reklam

Tansel Korkmaz
Köşe Yazısı
> Tansel Korkmaz

12 Mayıs 2004

Restorasyon: Yapının Doğasını Gün Işığına Çıkartmak

fetiş ya da fantazi olarak tarihi bina: 1
Restorasyon mimar için hep bir enigmaya2 işaret eder, çünkü nesne/tarihi bina geçmişin/diğeri'nin alanındadır. Restorasyon pratiğini salt teknik bir zeminde temellendirerek onu bir "uzmanlık" zırhıyla donatma çabası da bu enigmayla başetmenin modern bir stratejisi olarak yorumlanabilir. Aslında pratiğin temel problematiği tarihi yapının kendisi değil, geçmişin/diğerinin varlığı ile başetmektir: geçmiş artık yok olan bir varlıktır, yokluğun varlığı: enigmanın kaynağı da buradadır.

Geçmişin/diğerinin izi olarak tarihi bina varoluşla ilgili derin bir sorgulamayı kışkırtır zihinlerde: "ben geçmiş/diğeri için neyim, diğerinin yokluğu karşısında benim varlığımın sınırı nedir, diğerinin bakışında benim varlığımın anlamı nedir?" Dolayısıyla tarihi bina her zaman geçmişin gölgesi altındadır, geçmişin hayaletlerinin uğrak yeridir, tekinsizliği de buradan kaynaklanır. Bu tekinsizliği ve kaybolmuş 'orijinal' imgesiyle mimarı cezbeder. Bu kayıp/yokluk duygusu öznenin arzusunu kışkırtır, bütünleme/tamamlama talebini harakete geçirir : kayıp olanın restorasyonu. Bu durumda özne ya orjinal imgeyi bir fetiş haline getirerek kaybını telafi etmeye çalışır: tarihi binayı kayıp geçmişin yerine koyarak kaybı inkar etme çabası. Ya da geçmişin/diğerinin bir izi olarak tarihi bina bir fantazi alanı olarak belirir öznenin zihninde: öznenin/mimarın benliğindeki bastırılmış olan(lar)ı görselleştirilme alanı. Böylece öznenin boyun eğdirme, sahiplenme ve ehlileştirme hislerini kışkırtır, başka bir deyişle eksiklik endişesinin harakete geçirdiği tamamlık/bütünlüğe duyulan arzuyu kışkırtır. Restorasyon bu iki durumda da, fetiş veya fantazi olarak, telafi veya sahiplenme nesnesi olarak, öznenin narsistik bütünlüğe ulaşma arayışıyla ilgilidir.

İlk durumda restorasyon, "orijinal" imgenin yerine, sadık ve ayrıntıcı bir takıntıyla "tıpkısının aynısını" yeniden üretme çabasıdır. Yapının/nesnenin asli ve tesadüfi özellikleri arasındaki farklar ya da elde olan ile olabilecek olan (potansiyeller) arasındaki gerilim gibi içsel özelliklerini kavrama kaygısı yoktur. Parodoksal olan şudur ki; restorasyon, kaybını kopyasıyla telafi etmek ve bütünlük/tamamlık talebini gidermek isterken kayıp ile yerine konan arasındaki farkı çaresizce belirginleştirerek, 'orijinali' iyice ele geçirmez kılar ve geçmişin karanlığının derinliklerine iter. Diğer durumda ise, tarihi yapının bir fantezi alanı olarak görülmesi mimarın diğeri/geçmiş üzerindeki sahiplenme hissini alevlendirir. "Zamanın gerektirdikleri" veya "profesyonel özgürlük" adı altında yapılan bu müdahaleler, aslında öznenin/mimarın kendini tasdik etme (self-affirmation) denemeleri veya kendi isteklerine düşkünlüğünü (self-indulgence) 'kolektif' bir amaç maskesi arkasında gerçekleştirmesidir. Bu anlamda restorasyon bir şiddet, öznenin kendini diğeri üzerine empoze etmesi halini alır.

İki durumun da ortak noktası motivasyonlarının öznenin narsistik bütünlük arayışından kaynaklanmasıdır. Bir varoluş durumu olarak narsisizm "dünya" ile ilişki kurma yetersizliği/bozukluğu yani kişinin kendi imajında hapsolmasıdır. R. Sennett'in de Kamusal İnsanın Çöküşü (The Fall of Public Man) adlı kitabında çok güzel bir şekilde vurguladığı gibi, sorunun merkezinde narsisizmin modern öznenin temel varoluş biçimi haline gelmesi yatmaktadır. Yukarıda söz edilen marazi restorasyon eğilimleri bu modern hastalığın belirtileri olarak tanımlandığında ise şu soru belirir: Bu hapsoluştan "dünya"ya açılıp geçmiş/diğeri ile yaratıcı bir ilişki kurmak mümkün müdür?

Kendi-imgesinde (self-image) hapsolmaktan kurtulup nesnenin doğasını keşfetmek:
Özne/mimar kendi imgesine hapsolmaktan kurtulduğunda 'dünya'yı keşif için taze bir zemin belirir: 'dünya' kendini olduğu gibi, sadece, kendi doğasında kalmasına izin verenlere açar. Bu 'kendi gibi olmasına izin verme' kavramı tamamen yeni bir restorasyon şeklini ortaya koyar: M. Heidegger'in Building Dwelling Thinking adlı makalesinde altını çizdiği gibi "korumak sadece bir nesneyi tehlikeden kurtarmak değildir. Korumak bir şeyi kendi varoluşunun içinde serbest bırakmaktır." Bu restorasyonun asıl anlamını ön plana çıkarır: nesnenin doğasını keşfetmek, nesnenin kendini açmasına izin vermek. Nesnenin kendisini açmasına izin vermek, onun karanlıkta kalmış potansiyellerini de anlamak anlamına gelir. Burada, özne ve diğeri arasında ya da şu an ile geçmiş arasında bir güç kavgası veya bir sahiplenme değil, diğerinin benimsenmesi söz konusudur. Modern özne/mimar için de narsistik bütünlük isteği doğrultusundaki 'kayıp,' diğerini anlamanın getirdiği kendini geliştirip zenginleştirme ile telafi edilebilir. Bu durumda geçmişle ilişki de, sığınma veya ehlileştirip sahiplenme ikilemine sıkıştırılmaktan kurtulur. Başka bir dünyanın mümkün olduğunu farketme imkânı sunar, dolayısıyla bugüne hapsolmaktan özgürleştirir. Sonuç olarak geçmişi anlamak bir tutuculuk olarak tezahür etmez, tersine bir değişim motivasyonu sunar, değişimin imkân ve sınırlarını hep hatırlatarak.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

1 Bu psikoanalitik terimler sadece restorasyon mekanizmalarını tanımlamada yardımcı olmak amacıyla, dolayısıyla tıbbi anlamda diagnostik olarak değil analojik olarak kullanılmaktadır.
2 enigma: Keşfedilmeyi bekleyen gizli bir anlamı olan, bir söz, soru veya imge.

Yazarla yazı ile ilgili görüşlerinizi paylaşmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz. 

Ad : *

Soyad : *

Email : *

Meslek :   

Mesaj :   *

   

 
  

 

 

Köşe Yazısı

Yarışma

AMV Genç Mimar Ödülü 2004


Son başvuru tarihi:
30.07.2004

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz