Kaldırım inşaatı
Bugünün Eskişehir Anakent Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen,
Eskişehir'deki Anadolu Üniversitesi'nin kurucu rektörüydü. Eskişehir İktisadi
Ticari İlimler Akademisi'nden 'Anadolu Üniversitesi'ne dönüşen okulda bendeniz
de 8 yıl kadar ders verdim. O yüzden, üniversitenin ana kampusü olan Yunus Emre
Kampusü'nün doğmasına, büyümesine, imarına ve bugünkü haline gelmesine de
tanıklık ettim.
Yunus Emre Kampusü'nün gelişip güzelleşmesiyle Eskişehir'in gelişip
güzelleşmesi de paralel gitti. İlk yıllar çamur içinde bir kent olan
Eskişehir'de bugün İstanbul ve Ankara'yı aratmayacak bir hayat var. Ve herhalde
Eskişehir bütün bunları Anadolu Üniversitesi'ne, dolayısıyla Yılmaz Büyükerşen'e
borçlu.
Prof. Büyükerşen, Yunus Emre Kampusü'ndeki inşaatları oldukça ilginç bir
yöntemle yapıyordu. İhalelerde binalar 'kaba inşaat' olarak ihale ediliyor ve iş
bitiminde teslim alınıyordu. Sonra binanın ince işini üniversite kendi personeli
ve imkânlarıyla tamamlıyordu.
O yüzden Anadolu Üniversitesi pek çok bakımdan bir uygulama üniversitesiydi
de. Mesela o kampustaki bütün binaların vitrifiye malzemeleri, yani banyo ve
tuvaletlerdeki malzemeleri üniversitenin kendisi tarafından üretildi. Sanıyorum
masa ve sandalyeler dahil ofis araç gereçlerinin çoğu da üniversitenin kendisi
tarafından yapılırdı.
Anadolu Üniversitesi'ne haftada bir gün ders vermeye gidip geldiğim yıllarda
çok sayıda Büyükerşen efsanesi dinledim. Bunlardan en aklımda kalanını size
aktarmak istiyorum.
Yunus Emre Kampusu, biraz İngiltere'yi hatırlatır. Binaların cephesi hep
tuğladır, bahçeler çok güzel, bakımlı ve düzenlidir. Yollar, kaldırımlar çok iyi
ayarlanmıştır.
Anlatıldığına göre, Yılmaz Büyükerşen, üniversiteden birkaç arkadaşıyla birlikte
bir Londra gezisi sırasında, gece vakti otele dönerlerken bir kaldırım inşaatı
görmüş. İnşaatı yapan işçilerle ve onların ustabaşıyla saatlerce konuşmuş.
Merakı şuymuş: Neden Londra'da, mesela İstanbul'daki kadar çok kaldırım
inşaatı ve kaldırım yenilemesi yapılmıyor? Bu kadar az tamire ihtiyaç duymanın
sırrı ne acaba?
Büyükerşen o sohbette her ne öğrendiyse kampus içinde aynen uygulamış.
Dolayısıyla kampus içinde kaldırımların öyle her yıl ya da iki yılda bir
yenilendiğine tanık olunmaz Eskişehir'de. Yollar da, kaldırımlar da ilk günkü
kadar güzeldir, düzenlidir.
İstanbul'da şöyle bir dolaşın bakalım. Kaç yerde kaldırım inşaatı
göreceksiniz? Ve kaç yerde kaldırımlardan sahiden memnunsunuz? İnsan tek
başınayken fark etmiyor, İstanbul sokaklarında bebek arabasıyla ya da tekerlekli
sandalyeyle bir dolaşmayı deneyin, bakalım ne göreceksiniz?
Üstelik, başta İstanbul olmak üzere şehirlerimize en fazla yatırım, en çok
emek kaldırımlar için harcanır. Şimdi seçim dönemine uzak olduğumuz halde bu
kadar çok kaldırım inşaatı var; siz bir de seçim yaklaşınca görün. Benim
hesabıma göre bütün İstanbul'un kaldırımları ortalama yedi yılda bir baştan sona
yenileniyor. Oysa, mesela New York'ta herhalde son 50 yıldır kaldırımlar
değişmemiştir.
Kaldırım inşaatı, bizde belediye başkanlarının yandaşlara rant aktarmasının
en basit ve herhalde en ucuz yolu. Belediye parası, sanki bir iş yapılmış gibi
gösterilerek ileride seçim kampanyasına yüklü bağış yapacak müteahhide
aktarılıyor.
Gerçekten bir iş yapılsa bu aktarmaya da itirazım yok ama diyorum ya
kaldırımlarımız zaten yedi yılda bir baştan sona değişiyor. Dolayısıyla yapılan
iş geçici oluyor.
Saymadım kaç ay ya da kaç yıl oldu, Bebek ile Rumelihisarı arasında bir sahil
yolu düzenlemesi var, bir türlü bitmiyor. Şimdi o düzenleme Bebek-Arnavutköy
arasına da sirayet etti ve bitecek gibi gözükmüyor. Bitse ne olacak, birkaç yıl
sonra bu kez sahile birisi yürüyüşçüler ve koşucular için tartan pist dökmeye
kalkacak, her şey yeni baştan yapılacak.
Acaba Yılmaz Büyükerşen Eskişehir'de ne yapıyor? Kalıcı bir kaldırım yapmayı
başardı mı Eskişehir'e? Yoksa kampus dışına çıkınca o da siyasetçi oldu ve
kaldırımları düzenli aralıklarla yeniden yapılmak üzere mi yaptırtıyor?
Radikal - İsmet Berkan |