reklam

Sorular & Cevaplar
Diyalog 2003 > Güngör Kaftancı

Tarih: 06 Mayıs 2003
Yer: Arkitera Forum

rennie

Güngör Bey Merhaba,

İzmir'de bir mimar olarak çalışmanın artıları eksileri sizce neler? Türkiye mimarlık kültürünün büyük bir hacmi hep Ankara-İstanbul ekseninde gelişiyor gibi. İzmir'in sizce Türkiye'deki mimarlık kültüründeki rolü nedir?

İkinci bir sorum ise Mimarlar Odası ile ilgili. Hep İzmir Mimarlar Odası'nın diğer mimarlar odalarından daha aktif olduğu izlenimi edinilir. Siz bu görüşe katılıyor musunuz?

İzmir Mimarlar Odası'ndan neler beklersiniz mimarlık kültürünün gelişmesi için?

Güngör Kaftancı

Sorunuzun birinci bölümü, aslında yanıtını da içeriyor. Yani Türkiye’de mimarlık kültürü Ankara – İstanbul ekseninde gelişmektedir. Geçtiğimiz aylarda Mimar Sinan Üniversitesinde yaptığım konuşmamın başında kendimi tanıtırken ‘ ben bir taşra mimarıyım’ diye söze başlamıştım. Bu sözcük küçümsemeyi değil, belki tam tersi mimarlık eyleminin bir başka yönünü vurgulayarak öğünmek için söylenmişti. Bizler (taşra mimarları) daha küçük , (çoğu zaman konut) yapılarıyla uğraşırken bazı avantajlarımız oluyor, yatırımcılarla daha sık, içten, sıcak ilişkilere giriyoruz. Yapı sürecinin bütün aşamalarında olaya egemenliğimiz, ayrıntılara inişimiz diğer uzmanlarla ilişkilerimizdeki liderliğimiz, ekonomik boyuta olan katkımız v.b birçok konuda amacımıza daha rahat ulaşabiliyoruz. Ayrıca Cumhuriyet öncesi İzmir’in kolonyel yapısı uzun süre mimar yatırımcı ilişkisini, batılı düzeyde yürütmemize olanak sağlamıştı. Buna benzer nedenlerle İzmir , mimarlık kültüründe diğer kentlerimize oranla daha olumlu bir yere sahipti. Ne yazık ki hızlı kentleşme İzmir’in buna benzer ayrıcalıklarını ortadan kaldırmakta.

Mimarlar Odası İzmir Şubesinin diğer odalardan daha aktif olduğu görüşüne katılıyorum. (Bir çok defa şube başkanlığı yaptığım için Teşekkür ederim) Mimarlık ve kentleşme konularındaki olumsuzluklar karşısında, özellikle belediyelerle ilişkilerinde, ülkenin sosyal koşullarını da dikkate alarak ilişkilerini koparmadan germeye, medya yoluyla kamu oyunu bıkmadan aydınlatmaya çalışmaya, en az eski yapılar ve koruma sorunlarının yanı sıra yeni ve başarılı mimarlık ürünlerini tanıtmaya özen göstermelidir diye düşünüyorum.

rennie

Güngör Bey tekrar merhaba,

Sormayı unuttuğum bence önemli bir soru daha var. Türkiye'deki mimarlık eğitiminin bugünkü durumunu değerlendirebilir misiniz?

Teşekkürler

Güngör Kaftancı

İkinci sorunuzun yanıtı sanıyorum çok uzuın ve kapsamlı bir araştırma konusu olabilir. kısaca ve kabaca sıralamam gerekirse:
- Dört yıllık eğitimle yasal olarak her yapının sorumluluğunu yüklenebilen mimarlık diploması verilmesi,
- Ülke nüfusu ile orantılı olmayacak sayıda mimarlık eğitimi veren okulların açılması,
- gene bu nedenle yeterli sayıda hoca bulunmayışı,
- hocaların uygulamadan kopuk oluşları,
- Mimarlığın sosyal bilgilere en çok gereksinimi olması nedeniyle orta eğitimide nitelik noksanlığı,
- Ülkemizde mimarlığın devamlı işbirliği içinde olması gereken meslek ve disiplinlerle ilişkilerinin düzensizliği

gibi daha birçok neden akla geliyor


Zeynep

Mimarlığı sevmek

Güngör Bey,

kitabınızı okuma fırsatım olmamıştı, ama Arkitera'da yeralan yazılarınızı büyük bir keyifle okudum. Mimar adaylarının ve Türkiye'de mimarlık yapmanın çok zor olduğunu düşünen genç kuşak mimarların da sizin yazılarınızdan ders çıkaracağını düşünüyorum.

Mimarlık yapmaktan mutlu olan bir mimara belkide en çok sormak istediğim şey, mimarlığı yaptığınız dönem, dolayısıyla bu dönem içinde bulunduğunuz ortammıydı sizi mutlu eden, yoksa mimarlığın kendisi mi?

Mimarlık ortamını şimdi nasıl buluyorsunuz? Şuanda mimarlık hayatına yeni başlayan bir mimar olsaydınız, aynı hazzı alırmıydınız?

Güngör Kaftancı

Beni mutlu eden mimarlığın kendisidir.

Mimarlığa bugünkü olumsuz ortamda başlasaydım nasıl olurdu? Gerçekten bilemiyorum. Genç meslekdaşlarımı bizden daha çok sorunların beklediği kuşkusuz. Bu sorunları yenmeyi başarıp, tasarımlarının gerçekleştiğini izleyen, gören yaşayan her mimarın büyük ‘haz’ duyacağına eminim.


mer

Merhabalar,
Güngör Bey, kitabınızı incelediğimde eserlerinizi daha yakından tanıma fırsatı buldum ve yazılarınızdaki pozitif yaklaşımınız çok dikkat çekici.

Sorum, İzmir'de yaşayan ve burada çalışmalar yapmış biri olarak İzmir'de sizce neler değişti?

Teşekkürler

Güngör Kaftancı

Rennie’e verdiğim yanıtta söylediğim gibi İzmir , diğer büyük kentlerimiz gibi kalabalıklaştı ama kentleşemedi. Kentte yaşayanların büyük bölümünün mimarlık olgusu ile ilişkileri, bilgileri duyarlıkları azaldı ve asıl önemlisi beğeni düzeyleri yozlaştı. Bunun tersi olan kesimlerle yapı gerçekleştirme şansını yakalayabilen mimarlar için şimdi bile, mimarlık, olağanüstü hoş ve keyifli bir uğraşı alanı.


pulp

Merhaba,
Meslek hayatınızda gerçekleştirdiğiniz kamu binalarının tasarımı sırasında tip proje olmalarının tasarım açısından ne gibi dezavantajları olduğunu düşünüyorsunuz?
Teşekkür ederim.

Güngör Kaftancı

Ben hiç tip tasarım gerçekleştirmedim. Tip tasarımın (pek az istisna dışında) yararlı olacağını düşünmüyorum.


idil

Merhaba,

ben Avrupa ve meydan kavramıyla ilgili makalenizi okudum.Türkiye'deki meydan anlayışı hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?Kent meydanları ile ilgili hazırlanan yarışma projelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Güngör Kaftancı

Türkiyedeki meydanlar benim makalemin konusu dışında, fakat hep düşündüğüm bir konudur. YAPI dergisini son (Mayıs) sayısında sayın prof. Doğan Kuban’ın ‘Biz Neden Meydan Yapamıyoruz’ balıklı makalesi en yetkin şekilde konuyu aydınlatıyor.


cube

Merhaba Güngör Bey

Türkiye'deki yapı endüstrisi konusunda ne düşünüyorsunuz? Sizce malzeme üreticileri mimarların ihtiyaçlarını yeterince karşılıyorlar mı? Mimarlar ve malzeme üreticileri arasında diyalog yeterli mi?

İkinci sorum İzmir Belediyesi'nin çalışmaları ile ilgili. Belediyenin faaliyetlerini değerlendirebilir misiniz?

Güngör Kaftancı

Türkiyede malzeme üreticisi ile mimarın ve kullanıcının iletişimini en iyi şekilde Yapı Endüstri Merkezi sağlıyor. Genel olarak yapı üreticilerinin mimarların gereksinimini karşılayacak düzeye eriştiğini düşünüyorum. Ancak yeni malzemelerin kullanımında yetişkin işci sorunu, ya da işcilerin eğitilmesi yeterli olmuyor. Özellikle büyük kentler dışında.
İzmir Büyükşehir belediyesi bana göre bu güne kadarki en iyi ve olumlu yönetimi oluşturdu. Özellikle kentin yanısıra kentliye dönük çalışmalarını (yayınlar,Sergiler,v.b) herkes teşekkürle karşılıyor.
Bir eleştri gerekirse, halka kentlilik bilinci aşılama çabasındaki, koruma, tarih eski kent kimliğinin yanısıra, bu günki mimarlık olaylarını , örneğin başarılı yeni yapıların tanıtılmasını da çalışmalarına eklemelidir. ( Bu anlamda YAPI dergisinin son sayısına yayınlanan 'mimarlık ve koruma' başlıklı yazımı okumanızı sağlık veririm)


mona

Betonarmeye Saygı

Betonarmeye Saygı başlıklı yazınızı okudum. Görüşlerinizi çok değerli buluyorum.

Betonarmenin mimaride daha iyi kullanılması için, mimarlara, işverenlere, üniversitelere ve beton üreten mimarlara hangi görevler düşüyor.

Mimarlık fakültelerinde verilen betonarme eğitimini nasıl değerlendiriyorsunuz?


Teşekkürler

Güngör Kaftancı

Yazım için övgünüze çok teşekkür edrim. Her olumsuz kent olgusu karşısında 'beton yığını ' çığlıkları atılırken bu övgü ayrı bir önem taşıyor.
Betonarmenin daha iyi kullanılması için kuşkusuz teknik eğitimin önemi büyüktür. Ancak son deprem olayı da göstermiştir ki yasal boşlukların giderilmesi, müeyyidelerin artırılması ve tam uygulanması da olağanüstü önemlidir. Ayrıca usta, kalfa teknisyen gibi ara branşlarda eğitim gereklidir.
Mimarlık eğitiminde strüktür sistemleri tasarımının, mimari dil kadar önemli olduğunu kabul eden bir anlayışın kabulü gerekir.


amphiner

mimarlığımız ve toplumla örtüşmesi

Merhaba
Sayın Kaftancı
Tecrübeleriniz ve eğitiminiz doğrultusunda
Ülkemizde bize özgü , uluslararası standartlarda ürünler verilememesi yada bunların çok nadir olmasının nedenler nedir acaba
Biz toplum olarak kaliteden mi anlamıyoruz , yoksa bunu talep mi etmiyoruz , yada önümüzdeki engeller hep dış faktörler mi . Hiç mimarların bunda kabahati yok mu?
Biz mimar olarak kendimizi tanıyor ve ihtiyaçlarımıza özgü çözümler geliştirebiliyormuyuz ..?
Sizce Neden ?

Saygılarımla...

Güngör Kaftancı

Söylediğiniz gibi ülkemizde de uluslararası ölçütlere göre çok değerli mimarlık ürünleri üretilmektedir.(Mimarlar Odasının iki yılda bir düzenlediği sergilerde bunlar izlenebilir.) Bunların mimarlar dışında yeterince bilinmemesinin nedenleri, kentlerimizin olağanüstü sağlıksızlığı, kamu oyunun mimarlığa karşı duyarsız ve bilgisiz oluşu, medyanın da bu konuda hiç bir çabasının bulunmayışı olarak sıralanabilir. Kuşkusuz gene de uluslararası kıyaslamada çok gerilerde kalışımız, azgelişmişliğimizdendir.


azize

TASARIM ILKELERINIZI DAH IYI OGRENEBILMEK ICIN LISTEDEDKI YAZILARIN ICERIGINI NASIL OGRENEBILIRIM

TESEKKURLER

Güngör Kaftancı

Sizi çok yakından tanıyor gibiyim,
Tasarım ilkelerimle ilgili yazılarımın bir bölümünü Arkitera da da tanıtılan kitabımı okumanızı rica ederim. Ayrıca ve özet olarak yıllar önce Oscar Nıameyer'in, mimarlığı sosyal koşullar ile teknik olanakların bileşkesi olarak yaptığı tanım bugün hala tasarım ilkelerimin ana çizgisini oluşturmaktadır.


Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz