Mimarların
'Kappadokya Bildirisi'
"Bizler, başta ABD olmak üzere Irak'ta asker bulunduran ülkelerin
barışsever insanlarının kendi yönetimlerinin bu insanlık dışı tutumlarına
karşı cesur haykırışlarını destekliyoruz; yüreklerimizin yüreklerinin
yanında olduğunu duyuruyoruz. Bizler, insan aklının yaratıcılığının,
sadece yeniyi üretmekle değil, bin yıllardır üretileni korumak ve uygarlık,
kültür, sanat ve yaşam birikimlerini kollamakla da başarılı olacağına
inanıyoruz."
Mimarlar Odası 'nın, ülkenin tüm yörelerinden delegelerle ve konuk katılımcılarıyla
oluşan ''Genel Kurul'' u, Türkiye'de mimarlığın kültürel birikimlerimize
ve sanatın evrenselliğine yakışır bir nitelikte yapılabilmesi için
gerekli yasal kuralları belirlemek üzere 19-20 Kasım 2004 günlerinde Nevşehir
'deki Dedeman Oteli 'nde toplan(mışt)dı.
Anadolu'nun tarihsel merkezlerinden Kappadokya 'da gerçekleşen bu buluşma
sırasında, ABD 'nin Irak'taki işgal kuvvetleri de Felluce kentindeki soykırıma
varan katliamlarını gerçekleştiriyordu.
İnsan ve kent yaşamını daha uygarca kılabilmek için çağdaş mimarlık
ilkelerini ele alan böyle bir toplantının, dünyanın en zengin kültür coğrafyasında
gerçekleştiği günlerde, aynı uygarlık tarihinin ortak değerlerini taşıyan
Mezopotamya 'daki insanlık dışı uygulamalar mimarlarımızı da derinden
etkilemişti.
Gelişmeleri genel kurul gündemine taşıyan delegeler, ABD'nin sözde
''demokrasi'' adına gerçekleştirdiği bu ''terör'' ün herkesi ''isyan etme
noktasına'' getirdiğini belirterek Kappadokya'da uygarlık adına toplanan
mimarların yüreklerindeki tepkiyi de topluca dile getirmelerini önerdiler.
Oybirliğiyle kabul edilen bu öneri üzerine hazırlanan ''Kappadokya
Bildirgesi'' de yine oybirliğiyle onaylandı ve ülkemiz mimarlarının savaşa
ve ilkelliğe karşı tarihsel tepkileri olarak ilan edildi.
Mimarlar Odası tarafından Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) ile özellikle
ABD Mimar Birliği 'ne (AIA) de ''desteklemeleri'' için iletilen bu insanlık
seslenişini özetleyerek aktarıyorum.
Uygarlık kan ağlıyor
''Tarihin doğduğu bölgeler, teknolojinin en son ürünü silahlarla bombalanıyor,
yıkılıyor; arkeolojik SİT alanları düzleştirilerek helikopter pisti yapılıyor;
kutsal mekânlar, mabetler çatışma mevzileri olarak kullanılıyor.
Sıfatı ne olursa olsun terör, terördür, insanlık suçudur ve herkes
tarafından lanetlenmelidir. Şu veya bu terörü hoş görmek, türlü gerekçeler
uydurarak benimsemek, ses çıkartmayarak kabullenmek terörü desteklemekten başka
bir şey değildir. 11 Eylül'de ikiz kulelere yapılan saldırı ne kadar kınanmayı
hak ediyorsa Amerikan birliklerinin aylardır Irak'ta yaptıklarını da aynı
oranda, hatta daha da fazla kınamamız gerekir.''
Savaş değil katliam
''Kaldı ki bugün ortada eşitsiz koşullarda ve hiçbir hak ve dengenin söz
konusu olmadığı, tek taraflı bir saldırıya dayalı, tüm yönleriyle
insanlığın yüz karası bir 'katliam' söz konusudur.
Dünyanın en büyük silahlı gücü, yıllardır diktatörlük baskısı
altında bunalmış, BM ambargosu nedeniyle zayıflamış bir ülkeyi yerle bir
etmek için bütün gücüyle saldırmaktadır.
Bu politikalarla dünya daha güvenilir olmamıştır. Topraklarında terörün
bir daha olmaması için güvenlik arayan Amerikan halkı, kendi askerlerinin,
dilini hatta alfabesini bile bilmedikleri, kültürüne yabancı bir ülkeye gönderilmesini
onaylamışlar, evlatlarının cenazelerini karşılamaya başlamışlardır.''
Mimarlık adına kınıyoruz
''Bizler, yeryüzünün en köklü uygarlıklar ülkesinin mimarları
olarak, savaşın gölgesinde yaşamak istemiyoruz. Tüm insanlığa ait
tarihsel birikimleri taşıyan ve evrensel miras olan Irak'taki kültür talanına
ve tahribatına nefretimizi gösteriyoruz. Hangi görüşten, ırktan, dilden,
dinden olursa olsun insan yaşamına değer verilmesini, 'öteki' leştirerek dışlaştırdığımız
insanların ölümlerine seyirci kalınmamasını istiyoruz.
Bizler, başta ABD olmak üzere Irak'ta asker bulunduran ü lkelerin barışsever
insanlarının kendi yönetimlerinin bu insanlık dışı tutumlarına karşı
cesur haykırışlarını destekliyoruz; yüreklerimizin yüreklerinin yanında
olduğunu duyuruyoruz. Bizler, insan aklının yaratıcılığının, sadece
yeniyi üretmekle değil, bin yıllardır üretileni korumak ve uygarlık, kültür,
sanat ve yaşam birikimlerini kollamakla da başarılı olacağına inanıyoruz.
Yaşadığımız coğrafya böyle bir ilgiyi hak ediyor ve buna gereksinimi
var. İnsanlık duygularımızla ve barışçıl özlemlerimizle derleyebileceğimiz
tepkinin gücü, bu erdemlere sahip olmayanların en gelişmiş teknolojik
silahlarının bile erişemeyeceği bir dil olacaktır.''
Cumhuriyet - Oktay Ekinci |