özetleniyor. ‘Süzer Plaza bir hukuk
abidesidir’ denilen açıklamada; bunun gerekçesi olarak da ‘Gökkafes’in 18 yıl
boyunca bu kadar çok yargı denetiminden geçmiş, yargı kararları neredeyse tümü
lehine bitmiş başka bir bina olduğunu bundan sonra da olabileceğini sanmıyoruz’
deniliyor.
Tapudaki şerhin kaldırılması ve yargı
kararıyla yeniden konulmasını bir yana bırakarak açıklamaya dönelim:
Özetle... ‘Taşınmaz Sultan Mahmut Han
Sani Vakfı’na aittir. 1306 tarihinde (1890) Vakıflar İdaresi’nce üzerinde inşaat
yapılmaması konusunda ‘şimdilik’ kaydıyla şerh vardır. Bu şerhin kaldırılması
dava konusu olmuş; Yargıtay mahkeme kararını onaylamıştır. Ancak tarafımızdan
şerhin kaldırılması için yeniden yargıya gittik ve bu dava sürüyor. Bize
bölgenin o günlerde ‘bir nevi askeri bölge olması nedeniyle’ o günkü koşullar
nedeniyle güvenlik açısından taşınmaza kısıtlama getirilmiştir. Bölge turizm
merkezi ilan edildiğinden kısıtlamalar kalkmıştır. Çünkü askeri kışla, silahane
bu bölgeden kalktığı gibi yörede birçok otel, işyeri ve spor tesisi (İnönü
Stadyumu, Hilton, Maçka, Swiss, Ceylan Otelleri’nin bulunduğu bölge) inşa
edildi. Gazhane kaldırıldı. Yani bu bölge yıllardır tahsis ve kullanım amacını
yitirdi ve şerhin de hukuki bir değeri kalmadı.’
Çözüm önerisi
BİR hukukçu, Gökkafes’in hukuki sorununa şu çözümü önerdi:
‘Bu bina artık yıkılamaz. Yargıtay’ın kararından sonra irtifa hakkından
ötürü İTÜ, Hazine ve Büyükşehir hak sahibidirler. Bu nedenle Süzer bunlara ya
sürekli ecrimisil ödemeli ya da hisseleri oranında kat vermelidir.’İstanbul
Çevre Konseyi’nin dün Gökkafes önündeki gösterisinde binanın yakılması ve
hukuksuzluk yapanların yargılanması istendi.
Hürriyet - Yalçın Bayer |