Endüstri Yapılarına
Farklı Bakış Sergileniyor

Fotoğraflar: Arkitera
Proje danışmanlığını Bülent Tanju ve Uğur Tanyeli’nin
yaptığı, basılı malzeme tasarım konseptini Bülent Erkmen’in oluşturduğu “İkon
Olarak Endüstri: Endüstriyel Estetik” konulu sergi mimar, fotoğrafçı ve aynı
zamanda bir akademisyen olan Murat Germen’in endüstri yapılarına farklı
yaklaşımını sergiliyor.

İstiklal Caddesi’nde herkesin dikkatini çeken sergiye içeriye
bakan herkes büyük bir merakla giriyor. Vitrininde yazan “Endüstri=
Kolektif=Anonim=İkon” yazısı belki de bu ilgiyi artıran bir etken. Sergi için
çekim yapılan binaların listesini çimento, demir çelik, basma fabrikalarından
gazhanelere kadar birçok yapı oluşturuyor. Sergide fotoğrafların yanısıra üst
kat yüzeyine asılan foto-mozaik ile plazma ekrandan izlenebilen bir gösteri de
yer alıyor. Sergi kapsamı dışında kalan birçok yapının fotoğrafları bu ekrandan
ziyaretçilere aktarılıyor. Plazma ekrandaki dia gösterisinin ardından video
çalışması geliyor.
Murat Germen’in sergide bir duvar üzerinde yazılmış yazısı,
vitrindeki “Endüstri=Kolektif=Anonim=İkon” yazısını, sergiyi ve tasarıma bakış
açısını çok güzel özetliyor.
“Tasarım, doğası itibariyle “farklı” olmak ister, belli
bir kimliğe kavuşturduğunu “başkalaştırır” ve diğerlerini dışlar. Moda,
endüstri, mimarlık veya grafik; tasarım hep yeninin, farklının peşindedir ve
zaten varlığını sürdürmek için olmalıdır da. Her ne kadar işlevsellik ve ondan
yola çıkarak yapılan üretiler, bazen yaratıcılığın önünde duran bir set gibi
algılansa da, sonuç olarak birer tasarımdır.
 |
 |
İşlevsellik üzerinde kurulu endüstriyel estetiğin kendini
beğendirme, satma gibi bir endişesi yok. Bu yüzden endüstri yapısı ne kadar
gerekiyorsa “o kadar tasarlanıyor” ve ortaya, çok yalın, içten, yarışmayan ve en
önemlisi kolay anlaşılır, dışlayıcı olmayan bir tasarım dili çıkıyor. Bu arka
planda kalma olgusu bir anonimleşmeye yol açıyor, ki anonim olan tarih boyunca
hep danışılan, hatta kopya edilen olmuştur. Aynı anonimlik, endüstri estetiğinin
hiçbir “izm”le veya akımla direkt olarak bağdaştırıl(a)mamasına da yol açmıştır.
Tersine, bazı izm’ler endüstri estetiği üzerine temellendirilmiş veya ona
referans vermişlerdir.
Endüstri estetiği kavramına ilişkin ikonik bir paradoks
ise, endüstrinin tek örnek nesneler üretmesine karşın, endüstri yapılarının
bizzat kendilerinde bu aynılığa, yeknesaklığa rastlanmamasıdır. Yapılar,
üretilecek ürünün nitelik ve niceliğine göre çeşitli kombinasyon ve örneklerde
şekillenmekte, yerel kaynaklara ve ulaşım arterlerine olan uzaklıklar aynı
işlevdeki binaların bile farklı tasarımlandırılmasına yol açmaktadır. Bu
çeşitlenme de ilerleme potansiyeli taşıyan bir bitmemişlik, süprizli mekanlar,
her daim farklı bakış açıları elde edebilme olasılıklarını gündeme
getirmektedir. Öte yandan, aynı konuya tersinden bakacak olursak, her ne kadar
tekil yapılar arasında tıpkılıktan hatta benzerlikten konuşulamasa da; genel
ölçekte türdeşlikten kaynaklanan bir evrensellik de söz konusudur. Farklı
ülkelerdeki endüstri yapılarının mimarileri arasındaki fark, “olağan”
yapılarınmimarileri arasındaki fark kadar bariz değildir; endüstrimimarisinde
kayda değer bir yerellikten bahsetmek zordur.
Bu sergi fikri ve onun kavram yazısı bir “form işlevi
izler” manifestosu olarak düşünülmedi. İşlevin ön planda olduğu bir süreç içinde
elde edilen tasarımi gen de, “albeni” veya “cezbe” barındırabilir ve “kuru,
mekanik” olarak nitelendirilmeden varolabilir diye düşünüyorum. Örneğin, Art
Nouveau, her ne kadar stilistikbezemenin görece yoğun olduğu bir tasarım akımı
gibi görünse de; kullanılan malzemeler, onların bir araya getiriliş biçimleri ve
konstrüktif detaylar göz önünde tutulduğunda endüstriyel estetiğin en “edalı”
örneklerinden biri olarak değerlendirilebilir. Bu yüzden endüstri estetiğinin
ille de sanayi devrimi/makine çağı ile bağdaştırılan “pürizm” veya “mükemmel
form” ile birebir ilişkisi olduğunu düşünmüyorum. Endüstri yapılarının
kaydetmeye çalıştığım doğalarında pürizmin ötesinde, derin ve hatta
içselleştirebileceğimiz bir “enformellik” ve “uyarlanabilirlik, esneklik” olduğu
görüşündeyim. Bu esneklik mimari simgeselliği de daha başka bir boyuta
taşımaktadır. Birbirlerinden durmaksızın daha uzun inşa edilmeye çalışılan
gökdelenler veya hakim düzeni birebir yansıan faşist mimarilerde belirgin bir
şekilde “güç” simgelenirken; endüstri yapısında bu anlamda bir simgesellik
yoktur, sanayi yapısı bireysel değil kolektif niteliği ön plana çıkarır ve bu
yüzden de anonimliğin bir ikonu olarak nitelendirilebilir.
İşte bu sergi, endüstriyel estetiğin karmaşık, katastrofik
görselliği içinde var olan gizli yalınlık ve içtenliği kutsamayı ve tekrar göz
önüne sermeyi amaç ediniyor. Öte yandan, sanayi yapılarındaki mimari açıdan
heyecan ve esin verici hacim-mekan ilişkilerine dikkat çeken, ticari bir yarışa
dönen tasarımın sorgulanarak yeniden düşünülmesini öneren bir girişim olarak da
nitelenebilir. Bu çalışmanın örneklediği, görselliğin aynı zamanda da bir emek
estetiği olduğunu anımsamamız dileğiyle...
Murat Germen”
Arkitera
- Rabia Alga |