reklam

Haberler
Haziran 2005

Renk: Bir yaşam kılavuzu

Sali Turan'ın yeni resimleri 18 Haziran tarihine kadar Modern Art Gallery'de görülebilir

Birer ''dışavurum'' belgesidir aynı zamanda onun resimleri. Düpedüz söylenmiş sözlerin, renklere ve biçimlere bürünmüş sözsüz ifadeleridir bu resimler. Arkalarında öfkeli bir sanatçı mizacının yatması bundan dolayıdır.

Yapaylıktan uzak durabilmek için, doğallığın gizlerine yeterince varmış olmak gerekir. Bütün gerçek sanatçıların, yaşamları boyunca bu ana ilkenin peşinde boya tüketmiş olmaları boşuna değildir. Bir anlamda tüketilen boya, bu yolda harcanan emeğin de belgesidir; ancak tüplerden sıkılan boyaların, bu emeğin karşılığı olabilmesi, onların resim yüzeyleri üzerinde üstlendikleri işlevi karşılamalarıyla olanaklıdır. Turner ve Delacroix 'in son resimlerini gördüğünde, Signac 'ın söylediği, bu bakımdan ilginçtir: ''Işık içinde yükseliyor bu resimler ve böylece doğa, gerçekliğini yitirerek bir çeşit büyüselliğe bürünüyor.'' Aslında Signac'ın üzerinde büyüsel etki yaratan şey, resimlerini gördüğü sanatçıların resimsel malzeme, yani boya aracılığıyla doğaüstü bir dünya kurmaktaki şaşırtıcı yetenekleri olmalıydı. Belki de bundan olacak, Van Gogh, en iyi resimlere yakından bakıldığında, bir rengin öteki renk yanında aldığı değerin farklılığına bağlamıştı kalite unsurunu. Kuramsal açıdan, iki renk ''chromatique'' ayrım nedeniyle farklı olacaktır elbet; ama burada söz konusu olan, bu anlamda bir farklılıktan çok, onların her birinin aynı zamanda ötekinden bağımsız ve ''somut'' , Signac'ın deyimiyle ''büyüsel'' bir değer ifade etmesiydi. Buradan varılacak sonuç şu olabilir: Palet üzerine özgürce ve bolca sıkılmış olan boya, fırça yardımıyla resim üzerine aktarıldığında, artık tüpteki ''yapay'' malzeme olmaktan çıkar, ait olduğu resmin ''doğal'' elemanı olur, başka bir deyişle, o resme özgü bir değer ifade etmeye başlar.

Doğallığın gizlerini yakalamak
Sanatçının boyayı hangi amaçla ve hangi yetenek bağlamında kullandığıyla ilgili bir sorundur bu elbet. Tuval yüzeyine alabildiğine boca edilmiş boyalarla sağlanan ya da sağlandığı zannedilen renkçilik, olsa olsa o sanatçı için boşa harcanmış bir emeğin karşılığı olabilir; gerçek işlevine ise uzak düşer. Buna karşılık, boyaya hayatiyet ve canlılık aşılamasını bilen sanatçılar, renkçiliğin, dolayısıyla da doğallığın gizlerini yakalayabilmiş olanların arasından çıkmıştır.

Daha ilk bakışta, renkçi tavrıyla izleyiciyi kavrayan Sali'nin resimlerindeki çekicilik, renklerin yoğunluğundan ya da çeşitliliğinden değil, onların doğal yaşamla örtüşen boyutluluk içinde yansıtılmış olmasındandır. Gördüğü ve tanık olduğu olgulardan, gözlemlediği çevre nesnelerinden yola çıkıyor resimlerinde Sali; o nedenle de kurgusal bir içerikle yapılandırılmış değil bize sundukları. Aksine, somut ve yaşanmış olgulara dayalı bir dünyanın görüntüleri, çelişkileri, karşıtlıkları var onun resimlerinde. Sali'yi yakından tanıyanlar, onun yalan ve dolanla, üçkağıtçılıkla, ikiyüzlülükle başının hoş olmadığını bilirler. Oysa çevresinde, her an bu türden ilişkilerle karşılaşır ve tepkisini de o Karadenizli dobralığıyla dışa vurmaktan kaçınmaz. Resimleri, onun her vesileyle dile getirmeyi görev saydığı bu türden tepkilerin, bir de sanat yoluyla ifadesidir. Yani birer ''dışavurum'' belgesidir aynı zamanda onun resimleri. Düpedüz söylenmiş sözlerin, renklere ve biçimlere bürünmüş sözsüz ifadeleridir bu resimler. Arkalarında öfkeli bir sanatçı mizacının yatması bundan dolayıdır. Gerçekten de Sali'nin resimleri, en küçüğünden (eskizinden) en büyüğüne (kompozisyonuna) kadar öfke ve ataklık dozu, bu boyutlara göre biçimlendirilmiş birer hayat mesajı içerir. Resimlerinde yer alan tipler, dikkatle bakıldığında bize yabancı gelmeyecek, aşina olduğumuz insanlar gibi görünür. Bunun nedeni, onların her birinin ayrı ayrı, toplum yaşamımızda neredeyse simgeleşmiş ve birer somut paradigmaya dönüşmüş insan tipleriyle özdeş olmalarındandır. Onları tanırız ve biliriz. Tanımak ve bilmekle kalmaz, çehrelerindeki anlam vurgusundan birtakım çıkarımlar yapmakta da zorlanmayız.

Hoyrat ama içtenlikli, inandırıcı fırça izleri
Geçen yılki sergisinden bu yana oluşturduğu resimlerinde -bunlar arasında eski resimlerinden bir-iki örnek de var- geçen zamanla uyumlu olarak, boya örgüsünün ve kompozisyon düzeninin biraz daha arınmasından, vurguların daha belirginleşmesinden kaynaklanan gelişmelere tanık oluyoruz. Neredeyse hoyrat, ama olabildiğince içtenlikli ve inandırıcı fırça izleri, bu yeni resimlerde, yaşamın azizliklerini ve sürprizlerini, yer yer şaşırtıcı, yer yer kızdırıcı, yer yer de ferahlatıcı ve sevindirici olgularını açıp yaymayı amaçlayan kararlılık, en küçük ayrıntıda kendini duyurmakta gene. Bir yaşam defterinin sayfalarını açıyor önümüze Sali her zamanki gibi. Bu sayfalarda yazılı olanları, hiçbir art düşünceye kapılmadan okumamızı (izlememizi) istiyor. Ancak yazdıkları, bize şaşırtıcı görünmüyorsa, bunu da doğal karşılamak, daha doğrusu sanatçının olumlu notlar hanesine eklemek gerekecektir. Çünkü sonuçta, bizim önümüze bir ayna koymakta ve o aynaya çekinmeden bakmamızı önermektedir bize.

Sali Turan, resimleriyle kendi yolunu açmanın güven duygusu içinde, boya matematiğini dikkatlice uygulamanın sanata kazandıracağı artıları iyi hesap etmenin keşfi doğrultusunda, bundan sonra yapacaklarının muhasebesine yönelmiş görünmektedir. Sanatçının çabası bundan başka ne olabilir?

 
Your breath is sweet
Your eyes are like two jewels in the sky.
Your back is straight, your hair is smooth
On the pillow where you lie.
But I don't sense affection
No gratitude or love
Your loyalty is not to me
But to the stars above.

One more cup of coffee for the road,
One more cup of coffee 'fore I go
To the valley below.

Your daddy he's an outlaw
And a wanderer by trade
He'll teach you how to pick and choose
And how to throw the blade.
He oversees his kingdom
So no stranger does intrude
His voice it trembles as he calls out
For another plate of food.

One more cup of coffee for the road,
One more cup of coffee 'fore I go
To the valley below.

Your sister sees the future
Like your mama and yourself.
You've never learned to read or write
There's no books upon your shelf.
And your pleasure knows no limits
Your voice is like a meadowlark
But your heart is like an ocean
Mysterious and dark.

One more cup of coffee for the road,
One more cup of coffee 'fore I go
To the valley below.



Copyright © 1975 Ram's Horn Music
 

(Sergi, 18 Haziran'a dek görülebilir. Valikonağı Cad. Akkavak Sok. 17/2 Nişantaşı. Tel: 0212 241 29 72)
Cumhuriyet - Kaya Özsezgin

Arşiv

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz