Yarışma Projeleri

İzmir Büyükşehir Belediyesi Opera Binası Mimari Proje Yarışması

Tarih: Ağustos 2010
Beşinci Mansiyon


Proje Müellifi:

Ekip
Ömer Selçuk Baz, Mimar (ekip temsilcisi)

Didem Durakbaşa, Y. Mimar

Yardımcı Ekip
Ege Battal, Mimar
M. Cihan Poçan, Öğrenci

Teknik Ekip - Danışman
Feridun Gültekin, İnş. Müh.
Kemal Ulaş Işın, Mak. Müh.
Berrin Yavuz, Elk. Müh.
Sultan Gündüz, Peyzaj Y. Mimarı

* İkinci kademede açılan ek kimlik zarfı

Ekip
Arda Yavuz, Mimar

Yardımcı Ekip
Sezi Zaman, Şehir Plancısı
Çiçek Şadiye Tezer, Mimar
Melek Kılınç, Mimar
Ayşe Sabah, Mimar

Proje Açıklama Raporu

Kent ölçeğinde:
İzmir körfezi deniz ile kurduğu ilişki ve kentsel dokusu ile kendine has karakteristiği olan bir kenttir. Deniz ile kurduğu az rastlanır ilişki, İzmir Körfez'inin geometrisinden de kaynaklanır. Bu geometri kentin farklı noktalarının karşı kıyıdan algılanmasını sağlar. Bu karşıda olma durumu İstanbul gibi İzmir için de kent yaşantısına başka bir açı kazandırır.

Karşıda diğer tarafta olma durumunun algıya etkisi, kent hayatının şekillendirmesi, kısmen etkilemesi bu kent kurgusunu eşsiz yapar.

Kentlerin dinamikleri, onları etkileyen ve yönlendiren parametreler birkaç cümle ile açıklanıp çözümlenebilecek kadar tek boyutlu değildir. Çoğu zaman aynı soru için birden çok doğru yanıt vardır. Kent dinamikleri kolay anlaşılır algılanır olmaktan uzaktır. İzmir ve hatta Karşıyaka için bu kentsel okumayı yapabilmek aynı derecede zor ve çok katmanlı bir yapıya sahiptir bir iştir.

Bu karmaşık yapı bahsi geçen körfez geometrisi ve Karşıyaka kent merkezinin kuzey ve batı yönlerindeki gelişme isteğiyle birlikte kısmen de olsa takip edilebilir lineer bir yapılaşmaya işaret etmektedir.

Bu kentsel gelişim strüktürü mimari projede de aktarıldığı üzere tasarımın tutunduğu temel noktalardan biridir. Yarışmaya açılmış bölge Karşıyaka mavi şehir sınırında ‘Kentsel Eşik' olarak tarif ettiğimiz bir bölgede yer almaktadır. Kent dokusu Karşıyaka merkezden Kuzey- Kuzeybatı yönüne doğru takip edildiğinde bu eşik olma durumu daha kolay algılanır. Merkezde bitişik nizam 4-5 katlı yapılar giderek yükselerek 20 katlı seyrelmiş ve zeminle ilişkisi kopmuş bloklara doğru dönüşüm göstermiştir.

Tasarım tam bu konuma bu eşik olma durumunu keskinleştiren bir tavırla yaklaşır. Temel geometrisini ve oluşum prensiplerini üst ölçekte bir anda çok kolay izlenemeyecek, ancak kentin içine işlemiş olan bu seyrelme çözülme prensibine dayandırır.

Temel düşünce:
Mimari prensipler birçok yapı türü için farklı şekillerde oluşturulabilir. Örneğin şeffaf yapılar, daha demokratik yapılar, doğa dostu yapılar ve anıtsal yapılar. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Tanımlamaları yaparken çoğu zaman içi çoktan boşaltılmış kavramlar dünyasında kaybolmak an meselesidir. Belki de bir yapı yaparken ilk soru ‘nasıl bir yapı?' olmalıdır. Aslında mimarların üzerinde konuştukları en karmaşık kavramlar dahi ilk bakışta bir kullanıcının, sade bir vatandaşın bir yapıya bakarken düşündüklerinden, onu kullanan birinin hissettiklerinden daha önemli değildir.

Opera ve Bale işlevi ve sahne sanatlarındaki pozisyonu itibarı ile halk arasında biraz ‘ağır sanat' olarak bakılan birazda mesafeli durulan bir sanat dalıdır. Bu noktada ‘nasıl bir yapı?' sorusunun ilk cevabı bizim için önyargıya karşı ‘samimi bir yap olmalıdır' oluyor. Samimiyeti insanlara yakın olabilmesi onu seven yada sevmeyen yada içerisinde ne olup bittiği ile belki ömrü boyunca ilgilenmeyecek birisinin dahi ilgisini çekebilecek nitelikte olabilmeli. Kullanıcıları sadece izleyiciler seyirciler, sanatçılar yöneticiler olmamalıdır. Bu bağlamda yapının yaşayabilmesi için mümkün olduğunda geniş bir kullanıcı yelpazesine hitap etmesi, çeşitli sosyal sınıfların ilgisini çekebilmesi gerekmektedir.

Opera yapısı sadece Türkiye de değil dünyada da yeni örneklerine az rastlanır bir yapı türüdür. Çok ender yapılan bu yapı türü bir çok örneğinden de anlaşılacağı üzere kenti simgeleyebilecek kadar ikon olmaya aday bir işlevdir. Bu bağlamda ‘Bir Opera binası yapma' olgusu sadece bina yapmaktan farklı olmalıdır. Yeni bir düşünceyi, yaklaşımı ve temsiliyeti beraberinde getirebilmelidir. Tasarımda bu ikon olma durumu üzerine söylenen söz, yapıyı kuran temel prensiplerin kendiliğinden akılda kalıcı olması üzerinden geliştirilmiştir.

Mimarlık ve Hayat:
Tasarım bu çerçevede bahsedilen "Kentsel eşik" olgusunu, kentlinin farklı çerçevelerde yapıyı ve çevresini kullanabilmesini sağlamayı hedefler.

Batı cephesinde yer alan yüksek katlı yapı hattı servis duvarı olarak şekillendirilerek atölye otopark ve servis girişleri bu hat üzerinden gerçekleştirilir. Tasarımın ana fikri bu servis hattı ile 2038 numaralı sokak arasında oluşacak yeşil bir kabuktan ibarettir. Servis hattı ve kabuk denize doğru yükselerek 2040 sokak cephesinde ana girişleri oluştururlar. Bu basit prensip yapının temel geometrisini oluşturduğu gibi işlevini temelde biçimlenişini de belirler.

Servis cephesi Kuzey-Batı hattı boyunca devam eder. Servis cephesinden malzeme gelişi ve otopark girişi sağlanır. Yapının Kuzey-Doğu cephesinde yer alan otoparklar sanatçı ve personel için ayrılmıştır.

Yapı yeşil kabuk olarak tarif ettiğimiz geometrisi ile denize doğru asimetrik yükselirken bir yandan da Karşıyaka kent merkezi yönünde (2038 sokak) geniş bir yeşil etek oluşturur. Yükselerek denize doğru genişleyen trapez form yapının sürekli değişen perspektifleri olmasını sağlar. Bu yükselme sonucunda Deniz cephesinde (2040 sokak) üçgen biçimli geniş şeffaf yüzeyleri olan bir giriş ağzı oluşur.

Bu kurguyla birlikte yapının 2 cephesinden yeşil kabuğa ulaşılabilirken 1 cephesi servis amaçlı deniz cephesi ise tamamen seyirci girişlerine ön cephe olarak ayrılmıştır.

Tasarım bu yaklaşımıyla yapılaştığı alanın tamamını yeşil ve rekreasyon alanı olarak kamusal alana terk eder. Bu tutum bir yapı yapmanın yanında bu yapının oturduğu alanın en azından bir bölümünün kamusal alan olarak kullanılabilmesini sağlar. Yeşil yüzey 2038 sokak cephesinden yeşil bir tepe olarak algılanır. Ancak üzerinde yer alan yırtıklar, kütleler vasıtasıyla iç hayatı ve işleyişi ile ilgili dışarıya ipuçları verir.

Amaç yeşil bir parkın altında bir opera yapısı yapmaktır. Üzerinde çeşitli işlevlerin olduğu insanların opera ile ilişkili ya da ilişkisiz yüzeyini kullandığı sıra dışı bir park... Bu iç içe geçmiş durum günümüz koşullarında pek halk ile iç içe olduğu söylenemeyecek Opera ve Bale sahne sanatlarının halk ile bütünleşebileceği alanların oluşabilmesini sağlayacaktır.

Yapı 4 ana bölümden oluşur:
1-Salon ve Fuaye bölümü
2-Personel ve Sanatçı bölümü
3-Atölyeler
4-Yeşil Kabuk

1-Salon ve Fuaye bölümü:
Seyircinin girdiği fuaye ve salonlardan oluşan seyirci bölümüdür. Bu bölüm eğik çatının altında kendine has geometrisi ile dev bir galeri hacmini tarif eder. Bu hacim bir cephesinde cam diğer cephesinde ahşap duvar ile tanımlıdır. Ana salon bu ahşap duvara takılmış bir obje olarak algılanır. Küçük salon ise ahşap duvarın içine gizlenmiş bir kutudur. Fuaye katları cam cepheye yaslanan birbiri üzerine kayan katlar şeklinde çözülmüştür. Çatı eğimine paralel giden dev bir merdiven tüm katlara tek kollu bir merdiven ile ulaşılabilmesini sağlar. Ana salon katına ve 3 balkon katına köprüler vasıtasıyla bu aslı fuaye katlarından girilir. Genel olarak bu büyük hacimde dekorasyon yapmak yerine geometrinin okunabilmesini sağlayacak basit malzeme skalasıyla yalın bir mekan kurgusu elde edilmiştir.

2-Personel ve Sanatçı bölümü:
Personel ve sanatçıların kullandığı, 3 ana avludan ve onları bağlayan düşey sirkülasyon birimlerinden oluşur. Bu bölüm kendi içerisinde +10 kotuna kadar 2 parçaya bölünmüştür. İlk bölüm kabuk tarafından personel ve sanatçıların bir avlu açıklığından içeri girdiği bölümdür. Bu bölge lineer bir iç sokak ile şekillenir. Bu iç sokak personel ve sanatçıların ortak olarak kullandığı bir sirkülasyon hattıdır projede sanatçı sokağı olarak anılmıştır. Sanatçı sokağı +10 kotunda geniş bir sanatçı holüne bağlanmaktadır. Bu hol aynı zamanda yapıdaki tüm personelin ve sanatçıların buluşabileceği kapalı bir meydan olarak tasarlanmıştır.

Restorana +10 kotunda 3 noktadan erişilebilir. Personel ve sanatçılar iç sokağı kullanarak sanatçı holünden ulaşırlar. Ayrıca seyircilerin fuayeden ve yeşil kabuk üzerinden restorana erişimleri de mümkündür.

3-Atölyeler:
Proje kapsamında atölyeler bölümü alışılmışın aksine zemin katta çözülmüştür. Bu durum malzeme girişi çıkışını kolaylaştırmıştır. Ayrıca bu ilişki atölyelerden yan sahneye dekor hareketini aynı kottan olabilmesini mümkün kılmaktadır.

Atölye gurupları kendi içlerinde 3 e ayrılmıştır ağır atölyeler (ahşap atölyesi, metal atölyesi vs.) Kulis ile direkt ilişkili atölyeler ( terzihaneler, kostüm atölyesi vs) ve diğer atölyeler.

4-Yeşil Kabuk:
Yeşil kabuk tüm işlevlerin üzerinde yapıyı saran bir zarf gibi davranır. Yeşil kabuk hem kentlilerin izlediği, kullandığı sanatçılarla interaktif iletişim kurulabildiği bir yüzeydir.

Üzerinde seyir tarasları yürüyüş yolları kafe restoran gibi çeşitli işlevler yer alır.

Şehirlerimizin kentsel dokusu içinde yeşil alan ve parklar maalesef gitgide azalmaktadır. Sağlıklı bir kent hayatının ayrılmaz bir parçası olması gereken bu tarz alanlar projede kültürel anıtsal yapı fikri ile bir sentez oluşturmakta ve böylece toplumun her kesiminden kentlileri bir araya getirmekte, ortak bir kent ile özdeşleşme zemini hazırlamaktadır.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Opera Binası Mimari Proje Yarışması
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
İzmir Büyükşehir Belediyesi Opera Binası Mimari Proje Yarışması
Yarışma Projeleri Arşivi
Dönem içinde yayınlanan projelerin listesi aşağıdadır. Ayrıntılarına ulaşmak istediğiniz proje başlığını listeden seçiniz.