Türk resim sanatında bir öncü
Türk resim sanatının önde gelen kadın yaratıcılarından
Mihri Hanım'ın (Mihri Müşfik) yapıtlarından derlenen bir retrospektif
sergi Eczacıbaşı Sanal Müzesi'nde sanatseverlerin beğenisine sunuluyor.
Sanatçının ölümünün 50'nci yılı nedeniyle düzenlenen sergi
ww.sanalmuze.org adresinden izlenebilecek. Sergide sanatçının çeşitli dönemlerini
yansıtan yapıtlar yeralıyor.
Mihri Hanım gibi öncü bir kadın sanatçının eserlerinden geniş bir seçkiye
yer veren sergi, sanatçının yaşam öyküsü aracılığıyla da “kadın ve
ressam olmak” sorununu da bir kez daha gündeme getiriyor.
Sergiye, küratör Burcu Pelvanoğlu’nun “Osmanlı’dan Cumhuriyet Türkiye’sine
Kadının Konumu ve Kadının Sanatçı-Birey Olarak Öne Çıkması” başlıklı
yazısı eşlik ediyor.
Pelvanoğlu, Mihri Hanım’ın Osmanlı toplumunda kadının sanatsal
alandaki savaşını başlatan kişilerden biri olduğunu söylüyor. 19. yy
romanlarından fırlamış bir tip olarak yorumladığı Mihri Hanım’ın, özellikle
eğitimciliği döneminde “ilk”lere imza attığını belirten Pelvanoğlu,
İnas Sanayi-i Nefise’nin ilk kadın yöneticisi olmaya hak kazanan Mihri Hanım’ın,
kızları açık havada resim yapmaya, modelden çalışmaya ve kadın ressamları
ilk kez toplu bir sergi açmaya teşvik ettiğini aktarıyor.
Pelvanoğlu, Mihri Hanım’ın hevesle sarıldığı resim sanatının kadınlar
arasında “modası” bitince yaşadığı büyük bir hayal kırıklığını
yeğeni Hale Asaf’a yazdığı bir mektuptan yaptığı alıntı ile aktarıyor:
“...Her sanatkar, karşısındaki sanatkarı, daima, kendisinden aptal görür!
O’nun on senede yaptığını, kendisinin bir senede yapacağını sanır. Bir
iki yıl içinde, hayatını kurtaracağına, köşeyi döneceğine emindir!
Heyhat ve yine heyhat! İşte sanatın esrarı burdadır. Sanatkarın yolu, yürüdükçe
uzar gider. ...Bizim ailenin yegane hususiyeti, inadındadır. Ben herşeyde
olduğu gibi sanat hayatım boyunca, inadımla yaşadım. Bugün, buna, bin kere
pişmanım.”
1886’da İstanbul’da doğan Mihri Hanım, döneme özgü bir biçimde yaşadığı
konakta eğitimi alır. Fransızca öğrenir, edebiyat ve musikiyle ilgilenir ve
resim yapar.
Fausto Zonaro’nun özel atölyesinde aldığı resim derslerinin ardından
İstanbul’a gelen bir cambaz kumpanyasının müzik şefinin peşine düşüp
Roma’ya gider. Oradan geçtiği Paris’te Müşfik Selami Bey ile evlenir.
1914 yılında İnas Sanayi-i Nefise’de önce resim öğretmeni, ardından da
okul müdürü olur.
Edebiyat-ı Cedide şairlerinden Tevfik Fikret ve İttihat ve Terakki
Cemiyeti üyeleri ile olan yakın ilişkileri nedeniyle 1919 yılında İtalya’ya
kaçmak zorunda kalır. Ancak 1920’de geri dönerek İnas Sanayi-i
Nefise’ndeki görevini sürdürür. 1922 yılında Müşfik Selami Bey’den
ayrılan Mihri Hanım önce Roma’ya gider. Burada bir arkadaşının aracılığıyla
Papa’nın resmini yapar, kiliselerin onarımı ve resimlendirilme çalışmalarında
bulunur. Roma’dan sonra Paris’e, oradan da Amerika’ya giden Mihri Hanım,
hayatının son dönemlerini bu ülkede yoksulluk içinde geçirir. 1954 yılında
öldüğünde, kimsesizler mezarlığına gömüldüğü bilinmektedir.
Hürriyet
|