reklam

Haberler
Mayıs 2004

Bu ailede ressamlık babadan oğula geçiyor

Yıl 1923... Peter Dimiter Hristoff politik nedenlerle Bulgaristan'dan kaçarak İstanbul'a sığınıyor. Sofya Güzel Sanatlar Akademisi'nde resim bölümünü bitiren Hristoff'a evini ilk açan ise sanatçı dostu Hayri Çizel oluyor. 1926'da oğlu Dimiter Hristoff geliyor dünyaya. O da baba mesleğini seçiyor ve ressam olmaya karar veriyor. 1958'de de üçüncü kuşak Hristoff, Peter doğuyor. O da geleneği bozmuyor ve ata mesleğini seçiyor. Aynı aileden olmanın yanı sıra aynı şeye, fırçaya, tuvale tutkun bu üç sanatçının resimleriyle kendi İstanbullarını anlattığı 'Üç İstanbullu' adlı sergi dün Yapı Kredi Kültür Merkezi Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde açıldı.

Dede Hristoff Türkiye'nin İlk Pullarını Tasarladı
Dede Hristoff'un Bulgaristan'dan kaçışıyla başlayan aile macerasının yanı sıra 20'nci yüzyıl boyunca İstanbul'un geçirdiği evrimleri de anlatan serginin açılışı için 1963'te ABD'ye giden Dimiter Hristoff ve oğlu Peter de Türkiye'ye geldi. İstanbul için 'Doğduğum, yaşadığım ve ait olduğum yer burası' diyen Dimiter Hristoff bir haftadır her köşesini dolaştığı kenti anlatırken 'Çok değişmiş. Kargaşa var artık, eskiden huzurluydu İstanbul. Silueti bozulmuş' diyor. Dimiter Hristoff serginin onu delikanlılık günlerine götürdüğünü söyleyerek '50 yıl önce İstanbul'un çeşitli yerlerinde yaptığım resimleri getirdim buraya. Ayasofya'yı, Sultanahmet'i çizdiğim tabloları. Zaten ben en çok o eski İstanbul'u severim' diyor. Resim tutkusunu anlatırken de babasının hikayesine dalarak 'Babam Hayri Çizel, Halil Renkgörür ve Ali Sami Boyar'la çalıştı. Hatta Ali Sami Bey'le birlikte Türkiye'nin ilk pullarını, paralarını tasarladı. Ben 1947'de geldim İstanbul'a. Zeki Faik İzer, Sabri Berker, İbrahim Çallı hocalarımdı. O zamanlar bir tek galeri yoktu. Mobilya satan yerlerde resimler sergilenirdi. Sanatçılarla pek alakadar olmuyorlardı' diyor.

Sofyalı ya da ABD'li değil İstanbulluyum 
Ressam ailenin son temsilcisi Peter Hristoff ise Türkiye'den ayrıldığında sadece beş yaşında olduğunu söylüyor. Teyzesinin mektuplarından tanımış kenti, bir de annesi ile babasının arkadaşlarının ABD'ye yolladığı kartpostallardan. Türkçe'yi de annesi öğretmiş ona. İlk gençlik yıllarında İstanbul'a gelmeye başlamış sonra da Türkiye'yi gezmiş. Peter Hristoff 'Resimlerimde İstanbul'un etkisini hissetmemek mümkün değil. Elbette bu şehirden ilham alıyorum. Dedemin ve babamın resimlerinde o dönemin de etkisiyle İstanbul olduğu gibi resmedilmiş. Ben ise bana geçen ruhu, şehre bakınca hissettiklerimi resimlerime yansıtmaya çalıştım. Hepimizin resimleri gibi İstanbulları da farklı. Mesela Babam Beyoğlu'nu sevmez oysa bana göre İstanbul'un kalbi. Dedem ve babamla aynı sergide buluşmuş olmaktan, üç kuşak ressam bir ailenin eserlerinin yanı sıra İstanbul'u farklı dönemlerini de göstermekten çok mutluyum' diyor. Son olarak kendinizi nereye ait hissediyorsunuz sorusuna babası 'Ben Sofyalı ve New Yorklu olmaktan çok İstanbulluyum' derken Peter Hristoff 'Sanatçının kimliği olmaz' diye cevap veriyor. Efnan ATMACA

New York'ta Türk ressamların işlerine hayran kaldılar
Halen New York'ta yaşayan ve akademide öğretim üyeliği görevini sürdüren Peter Hristoff, Türk sanatçıların yurtdışında tanınmasının onu çok mutlu etttiğini söyleyerek 'New York'a genç Türk ressamların eserlerinden oluşan dosyalar geldi. Herkes onların profesyonelliğine ve sanatsal seviyelerine hayran kaldı. İstanbul ve Türkiye'de büyük bir enerji var. Bu enerji resme de yansıyor ve Türk sanatçılar kendilerini dünyada da yavaş yavaş kabul ettirmeye başlıyor' diyor. 'Üç İstanbullu' adlı sergi 27 Haziran'a kadar devam edecek.
Akşam

Arşiv

Yapı sektörü de Müzik dinler; beğendiğiniz solistler ve gruplar, önerileriniz, konserler burada...

Arkitera.com/forum

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz