Ataşehirliler, Yeni İmar Planının
İptali İçin Yargıya Başvuruyor
Yeni
Ataşehir İmar Planı, Ataşehir Sakinleri Dayanışma Derneği’nin, 20 Kasım 2004
günü Ataşehir Lisesi Konferans salonunda düzenlediği “Ataşehir’de Haksız
Yapılaşmaya Karşı Hukuk Mücadelesi” adlı toplantıda tartışıldı. Toplantıya
konuşmacı olarak katılan dernek başkanı Alâettin Bahçekapılı, Mimarlar Odası
İstanbul Büyükkent Şubesi’nden Yıldız Uysal ve Galatasaray Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nden Yrd. Doçent Dr. Ümit Kocasakal, yeni planı, kentleşme, planlama
ve hukuk kriterleri açısından değerlendirerek sakıncalarını ortaya koydular.
Yoğun bir ilgi ve katılımın olduğu toplantıya katılan Ataşehirliler de, derneğin
bu konuda verdiği mücadeleye destek olan görüş ve düşüncelerini dile getirerek,
“planın iptali ve yürütmenin durdurulması” talebiyle açılan davaya kişisel
olarak müdahil olunması yönünde karar aldılar.
Ataşehir “Kâbuskent” Oluyor
Yıldız Uysal
Habitat ödüllü “Ataşehir Projesi”ne Ankara’dan
yapılan müdahale ile, Ataşehir, Kadıköy’ün 2,07 emsalle oluşan yapısından bile
çok daha yoğun bir yerleşim alanı haline getiriliyor. Emlak Gayrimenkul Yatırım
A.Ş. tarafından hazırlanıp Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nca “re’sen” onaylanan
tadilat planları ile, 1990 tarihli 1/5000 ölçekli meri nazım imar planında
getirilmiş olan konut inşaat alanları ve nüfus iki katından fazla artırılırken,
sosyal donatı alanları azaltılmakta, sağlık, eğitim, spor gibi bazı sosyal
donatı alanları ise özelleştirilmektedir. Plan tadilatına konu olan alanların
hızla, hatta planların yasallaşması sürecini bile beklemeden, inşaat
şirketlerine devri ise, bu planlama sürecini daha da şaibeli hale getirmektedir.
23. 07.1990 t.t. nazım imar planında Ataşehir projesinin batı bölgesindeki konut
alanlarında üç yoğunluk bölgesi kullanılmıştır. Düşük yoğunluklu konut
alanlarındaki emsal 0,56-0,73 arasında, orta yoğunluklu konut alanlarındaki
emsal 0,87-1,21 arasında, yüksek yoğunluklu konut alanlarındaki emsal ise
1,23-1,99 arasında değişmektedir. Söz konusu tadilat planında ise, tüm konut
alanları için E = 2,5 yapılaşma emsali getirilmiştir. Söz konusu tadilat planı
ile –bırakın meri Ataşehir planındaki emsalleri aşmayı– Kadıköy’de uygulanan
2,07 maksimum emsalin dahi aşıldığı “özel imtiyazlı bir yüksek yapılaşma kaosu”
oluşturulmak istenmektedir.
Söz konusu yeni plan tadilatı ile bölgeye getirilen nüfus, 1990 planına göre
2,17 kat artırılarak 68.628 kişiye çıkarılmış; buna karşın, meri imar planındaki
mevcut donatı alanları azaltılmıştır. 1990 nazım imar planında dört adet
ilköğretim alanı varken, iki katından fazla artan nüfus için gene aynı sayıda
ilköğretim alanı yeterli görülmüştür. Mülkiyetinin tamamı Emlak Bankası’ndan
Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş.’ye devredilmiş olan plan alanında, doğu
bölgesindeki 8,10 hektarlık hastane alanı kaldırılmış; batı bölgesindeki 2,64
hektarlık hastane alanı “özel sağlık tesisi”ne, “spor alanı” ise “özel spor
alanı”na dönüştürülmüştür. Yeni planda, bir adet “özel kreş alanı” ile ne tür
eğitim yapacağı belirsiz bir “özel eğitim alanı” da yer almaktadır. 8,42
hektarlık bir alan ise, “ticari rekreasyon alanı” olarak planlanmış olup bu
tanımdan ne kastedildiği ve bunun neden “özel” olduğu anlaşılamamaktadır. Bazı
hizmet alanlarına konulmuş olan bu “özel” ibaresi, sürecin, “önce pazarlama,
ardından planlama” biçiminde, şekilsel bir formaliteden başka bir şey
olmadığının açık bir kanıtını oluşturmaktadır.
Plandaki yetersiz yeşil alanların çoğunun ise, yüksek gerilim hatları altı, İSKİ
İsale Hattı üstü, otoyoldan çekme mesafeleri, % 30’un üstünde meyilli alanlar
gibi kullanılamayan alanlar üzerinde planlandığı, dolayısıyla, çocuk bahçesi,
oyun alanı, park gibi, aslında aktif yeşil alan olarak kullanıma müsait olmayan
alanların bu fonksiyonlara ayrıldığı görülmektedir.
Yeni planda, konut yapımlarının tamamlanmış olduğu
doğu bölgesine de müdahale edilerek, “sosyal donatı” alanları “konut alanı”na
dönüştürülmüştür. Böylelikle, bir yandan doğu bölgesinin mevcut nüfusuna hizmet
verecek donatı alanları azaltılırken, öte yandan, gelecek ek nüfusun yükü de
mevcut sosyal donatı alanlarına yüklenmiştir. Bu ise, doğu bölgesinin çevre ve
yaşam standartlarında büyük düşüşe neden olacaktır. Bu arada, bu alanların konut
yapımı için Soyak’a verilmesi ile ilgili, Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
ile Soyak arasındaki yazılı anlaşmanın, henüz söz konusu plan ortada yokken
yapılmış olduğunu da özellikle vurgulamak isteriz. Bu hukuk dışı işlem, planlama
sürecinin “önce pazarlama, ardından planlama” biçiminde işlediğini açıkça gözler
önüne sermektedir.
Yeni yasal düzenlemelerini “yerel yönetimlerde
reform”, “yönetimlerin yetkileri artırılmalıdır” söylemlerine dayandıran AKP
iktidarı, görüleceği üzere, kendi söylemini yalanlamaktan ve yerel yönetimlerin
yasal yetkilerine açıkça müdahale etmekten çekinmemektedir. Ancak, bu açık
“yetki müdahalesi” karşısında, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir
Topbaş, Planlama Müdürlüğü’nün plana ilişkin olumsuz raporuna karşın, “önce
pazarla, sonra planla” mantığının ürünü olan bu akıl almaz plan tadilatlarına
onay vermekten çekinmemiştir. Kadıköy Belediyesi ise planlara itiraz etmiş ve
iptal davası açmıştır.
Uygulamaya geçilmesi halinde Ataşehir’i “kâbuskent”e
çevirecek olan söz konusu tadilat planlarının iptali istemi ile Ataşehir
Sakinleri Dayanışma Derneği tarafından da Danıştay’da dava açılmış ve Mimarlar
Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, bu davaya, derneğin yanında müdahil olma kararı
almıştır. Danıştay’dan dosya numarası alınır alınmaz, bu yasal işlem yerine
getirilecektir. Ayrıca, ilgili kurumlara da gerekli müracaatlar yapılmış olup
konu ciddi biçimde takip edilmektedir. Bu çerçevede, Gayri Menkul Yatırım
Ortaklığı, SOYAK ile yapılan sözleşmenin tarihinin ve içeriğinin bildirilmesi
talepli ilk yazımıza verdiği cevapta, taleplerimizi göz ardı ederek, Mimarlar
Odası’na, planlama ve plan revizyonunun ne demek olduğu hakkında ders vermeyi(!)
yeğlemiş; taleplerimizi tekrar yineleyen ikinci yazımıza ise, aradan bir ayı
aşkın süre geçmesine karşın, henüz bir cevap vermemiştir. Bu konuda, gerekli
yasal işlemler önümüzdeki günlerde yapılacak ve gelişmeler bültenimizde
duyurulacaktır.
Ataşehir ve Ataşehirli’nin Hakları Saldırı
Altında!
Alâettin Bahçekapılı
İstanbul Ataşehir Sakinleri
Dayanışma Derneği Başkanı
Son yıllarda, ülkemizin toplumsal, tarihsel,
kültürel, ekonomik ve doğal değerleri uluslararası ilişkilere eklemlenmiş karar
odaklarının “aşırı ilgisi” altındadır. Sömürü çarkını daha hızlı çevirmeye dönük
bu ilgiden hiçbir değerin kurtulamayacağı; saf, temiz, soyulmamış,
yozlaştırılmamış hiçbir değerin bırakılmayacağı son yıllardaki uygulamalara
bakıldığında anlaşılıyor. Açıkça “saldırı” biçimine dönen bu eylemin, toplumun
tüm katmanlarınca dayanışmayla, birlikte ve ortaklaşa bir karşı duruşla
geriletilebileceği ve giderek yok edilebileceği gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bu
gerçek, toplumun tüm katmanlarına, en çok da duyarlı, örgütlü, donanımlı
kadrolara sahip öncü kuruluşlara görev yüklüyor: sivil toplum kuruluşlarına...
Biz, yaşadığımız bölgede görev üstlenmiş bir
STK’yız. Temel misyonumuz “Ataşehir’in ve Ataşehirlilerin haklarını ve
çıkarlarını savunmak, yaşanabilecek daha uygar koşullar yaratılmasına katkıda
bulunmak, var olan güzelliklerin korunmasını ve gelecek kuşaklara da kalmasını
sağlamak”tır. Bu görevi yerine getirmek için, hiçbir güçlükten yılmadan, hiçbir
güçten korkmadan, duyarlılığımızı ve uyanıklığımızı bir an bile elden bırakmadan
“nöbetteyiz” İstanbul’un bu köşesinde. Yukarıda, birkaç sözcükle özetlediğim
“genel görünümün ve saldırının” dışında kalamayacağımızın bilinciyle tutuyoruz
bu “nöbeti”. Şimdi tam da ateşin ortasındayız. Bu “çığlık”, bu nedenle...
Bir süredir merkezî yönetimin ilgi alanında
Ataşehir. Her şeyi gelire dönüştürme tutumu bizim yaşama alanımıza da uzandı.
Ataşehir ve çevresinin, öteden beri, rant kapısı olarak görüldüğünü biliyoruz.
Çevremizde yeni yerleşimler oluşuyordu; yeni yollar açılıyor; bazı kooperatifler
yoğun yapılaşma için girişimlerini sürdürüyor; Emlak Bankası’nın batırılmasından
sonra kamunun eline geçen Ataşehir’deki bazı birimlerin işlevleri değiştirilerek
satışı gerçekleştiriliyor; “uydu kent” olamayan Ataşehir’in “uygar kent”
olmasının önüne engeller dikiliyor. Ataşehir’e yönelik bu olumsuz ilginin en
somut örneğini yaşıyoruz şimdi: Şubat ayında Ataşehir Bulvarı’nın kuzey
bölümünün bir şirkete verildiği duyumunu aldık. Yürürlükteki imar planına göre,
oraya, ancak, alçak katlı ticaret merkezi ve toplumsal donatılar yapılabilirdi.
Ortada imar planı değişikliği de yoktu. Gelişmeleri endişeyle izliyorduk.
Nitekim bu endişemizde haklı olduğumuzu bir süre sonra gördük. Başbakanlığa
bağlı Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) iştiraki olan Emlak GYO A.Ş.’nin
girişimiyle, Ataşehir’in yürürlükteki imar planı yok sayılarak, yeni bir imar
planı hazırlandı ya da plan tadilatına gitti. Bu plan Bayındırlık ve İskân
Bakanlığı’nca 29 Nisan 2004’te, İmar Yasası’nın 9. maddesindeki yetki
kullanılarak “re’sen” onandı ve gerekli askı işlemlerinin yapılması için, yerel
yönetime ulaştırıldı. Planı, İstanbul’a ulaştığı gün inceledik: Hem yapımı
tamamlanan Doğu Ataşehir’in ticaret ve sosyal tesis alanı olarak ayrılan
bölümüne, hem de inşaatına hiç başlanmayan Batı Ataşehir’e çok yoğun bir
yapılaşma ve nüfus getirildiğini gördük. Kentsel donatılar, toplumsal yaşam
alanları ve yeşil alanlar azaltılıyor, inşaat hakkı ve dolayısıyla bölgeye
gelecek nüfus ise iki kattan fazla artırılıyordu. “Pazarlaması” önceden yapılan
bir “planlama” karşısındaydık.
Bu plan Büyükşehir Belediyesi’nce çok hızlı biçimde
incelemeye alındı. Büyükşehir Belediyesi Planlama ve İmar Daire Başkanlığı’na
bağlı Şehir Planlama Müdürlüğü’nün olumsuz görüş bildirmesine rağmen, plan
Büyükşehir Belediye Başkanı tarafından onaylandı ve askıya çıkarıldı. Plana askı
süresinde itiraz ettik, bazı Ataşehirlilerin de itirazını sağladık. Bu aşamada
TMMOB Mimarlar Odası’nın büyük yardımlarını gördük.
Teşekkür ederiz.
Bugünkü durumda, Ataşehir’de yaşayanlar ve dernek olarak konuyu yargıya
götürmüş; planın iptal edilmesini istemiş durumdayız. Ayrıca hem Kadıköy
Belediyesi’ne, hem de Büyükşehir Belediyesi’ne planın uygulanmaması, başlayan
inşaat faaliyetlerinin durdurulması için binleri bulan dilekçelerle başvurduk.
“Genel saldırı”yı Ataşehir özelinde “geri püskürteceğimize” inanıyoruz.
Ataşehir Projesi, uygulanmış ve henüz uygulanmamış bölümleriyle bir bütün olarak
değerlendirilerek “Habitat-Kent İçinde En İyi Kent Uygulaması” ödülüne layık
görülmüştür. TOKİ tarafından yapılan büyük ölçekli plan tadilatı, bu projeyi
büyük anlamda değiştiren, plan bütünlüğünü, planın nüfus ve sosyal donatı alan
dengelerini bozan; yapı ve nüfus yoğunluğunu artırırken, sosyal donatı
alanlarını azaltan sakıncalı kararlarıyla, Habitat ödüllü Ataşehir Projesi’ni
yok edecektir.
Yeni imar planında 2,5 emsal yapılaşma getirilmekte,
bu da büyük bir yapı ve nüfus yoğunluğuna yol açmaktadır. Planın tümünde yeşil
alanlar azaltılmış, kentsel donatılar, toplumsal hizmet alanları küçültülmüştür.
Örneğin; Ataşehir Bulvarı’nın kuzeyindeki (Ata Blokları’nın önündeki) 15
dönümlük -yürürlükteki planda az katlı (emsal l,5) ticaret merkezi, toplumsal
tesis ve belediye hizmet alanları olarak planlanan– arazide 3500 konut yapılması
planlanmış ve 15.000 nüfus yerleştirilmesi hedeflenmiştir. (Kaldı ki, inşaatçı
firmanın aylar öncesinden 3500 konut yapacağını ilan etmesine karşın, Emlak GYO,
yapılacak konut sayısını 2290 olarak açıklıyor, demek ki pazarlık sürüyor.)
Ruhsat işlemlerinin tamamlanmasını bile beklemeden yapımı için faaliyete geçilen
bu konut alanında hiçbir sosyal donatı yoktur. Buraya yerleşecek yaklaşık 15.000
nüfusa hiçbir okul ve sosyal yapı planlanmamıştır. Belli ki, yeni gelecek
nüfusun toplumsal gereksinmelerinin külfeti, şu andaki Ataşehir’in kentsel
donatılarına yüklenecek, çevre ve yaşam standartları düşecektir.
Dikkat çekici bir husus da; bu yeni plan ortada
yokken (Şubat ayından başlayarak) Başbakanlığa bağlı TOKİ’nin iştiraki olan
Emlak GYO A.Ş.’nin inşaat şirketleriyle “Hasılat Paylaşım Yöntemi”yle
sözleşmeler yaptığıdır. Bu durum, bizim “Ataşehir önce pazarlandı, sonra
planlandı” görüşümüzün kanıtıdır.
Özetle, yerel yönetimlerdeki ilgili birimler, meslek
odaları, bilimadamları, sivil toplum kuruluşları bu plana karşı çıkıyor. En çok
da, çarpık kentleşmeden kaçıp planlı ve uygar bir çevrede yaşamak isteyen ve
devletin kurumlarına güvenerek yatırım yapan Ataşehirli, “oldu bittiye
getirilerek Ataşehir’in yeniden pazarlanmasını” içine sindiremiyor.
Evet, bir “güçlü saldırıyla” karşı karşıyayız. Bu
“çığlık”, bir sis çanı gibi, duyasınız diye siz, atılmıştır.
Mimarlara Mektup
|