reklam

Haberler
Mayıs 2004

Beyoğlu Çiziktirmesi

İstanbul'da yaşayanlar ve İstanbul'a uğrayanlar için Beyoğlu semtinin özel bir anlamı vardır. Geçmişten günümüze uzanan, güncelliğini her dönemde koruyabilmiş bir anlam.

Beyoğlu, modern edebiyatımızda düzyazı yaygınlaşır yaygınlaşmaz, birçok eserin sayfalarında yer almış, mekânlar arasında baş köşeye oturtulmuştur.

Günahkârlıkla sanatkârane olanın böylesine iç içe yaşadığı çok az toplumsal-coğrafî konumdan söz açılabilir.

Serveti Fünun romancıları orada Batı dünyasının ikinci, üçüncü sınıf şarkıcılarını, tiyatro ve opera truplarını hayranlıkla izlediler, eserlerine geçirdiler. Aşk-ı Memnu' da Behlûl kafe şantan yıldızlarıyla flört etti. Salon köşelerinde Pera Palas balolarına gönül vermişti.

Halid Ziya Uşaklıgil 'in anılarında opera trupları, operalar bir etki alanı oluşturur. Romancı büyülendiğini söyler. Şair Nigâr Hanım , eşinin Concordia'da baştan çıktığını, kendisini aldattığını içi yanarak anlatır.

Yakup Kadri, Beyoğlu'ndan, Kiralık Konak kişisi Seniha'nın büyük mutsuzluğuna yol açacak israf dünyasını alımlıyordu. Peyami Safa , Fatih-Harbiye 'ye uzanırken bu uğrakta manevî çöküntülerin izini sürdü. Abdülhak Şinasi, Fahim Bey'le birlikte Degüstasyon'a uğrarken daha iyimserdi.

Tanpınar , Beş Şehir 'de İstanbul'u yazıyor, Beyoğlu için ikircikli davranıyordu. Eserinden, sonra çıkardığı uzunca bir Beyoğlu bölümü var. Beyoğlu'nu benimsiyor mu, ret mi ediyor?

Sait Faik herhalde benimsedi ve Beyoğlu'nun ilençlere boğulmuş günahkârlığını engin duyuşlara açtı. Onun eşsiz öykülerinde semt, iyiliğin ya da kötülüğün önemsizliğiyle belirdi. Çünkü insan kötülükte de yücelebiliyordu.

Ziya Osman Saba vitrinlerin önünden geçiyor, mağazaların mevsimden mevsime
değişen vitrin dekorlarına hayranlıkla bakıyordu.

Ya Orhan Veli 'nin dizeleri:

''Kim görmüş, ama kim,

Eleni'yi öptüğümü,

Yüksekkaldırım'da güpegündüz?''

Bütün bu ışıltıları dolayısıyla, Beyoğlu, İstanbul'da yaşamayanlar için de bir rüya yöresidir. Gece hayatının, varyetenin yanı başında tiyatro, konser, sinemalar, sanat galerileri, seçkin bir alışveriş merkezi.

Bir iki yıl önce Etem İzzet Benice 'nin Yosma romanını yeniden okudum. Popüler romanların toplumsal sorunlarla ilgilenmediğini ileri sürenler için Yosma 'nın Beyoğlu sayfalarını özellikle öneririm.

Beyoğlu'nu Reşat Enis de yazdı. Neşter vurduğu sayfalar...

Bir öyküde birkaç sayfayı ben de Beyoğlu'na açmaya çalışıyorum.

Çocukluğumdaki Beyoğlu geniş yelpazesini korurdu. Değişik kültürlerin minyatürlerini burada hep birlikte, iç içe görebilirdik.

Neler gelmiyor aklıma! Sözgelimi yenilikçi Küçük Sahne'nin hemen karşısında varyete üsluplu Ses Tiyatrosu. Orayı çok merak ederdim. Fakat Ses Tiyatrosu'nun müzikallerine, revülerine götürülmezdik.

Tokatlıyan -bu otel, demin andığım Etem İzzet'in Beş Hasta Var romanında bambaşka anlatılır- son günlerini yaşıyordu. Tozarmış bordo kadife perdelerini hayal meyal hatırlıyorum. Yoksa bordo değil miydi? Ama kadifeydi perdeler, tozarmış, eprimiş.

Sonra Japon Mağazası, çocukların gönlünü çelen oyuncaklar... Hangi birini yazmalıyım, hangi Beyoğlu'nu yazmalıyım, kestiremiyorum. Hatıralardan uzaklaştıkça...

Fakat bu cümleyi yarım bırakıyorum.
Cumhuriyet - Selim İleri

Arşiv

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz