reklam

Serhan Ada
Köşe Yazısı
> Serhan Ada

13 Kasım 2004

Bir Poli-topya: 50 Mahalleye 50 Mimar Apartmanı

İstanbul’da mimarlıkla ilgili etkinliklerin sayısı şimdiye dek görülmemiş bir hızda çoğalıyor. Sergiler, toplantılar, yarışmalar, festivaller, yayınlar, dergiler ve nihayet gelecek yıl yapılacak olan Dünya Mimarlık Kongresi. Ancak mimari ürünlerin sayısının etkinliklerle doğru orantılı arttığını söylemek, ne yazık ki, mümkün değil. Bu gerçeği iki yönlü ele almak mümkün: Birincisi, mimarlık pratiğinin gitgide tanımlı ve çok dar bir alana sıkışması; ikincisi de İstanbul kentinin geleceğinin insanların hayatıyla doğrudan ilgili bir disiplin olan mimarlıktan hızla uzaklaşması. Her ikisi de, genel olarak kentin (polis), özel olarak yaşadığımız yerin (topos) insana sırtını dönmesi ve çirkinleşmesi anlamına geliyor.

Bu koşullarda ister istemez akla takılan soru şu: İstanbul’la (cosmo/metropolis) ilgili bir gelecek mimarisi projesi, yani bir poli-topya mümkün olabilir mi? Bu soruya en başından tüm ütopyaların modasının çoktan geçtiğini söyleyerek karşı çıkılabilir. Zaman dışı (ude-topya) ya da elektronik (e-topya) ütopyaların makbul teoride daha bir ağır basması da bu görüşe kanıt gösterilebilir. Doğrudur. O zaman, İstanbul’un geleceği de tümüyle tartışma kapsamı dışına çıkarılmış olur. Henüz büyük bir felaket yaşanmamışken yapılacak böylesine radikal bir kestirim ise kentte olup bitecekleri şimdiden kabullenmekten öte bir anlam taşımaz.

İstanbul’un da diğer büyük kentler gibi mimarlık rehberleri var. Çoğu yabancı dilde basılmış olan bu rehberlerde genel olarak modern zamanlarda yapılmış mimari ürünlerin fotoğrafları, adresleri, mimarlarının adları vb. bilgiler yer alıyor. Rehberlere alınan yapıları türlerine göre sınıflandırmaya çalışırsak başlıca iki başlık altında toplandıklarını kolayca görürüz. Kamu yapıları ve özel kurumsal yapılar. Bir grup oluşturmaya yetmeyecek kadar az sayıda konutun ise geçen yüzyılın ilk çeyreğinde, pek pek ilk yarısında yapılmış olması ise dikkat çekici. Bu da son elli – altmış yılda mimarinin konutlardan dışlandığını düşündürüyor. Arkitera’nın son olarak gerçekleştirdiği AMV Genç Mimar Yarışması’nda ödül alan mimarların işlerine bakınca bu düşünce iyice pekişiyor. Ödül alan genç mimarların tasarladıkları konutların neredeyse tamamı gelir piramidinin tepesinde yer alanların ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik “müstakil” yapılar. (Bu arada Çekmeköy’de bir konsorsiyumun satışa çıkardığı, projesini iki ünlü mimarın gerçekleştirdiği çoklu sosyal konutlarla ilgili iletişim kampanyasında mimarların adının hiç anılmamasına ne demeli?) Oysa, Avrupa’nın en küçük metropolünde dahi mimar elinden çıkma apartman örneklerine rastlamak hiç zor değil. Mimarlık oralarda insanların toplu olarak yaşadıkları yerlerin tam ortasıında yer alıyor.

Bu saptamadan sonra, İstanbul için nasıl bir poli-topya sorusunun cevabına geçebiliriz.

50 gönüllü mimarla yola çıkmak gerekiyor. Arkitera’nın sunduğu platformdan yararlanarak mahallelerdeki imar durumu ve inşaat taahhüt piyasasının verili koşulları içinde mimarlık “eseri” apartmanlar tasarlamaya gönüllü 50 mimar. Sonra yapılacak olan Büyükşehir Belediyesi’nin koordinasyonuyla ilçe belediyeleri tarafından saptanacak 50 aday “gönüllü” mahalle bulmak. Bundan sonra o mahallelerde yap-sat apartman işine girecek müteahhitlerle gönüllü mimarların biraraya getirilmesi zor olmasa gerek. Sonrasında yapılması gereken, müteahhitlerin maliyet çerçevesi içinde kalarak o mahallelerin dokusuyla bağdaşacak ama aynı zamanda da komşu yapılardan ayrışacak “mimar apartmanları”nın projelerini oluşturmak. Ülkemizde müteahhitlerin hızı ve emlâk piyasasının en durgun dönemde bile dinmeyen hareketliliği gözönüne alındığında çok kısa sayılabilecek süreler içinde yeni sakinlerinin oturacağı mimar apartmanlarının dikilmesi işten bile değil.

Her ütopyaya olduğu gibi, poli-topyamıza da “mümkün değil” diyerek karşı çıkılabilir.

O zaman İstanbul’un geleceğiyle ilgili bir kapı daha açılmadan kapatılmış olur. Kaldı ki, şu anda kent yönetiminde bulunan tepe yöneticilerinin böyle bir projeyi en azından konuşmaya açık oldukları rahatlıkla söylenebilir. Ayrıca, Arkitera’nın platformunda biraraya gelecek gönüllü mimarların ve sivil toplumun belediye üzerinde bir baskı oluşturacağı da muhakkaktır. Poli-topyanın adımları hayata geçtikçe projenin iletişiminden tüm tarafların yararlanacağı da ta başından iyice anlatılmalıdır.

Dünya Mimarlık Kongresi’nin yapılmasına daha bir yıl var. Önümüzdeki bir yılda poli-topyanın hayata geçirilmesi doğrultusunda somut adımlar atılabilir. Hatta belki bazı mimar apartmanlarının tamamlanması bile mümkün olabilir.

Dünyanın dört bir yanından gelecek mimarlara İstanbul’un -en azından- hayallerinin ayakta olduğu gösterilse az mı?

Yazarla yazı ile ilgili görüşlerinizi paylaşmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz. 

Ad : *

Soyad : *

Email : *

Meslek :   

Mesaj :   *

   

 
  

 

Köşe Yazısı

Kitap

Suyun Altında Yerin Üstünde
Editör: Pınar Gökbayrak
Grafik Tasarım: Aslı Ayhan

Arkitera Mimarlık Merkezi Yayınları

Ücret: 30 milyon TL

(30 YTL). Dağıtım ve kargo masrafları dahil.

 

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz