reklam

17 Kasım 2004 Çarşamba
Ana Sayfa > Haberler

Çevre bilinci beşikten başlar

Türkiye'de çevre kirliliği, çok da ağırlıklı olarak denizlerin kirliliğiyle savaşan bir kuruluş var. Adı TURMEPA (Türkiye Deniztemiz). 1994'te kuruluşuna işadamı Rahmi Koç öncülük etmiş. Yunanistan'da benzer bir amaç için faaliyet gösteren HELMEPA (Yunanistan Deniztemiz) kuruluşundan destek, bilgi ve yardım alınmış.

TURMEPA'nın kuruluşuna emeği geçenlerden birisi de Zihni Denizcilik'in patronu Asaf Güneri. Geçenlerde Güneri'yle Kanlıca'daki yalısında oturup burnumuzun dibindeki denizlerimizden nasıl olup da yararlanamamamızı, denizlere atık, lağım boşaltılmasıyla bu doğal zenginliğimize nasıl kıydığımızı, TURMEPA'nın denizleri temizleme ve yeniden bizlere kazandırma amaçlı çalışmalarını konuşuyoruz. Öncelikle de TURMEPA'nın kuruluşunda Yunan HELMEPA'nın nasıl bir ilgisi olduğunu ona soruyorum. Güneri anlatıyor:

''1994'te, hatırlarsınız Türk- Yunan ilişkileri buzdolabındaydı. Bir gün Yunanistan'ın büyük armatörlerinden George Livanos halimize acıdı. HELMEPA'yı kurduklarını, önemli işler başardıklarını, dolayısıyla TURMEPA olarak bir benzerini Türkiye'de kurarak önemli bir işbirliği sağlayabileceğimizi söyledi. O günden beri Karadeniz'in, Akdeniz'in çevresinde etkiniz. Bu iş denizlerin temizlenmesi amaçlı sembolik çalışmalarla başladı ve gelişti. Bunun ardından ağırlığımız eğitime döndü. Bir taraftan Göcek'i, Bodrum'u, Antalya'yı temizliyoruz. Bir taraftan da Türkiye çapında insanları beşikten eğitmeye çalışıyoruz.''

'İşler 10 yıl önceki gibi değil'
TURMEPA'nın bugünkü başkanı armatör Eşref Cerrahoğlu . 13 kişilik bir yönetim kurulları, ayrıca eğitimcileri ve halkla ilişkiler uzmanları var.

''Türkiye'de nereye gitseniz altın madeni. Son iki-üç ayı Datça Körfezi, Hisarönü, Selimiye, Orhaniye, Antalya kıyılarında geçirdim. Gördüm ki işlerimiz 10 yıl önce, kurulduğumuz dönemdeki kadar zor değil. Son yıllarda çabalarımızın her yerde bilinç yarattığını görüyoruz.''

Güneri, TURMEPA üyesi olarak değil, ama Türkiye'de uluslararası denizciliğin güçlenmesine önayak olan armatörlerden birisi olarak şu ciddi noktaya parmak basıyor: ''Tehlikeli atıklar taşıyan gemilerin kıyılarımıza gelip aylarca, yıllarca kalmaları, sonra da batmalarının son örneği Ulla gemisi. Ama bunu sadece Çevre Bakanı'nın, hükümetin ya da hukukçuların sırtına yıkmak, üç tane gümrükçü bundan rüşvet istedi diye bas bas bağırıp televizyonlara çıkmak bence marifet değil.

O gemi orada olduğu sürece, benim de Deniz Ticaret Odası'nın da, TURMEPA'nın da bununla uğraşması gerekirdi. Bunun dünyada yöntemleri bulunuyor. Örneğin Protection and Indemnity Association (P and I) adlı bir kuruluş var. Dünyada hiçbir gemi bu kurum, tekne sigortasız dolaşamazken Türkiye hâlâ kovboy bir devlet olarak devam ederse, biz de işadamları olarak bu sorunların çözümü için gereğini yapmazsak bir yere varamayız.''

'Konuyu sahiplenmeliyiz'
Asaf Güneri bununla çok ciddi bir özeleştiri yapıyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: ''Siz de biliyorsunuz, hava bozar ve gemiler Topkapı Sarayı'nın önlerine bindirir. Dış ülkelerde böyle bir şey olunca neler yapılması gerektiğini biliyoruz da konuyu bilen kişiler olarak burada sahiplenip yapsak, yaptırsak bu gemiler ya dört- beş günde kaldırılır ya da daha da öte bu tür gemilerin Türkiye'ye girişi daha 10-20 mil öteden yasaklanır. Montrö'nün arkasına sığınıp her şeyi Montrö'den bekleyerek Boğazlar'dan sigortasız P and I'sız gemilerin geçmesine yıllarca izin verdik.''

Dünya kamuoyunun İstanbul ve Boğaz'ın bir dünya kültür mirası oluşunun bilinci içinde, burayı ve 12 milyon İstanbulluyu gözden çıkaramayacağına işaret eden Güneri diyor ki:

''Bizim alacağımız her türlü zecri tedbir uygulanabilir. Bundan sonra olacak bu tür rezilliklere bizim, deniz ticaret odası uzmanlarıyla, armatörler birliği uzmanlarıyla çok daha çabuk müdahale etmemiz lazım. Dünyada gemiler için ne uygulanıyorsa, anında bunlar için aynı uygulamaları yapmak yeterli. Ayrıca basınımız da hatalı. Olay olacağım diyor, hiç ses çıkmıyor. Olunca da ortalık ayağa kaldırılıyor. Baştan sesinizi çıkarsanıza.''

Peki, Boğazlar'dan dev petrol tankerlerinin geçişine göz yummak cinayete çanak tutmak değil mi? Ayrıca Transtrakya boru hattından petrolü Saros Körfezi'ne getirmek de işlenecek başka bir cinayet değil mi?

''Petrolün akışını önlemek imkânsız. Şu anda petrol 50 doların üstünde. Daha da artacak. Petrol bugün dünyada neredeyse bütün ülkelerin ayakta kalma mücadelesine yol açıyor. Dolayısıyla bu çıkarlar varken bu petrolü buradan geçiremezsiniz demek imkânsız.''

'Güvenlik önlemleri artmalı'
İyi de, ne yapılmalı?
''Boğaz'daki güvenlik önlemlerimizi arttırırız. Zaten bu konuda çok iyi adımlar atıldı. Bu iş için 10 yıl önce BM'den izin alınmıştı. Altı yıl kadar savsakladık. Neyse ki yapıldı da güvenlikte gerçekten artış var. Gelelim Transtrakya'ya... Ben o konuda farklı düşünüyorum. Demin söylediğim gerekçelerle bu petrol çıkarılacak ve girecek. Bu petrolün Karadeniz'den Trakya'ya getirilerek Saros Körfezi'ne çıkması, mutlaka çok iyi bir altyapıyla ve projeyle yapılacaktır.''

TURMEPA bunu takip edecek mi?
''TURMEPA bunun sorumlusu ve takipçisi. Biz bu konuda ilişkiler içindeyiz. Boğaz'daki yükü hafifletebilirsek ve 60 milyon tonluk petrol taşımacılığını buraya kaydırıp Boğaz'daki yükü 120-130 milyon tonla sınırlarsak, bu konuyu çözmüş oluruz.

Bir de yıllar geçip bu yük devam ediyorsa o zaman Samsun-Ceyhan hattı gündeme gelir. Ama o da çevreyle ilintili. O da Türkiye'yi ortadan ikiye bölüyor. Ama o çok daha ileriki bir aşama. Bugün yapılması gereken bu Transtrakya hattının yapılması ve Boğaz yükünün hafifletilmesidir.''

Güneri'nin hükümete bir de önerisi var. ''Akıl vermek gibi olmasın ama örneğin Rusya'ya derdim ki: 'Ben 60 milyon tonluk boru hattını yaptırıyorum. Boğazlar'dan geçecek gemi tonajının da şu andaki miktar olan 130 milyon tonla sınırlanmasını istiyorum. Taahhüt vermenizi istiyorum.' Böyle bir uygulamanın daha önce yapılmış olduğunu bilmiyorum. Bunu kayıt altına aldınız mı işi çözersiniz. Korunmayı en iyi şekilde yapabiliriz. Dolayısıyla da evlerimizde huzur içinde uyuruz.''
Cumhuriyet - Leyla Tavşanoğlu

 

Kasım 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30
diğer aylar için tıklayın

Etkinlik

11. Beton Prefabrikasyon Sempozyumu

20 Kasım 2004,
Crowne Plaza Oteli - İzmir

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz