Nuri İyem
Geçen hafta kaybettiğimiz değerli ressam Nuri İyem,
Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Öğretim Görevlisi Tülay
Çellek'in kaleminden şöyle anlatılıyor;
"Yıllar önce bir sergide çektiğim Nuri İyem’ in
fotoğraflarını, yine yıllar önce evimde oluşturduğum derme çatma karanlık odada,
zor koşullarda tap etmiştim. İki fotoğraf zaman içinde sararıp solarak, ama
silinmeden benimle her yere geldi. Ne yazık ki tarih yazmamışım. Fakat
İstanbul’a ilk geldiğim yıllara ait olduğu kesin. O yıllardan aklımda kalan
sergilerden biri de Mümtaz Yener’indir…
Hep yakınlık duydum Nuri İyem’e, sürekli portre
çalışan biri olarak. Kendisi Anadolu kadının yüzünü betimlerken, portrelerinin
tamamlayıcıları olarak fona koyduğu köy, kasaba görüntüleriyle unutulmazlar
arasında yerini aldı. Bizlere çocukluğunda dolaştığı Anadolu topraklarında
yaşanmışlığı portreden hareketle bir kişilik sunarak, hafızamızda her dem taze
kalmasını bildi. Portre sever ve çalışır biri olarak yüzlere yerleştirirdim, bir
çok başka portre ile mekanları. Bundandır yakınlığım Nuri İyem’e.
Toplumcu – gerçekçi bağlamda bizi, bizden birilerini
anlatımı, kalıcı olmasına, hafızalarımızda iz bırakmasına neden olmuştur...
Hüznü sessizce yüzlerine taşıyan kadınlarımızı tuvallere aktaran, böylece o
sessizliği sanat yoluyla çığlığa, sese, renge dönüştüren İyem hep yaşayacak,
sonsuza dek.
Manzara ve insan; bu denli başarılı,
yabancılaşmadan, insanı mekanından koparmadan özleştirilmiş, kaynaştırılmış,
birbirini tamamlar hale getirilmiş ve bizlere sunulmuş… Bunu ruhunda yaşamış
olmalı. Ve bunlar açtığı sergilerle taçlandı.
Dünden gelen, yarına devam eden, gerçek olduğu
kadar, sanal dünyada da yerini alan, kitaplara giren, CD olan Nuri İyem’ in
portreleri soluk almaya devam ediyor - edecektir yapanı-yaratanı toprağa çiçek
olmaya gitse bile.
“Galeriler”, sahibini unutmayacaklar, bir yaşamın
adandığı portreler sayesinde. “Arşiv” sözcüğü de onu unutmayacak, kendisini
önemsediği için. Bir başka unutmayacak olan da; bunca resmin sergilendiği “geniş
mekanlar”…
Türkiye için bir yenilik; Nuri İyem sertifikaları…
Tablolarına sahip kişilere verdiği bir belge.
Biçimi dolduran içerik, içeriği yönlendiren biçimde
ilişkilendirmeler doğru olduğunda sizi resmin içine alıyor, dolaştırıyor,
düşündürüyor, çıkarsamalarda bulunduruyor.
Tuval portreleşmek için hazır bekliyor, bir el atmak
gerek o derinliği verebilmek için. Dokunarak, doku oluşturmak ve o dokunun
niteliğinde bir boyut gerçekleştirmek, özgün bir dile sahip olmak… Tuvaldeki
kadınları gördüğünüzde adına hemen Nuri İyem deyivermek, Ayşe, Fatma değil de…
1946'da Güzel Sanatlar Akademisi dışında sanat
eğitimi veren ilk özel resim atölyesini kurması bir devrim niteliğindedir. Bu
devrim eğitimciliğinin yanında, yaşamı süresince 6 bine yakın resimle
taçlandırılmıştır. Hafızamıza portreleriyle işlenmiş başlı başına bir dünya
olmuştur, yaşamın her alanına girerek. Resim yapmak kadar eğitimini de sağlıklı
bir şekilde vererek, herkesin sanatın zengin dünyasından yararlanmasına olanak
tanıması da övgüye değerdir.
'Aydın portreleri' yapmasına karşın aklımda kalan
Anadolu kadınlarının karakteristik Nuri İyem özelliği olan portreler…
Kendilerine özgü renk kişiliği ve doku zenginliği yapıtlarını anlatma için
anahtar sözcüklerdir: “Renk ve doku” Kendi deyimiyle bir anahtar sözcük de “göz”
oldu yapıtlarında.
Kendini böyle anlatan bir Nuri İyem geldi geçmedi,
kaldı hayatımızda.
Ortaokulda başlayan bu uzun yolculuk içine çok şeyi
sığdırdı. Her şeyden önemlisi karşı duruşu koydu yolun başına. Toplumcu-gerçekçi
sanat anlayışını paylaşan arkadaşlarıyla “Yeniler Grubu”nu kurarak
birliktelikler yaşadı yol boyunca başkalarını da katarak; izleyici, öğrenci,
okuyucu vb…Ve ödülleri… Ve soyut dönemi…
Bize bakan başlardaki kara gözlerden akan ışık…
Yaşamış, ölmüş anne gibi sevilmiş bir can, bir yakın sima resimlerde hayat
buluyor. Bir yaşanmışlık, bir gözlem, bir duygulanım doku olarak çıkıyor
karşımıza, dokunmak gereksinmesi duyuracak biçimde.
Kendi kültürümüz, yaşam biçimimiz ve evrensellik;
Nuri İyem resminin ruhudur..."
Arkitera
|