Zamandan ışık sızıyor
Figen Cebe, 11 yaşında resim yapmaya başlamış;
Osman Oral, Eşref Üren, Arif Kaplan ve Hamiye Çolakoğlu gibi yaşayan
ustalardan ders alarak yetişmiş, aynı zamanda Houston'daki Glassell School of
Art'da resim eğitimi almış bir ressam. 36 yıldır resim yapan sanatçı,
geliştirdiği kendine özgü bir yağlıboya tekniği ile 2003 yılında ürettiği
ve 'Saat-Zaman-Işık' başlığı altında topladığı işlerini, 5 Mart'a
kadar C.A.M. (Contemporary Art Marketing) galerisinde sergiliyor. 18 yıl yurtdışında
yaşayan ve Almanya, Amerika, Yemen'de bulunup en son İsviçre'de çalışmalarını
sürdüren sanatçı, 2002 yılında doğduğu şehir olan Ankara'ya geri dönmüş.
Türkiye'de ve yurtdışında daha önce de kişisel sergiler açmış ve
resimleriyle çeşitli karma sergilere katılmış. Sanatını felsefeyle bütünleştirmekten
hoşlanan ve "Resimlerim algılarımın sembolleri," diyen Cebe'nin
kendi yarattığı bir resim tekniği var. Yağlıboyayla kat kat boyama işlemine
dayanan bu teknikte, sanatçı ışıkla ilgilendiği için resimlerde arka plan
hep koyu renk oluyor ve bu koyu renk üzerinde ışık kullanıyor.
Bu sergide, Figen Cebe'nin yaşamında önem verip üzerine
düşündüğü 'zaman' ve 'ışık' kavramları tuval üzerine, çeşitli
saatleri parçalayıp mekanizmalarından esinlenmesiyle yansımış.
Serginizde ne anlatmak istediniz?
Biraz kendimi anlatıyorum. Genelde mesajlarım ve kompozisyonlarım çok sade
olduğu için sanattan hiç anlamadığını söyleyen insanlar bile doğru algılıyorlar.
O da benim için çok önemli.
İlk bakışta saat içerisindeki mekanizmanın parçalarını
anımsatan şekiller görüyoruz. Nasıl yaptınız bunları?
Eski saatleri aldım ve parçaladım. Değişik saatler ama bunlar, küçük
saatler, büyük saatler... Form olarak en beğendiklerimi seçtim. Benim bugüne
kadar yaptığım resimler genellikle ışık ve zamanla ilgili. Bir sanat
eserinde sanatçı yaşamından belli bir kesiti hapseder. İlk başta böyle
bir şey var. Artı zamanın nasıl geçtiğini ben bu şekilde ifade ediyorum.
Işıkla zamanı bir arada kullanmaya çalışırken ortaya bir de hareket çıktı.
Aslında başta ben o hareketi istemiyordum, ama sonra geldi ve ona da "hoşgeldin"
dedik.
Sizin yaşamınızdaki en önemli kavramlar bunlar mı?
Evet genelde. Bir de lisan benim için çok önemli. Beş yaşımdan beri bu
konularda düşünüyorum ben. Resim de iletişim kurmak için bir dil sonuçta.
Zamanı resimlerinizde anlatırken ne kadar çabuk geçtiğini mi, ne
kadar değerli olduğunu mu, neyi anlatmak istediniz?
Hepsi. Öyle sakin bir çocukluk yaşadım ki ben. Hep ıkılıyorum ,sıkılıyorum
diyordum. Öbür taraftan da büyükler için zaman göz açıp kapayıncaya
kadar geçiyor. Çok şaşırtıyordu bu beni. Ama evet, doğru. Zaman çok çabuk
geçiyor. Bir yaşa kadar geçmiyor, ama bir yaştan sonra çok çabuk geçiyor.
Ama bunu da yaşlanmak gibi algılamıyorum, o başka bir konu. Bu daha felsefi
bir bakış açısı.
Dışarıdan bakınca, karanlıktan aydınlığa çıkışı ifade etti
bana resimleriniz.
O da doğru. Bu birazcık karakterimle de ilgili. Ben iyimser bir insanım. Ama
kör değilim. Gerçekleri görüp ama her zaman biraz Pollyannacılık oynamayı
tercih eden biriyim. Büyük bir ihtimalle o çıkıyor, çünkü herkes aynı
şeyi söylüyor.
C.A.M. Tel: (0212) 245 79 75
Radikal
|