Piramid ve Gökkafes
Başbakan'ın Gökkafes 'teki toplantıya katılmaması üzerine bu binayı
manşetlere taşıyan medyamız, aynı duyarlılığı acaba neden ''Piramid'' için
de göstermedi?
Bu soruyu soran Kadıköylü okurumuz aslında yanıtını da veriyordu. Kadıköy
Belediyesi 'nin, Fenerbahçe 'deki kıyı dolgu alanına 12 yıl önce yaptığı
bu yasadışı alışveriş ve eğlence merkezini yıkmaya başlaması, basında
sadece kısa haberler şeklinde yer aldı.
Hemen aynı günlerde (09 Kasım 2004-Salı) Erdoğan'ın Gökkafes'te
Sermaye Piyasası Kurulu'nca düzenlenen ''Uluslararası Konut Finansmanı''
toplantısını ''boykot'' tavrı ise medyayı ve sayısız köşe yazarını
birdenbire ''kent sevdalısı'' kılmaya yetti.
Kimileri alkışlarla, kimileri de ''Peki ama gecekondular ne olacak'' gibi
sorularıyla birlikte ''Gökkafeslerin kayırılması'' na yönelik mesajlarıyla...
İki mimarın anılarıyla
Piramid adlı yapı, 1990'lı yıllarda Kadıköy'deki ''sosyal demokrat'' yerel
yönetim tarafından yaptırılmıştı ama.. ''ruhsatı'' yoktu. Çünkü,
arazisi hem kıyı yasası kapsamında hem de imar planına göre ''yapı yasağı''
bulunan yeşil alan içindeydi...
Kıyı parkını yeniden halka kazandırabilmek için Mimarlar Odası ile
semt sakinlerinin 1992'de açtıkları dava 3 yıl sürmüştü. Sonunda
belediyenin savunmalarını da yersiz bulan Danıştay, binanın yıkımını öngören
kararını 1995'te vermişti...
Şimdi yine sosyal demokratlarca yönetilen Kadıköy Belediyesi, 9 yıl önceki
yargı kararını uyguluyor. Aynı hukuk mücadelesinde, Mimarlar Odası adına
etkin çabalar gösteren dönemin Oda Başkanı Nurdoğan Özkaya ile semt
sakinleri adına davacı olan mimar Müslüm Kaptan ise ne yazık ki bu sonucu göremeden
yaşama veda ettiler.
Umarım Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk , kentli haklarını
koruma kararına hukuksal desteği sağlayan bu iki mimarın adını şükranla
anacak bir panoyu Fenerbahçe Parkı'nın uygun yerine koyarak adlarını ve anılarını
gelecek kuşaklara da armağan eder...
Atamızın planına...
Gelelim, Piramid Kadıköy'de sessiz sedasız yıkılırken yeniden anımsanan Gökkafes'e...
Aslında yine aynı günlerde (10 Kasım 2004) Atatürk 'ün anılması da
ilginç bir rastlantıydı. Çünkü binanın bulunduğu alanı ''yeşil alan''
yapan ilk planda ''Atatürk'ün onayı'' vardı ve kimse buna değinmiyordu. Aynı
suskunluk, hemen her resmi bayramda Gökkafes'e asılan bina boyundaki Türk
Bayrağı ve dev Atatürk resimleri karşısında bile hep süregelmişti...
1930'ların başlarında, Atamızın İstanbul'u planlaması için davet ettiği
Fransız mimar Prost 'un, daha sonra aynı yılların hükümetince de uygun
bulunan tasarımında, Dolmabahçe Vadisi'nin bu kesimi ''2 Numaralı Kent Parkı''
olarak düzenlendiğinden, 12 Eylül 1980 darbesine kadar hiçbir yönetim aynı
yere böylesi bir imar iznini ''düşünemedi'' bile..
Ne var ki 12 Eylül'ün ''Atatürkçü'' (!) anlayışı bu duyarlılığa da
son verince, dönemin Başbakanı Turgut Özal ile Belediye Başkanı Bedrettin
Dalan 'ın açıkça sergiledikleri ''teşvik ve himaye'' ortamında Gökkafes yükselmeye
başladı. İlerleyen yıllarda da yine hep ''siyasal destek'' lerle hukuka aykırı
gerçekleşmesini tamamladı.
İşte şimdi, yargı artık ''tapusunu'' bile iptal ettiğine göre öncelikle
yapılması gereken ''bu izinleri verenleri sorgulamak'' değil mi? Hatta
''Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'' nun bile aynı binadan katlar
satın almasından kimler sorumluysa, ''devlet'' ve ''millet'' parasını hukukdışılığa
harcadıkları için ''hesap vermeleri'' gerekmiyor mu?
Bunları tartışmak yerine, ''ama gecekondular ne olacak?'' diye kıvırdığımız
sürece ne İstanbul düze çıkacak ne hukuk devletimiz ne de demokrasimiz...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci |