reklam

29 Kasım 2004 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Bakanlık binasını bile satarım

Birkaç gün önce bir tanker daha boğazın dibini boyladı. İçinde bilmem kaç ton akaryakıtla. Ondan bir-iki gün önce bir başka gemi, komşunun ziline basıp kaçan çocuklar gibi, bir yalıya çarpıp kaçmaya çalışmıştı. Küçükçekmece Gölü’nün görüntüsü üzerine fazla bir şey söylemeye gerek var mı? Ve daha niceleri...
Yıllardır süren vurdumduymazlığın sonuçları bir bir çıkıyor karşımıza. Ve daha büyük tehlikeler de beklemede. Olaylar ard arda gelince gözler de konuyla ilgili en tepedeki isme Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’ye çevriliyor. Pepe konunun çözümünün vatandaşın bilinçlenmesinden ve birlikte hareket etmekten geçtiğini söylüyor. Pepe bir konuşmasında, “Çevre kirliliği, gazete sayfalarında ve televizyon ekranlarında bir aktrisin bacaklarındaki selülit kadar kamuoyunun vicdanını alakadar edip, gündemini meşgul etmedikçe hiç kusura bakmayın, belediye başkanı, milletvekili, bakanın bu konuda yapacakları var ama arkalarında halkın desteği olmadan olmaz” diyor ve ekliyordu “Herkesin elini taşın altına koyması lazım.”

Uluslararası hukuk oyunu
Dünyadaki ‘çevre’ teknolojisini Türkiye’ye taşımak için seferberlik ilan eden Pepe bakın neler yaşamış: “İtalyan varilleriyle ilgili 4-5 sefer İtalyan Dışişleri Bakanıyla görüştüm. Bir kez sadece bunun için özel uçakla geldi. Küba’ya gittik görüştük, Sicilya’ya gittik konuştuk, heyetler, müsteşar gönderdik. Onlar eskiden şark kurnazlığı diyorlardı ya ben buna garp kurnazlığı diyorum. Oyalama, 18 sene size arıtma yapalım, orada bertaraf edelim. Daha doğrusu uluslararası hukuku adamlar evire çevire kullanıyorlar...”

Çevre ve Orman Bakanlığı hava kalitesi izleme ağı oluşturuyor. 2005 yılı sonuna kadar 81 ilde kurulacak istasyonlarla herkes soluduğu havanın kirli olup olmadığını internetten öğrenebilecek. İlk etapta bu yılın sonuna kadar 25 ilde ölçüm istasyonları kuruluyor.

Hükümetin üzerinde ağırlıkla durduğu ve kamuoyunda 2B diye bilinen konu çok tartışıldı, reddedilmesiyle birlikte de beklemeye alındı. Daha ne kadar beklenecek bu konuda?

2B ile alakalı olarak hükümetin bir kararlılığı var. Kamuoyu konuyu yeterince bilmediği için “Türkiye ormanlarını mı kaybedecek?” diye tepkiler geldi.. “Orman vasfını yitirmiş arazi” demek 2B ve anayasanın tarif ettiği bir husus. Sayın Cumhurbaşkanı tarafından bir kez daha görüşülmek üzere iade edilmiş halini belki biraz revize ederek, (tabii nasıl olacağını şu anda söylemek mümkün değil) önemli bir sıkıntının çözüleceğini söyleyebilirim. Orada yapılacak şey fiili durumu hukukileştirmektir. Devlet aslında bu olayı zimmen kabul etmiştir. Devlet okul, belediye binası yapmış, suyunu vermiş, jandarma karakolu yapmış, her türlü hizmeti vermiş. 2005’de orman kadastrosuyla ilgili çalışmalar tamamlanınca kamuoyunda 2B ile ilgili endişe kalmayacaktır.

2B 2005’te tamam
2005 yılı içerisinde bu konu çözülecek yani?
Şu anda bir tarih veremem, ama 2005’in başında olmasını normal görüyorum, program öyle görülüyor.

Sizin bakanlığınızın iki ayağı var. Bir tarafta artık oturmuş bir yapı orman teşkilatı, diğer taraftaysa pek de öyle görünmeyen ve şu günlerde tartışmaların merkezinde olan çevre konusu. Yapılanmada bir sıkıntı mı var?
Teknik eleman, birikim proje noktasında orman bölümü oldukça yerli yerine oturmuş, personelin büyük kısmı da orada. Ne yaptığını bugün ve yarın ne yapması gerektiğini biliyor. Ama çevre ile alakalı epey mesafe almamız lazım. AB müzakerelerinde Türkiye’nin en çok zorlanacağı iki husus tarım ve çevre. 10 yıl içinde Türkiye’nin asgari 20-25 milyar Euro civarında çevre yatırımı yapması lazım. Şu anda yılda ortalama 1 milyar Euro yatırım yapabiliyor. Kaynak bulmada sıkıntılarımız var. Belediyelerin de özel gayretleriyle, içerden ve dışardan bu rakamların karşılanacağına inanıyorum. Çevre Bakanlığı 40-45 trilyonluk bütçeyle bütün masrafların içinden çıkacak bir bakanlıktı. Bugün rakamlar 3-4 katına çıktı ama yeterli değildir elbette. AB fonlarından önemli hibe krediler temin ettik, bunlardan ülkemizin yapmasını arzu ettiğimiz çevre projelerinin yol haritasını çiziyoruz.

17 ebeli çocuk nasıl olur?
Çevre konusunda bir yetki karmaşası da var. Herhangi bir konuda birkaç farklı kurum işin içine girince sonuç almayı da olumsuz etkiliyor gibi. Bunu nasıl aşacaksınız?

Çevre mevzuatı açısından en gelişmiş AB ülkelerinden biri Almanya’dır. Almanya’da Federal Çevre Bakanlığı, Eyalet Çevre Bakanlığı ve yerel yönetimler olmak üzere üç kurum var. Türkiye’ye gelince çevreyle ilgili çok başlılık var. İşin bir tarafında İller Bankası, Köy Hizmetleri, Enerji Bakanlığı, DSİ var, bir tarafında büyükşehir belediyeleri, alt belediyeler var, bir tarafında bizim bakanlığımız var. Çevrenin deniz boyutuyla alakalı 17 kurum sorumlu. 17 ebeli bir çocuk ne olur? düşünün. Sivil toplum, belediyeler, meslek örgütleri ve üniversitelerin görüşlerini alıp, çalışmalar yaparak kararları AB müktesebatına uygun hale getirmek elbette zaman alır.

Konu sadece İstanbul ve Küçükçekmece ile sınırlı değil tabii. Karadeniz’de çöpler, atıklar denize dökülüyor, çöplerle dolgu yapmak doğal bir durum gibi algılanıyor. Konuya bakışta topyekün bir eğitim hareketi oluşturulamaz mı?
Çevre olgusu dünyada yeni bir olgu. En gelişmiş ülkelerin hassasiyetleri de 30-35 yıldır belli bir yere gelmiştir. İnsanoğlu bindiği dalı kesmenin faturasını ödüyor. Havayı, suyu, toprağı kirlettik. Toplumda belli kişilerin bir şeyleri düşünmesi yetmez. Aslında Türkiye’nin genel manzarası iç açıcı değildir. Karadeniz’in tamamında var söylediğiniz şey. Adapazarı Büyükşehir Belediyesi geçen gün gördük Sakarya’nın tam kenarına döküyor atıkları. Böyle bir şeye rıza göstermeniz mümkün değil. Yönetmelikler çıkartıyoruz, çevre kanununu yılbaşına kadar çıkartıyoruz. Bunları uygulayabilmek için zaman ve paraya ihtiyacımız var.

Son günlerin çok tartışılan konularından biri de ULLA adlı gemi ve içindeki tehlikeli atıklar. İspanya gemiyi alacağını açıkladı ama hâlâ orada gemi!..

ULLA hukuka takıldı
ULLA 4.5 sene orada durmuş. Bu konuda ulusal ve uluslararası hukukun sınırlamaları istesek de istemesek de bizi bağlıyor. Türk yargısı tarafından iki sefer tedbir kararı kondu, bunun kaldırılması uzun süre alıyor. Geminin içerisinde 3 kg krom 6 var. 2200 ton tehlikeli atık içerisine dağılmış ve gemiyle beraber 40 metre derinde. İspanya Cenevre’deki toplantıda atığı çıkarıp alacağını söyledi ama gelen giden olmadı. Geçen hafta İspanya büyükelçisi geldi öncelikli konu ULLA’ydı. Kendisine Türk kamuoyunun rahatsızlığını ilettik. Biz Cenevre’deki anlaşmaya İspanya’nın uymadığını Dışişlerimize yazdık, sanırım onlar da ilettiler. Tabii uluslararası hukuk öyle akşamdan sabaha işlemiyor, zaman kaybı bizim de sabrımızı taşırıyor. Uluslararası sözleşmelerde İspanya bunu 10 günde almazsa kendisine uygulanacak yaptırım belirlenmiş ama bizim iç hukukumuzda yok. Yani bunlar hep birkaç ay alacak. Zenginin keyfi gelene kadar fakirin canı çıkıyor.

Öyle mi olacak?
Yok kimsenin canının çıkmasını istemeyiz ama bizi yoruyorlar. Belki de ölümü gösterip hastalığa razı edelim diyorlar. Ama biz hastalığa razı olmak niyetinde değiliz. Ben 17 Aralık’ta AB’den tarih almış bir Türkiye’ye çevre konusunda AB ülkelerinin bugüne kadar ki tavırlarını değiştireceğine inanıyorum.

Siyaset olmazsa olmaz değil!
Bakanlık ve siyaseti bıraktıktan sonra ormanla, çevreyle toprakla uğraşmak istiyorum. 22 yıldır aktif politikanın içerisindeyim. Hiçbir zaman kendimi profesyonel siyasetçi olarak görmedim. Siyaset benim için olmazsa olmaz değil. Siyaset olmadan da çok mutlu olabileceğimi, kendime has bir hayatım olacağını düşünüyorum. Politikayı bırakınca hanımla beraber kimsesiz çocuklarla alakalı bir vakıf kuracağız. Ne kadar sermaye koyacağımızı şimdiden belirledik, ailemizin bir vakfı olacak ve bizzat orada çalışacağız. Eşim bu konuda şimdi de çalışmalar yapıyor. Ben çocuklara sevgimi tarif edecek kelime bulamıyorum. 4 çocuğum var ama 14 çocuğum olsa da değişmezdi.

İyi para verirlerse bakanlık binasını bile satarım...
Göreve geldiğinizden beri Bakanlığa ait günübirlik kullanım alanları ve mesire yerlerinde hizmeti özelleştirdiniz. Şimdi de Kızılay’daki Bakanlık binasının satılacağı doğru mu?

Bakanlığımız bina ve arsa yönünden en zengin bakanlıklardan ama verimli kullanıldığı söylenemez. Satılması gerekenleri sattık. Bakanlık binasını satma niyetinde değiliz ama tüccar zihniyetiyle çok iyi para verilirse satarız da. Birimler öyle dağılmış ki ben bir günde dolaşamam. Genel müdürlükteki bir toplantı için diğer birimlerden gelişte para, zaman kaybı çok büyük. Boyu boyumuza, huyu huyumuza uygun bir bina bulursak da bu dağınıklığı bitirmek istiyoruz.

Erdoğan’dan sonra İstanbul ihmal edildi
Bu arada problem de büyüyor tabii. Son günlerin en çok konuşulan konularından biri de Küçükçekmece Gölü’nün hali oldu.

İstanbul gecikmeli fatura ödüyor. Küçükçekmece Belediye Başkanı’yla görüştüm. Bölgeye kanalizasyonu olan fabrikaların hiçbirinin iskanlarının olmadığını ve onların çalışma ruhsatlarına müdahale ettiğini, bazılarını kapattığını söyledi. Sayın Başbakanımız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan ayrıldığından beri 6 sene geçmiştir ve çevreyle alakalı İSKİ’nin ciddi bir projesi yoktur. İstanbul’un çevreyle ilgili büyük projeleri Tayyip Erdoğan zamanında yapılmıştır. Ondan sonraki 6 senede sanayi tesislerinin atıkları, evsel atıklar hiç arıtılmadan Küçükçekmece’ye akıyor.

Şenol Güneş’e haksızlık yapıldı
Çocuklarınız artık seçmen yaşında. Uygulamalarınız konusunda onların görüşü ne?
Önümüzdeki seçimlerde üç tane seçmen var bizim evde. Hem seçmen, hem çocuklarımız olarak elbette onların da eleştiri ve arzuları var. Çocuklarımla baba-oğuldan daha öte arkadaş gibiyiz, oturur tartışır,konuşuruz. Çok büyük tartışmalarımız yok, genel politikalarını beğeniyorlar hükümetin. Çocuklarımızla aramızda yaş farkı var ama anlayış farkı yok. Büyük oğlum 25’e girdi. İşletme okuduktan sonra yurt dışında master yaptı şimdi İstanbul’da ticaretle uğraşıyor. İkinci oğlum da İşletme 3. sınıfta okuyor. Üç numara lise sonda, dört numara da ilkokul 7.sınıfta. Hepsi Galatasaraylı. Babadan miras Galatasaray, sonradan olma Trabzonspor. Keşke ligde GS, FB, BJK, TS gibi 5-6 takım daha olsa kafaya oynayacak güçte. Türk futbolunun kalitesi yükselir o zaman kendi sahanızda Ukrayna’ya yenilmezsiniz 2-0. Şenol Güneş’in epey günahını almışlar. Adam dünya 3. takım yaptı demediklerini bırakmadılar..

Sivil toplum örgütlerine kırgınım
Sık sık sivil toplum örgütleriyle çevre bakanlığı karşı karşıya kalmış görülüyor. Birlikte hareket edilemez mi?
Sivil toplumun bu konuda gelişmesini, gücünü artırmasını istiyoruz, bu otomatik kontrol gücü sağlıyor. Fakat bazı sivil toplum kuruluşlarının uluslararası ayakları oluyor. Bunlar Türkiye’den daha çok bazı uluslararası kurumların veya bazı ülkelerin çıkarını savunuyor. Bunların sayısı fazla değil tabii. Onlarla bizim birlikte hareket etmemiz mümkün değil. Ama Türkiye’yi seven kurum ve kuruluşların, üniversitelerin uyarılarını dikkate alıp birlikte hareket etmemiz varlık sebebimiz.

Herkes üzerine düşeni yapmalı
Çevreyle alakalı epey uğraşacağız. En gelişmiş ülkelerin en çok çalışan bakanları çevre bakanlarıdır. Göç sanayi gecekondularını da getirdi. Tarım arazisi üzerine, arıtması olmayan tesisler kuruldu. Bunlara müdahale edince ‘çevreyle ilgili sıkıştırırsanız, işçilerimizi karşınıza çıkarırız’ diyor bazıları. Herkesin üzerine düşeni yapması lazım. Vatandaşlık bilinci, çevreyle ilgili hassasiyetleri artınca bu işi çözmüş olacağız.

Ağrı Dağı Milli Parkı bazılarına mesaj olsun
Doğuda iki milli park yaptık. Biri Ağrı Dağı, biri de Sarıkamış. Biri 93 bin şehidin can verdiği Türk tarihi açısından çok önemli bir yer, diğeri bölgenin ve ülkenin sembolü olan Ağrı Dağı. Bölgeye önemli ölçüde turist çekebilecek bir potansiyeli milli park statüsüyle güçlendirmeyi hedefliyoruz. Bölgede artık terör, kan ve başkalarının yanlış emelleri olmayacak. Türkiye’nin ve bölgenin beklentileri karşılanmış olacak. Ağrı Dağı üzerinde birilerinin hayalleri var. Ağrı dağı öz be öz Türk’ün malıdır. Bazılarına mesaj olsun.
Türkiye

 

Kasım 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30
diğer aylar için tıklayın

Kitap

Genç Çizgiler 2004
Editör: İdil Erkol
Grafik Tasarım: Aslı Ayhan

Arkitera Mimarlık Merkezi Yayınları

Ücret: 20 milyon TL
(20 YTL).
Dağıtım ve kargo masrafları dahil.

 

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz