reklam

Haberler
Şubat 2004

Duvardaki Amerikan ruhu

John Currin'in günümüz Amerika'sını hicvettiği figüratif tuvalleri her kesime hitap eden bir içtenlik taşırken, Lucas Samaras'ın fotoğrafları sınırları zorluyor.

Zıt değerleri aynı palette eriten John Currin ve kendi sureti üzerinden hayatın ve hayalin sınırlarında gezinen sanatçı Lucas Samaras'ın eserleri Whitney Amerikan Sanatı Müzesi'nde izleyiciye sunuluyor

Çağdaş ressam John Currin'in ABD'de bir müzede açtığı ilk 'kişisel sergi'si, Whitney Amerikan Sanatı Müzesi'nde. Aynı binada, Makedon ve Yunan asıllı, 1936 doğumlu ABD'li sanatçı Lucas Samaras'ın, çoğunluğu fotoğraf tekniğiyle üretilmiş karışık otoportrelerini bir araya getiren 'Edepsiz Ego: Lucas Samaras'ın Otoportreleri' sergisi de ilgi görüyor.

Currin'in 22 Şubat'a kadar izlenebilecek sergisi, 42 yaşındaki ressamın son 10 yılda ortaya koyduğu 50 tuvalini izleyiciye sunuyor. Coloradolu Currin, zıt sınıfların değerlerini aynı palette, bilinçle eritmiş olmasıyla dikkat çekiyor. Ressam, özellikle İtalyan Rönesansı'na gönderme yapan renkleri ve albenili kompozisyonlarıyla birlikte, 20. yüzyılın popüler ilüstrasyonları ve güncel moda dergilerindeki fotoğrafları duyumsatan çalışmalarıyla eleştirmenlerden takdir toplamayı sürdürüyor.

Sanat tarihi ve gülünçlük
Serginin dikkat çeken eserlerinden 'The Fishermen' (Balıkçılar), Currin'in çıplak erkek figürleri kullandığı ilk tuvali. 19. yüzyıl ressamı Winslow Homer'ın görkemli yapıtlarına gülümseten bir selam gönderen üslubuyla bu çalışmanın yanı sıra, Whitney'de sergilenen 'Stamford After Brunch' adlı pentür de ABD insanının 'anonim' görünümünü abartılmış beden uzuvları ve jestlerle gündeme taşıyor. Gündelik hayata ve reklamlara dokunduran kurgusuyla bu eserde, üç ayrı orta yaşlı, selülitli, makyajlı kadının, ellerindeki purolar, üzerlerindeki gündelik takımlar ve öğle sonrası içkileriyle görülmekte. Eserle beraber, kadınların bir evde geçirdikleri özel dakikaların mahremiyeti, yaşadıkları anın habersiz gülünçlüğü ve züppeliğiyle kesişiyor. Currin'in sergisinde taşralı aşıkların gülünç gösterişi de, bir diğer eserde, göğüslerine uygun sutyen arayan '90-60-90' ölçülü bayanların telaşına karışmış. Yine, evde makarna yapmaya çalışan iki kılıbık kocanın (belki 'gay' bile olabilirler?) sevimliliğiyle 'Ev Yapımı Makarna' adı altındaki tuvalle ilginçleşen sergi, yatakta bakışsız gözleriyle öylece duran bir kadını betimleyen Currin tablosuyla birden ciddileşebiliyor.

Lucas Samaras'ın kendi sureti üzerinden, cinsiyet, cinsellik, terör, değişim ve etik gibi unsurları büyüteç altına aldığı 'Edepsiz Ego' sergisi ise, 8 Şubat'a kadar Whitney'in dördüncü katında. Sergi Samaras'ın desenleri, heykelleri, aynalı objeleri ve yerleştirme çalışmaları ile, yıllar önce çekilmiş 16 mm'lik, deneysel-belgesel filmlerini gözler önüne seriyor.

Tıpkı Rembrandt, Van Gogh, Beckmann ve Kahlo gibi, biricikliğin ifadesi için kendi tenini esas alan sanatçı, İkinci Dünya Savaşı ve Yunan iç savaşı gibi unsurlarla beslenen koyu geçmişiyle beraber tanık olduğu yıkımın devasalığına sanatla direnmiş bir göçmen çocuğu. Ciddi anlamda ses getiren sergilerini 1950'li yılların sonlarında açan sanatçının en bilinen yapıtları ise, karışık teknikle 1960'lar ve 1980'lerde ürettiği 'kutular' olmuş. Bu kutularda rastlanan doldurulmuş kuşlar, değerli taşlar, boncuklar ve deniz kabukları ve diğer egzotik nesneler, içerdikleri gizli bölmelerle de sanatçının iç dünyasındaki karmaşıklığı ortaya koymakta.

Yine sergi, sanatçının 30 yıl önce 'Polaroid 360' model bir makineyle ürettiği 'Auto-Polaroid'ler, 1973 ve 1976 yılları arasında çalıştığı ve yine Polaroid'in katkılarıyla 'son teknoloji'den faydalanan 'Foto-Dönüşüm'ler ve 20 yıllık 'Oturuş'lar ve 'Ölüdoğa' dizileri ile, 'Panorama'larıyla akılda kalmayı başarıyor.

Lucas Samaras'ın çabasını özetlediği şu cümleleri ise serginin tılsımını içinde taşıyor gibi: 'Profesyonel düzeyde kişisel içebakış metodu, -ki iyi bir otoportrenin sırrı da bu- 'öteki'nin araştırılması adına emsalsiz, asil bir yöntem olagelmiştir. Ben de, kendimle ilgili her ne öğrenmiş ve bulmuşsam, onu daima çevremdekilerle paylaşma eğiliminde oldum.'

Son dönemde Apple, Photoshop ve Leica kamera kullanan sanatçının 'taze' çalışmaları ise 'Photofiction' (Fotokurgu/roman) başlığı altında izleniyor. Samaras, makinenin kimi görüntüyü beğendiği ya da beğenmeyebildiğine değinerek şunları söylüyor: 'Artık kendi çıplak fotoğraflarımı çekmeyeceğimi sanıyordum. Ama sanırım yaptıklarım makinenin hoşuna gidiyor.'
İnternet: www.whitney.org
Radikal

Arşiv

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz