reklam

06 Aralık 2004 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

"Keşke bu müze İstanbul'un simgesi olsa"

Oya Eczacıbaşı'nın 17 yıllık hayali İstanbul Modern, 11 Aralık günü açılıyor. Yılda 1 milyon ziyaretçi hedeflediklerini belirten Eczacıbaşı, "Burası keşke İstanbul'un simgelerinden biri olsa. Ama öyle bir iddiayla yola çıkmadık. Sadece Türkiye'deki modern sanatlar müzesi eksiğini kapatalım istedik" diyor...

Bütün dünyanın New York'taki modern sanatlar müzesi MOMA'nın 75'inci yılını doldurmasını konuştuğu şu günlerde, Türk sanatçı ve sanatseverlerini heyecanlandıran başka bir gelişme yaşanıyor. Oya Eczacıbaşı 17 yıllık düşünü nihayet gerçekleştirdi ve Türkiye'ye bir modern sanatlar müzesi kazandırdı. Yıllardır vazgeçmeden çalışan, kendini eğiten ve bir yandan da hayalindeki müze için koleksiyon oluşturan Eczacıbaşı ile, harıl harıl 11 Aralık'taki açılışa yetiştirilmeye çalışılan Antrepo'da konuştuk...

Müzeyi gerçekleştirmeye çalıştığınız bu 17 yılda başınızdan neler geçti?
Evet, bu dediğiniz gibi 1987 yılında başlayan bir proje. O yıl ilk İstanbul Bienali'ni gerçekleştirdik. Canlılık getirdi, sanat camiasından çok büyük bir ilgi gördü. Ve kayınpederim Nejat Eczacıbaşı, bu canlılıktan esinlenerek bu fikri bir modern sanat müzesine dönüştürmeye karar verdi. Mekan arayışları epeyce sürdü. Feshane binasında karar kılındı ve Feshane'de 1990-91 yıllarında restorasyon çalışmaları yapıldı. Feshane üçüncü Bienal'e ev sahipliği yaptıktan sonra, yerel yönetimle anlaşmazlıklar oldu. Biz de terk ettik orayı ve 11 yıllık çok uzun bir süreç başladı. Mekan aradık, bazen binalar uygun olmadı, bazen izin alamadık...

İstanbul Modern'i size kayınpederinizin bir vasiyeti olarak görebilir miyiz?
Hayır ama gerek İKSV'de, gerekse bienallerde yıllarca beraber çalıştık. Ortak projemizdi ve çok şey paylaştık o dönemde.

Kayınpederiniz size bu projeyi açtıktan sonra müze işletmeciliği üzerine eğitim almak üzere Londra'ya gitmişsiniz...
Evet. Ben Boğaziçi Üniversitesi'nde işletme okudum. Kayınpederim bu proje üzerine çalışırken ben yurtdışında müzeleri geziyordum. Yapıtlar da ilgimi çekiyordu ama müzenin nasıl yönetildiği, nasıl tanıtılıp pazarlandığıyla daha ilgiliydim. Ve gördüm ki çok büyük bir eksiğim var. Bunun üzerine araştırdım. Amerika bu konuda daha ileri ama ben kolay gidip gelebilmek için Avrupa'da olmak istedim. Bunu da kayınpederim çok destekledi.

"Kayınpederimin desteği ile kocamı ikna edip müzecilik okudum"
Zor olmadı mı hem yurtdışında okuyup hem annelik yapmak?

Evet, zor oldu tabii. Kızım çok küçüktü, 1 yaşındaydı. Ama herkesin bir ideali var ve bu idealler uğrunda bazı şeylere göğüs germek gerekiyor. İlk başta eşim Bülent Eczacıbaşı'nın hiç hoşuna gitmedi. Fakat bu projeye çok inanıyordum. İstanbul'a bir modern sanat müzesi kazandırılacağı için buna baş koydum. Kayınpederimin de desteğiyle eşimi ikna ettiğimi düşünüyorum.

Bu sürecin son yıllarda hızlanması nasıl oldu peki?
Geçen yıllarda yerel yönetimlere, valiliklere, hükümetlere sürekli başvurularda bulunduk. Ama modern sanat deyince kapılar hep yüzümüze kapandı. Antrepo'nun ideal bir mekan olduğunu düşünüyorduk fakat zor bir bürokratik süreçten geçeceğimizi de biliyorduk. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a başvurduk. "Yıllık kira bazında hemen başlayın" dedi. Ama bu yatırım açısından zor olacaktı. İstanbul milletvekili Egemen Bağış'ın katkısı çok oldu. Başbakan Tayyip Erdoğan geldi. "Hemen başlayın, burayı size tahsis ediyorum" dedi. "Yolumuz yok" dedik. Bu sefer de Tophane Camii'nin yanından bize yol açtılar. Sorunlarımız çözüldü.

Siz Feshane'nin restorasyonuna da çok emek harcadınız. Orası hiç içinizde kaldı mı?
Yıllar boyunca içimde kaldı aslında ama artık daha iyi ve uygun bir mekandayız. Artık kalmadı o yüzden. Antrepo; Eminönü, Beşiktaş gibi merkezlere çok yakın, Mimar Sinan Üniversitesi hemen yanımızda. Ama bunu çok yeni söyleyebiliyoruz. Daha önce gerçekten de çok içimizde kalmıştı.

"Loft sanata ilgi duymayanlara da açık olacak"
Buraya Türkiye'nin MOMA'sı demek doğru olur mu?

O bize düşmez. Ona gezenler, halk karar verecek. Biz sadece kuruluyoruz. Hiç öyle bir iddiayla başlamadık.

Yani İstanbul'un simgelerinden biri olacak gibi bir iddianız da yok mu?
Keşke öyle olsa. Sadece bu eksiği tamamlayalım. Modern sanat müzesi olmamasına hepimiz çok üzülüyoruz. Başka ülkelerde görünce keşke bizde de olsa diyoruz. Böyle bir fırsat var elimizde, koleksiyonumuz var. Ama İstanbul'un MOMA'sı olmak için yola çıkmadık.

Müzeyle ilgili ne gibi hedefleriniz var? Kaç kişinin ziyaret etmesini bekliyorsunuz?
Biz yılda 1 milyon kişinin gelmesini hedefliyoruz. Diğer ülkelerle karşılaştırınca, bu rakam ortaya çıkıyor. Mesela Amerika'da izleyici sayısı 300 milyon, Rusya'da ise 140 milyon. Ama tabii olur olmaz bilemiyorum...

Çok güzel Boğaz manzaralı bir lokanta var. Sanatla ilgilenmeyen insanların gelmesi ve buranın bir "in" mekana dönüşmesi sizi rahatsız eder mi?
Hayır, sanata ilgisi olan olmayan herkese açığız. Gelmişken şöyle bir göz atmaları bile bizim için bir kazanç. Yine de umarım sadece Loft için gelinmez.

Ama gözünün ucuyla bir şey görmesi bile yeter. Zaten Loft'a giderken ister istemez fotoğraf alanından geçiliyor. Bir heykel bahçesi yapıyoruz. Orada kafeterya olacak. İnsanlar kahvelerini içerken ister istemez heykellerle iç içe olacaklar.

"Öğrencilerim bana çok yardımcı oldu"

Boğaziçi Üniversitesi'nde verdiğiniz müzecilik dersleri nasıl gidiyor? İlgi nasıl?
Oldukça iyi gidiyor. Elektrik, matematik, bilgisayar gibi birçok bölümden 45 öğrencim var. Bu sene daha ilginç bir çalışma yapıyoruz çünkü İstanbul Modern'i laboratuvar olarak kullandık. Öğrenciler burayla ilgili çalışmalar yaptı. Web sitesini oluşturdular.

Burada da yardımcı oluyorlar mı?
Tabii çok yardımcı oldular. Gönüllü olarak açılış gecesinde de burada olacaklar. Bu sene dönem ödevleri mesela, İstabul Modern'di. Büyük bir keyifle çalıştılar.

"İsviçreli koleksiyoner Oscar Ghez ancak 90 yaşına gelince 'Bu yapıtların artık ülkesine dönmesi gerek' diyerek bize Fikret Muallaları sattı"
Koleksiyonu oluşturma aşamasında yaşadığınız en ilginç olay neydi?

1987 yılında benim sorumlu olduğum Askeri Müze'de, Fikret Mualla'nın sergisi vardı ve ben de ondan sorumluydum. O yapıtlar Cenevre Modern Sanat Müzesi'nden geliyordu. 20 tane Fikret Mualla'yı bir arada görünce çok etkilenmiştim. Müze Müdürü Oscar Ghez'e birkaç tanesini satın almak isteyeceğimizi söyledik. Kesinlikle olmaz dedi. Aradan birkaç sene geçti. Bir gün durup dururken bir telefon geldi, "Mösyö Oscar Ghez, resimleri satmak istiyor dediler. Ben de bir dostumuzla atlayıp Cenevre'ye gittim. Ghez 90 yaşına gelmiş. "Evet" dedi, "artık bunları satmanın zamanı geldi. Bu yapıtların kendi ülkesine dönmesi gerek, satıyorum" dedi. Mösyö Ghez 3 ay sonra da vefat etti.

Kaç tane aldınız?
Daha sonra çok büyüttük Fikret Mualla koleksiyonunu ama o sıralarda 7-8 tane falan aldık.

Onlar da sergilenecek mi müzede?
Şubat'ın ilk haftası bir Fikret Mualla retrospektifi yapacağız. Ve şu anda en az 250 yapıtın sergilenmesini amaçlıyoruz. Arkasından da Abidin Dino'nun da çok büyük bir retrospektifi olacak.

"Beni en çok büyüleyen resim Kaplumbağa Terbiyecisi'dir"
Hangi sanat dalına daha düşkünsünüz?

Hepsini çok seviyorum. Resim, heykel, video, yerleştirmeler...

Sanatla iç içe yaşıyorsunuz, kendiniz sanatla uğraşıyor musunuz peki?
Ben uğraşmıyorum ama annem uğraşıyor; resim yapıyor.

İster miydiniz?
Ben sanatın daha çok işletmesini istediğimi anladım. Sanata bir yeteneğim olmadığını düşünüyorum.

Sizi en çok büyüleyen resim hangisidir?
Beni en büyüleyen, Osman Hamdi'nin Kaplumbağa Terbiyecisi'dir.

Müze 1 Ocak'a kadar ücretsiz gezilebilecek
Karaköy'deki Denizcilik İşletmeleri'ne ait 4 No'lu Antrepo'da kurulan iki katlı İstanbul Modern, 8 bin metrekare genişliğinde. Sürekli ve dönemsel sergilerin yanı sıra kütüphane ve arşiv, 100 kişilik sinema salonu, fotoğraf koleksiyonlarının sergileneceği bir mekan, heykel bahçesi de bulunuyor. Müzenin üst katında bulunan ve Boğaz'ın en güzel manzaralarından birine sahip olan "İstanbul Modern Cafe" de müzede yer alanlardan.

İstanbul Modern, pazartesi günleri hariç her gün sabah 10'dan akşam 6'ya kadar açık. Perşembe günleri saat 20:00'ye kadar açık kalacak müzeyi 1 Ocak 2005'e kadar ücretsiz gezebilirsiniz. Daha sonra yetişkinlerin 5, öğrencilerin ise 2 milyon lira ödeyerek ziyaret edebileceği müzeyi 12 yaşından küçükler de ücretsiz gezebiliyor. Gruplar ve engellilere indirim uygulanıyor. Müze perşembe günleri 14.00'e kadar da ücretsiz.

"Bağışladığımız Hoca Ali Rıza tablosu evimizin yemek odasında asılıydı"
Kimlerin eserlerini müzede görmek isterdiniz?

Öyle bir ayrı yapamam. Ama görmek istediklerimin hepsi burada olacak. Yabancılardan da isim veremem.

Oya-Bülent Eczacıbaşı koleksiyonunun bir kısmını bağışlarken içinizin cız ettiği parçalar olmadı mı?
Benim olmadı ama eşimin çok oldu. Onlardan ayrılmak çok zor geldi.

En çok hangi tabloda üzüldü eşiniz?
Epeyce yapıt oldu. Bir tanesi Hoca Ali Rıza'nın Boğaziçi Manzarası, o burada sergilenecek şimdi. Öbürü de Hikmet Onat.

Nerede duruyorlardı daha önce, evinizde miydiler?
İkisi de asılıydı. Biri eviminizin salonunda, öbürü yemek odamızda duruyordu. Şimdi yerlerine başka bir yapıt geldi.

Siz hiç üzülmediniz galiba...
Ben hiç öyle hissetmedim. Benim için tam tersine burada olması daha mutluluk verici. Eminim eşimi de mutlu etti ama o daha zor ayrıldı. Ben zaten bunlar alınırken hep bir gün müzesinde sergilenir diye düşünüyordum.

Eşiniz de onaylasa, bir gün özel koleksiyonunuzun tümünü müzeye bağışlamak ister miydiniz?
O nasılsa günün birinde olur inşallah!

"Kendi koleksiyonumuzun ilk parçası bir Fikret Mualla'ydı"
İstanbul Modern'de kimlerin eserleri sergilenecek?

Alt katta süreli sergi salonu var. Üst katta ise dört koleksiyondan oluşan bir havuz yapıldı. Nejat Eczacıbaşı, İş Bankası, Mimar Sinan Üniversitesi Resim Heykel Müzesi koleksiyonu ve İstanbul Modern'in kendi koleksiyonu.

İstanbul Modern'in kendi koleksiyonu nasıl oluştu?
Şirin ve Nejat Devrim, 1992 yılında Fahrelnisa Zeid'in başyapıtı "Cehennem" adlı eserini bize getirdi. Satmak istemiyorlardı ve "Bunu size bağışlamak istiyoruz, biliyoruz günün birinde bir müze yapacaksınız" dediler. Biz o eseri alıp 10 yıl boyunca tut- tuk ve ancak şimdi teşhir edebiliyoruz. Başka bağışlar da oldu. 1994'te Özdemir Altan "Köpek Gezdirme Alanları" başyapıtını bağışladı mesela. Kendi bağışladığımız eserler de var.

Yeni bağışlar bekliyor musunuz?
Bekliyoruz. Danışma kurulumuzun içindeki kurul, bağış kabulünü organize ediyor. Her sanatçıdan bağış alıyoruz diye bir şey yok. Ama sanatçılardan bağış almıyoruz diye de bir şey yok. Bazen "müze sanatçıdan bağış almamalıdır" diye bir fikir oluşuyor. Ama yurtdışında görüyorsunuz ki Picasso da bağışlamış, Matisse de bağışlamış...

Sizin sergiye bağışladığınız en önemli parça hangisiydi?
Paha açısından Hoca Ali Rıza'nınkiydi sanırım. Elimizde oryantalistler de var. Onlar daha pahalı ama bu müzede oryantalistleri sergilemiyoruz.

Özel koleksiyonunuzun ilk parçası neydi peki?
1982 yılında evlenir evlenmez bir Fikret Mualla aldık. O şimdi evimizde duruyor.

Onu getirmediniz herhalde!
Yok, onu getirmedik!
Milliyet - Yaprak Aras

 

Aralık 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05
06 07 08 09 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Kentin fiziksel çevresi, sorunları ve kentli olmak üzerine görüşlerinizi Kent başlığı  altında tartışıyoruz.

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz