Mimarlık Müzesi
kurulacak; ama içi nasıl doldurulacak?
Türkiye'nin ilk mimarlık müzesi şimdilik sanal ortamda gezilebiliyor. Müze
önümüzdeki yıllarda bir binaya kavuşacak; ama henüz müzede sergilenmek üzere
Mimar Sinan’ın bir defteri bile bulunabilmiş değil.
Türkiye'nin ilk mimarlık müzesi, elle tutulur, gözle görülür bir
binaya kavuşacağı günü beklerken sanal ortamın imkânlarıyla yetiniyor.
Ancak mesele sadece ‘bina' da değil. Sanal müzenin yöneticisi Derya Nüket
Özer; “Bina olsa da müze hemen kurulamaz; çünkü Türkiye'nin bir mimarî
arşivi yok.'' diyor. Mimarlık tarihimizle özdeşleşen Mimar Sinan'a ait tek
bir eskiz defterinin bile günümüze ulaşamadığı düşünülürse meselenin
vahameti anlaşılır.
Yapı alanında bir bilgi merkezi olarak kurulan Yapı Endüstri Merkezi'nin
kurduğu Mimarlık Müzesi, şimdilik ‘www.mimarlikmuzesi.org.tr' adresinde
faaliyet gösteriyor. Derya Nüket Özer ve Tufan Sağnak, hem usta hem de genç
mimarlarla irtibat halinde. Mimarlıkla ilgili bulabildikleri her belgeyi kayıt
altına alan ikili, meslekte belli bir noktaya gelmiş mimarların arşiv
tutmamasından şikayetçi. Arşiv oluşturma geleneğinden yoksun bir ülkede,
hiç hesapta yokken bulunan nadir arşivlerse büyük sevinç ve şaşkınlıkla
karşılanıyor. Müzede çizimleri sergilenen ilk kadın mimarlarımızdan
Cahide Tamer, bir oda dolusu arşiviyle ‘sıradışı' bir örnek. Tufan Sağnak,
‘maalesef' her mimarın onun gibi olmamasından yakınıyor. Müze
yetkililerinin bundan sonraki hedefi belediye ve üniversite gibi kurum arşivlerine
ulaşmak. Özer, arşivlerin dijital kayıt altına alınması ve somut bir müze
kurulmasında kolektif bir çalışmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyor. Bazı
kurumlar, internet ortamının güvensizliğini öne sürerek arşivlerini açmak
istememişler. Teknolojinin getirdiği tüm imkanları kullanarak güvenli bir
ortam oluşturduklarını söyleyen Özer, kağıdın bozulabilirliği karşısında
dijital arşivin daha kalıcı olduğunu savunuyor. ‘Dijital arşiv' kavramı
üzerinde de dikkatle durmak gerekiyor; UNESCO ve Avrupa Birliği ne zaman
geleceği belli olmayan tabii felaketler ya da siyasi oyunlara karşı kültürel
mirasın dijital kayıt altına alınması gerektiğini hatırlatıyor. Dijital
arşiv sadece mimarlara ya da mimarlık öğrencilerine değil, yaşadığı ülkenin
mimarî kimliğini öğrenmek isteyen herkese kullanım kolaylığı sağlıyor.
Üstelik çok kıymetli bir el yazmasının her meraklı araştırmacının
eline verilemeyeceğini de hesaba katmak gerekiyor.
Mimarlık müzesinin Avrupa'da pek çok örneği var; ancak biz henüz,
‘Mimarlık müzesinde ne sergilenir?' sorusuna açıklık getirmeye çalışıyoruz.
Örneğin bir mimarlık müzesinde kapılar, tokmaklar, çiviler ya da halılar
sergilenebilir mi? Derya Nüket Özer, ‘Elbette olabilir.' diyor. Ancak mimarlık
müzesinin yazılı olmayan, uygulamada ortaya çıkan kimi kuralları var. Buna
göre, mesela bir sütun parçası arkeoloji müzesinde sergilenmeli. Ortaçağa
ait bir kilise planı ya da bir cami maketi ise mimarlık müzesine aittir. Bir
de mimarinin diğer alanlarla buluştuğu çalışmalar var. Sanal müzedeki
‘pulların üzerindeki mimarlık eserleri' başlıklı sergi, pul
koleksiyonerlerinin büyük ilgisini çekmiş. Müze, mimarî gelişmeyi gösteren
bir kalıcı sergiyle birlikte, kütüphane ve tematik sergilerin açılacağı
bir galeriye de sahip olacak.
Peki ilk adımları sanal da olsa atılan Mimarlık Müzesi bir hayalden mi
ibaret? Türkiye'nin mimari serüvenine ışık tutan ve özellikle modern
mimaride yoğunlaşan bir arşiv oluşturulamadığı sürece ‘evet!'.. Müzenin
kurulabilmesi için Kültür Bakanlığı'nın, üniversitelerin, büyük inşaat
firmaları ve mimarlar odasının desteğine ihtiyaç olduğunu söyleyen Nüket
Özer, ‘Müze, Türkiye'nin müzesi olacak, Yapı Endüstri Merkezi'nin değil.'
diyor.
‘Saat kulesinde herkesin söz hakkı olmalı’
Mimarinin ilgi alanı, şehre damgasını vuran ve çok büyük maliyet
gerektiren 'özel' yapılarla sınırlı: ileride tarihî eser olabilecek yapılar...
Okullar, evler, işyerleri ise basit bir 'inşaat' işi olarak görülüyor. Ve
elbette ne şehrimize yeni yapılan saat kulesi ne de oturduğumuz evle ilgili
seçim hakkımız yok. Derya Nüket Özer, her Türk vatandaşının asgari bir
mimari kültüre sahip olması gerektiğini düşünüyor: ''Mimari, salt çizim,
tasarım değildir, bir ayağı da toplumbilime oturan ve insanların hayatına
zorunlu olarak giren bir kavramdır. Yeni bir kule, o şehrin bütün insanları
tarafından zorunlu olarak tüketiliyor. O halde herkesin söz hakkı olmalı.''
Özer, Avrupa'daki bazı toplu konutların mimarlıkta çığır açmış
insanlar tarafından tasarlandığına ve basit bir spor kompleksi için bile
mimarlık yarışmaları düzenlendiğine dikkat çekiyor.
Zaman - Ülkü Özel Akagündüz |