Tüketmesi zor
resimler
Nihat Kemankaşlı, "Her yapılanın alkışlandığı ve eleştirmen
sayısının yok denecek kadar az olduğu bu ülkede, kendimi herhangi bir yerde
görme isteği anlamsız olur" diyor.
İstanbul'daki ilk sergisini açan Nihat Kemankaşlı, 'okunması' çok zor
resimler yapıyor. Genç ressama göre 'Türk resmi' demek yanlış: Bir öncü
sanatçımız yok. 'Türkiye'de yapılan resim' demek daha doğru
Bana, 'son 10 yılın en ilginç, en tutarlı ve en sağlam girişi yapan
ressam kim?' diye sorsanız, hiç düşünmeksizin Nihat Kemankaşlı'nın adını
veririm size. İstanbullu resimseverlerin ve eleştirmenlerin karşısına ilk
kez bir kişisel sergiyle çıkan Nihat Kemankaşlı'nın sergisi 10 Şubat-7
Mart tarihleri arasında İlayda Sanat Galerisi'nde, kâğıt üzerine ve aynı
boyutlarda çalışılmış işlerden oluşuyor. Oysa sanatçı ilk kişisel
sergisini 2000'de Ankara'nın önemli galerilerinden Siyah Beyaz'da açmıştı.
O sergi ve öncesinde, kimi karma sergilerde yapıtlarını izleme olanağı
bulduğum bu genç sanatçının Türk resminde ayrıksı bir yer edineceği
izlenimini taşıyordum o günlerde.
Aradan geçen zaman içinde kendini yenilemeyi de ihmal etmeyen Nihat Kemankaşlı,
bana hiç yanılmadığımı da gösterdi. Temelde resminin ana izlekleri, tümüyle
yaşamından izlenimlere dayandıran sanatçı, durağan sayılabilecek
kompozisyonlarına ritmi de ekleyerek, nesne ve varlıkların yaşamımızdaki
yerinin önemi üzerinde yoğunlaştı.
Son dönem çalışmalarında özellikle dikkatimi çeken şeylerden biri,
tuvalinin ya da zeminin merkezine yerleşmiş nesneler. Yaşam(ın)daki varlıkları
'şeyleş'tirmekten söz edebilir miyiz?
Sanatın gerçeğinde de bu var zaten. Yaşamımdaki tüm varlıklar etki
alanım içine giriyor. Dolayısıyla onların tuval üzerindeki yerleri, artık
benimle o varlıklar arasındaki problemin son halidir. Buna yok etmek de
denebilir, tekrar yaşama döndürme isteği de.
Soyutlayıcı ve çocuksu tavra ulaşana kadar resmin hangi evrelerden geçiyor.
Öncelikle, üretim aşamasında 'ben'den önceki ve 'ben'den sonraki durum düşünüldüğünde,
resmin aşama kaydetmesi ve sonuca giden yolda dar çerçeve içinde kalmayıp,
çözümlemeleri kendi yaratım dağarcığımla ve devamlı baştan
sorgulayarak (nesnenin ilk halinden) çözme yaklaşımım sanırım bu sonucu
getiriyor. Resimdeki yalınlık çabam ulaştığı nokta itibarıyla çocuksu
bir ifadeye dönüşüyor. Bana göre bir şey daha var: Sanatçı 'çocuk gözüyle
gören bir yetişkindir.'
Resmin nerdeyse hiç yerel özellikler taşımıyor. Nesneleri bulundukları
bağlamdan kopararak incelediğin söylenebilir. Büyük bir puzzle'ın parçaları
mı bunlar?
Mekânımızdaki her nesnede, bulunduğu konum itibarıyla bir ister istemez
puzzle durumu oluşturuyor; yer değiştirdiğinizde, ya uyumsuzluk gösteriyor
ya da uyum içinde bir aykırılığın parçası olarak kendine yer edinme çabası
içine giriyor. Resimlerimde de beni etkileyen nesne ya da 'şey'leri, zemin üzerinde
gerçek konumlarından uzaklaştırarak, kendilerine ayrıksı bir yer edindirme
durumu düşünülmüştür.
Türk resminin neresinde görüyorsun kendini? Bunu, 'okunması' ve de 'tüketilmesi'
hayli zor bir resme çalıştığını göz önünde bulundurarak ve figür
resmini de merkeze alarak soruyorum...
Bu 'Türk resmi' sözü beni rahatsız ediyor. Yüzümüzün Batı'ya dönük
olduğu ve tüm izlenimlerimizi Batılı sanatçılardan aldığımız düşünüldüğünde
ve ne yazıktır ki 100 yıllık resim geçmişi olan bir ülkede avangart (öncü)
sanatçısının bile olmadığı göz önüne alındığında, bu söz 'Türkiye'de
yapılan resim' olarak kullanılmalıdır. Her yapılanın alkışlandığı ve
eleştirmen sayısının yok denecek kadar az olduğu bu ülkede, kendimi
herhangi bir yerde görme isteği anlamsız olur. Ayrıca koleksiyoner açısından
bakıldığında figür seviciler ve kiç sevicilerinden ibaret olan alıcı
kesimi, nasıl sizinle aynı sahada oynama riskine girebilir ki. Bu çarpıklık
geçmişten günümüze kadar gereksiz alkışlanan ve prim yaptırılan
ressamların, bizlere bıraktıkları 'miras' olsa gerek.
Nihat Kemankaşlı'nın resim sergisi 7 Mart'a kadar İlayda Sanat
Galerisi'nde. Tel: 0212 227 92 92
Radikal
|