Yitik Şehir İstanbul
İstanbul üzerine yazı yazmak, iyilik
duaları okumak huy haline geldi.
Ben nokta vuruşlarla, çözüm önerilerimi
de sunacağım. Bu sorunun makale ile çözülemeyeceğini biliyorum. Benimki yeni bir
perspektif çabasıdır. Bir de böyle bakmayı deneyin. Derler ki;
Fatih, fetihten Edirne'ye dönerken: ''A
Zağanos Paşa keşke Konstantinopolis'i fethetmeseydik, üç günlük yağmada kapı
pervazlarını bile söktüler'' demişti.
İstanbul Fatih için; aşktır, aşktan da
öte tutkudur! Tanınmış, sevmiş, korumuş ve geliştirmiştir. Attığı imzalar tüm
saldırılara rağmen hâlâ dimdik ayakta. Bir de şimdiki İstanbul'a bakalım.
Beyoğlu
Tarihi Galata, Pera ve Haliç'in öteki yakası. Cenevizlilerin, Venediklilerin
ve Galata bankerlerinin mahallesi. Bir renk cümbüşü, kültürler hazinesi.
Şimdilerde sadece konsolosluklar kaldı.
Son 'temizliği' 1955'te bitirdik! Kentliliği de, kültürleri de temizleyerek
yerine yoksul Anadolu göçerlerini yerleştirdik!
Cumhuriyetin anıtlarından biri olan
Taksim Meydanı ve Parkı'nı kemire kemire bitiremedik bir türlü. Altını üstüne
getirdik. Üstünü işgal edemeyen altını oydu. Belediye nikâh salonunun altına
fast-food'lar yerleştirdi. Sonra da kıtlığı varmış gibi cami yapmaya kalktılar,
onu beceremeyince tam Cumhuriyet Anıtı'nın önüne kumbaralı tuvalet diktiler. Kin
köylü işidir. Kinin kını yoktur, saklar saklar kusarlar
Sıraselviler ve İstiklal Caddesi
Sıraselviler'dir asıl adı... Ancak orda sıra selviler yerine, sıra sıra
çörekçi-börekçi görürsünüz. 1880'de yapılan Ayia-Triada, Rum Ortodoks Kilisesi,
1885'te yapılan Zapion Kız Lisesi'nin bir yanı İstiklal Caddesi'ne bakar, bir
yanı da Sıraselviler'e. Bu üçgen alandaki bu iki yapı kültürel
varlıklarımızdandır. Ancak ciddi bir kuşatmayla her iki tarafını da
çörekçi-börekçi ve dahi Hacı Baba Restoranı ile kuşatmışız. 'Keferenin' eserleri
gözükürse çarpılırız maazallah!
Şimdi o üç bir yandan kuşatmayı
kaldırıp eski haline getirsek. Önünde mini bir park, oturma grupları koyup,
İstiklal Caddesi müdavimleri için dinlenme mekânları, azınlıklarımız için de
azıcık bir saygı. Turistler de geçmişlerini görürler.
Bir kara mizah örneği, Beyoğlu
Güzelleştirme Derneği Başkanlığı'nı Vitali Hakko 'ya bırakmışız. Zira İstiklal
Caddesi'ndeki ilk bina cephesini bozan odur.
Mısırlı Han var, ressamlara konu olmuş
taş oymacılığının örneklerinden biridir. Onun üstüne kaçak kat atmışlar, hem de
cam cepheli. Yaşlı anamın sırtına Amerikan Deniz Piyadesi tünemiş gibi duruyor.
Buna sebep olanlar utansın, ne diyeyim!..
Sirkeci
Abdülhamit Triadı derler, çok özel kent tasarımlarından biridir: Sirkeci
Postanesi, Sansaryan Han, Beşinci Vakıf Han ve bunların ortasındaki meydan,
Avrupa'ya nazire yapılan meydanlarımızdır. Hem binalar anıtsaldır hem yaşananlar
unutulmazdır. Şimdilerde meydan yok, kaçak hanlarla bir güzel kuşatmışız.
Girmek-çıkmak, gezmek-görmek ne mümkün! Hadi ötekiler 'gâvur' mirası, peki buna
ne demeli? Şimdi 'Ulu Hakan' ın soyu iktidarda. Kim bilir belki sahip çıkarlar
da orayı temize çekerler.
Bizans'ın surları
Dünyanın neresinde var, surların dibine, üstüne ve hatta oyularak içine ev
yapmak?.. Eminönü tarafındaki surlar daha acımasız saldırı yaşadı! Adam suru
delip uyduruk oteline kapı açtığı gibi, Marmara manzaralı köşk yapan mı dersin,
Belediye Dinlenme Tesisi diye lokanta, kahve yapanı mı!.. Topkapı Sarayı dışında
bütün tarihi yapılar yağmadan yıkımdan payını aldı. Yavuz Selim 'in çeşmeleri
meşhurdur, şimdilerde onların bir kısmı kökünden çalınmış, bir kısmı da sosisli
sandviç satarak tarihe hizmet etmekte! Dünyanın merkezidir diye dikilen
Dikilitaş şimdi çukurda kalmış, bakmazsan göremezsin.
Sultanahmet Meydanı ve Camisi'nin önü
arkasını mübarek ramazan aylarında lahmacun panayırına açarak mutlu olmaktayız.
Fatih
Zeyrek - Bizans Üniversitesi ağlanacak halde. Eh 'gâvur' un eseriydi, ne
yapacaktık yani! Ya Fatih Camisi ve Külliyesi... Bizans'a nazire diye yapılan bu
ibadet ve kültür merkezi şimdilerde Kadınpazarı olarak tarihe hizmet etmekte.
Fatih Sultan'ın ruhu şad olsun, mirasını böyle koruyup kullanıyoruz. Hiçbir
sorumlu devlet adamı gitmez mi bu camiye ve civarına. Ortaçağı kapatıp yeniçağın
müjdecisi olan Fatih Sultan Mehmet'i dünyaya ve Türklere tanıtmak, anlatmak
kimsenin aklına gelmez mi?
Tarihi ve kültürel varlıklarımızı
korumak-kollamak da mı AB'nin görevi?..
Cumhuriyet - Dr.Gürbüz Çapan |