Arkitera Mimarlık
Merkezi Venedik Mimarlık Bienali İzlenimleri
Venedik Mimarlık Bienali 2004 yılında
İsviçreli profesör Kurt Foster’ın küratörlüğünde gerçekleşti. Yıllardır Arsenale
ve Giardini isimli festival mekanlarında düzenlenen etkinlik bu yıl gerçek bir
mimarlık şenliği havasındaydı. Aslında “Architecture is a good idea” sloganlı
promosyon ürünler de durumu çok iyi özetliyordu.
Arsenale’de Asymptote ve Foster’ın
seçki ve düzenlemesi oldukça basit bir yapıya oturuyordu. Girişte günümüz
öncesine, 80’lere atıfla düzenlenmiş büyük bir salonda dönemin mimarlığı ile
ilgili hazırlanan kısa bir sunum yine dönemin müziği eşliğinde sunuluyordu.
Bu mekandan sergi mekanına geçtiğimizde
ise tasarımı Rashid tarafından yapılan mimari düzenleme boylu boyunca
uzanıyordu. Bu düzenlemede duvarlar eğrisel formlarda iç bükey parçalar halinde
uzarken ortada Metamorfoz temasına atıfta bulunan ve maketlerin yerleştirildiği
platformlar bulunuyordu. Duvarların arasında ise plazma ekranlarda render ve
çeşitli dijital malzemeler, yerine göre söyleşi ya da film yer alıyordu. Dijital
malzemeden yana olacağı beklenirken tam tersine maketler ve çizimlere yoğunlaşan
ilgi kullanılan çizim malzemeleri orjinal olmadığı halde etkileyiciydi.
Maketler ise mimarların herbirinin ayrı
çalışma teknikleri konusunda çok iyi fikir veren ve Türkiye’de şimdiye kadar hiç
görmediğimiz kadar geniş bir yelpazede yer almaktaydı.
Eski bir tersane olan Arsenale çeşitli
sanat aktivitelerinde kullanımlası için kente kazandırılmış bir mekan.
İstanbul’da düzenlenen festivallere benzer bir yapılanma ile çeşitli zamanlarda
müzik, tiyatro, sinema etkinliklerini bu mekan ağırlıyor. Ancak diğer
mekanlardan en önemli farkı mimarlığın bu sanatsal üretim içindeki yerinin çok
büyük olması.
Daha çok ülke pavyonlarının
konumlandığı Giardini’de İtalya pavyonu başta olmak üzere temayla paralellik
taşıyan çalışmalar yer alıyordu.
Giardini’deki Alman pavyonu özellikle
dikkat çekiyordu. Mekanın içinde sürekliliği kesilmeyen eğrisel bir duvar
üzerinde yine sürekliliği hiç kesilmeyen çalışmayı izlerken insanın kendinden
geçmemesi olası değildi. Mekandaki yüksek nitelikli ışık ve kaliteli detaylar
Almanya’yı anlatıyor denebilirdi.
Sverre Fehn’in tasarımı İskandinav
ülkeleri pavyonunda ülke çalışmalarını izlemeye zaman kalmamıştı. Yapı o kadar
etkileyiciydi ki...
Danimarka pavyonu da Bruce Mau’nun da
varlığıyla ilgiyle izlenen ülke pavyonlarından birisiydi.
Makedonya, Slovenya, gibi ülkelerin
bienale katılımı, Venezuella pavyonunun Scarpa yapısı olması gibi çarpıcılıklar
ise Türkiye’nin katılmamış olmasının bir kez daha altını çiziyordu.
Bienale mimari çalışmaları ile
katılmayan ülkeler çeşitli yerleştirmeler ile ordaydılar. Türkiye ise ne ülke
katılımı ne de bireysel bir davetli iş yada bireysel bir çaba ile herhangi bir
şekilde bienalde değildi. Festivale ABD adına katılan Şulan Kolatan tek Türk
olarak oradaydı, ama onun da Türkiye ile hiç ilişkisi yoktu, izleyicilerin çok
büyük bir kısmı Türk asıllı olduğunu bile bilmiyorlardı muhtemelen.
Bienal kapsamında bir de kıyı kentleri
çalışması yer alıyordu. Tabi ki Barselona ve diğer kentler geleceğe ışık tutan
projeleri ile ordaydılar. Sadece bir projesi olan İstanbul’un ise orada olması
zaten beklenmemeliydi.
Bu yıl ki bienalde “iğne atsak yere
düşmez” sözü tam geçerli değilse de kalabalıktan sergileri gezmekte güçlük
çekildiğini söylemek yalan olmazdı.
Binlerce kelimesinin yetersiz kalacağı
festival katılımının nicelik ve niteliği gerçekten etkileyiciydi. Katılımcıların
büyük çoğunluğu İtalyanca konuşsa da arada oldukça kalabalık gruplar halinde
diğer dilleri konuşanlara rastlamak mümkündü. Katılımı olmayan bir ülke olarak
izleyici gönderme oranına bakıldığında da en altlarda kalacağımız çok açık. Buna
rağmen festivalin son günü Türkiye’den 3 kişi ile karşılaşmış olmam uluslararası
katılımla ilgili iyi bir fikir verebilir.
Venedik Mimarlık Bienali fotoğraflarını
incelemek için tıklayın.
Arkitera - Ömer Yılmaz |