Küçük şeyler: Trafiği akıtmak (2)
Dünyada trafik sorunu İstanbul'a benzeyen şehirler var, benzemeyen şehirler
var. İstanbul'u başka kentlerle benzeştiren şeylerin başında, kentin birden
fazla merkeze sahip olması, şehrin eski bir şehir, dolayısıyla merkezlerdeki
yolların yetersiz olması gibi unsurlar geliyor. Tabii, bir de İstanbul'u
dünyanın diğer büyük şehirlerinin belki yüzde 99'undan ayıran bir önemli özellik
daha var: Şehir, hayli geniş bir su yoluyla ortasından ikiye bölünmüş durumda.
Dün yazmaya çalıştım, İstanbul'un trafiğini içinden çıkılmaz hale getiren şey
aslında köprülerdeki sıkışıklık. Yani iki kıta arasında yolculuk yapanların
çokluğu. Köprülerdeki tıkanıklık ya da yavaşlama, kademeli olarak şehrin hemen
hemen her yerini etkiliyor.
Ve yine dün yazmaya çalıştım, milyonlarca İstanbullu trafikte inanılmaz
miktarda zaman ve iş kaybına uğradığı halde, İstanbul'un trafik sorununu bir
bütün olarak düşünüp çözümler üretecek bir otorite de maalesef yok. Yetki ve
sorumluluk birden fazla elde bulunuyor ve bunlardan daha güçlü olanı, yani
valilik de İstanbul halkı tarafından demokratik anlamda hesap sorulabilir bir
makam değil.
Her neyse, dün New York örneğini vermiştim. Şehir merkezine gelmeyi mümkün
olduğunca caydırmaya çalışarak Manhattan'daki trafiğe bir ölçüde çözüm
getirdiler. Londra'da da yakın zamanda benzer bir uygulama yapıldı; şehrin
'Kızıl Kenny' lakaplı İşçi Partisi'nin sol kanadından belediye başkanı, şehir
merkezine girişi caydırmak için, merkeze girecek araçlardan ücret almaya
başladı. Bu uygulama, Londra'nın merkezini büyük ölçüde rahatlatmış durumda.
İstanbul'da da köprü geçiş ücretleri ve taksi ücretleri, kent trafiği
üzerinde bire bir etkisi olan şeyler. Köprü geçişi ve taksi ücretleri göreli
olarak düşük kalmaya ya da kolayca katlanılabilir olmaya başlayınca İstanbul'da
trafik içinden çıkılmaz hale geliyor.
Aslına bakacak olursanız, köprüler İstanbul'da iki kıta arasındaki yolcu
geçişlerinin görece hayli düşük bir bölümünü üstleniyor. Esas ağırlık aslında
hâlâ daha denizden geçişlerde. Yani insanlar deniz yoluyla ve toplu taşım
araçlarıyla karşıdan karşıya geçiyor, araçlar ise köprüden. Raylı geçişin
tamamlanmasıyla birlikte iki kıta arasındaki insan trafiğinin yüzde 70'ten
fazlasının toplu taşımayla yapılmaya başlanacağını, belki bu rakamın daha da
fazla olacağını düşünmemek için bir sebep yok.
Elbette toplu taşım araçları geliştirilmeli, toplu taşıma ağı belli bir
bütünsellik içinde ele alınıp daha yaygın ve verimli hale getirilmeli, ev-iş-ev
yolculuklarında vatandaşın kaybettiği zaman minimuma indirilmeli. Yalnız şunu
unutmayalım: İstanbul'da toplu taşımacılık bundan 20 yıl önceki sefil halinden
kurtulalı çok oluyor. Ama kuşkusuz daha da geliştirilmeli.
İstanbulluların trafikle ilgili olarak merkezi hükümetten ve yerel yönetimden
talep etmesi gereken bir dizi şey var:
1. İstanbul trafiği ve toplu taşımacılığıyla ilgili bütün yetkiler, imkânlar
ve var olan altyapı tek bir otoriteye, Anakent Belediyesine bağlanmalı.
2. Demiryolu, denizyolu ve otobüs-minibüs-dolmuş-taksi dahil diğer kara toplu
taşımacılığıyla ilgili her türlü düzenleme, tarifelendirme ve işletme yetkisi de
belediyeye verilmeli.
3. Trafik polisi belediyeye bağlanmalı.
4. Şehirde, kamuya ait bütün topraklar ve yollar üzerindeki bütün
otoparkların işletmesi belediye ya da taşeronları tarafından yapılmalı, özel
mülkiyete ait otoparklar için de belediye bir minimum tarife belirleme yetkisine
sahip olmalı.
5. Köprüler ve anakent sınırlarındaki otoyollar belediyeye devredilmeli,
belediyenin köprü fiyatlarını belirlemesi sağlanmalı.
6. İl sınırları içindeki bütün ama bütün yolların bakım, onarım ve yapım
sorumluluğu anakent belediyesinin olmalı, halen devam eden 'ana arterler
anakentin, ara yollar ilçe belediyelerinin' uygulaması derhal son bulmalı, ana
ilçe sınırları içindeki yolların kenarına konacak reklam tabelalarının gelirleri
anakentle ilçe arasında adil biçimde paylaşılmalı ve bu konuda da kent çapında
tek tip uygulamaya gidilmeli.
Radikal - İsmet Berkan |