Yalı dairesi ne
demektir?
Ben çocukken İstanbul Yeşilköy'de,
deniz kenarında devasa bahçeler içinde kocaman köşkler vardı. Sonra birer birer
o bahçelere apartmanlar, hatta siteler yapılmakta olduğunu gördüğümde çok
şaşırmıştım. İnsan evinin bahçesini satar mıydı? Büyükada'ya uzun, çok uzun
yıllardır gitmiyorum ama imar-inşa faaliyetlerinin orada İstanbul'un geri
kalanındaki gibi devam ettiğini tahmin etmek zor değil. Benim için, çocukluğumun
geçtiği semtler arasında en acıklı sona uğrayanı Kalamış. Eskiler anlatırdı,
'Bütün köşklerin bahçesine apartman yapıldı' diye, ben köşkleri zaten göremedim
ama hiç değilse apartmanların bahçeleri olurdu; bugün onlar bile yok. Bahçe
küçükse otopark oldu, büyükse zaten oraya bir apartman daha dikildi!
Bu saydığım semtler, ben çocukken
İstanbul'un görece 'mutena' yerleriydi, bugün de öyleler. Kalamış, Yeşilköy ve
Büyükada, İstanbul'un belki en eski 'yazlık' semtleri. Buralarda, kentin
zenginlerinin, 'burjuva'larının, üst tabakaların bahçe içinde evleri, köşkleri,
hatta sarayları varmış eskiden. Sonra, 50'li yıllarda çıkarılan kat mülkiyeti
kanunuyla birlikte başlayan apartmanlaşma furyasında, İstanbul'un 'burjuva'ları
başlamışlar kendi bahçelerini satmaya... Yeşilköy'de benim tanık olduğum bu
'hamle'nin artık son demleriydi.
İnsan ilk gençliğinde biraz solculuğa
bulaşınca 'Bizde burjuva yok azizim' lakırdılarına alışıyor ama sahiden bizde
gerçek anlamda burjuva falan yok.
Neden yok, bunu başkaları uzun uzun konuşsun; benim derdim, bu memlekette ince
zevklere de sahip olup başkalarını kendisine, kendi değerler sistemine
özendirecek, bol bol boş vakti olup o vaktini 'faydalı' işlerle geçirecek bir
kalabalık kitlenin olmamasıyla...
Ünlü Amerikalı sosyolog Thorstein
Veblen, bu sınıfın portresini bundan 100 yıl önce o kadar güzel çizdi ki, üstüne
yeni bir şey eklemeye gerek yok esasen. (The Theory of the Leisure Class'ı
meraklısına şiddetle öneririm. Kitabın tamamını internetten bile
okuyabilirsiniz. Google'da arayın, fazlasını bulacaksınız.)
Türkiye'de gerçek bir 'leisure class'
(boş zamanı bol olan ve bu boş zamanı fazlasıyla finanse edebilen insanlar
grubu, diye çevirsek yalan olmaz) bulunsaydı, emlak ilanlarında sık sık
gördüğümüz 'yalı dairesi' diye bir emlak kategorisi hiç doğmamış olurdu.
Bugün nasıl, daha birkaç yıl önce Rahmi
Koç tarafından satın alınan Ostrogog Yalısı'nın yerine apartman dikildiğini
hayal bile edemiyorsak, gerçek bir burjuvanın yalısının çatı katını sattığını da
hayal edememeliyiz aslında. Ama her ikisi de oldu. Boğaz kenarındaki çirkin
'yalı' apartmanları da, dairelere bölünmüş eski yalılar da ve Boğaz kıyısındaki
en eski sivil Türk mimarisi örneği sayılan Amcabey Yalısı'nın yıkılan
bölümlerinde ve bahçesinde yer alan gecekondular da, bizim hâlâ bir burjuva
sınıfımızın olmadığının delilleri. Belki Murat Belge'nin alanına giriyorum ama
Boğaz'da bir bakmak lazım: Kaç yalı en azından üç kuşaktan beri aynı aileye ait? Kaç aile üç kuşaktır aynı evde oturuyor?
Radikal - İsmet Berkan |