reklam

Haberler
Nisan 2004

Sessizliği yırtan kadınlar

Karşı Sanat Çalışmaları'ndaki 'Sfenks Seni Yiyip Yutacak' sergisi, kadın ve erkek zihninin ezeli münasebetini tartışmaya açıyor. Serginin küratörü Beral Madra'ya göre sorun, 'erkek egemen' yapıda

Beral Madra küratörlüğünde Karşı Sanat Çalışmaları'nda izlenen 'Sfenks seni yiyip yutacak' sergisi, popüler kültür ve ataerkil geleneğin eleştirisi, psikanalizin kitlelerle münakaşası ve bireylerdeki algı kirliliği ile fikir tembelliğinden mustarip 'estetik küfe'siyle, umumi bilinç ve pratikleri 'sabote etmeyi' sürdürüyor.

Eserlerin topyekûn çıkardığı 'ses'ten ötürü, izleyicide uyandırdığı 'eylemsi' sessizlikle öne çıkan ve Türkiye, Azerbaycan, Mısır, ABD, Bulgaristan ve Japonya'dan 15 kadın sanatçının buluştuğu sergiye Fikriye Memedova, Elif Çelebi, Özgül Arslan, Neriman Polat, Alla Georgieva, Nadezda Oleg Lyahova, Gonca Sezer, Şermin Şerif, Emel Kennavi, Ani Setyan, Tina La Porta, Kumi Yamashita, Gül Ilgaz, Cemile Kaptan ve Yeşim Ağaoğlu katılıyor.

Sergi, video-art, performans videosu, fotoğraf, fotoğraf düzenlemesi, dijital baskı, yerleştirme ve metin düzenlemesi gibi değişken pratikleri 'kadın kimliği' ve 'ifade/irade özgürlüğü' adına kaynaştıran bir çeşitlilik taşıyor.

Öte yandan etkinlik, 'iki binlerin Türkiyesi' ve günümüz dünyasında medyadan cinselliğe, uluslararası politikadan reklama, mahremiyet ve kimlik mekanlarından gündelik hayata kadar, kadının algılanma, konumlandırılma ve tüketim biçimlerine avuç avuç, oluk oluk dokunuyor.

Sergi yapımcısı Beral Madra ve etkinliğe yapıtlarıyla katılan imzalardan beşi ile randevulaşıp, seslerini 'kayıt altına' almaya çalıştık.

Sergi çıkışında, etkinliğin 'bilinçaltı'nı yüzeye çıkardığınız bir metin asılı. Orada sanatın, 'töz'e ait bir, belki de son güvence alanı olduğu inancı içinde bulunduğunuzu söylüyorsunuz. Bu ne kadar inandırıcı olabilir?

Beral Madra: Her şeyin yüzeyde gittiği bir ortamda yaşadığımız için, sanatın da hâlâ her açıdan 'derin'le ilgilendiğini biliyoruz. O halde bunu gerçekten neden uygulamayalım? Türkiye'deki toplumsal, kültürel ve hukuki durum açısından 'kadın' ve 'erkek' arasında sürekli bir gerilim var. Türkiye'de varlık gösteren kadın sanatçıların, öteden beri farklı bir duyarlık içinde ürettiklerini izliyorum. Özellikle '80'li yılların ortasından başlayarak çok ön plana çıkmaları, kimsenin cesaret edemediği konuları irdelemeleri söz konusu; fakat yine Türkiye'de, kadın sanatçılara bakışta bir farklılık yok. Toplum ne onları, ne de eserlerini durup düşünmüyor. Yine mesleğimde şu anda bir 'özel sektör egemenliği' ve onun içinde de bir 'erkek egemenliği' var. Bir kadın olarak, bu iki 'egemenlik' içinde varolmak durumundayım. Kültür sanayii ile birlikte, para da erkeklerin elinde olduğunda, ben büyük sıkıntı çekiyorum. Oradan çıkıp kuramsal alana girdiğinizde ise, yine kuramın erkek egemen olmasından dolayı, üretim ve davranış biçimlerinin ona göre belirlenmesiyle karşılaşıyoruz. Size daha somut bir örnek: Kültür alanında çalışan erkekler bugünkü Türkiye'de küratör ve eleştirmenlerin yokluğundan dem vuruyorlar ama buna karşın, bu işi yıllardır Türkiye'de yaptığımı sanıyorum!

Sergideki işlerin yarattığı sessizliğin sergi bitene kadar mekâna 'mıhlanması' epeyce dramatik... İnsanı suçlu hissettiren, yadırgatıcı, neredeyse eylemsi bir sessizlik bu.

Özgül Arslan: Bugün medyaya baktığımızda, neredeyse davranışları, bakış açıları ve giyimleriyle aynı, 'prototip' bir gençlik üretiliyor diyebiliriz. Oysa onlar bir biçimde farklı oldukları anda çok şiddetli bir reaksiyona maruz bırakılarak bastırılıyorlar.

B. Madra: Türk kültüründe görsellikten bir kaçış var. Bu görsellik basite indirgendiği için ki, en çok sevilen ürünler, reklamlar. Çaba göstermeden, görüntüyü tüketmek gibi bir alışkanlık var bizde. Bugün AB'ye giriş sürecinde, kullanmamız gereken en önemli aracı, kitle iletişim

araçlarını doğru kullanmayarak en önemli yanlışı yapıyoruz. Bakın bu sergi için, Türkiye'deki tüm kadın milletvekillerine e-posta ve davetiyeler yolladık. Bir tanesinden bile yanıt gelmiş değil! Yine bu sergi için kadın derneklerinden basit yardımlar istedik. Her bir derneğin, tek bir sanatçıyı desteklemesini istedik, bu kadar basit bir şeye bile yanıt alamadık!

Sanatseverlere sunulan eserlerin mesajı ve sergi teması arasındaki ilişki nasıl?
Yeşim Ağaoğlu: Sergideki üç işimden biri, 'Küçük Prens' üzerine kurulu, Antoine de Saint-Exupery'nin bu bilindik kitabı, gençler, özellikle erkekler tarafından çok beğenildiği için sevgililerine veya 'kız arkadaşlarına' armağan ettikleri bir klasik. Yakın zaman önce bu kitabı tekrar okuduğumda, Küçük Prens'te hiç kadın kahramanın olmadığını gördüm! Kitaptaki simge ve kahramanları listelediğim bu işle de mevcut durumu göstermeye çalıştım...

'Sfenks Seni Yiyip Yutacak' sergisi 7 Nisan'a kadar Karşı Sanat Çalışmaları'nda. Tel: 0212 245 15 08

Radikal - Evrim Altuğ

Arşiv

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz