reklam

Sorular & Cevaplar
Diyalog 2003 > Kerem Erginoğlu & Hasan Çalışlar

Tarih: 21 Ocak 2003
Yer: Arkitera Forum

Mourner

1. No'lu diploma...ve Uğur Koleji Binaları

Merhaba Kerem Enginoğlu,

Ben son zamanlarda hep 1. No'lu diplomanın bir mimara getirdiği, kattığı şeyleri merak ettim. Doruk Pamir örneğinde de olduğu gibi...
Peki siz bunu hiç sorguladınız mı?..Yoksa "bir-mimar" yerine "sıfır-mimar" olarak mı mesleğe başladınız.

Hasan Çalışlar,
size de bir sorum olacak, Uğur Koleji binasında mimari dili farklı gibi gorunen(kabuk olarak) iki farklı yapı duruyor, "ikinci etap uygulamasında proje dışına çıkılmıştır" diyerek bunu mu kastediyorsunuz yoksa brütal davranışınızı vurgulamaya mı çalışıyorsunuz?

Teşekkürler..

Gökhan Öndem

Erginoğlu & Çalışlar

Gökhan Bey,
Sorunuzdan anladığım kadarıyla Mimarlık fakültesini birinci bitirmiş olmamı ve bu derecenin özgeçmişimde yer almasını sorguluyorsunuz.
Meslek yaşamımda mimarlık eğitimi veren bir kurumu iyi bir derece ile bitirmenin getirdiği bir kazanım olduğunu düşünüyorum. (özellikle meslek hayatına yeni başladığınız günlerde...) Bu derecenin getirdiği referans çevrem üzerinde “kalıplaşmış” bir etki yaratmıştır.
Kanımca bu tür derecelendirmeler her ne kadar kişi üzerinde bir destek sağlasa da, esas olan kişinin kendisi ile barışık olup “hayata karşı kabiliyetli” olmasıdır. (Tırnak içindeki kelimeler Şevki Pekin’in Arredamento dergisindeki çok hoşuma giden söyleşisinden alınmıştır, okumayanların okumasını tavsiye ederim.)
Bu vesile ile söylemeliyim ki, lisede ve daha sonra üniversite hayatlarını da çok iyi derecelerle bitirmiş eğitim hayatları çok başarılı olan bir çok arkadaşıma daha sonraları rastladığım da, hayal kırıklığına uğradığım çok olmuştur.
Yine bildiğim kadarıyla Doruk Bey’in “No. 1”liği ODTÜ Mimarlık fakültesinin ilk mezunu olmasından kaynaklanmıştır.
“Sıfırlama” konusuna gelince, insan doğduğu andan itibaren donatılmış hayata başlar. DNA’sı anası babası, doğduğu ülke, maddi durumu, yaşadığı çevre...bunlar özgür seçimimiz olmayan parametreler. Bu yüzden insan hiç bir zaman yaşamış olduklarını yok sayamaz. Bu bir süreçtir. Bir yerde durup “tabula rasa” yapmak insan hayatı için mümkün değildir. Geçmişten ders alıp ileriye bakmak mühimdir.

Kerem Erginoğlu



Uğur Koleji binası ilkokul ve lise olamak üzere iki ana kütle ve bunları birbirine bağlayan silindir formlu yönetim bloğundan oluşur.Bunlardan ilkokul olan ve batıtarafında E5 e cephe veren kısmı birinci aşamada inşa edilmiştir. Binanın konsol hakları bu cepheye konulan bir mütemadi bir merdivenle değerlendirilmiş ve merdiven ve kat holleri bir güneş-gürültü filtresi olarak düşünülmüştür.Uğur Koleji. bizim için bir ilk yapı olma özelliğini taşır. Yapılırken ben 24, Kerem 27 yaşındaydı. İnşaat aşamasında tahmin edebileceğiniz gibi bazı noktalara hakim olma sorunları yaşadık. Ayrıca tasarıma başladığımız günden 8 ay sonar okulun açıldığını düşünürseniz inşaat ve proje koordinasyonunun ne derece bir hızla gerçekleşmiş olacağını farkedersiniz. Bizim bu hıza yönelik sıva kullanmama önerimiz ile o yıllarda yeni gördüğümüz Yapı blok malzemesini önerdiğimiz bu projede işveren pres tuğla konusunda ısrar etmişti. Onun dediği oldu. Ancak sorunuzda bahsettiğiniz “projenin dışına çıkılmıştır” ibaresi ağırlıklı olarak ikinci kısmı kapsar. Lise kütlesinin içinde yapmayı planladığımız iç boşluk ve buradan çıkan merdivenler ne yazık ki arzu ettiğimiz gibi olmamıştır. Yoksa bahsettiğiniz gibi bir tavır takınma söz konusu değildir.

Hasan Çalışlar


felix

Thumbs up questions from a mexican architect

Hi from a Mexican friend!

I am quite impressed by the amount of nice work displayed in your web site, but also by the variety of the language used in terms of concepts and materials. Could you say that you are more concerned in experimenting with diversity instead of consistent and recognised corporate image?

There had been intensive debate in Europe concernig the entrance of Turkey as a member of the European Union, how many perspectives do you think it could open this possible scenario in relation to architecture and urbanism for Turkey and for your office in particular? What is the role of Turkey today in the West Asia context ( Syria, Irak, Jordan, Iran)? Do you foresee a potential for more cultural and architectural exchange in this region perhaps more important than with Europe itself?

Regards

M.Arch. Felix Madrazo

Erginoğlu & Çalışlar

Arkitera yı bulup girdiğinizi de varsayarak Türkiye hakkında geniş bir bilgiye sahip olduğunuzu düşünerek yanıtlayalım.
Deneme ve öğrenme konusundaki yorumunuz doğru. Ancak sebeplerini açmakta yarar var. Ülkemizde mimarlık mesleğini yapmanın avantajlı ve dezavantajlı noktaları var.Büyüme trendinde olan ve nüfusu artan genç nüfusa sahip bir ülkede insanlar bizim gibi genç insanlara büyük projeleri emanet edebiliyorlar. Batıya gore bu bir avantaj. Ancak kentsel altyapısı oluşmamış, tasarım bilinci ve kültürü tam yerleşmemiş ve hukuki boşluklarla dolu bir meslek ortamında çalışma şartlarını bir batılının anlaması zor. Ora Amerika şartları belki bu anlamda bize yakın olabilir.Ülkenin yapı endüstrisi ise hem teknoloji hemde teknik servis olarak tatmin edici olmaktan uzak.Bu ortamda gerçekleştirdiğimiz çalışmalar işverenin doğruları hedefleri , kar arayışları ile tutarlı olmayı ve çözüm getirmeyi amaçlıyor. Her iş kendi parametreleri ile farklı tutumları daha avantajlı kılabiliyor.BU sebeple bir mimari dili benimseyip, onun üzerinde durararak ilerlemek yerine her işin kendi içinde tutarlı bir yapısı olmasını hedefledik. Her işverenin önümüze koyduğu verilerle” bu iş nasıl herkes için en avantajlı biçimde kotarılır” sorusunu “mimari nefasetle nasıl kotarılır” kaygısıyla birleştirerek yanıtlamaya gayret ettik.

İkinci soruyu siyasi bir tabana oturtmadan yanıtlamak zor. Biz Türkiye’nin kısa zamanda Avrupalı olamayacağını düşünüyoruz. Oratdoğulu olm gerçeğini de kabul edemiyor. Tanzimattan bu yana yaşanılan bu kimlik sorununun da ne mevcut ne de gelecek siyasi iktidarların öncülüğünde çözülebileceğini düşünmüyoruz. Türkiye hep arada bir yerde kalacaktır. Ancak “Avrupalı gibi “ davranmayı ve görünmeyi bilen Türkler gerektiğinde Ortadoğulu ve ortasyalı da olabilmeyi becerebildiklerinden bu ülkelereiş alma ve yapmayı sürdüreceklerdir. Tasarım hizmetlerinin bu ülkelerde ki pazarına gelince kendi Ürdün ve Azerbaijan tecrübelerimizden yola çıkarak durumun çok iç karartıcı olmadığını söyleyebilirim. Doğrudan işverenle ilşki kurmanın zor olduğu ve parametrelerin çok sabit oladığı verilerle çalışmak zorluğuna rağmen teknik eleman olarak algılandığınızdan mimari yorumlardan uzak durabiliyorsunuz. Ancak yine de iş yapma ediminin kurumsallaşmış Avrupa lı için bizlere gore daha anlaşılması zor olduğu söylenebilir. Ayrıca Türk mimar ve mühendisleri halen Batılı firmalara gore daha ucuz ve esnek çalışabildiklerinden tercih edilebilirlikleri hep olacaktır.

We shall answer your question supposing you know quite enough about Turkey –as you are aware of a Turkish architectural w-site.
Your comment on experiment instead of corporate image is right, but we have to argue on the reasons for that: In Turkey, architectural practice has its own advantages and disadvantages. The developing country holds a young population and the clients employ young professionals unhesitatingly. This is an advantage when compared to the West. On the other hand, it is quite difficult for a European –or American to have an idea on the conditions of architectural practice in Turkey – lack of urban infrastructure, design culture and full of legal indeterminacies (Mid- American standards may be close to ours). Besides, construction industry is not very satisfactory, both in terms of technology and service. Within this context, our work tries to achieve a consensus between architectural taste and client’s goal and profit. Each work has its own parameters which result in different solutions or attitudes. We take advantage of that and instead of insisting on a corporate image, we insist on the integrity of work within itself. With each client input we match two questions: How can we cope with the work in everyone’s favor and how can a tasty architecture go with that?

The 2nd question should be discussed in the political context. We believe, it’s going to take a long time for Turkey to become European. Neither does Turkey approve to be Mid-Eastern. Besides, the problem of identity, which dates 1870’s –the Ottoman modernization, seems to remain unsolved with current or future governmental policies. Turkey is and always will be an in-between. But the ones who take advantage of that –think both as a European and as an Asian- will survive within the international market. We are not pessimistic through our own experience in Jordan and Azerbaijan. In these countries it is difficult to get in contact with the client and the parameters change rapidly, but they respect the architect as a professional and do not interfere in the architectural project. Still, architectural practice is not as corporate as a European should consider, but since Turkish architects supply more affordable and flexible service, they keep their chance to compete with the western architects.


cube

Projelerinize hızla baktığım zaman yoğun bir çağdaş Hollanda Mimarlığı etkisi hissediyorum. İşlerini takip ve takdir ettiğiniz mimarları öğrenmek isterim.

Bir de kısa bir sorum daha var. 4U Ofis binası ve Ağaçkakan Gn. Müdürlük Binası yan yana. Bunlar ayrı müşterilere yaptığınız binalar mı?

Bir de 4U binasının önündeki yangın merdiveni sizi rahatsız etmiyor mu?

Erginoğlu & Çalışlar

Ağaçkakan ve 4 u binaları yanyana iki parseldedirler. Ağaçkakan 1995 yılında başladığımız ve işverenin istek, ihtiyaç ve beğenileri yönünde tasarlanmıştır. 4U binası ise yatırımcının kiralamak üzere yaptırttığı kullanıcısının belli olmadığı bir yapı. Sözünü ettiğiniz yangın merdiveni projenin başında bina kitlesi içinde yer alıyordu. Daha sonra işverenin imar kurallarını zorlamasıyla binada büyümeler oldu ve yangın merdivenini arkaya aldık. Gördüğünüz bir şantiye fotografı. Bina henüz inşaa halinde. Yangın merdiveni henüz kaplanmadı . Bitince bizi rahatsız etmeyecek.

Sorunuza çağdaş Hollanda demektense çağdaş Dünya mimarlığı demeyi daha doğru buluyoruz. Yüzyılın başından bu yana Hollanda’nın modern mimarideki öncü duruşu yadsınamaz. Her m2 toprağın denizden kazanıldığı bir ülkede tasarlama ve inşa etme faaliyetinin milli bir eylem haline geldiğini gözönüne alırsak bu daha kolay anlaşılabilir. Ancak şunu belirtelim ki son dönem genç İspanyol ve Alman mimarları ve mimarisini de çok yakından takip etmeye çalışıyoruz. Bu anlamda yapıtlarını oluşturdukları kuvvetli felsefe dille ifade eden büyük ustalardansa, farklı ölçeklerde çalışan ve “daha gerçek” sorunlarla uğraşarak yapılarını ortaya koyan bu tanınmamış kahramanlarla daha çok ilgileniyoruz.
Sizi tatmin etmek için ise Herzog &De Meuron, Rafael Moneo ,Campo Baeza, Joseph Llinas, Neutelings&Riedijk gibi farklı jenerasyon ve milliyetten bir mimar listesi yazalım.


scarleth 

yaz stajı

merhaba...
yaz döneminde stajyer öğrenci alıp almadığınızı öğrenmek istiyorum...eğer böyle bir şey mümkünse staj için gerekli şartları öğrenmek için size ulaşabileceğim bir telefon ya da e mail adresini bana ulaştırabilmeniz mümkün mü?ilginize şimdiden teşekkür ediyorum..
sevgiler

Erginoğlu & Çalışlar

Her yıl yer durumumuza göre 2-4 kişi arasında stajyer alıyoruz. Bize ulaşmak için web sitemizden iletişim kutusunu tıklamanız yeterli. Stajyerlerde aradığımız mesleğe karşı ilgilerinin ne derece açık olduğu. Bunu da okulda yaptıkları çalışmalarla değerlendiriyoruz.


blur

Merhaba,

Mimarlar Odası başkanı ve başkan yardımcısı olsanız ilk icraatınız ne olurdu?

Erginoğlu & Çalışlar

Oda başkanlığı yapsaydım sanırım ilk icraatim meslek eğitimi sonrası eğitime ağırlık ve öncelik vermek olurdu. Türkiye’deki mimarların yapı , inşaat, malzeme , tasarım yada diğer dallarda çalışanların çok büyük sayısı diplomalarını aldıkları günden sonra ne bir seminere tabii oluyorlar ne de bir sınava. Belediye ve Kamu kesiminde çalışan memur mimarların ellerindeki yetki ve yaptırımların neler olduğunu düşünürsek bu mesleki görgü azlığının hepimizin yakındığı genel mimari seviye düşüklüğü ile ne derece bağlantılı olduğunu görebiliriz. Ayrıca Türkiye de ki en önemli mimarlık sorununun kentsel tasarım ve micro milieu olduğunu düşünüyorum. Doğru planlanmamış, kontrol edilememiş, ve belediyelerin şehircilik ilkelerindense oy-rant ilişkisi ile karar verdikleri, kimin tasarladığı belli olmayan imar planları ve gelişim planları ile iyi mimarlık yapmak da tatmin edici bir görsel çevreye ulaşmak da zor. Mimarlar odasının yerel yönetimlerin planlama kararlarına muhakkak müdahil olması gerekliliğini düşünüyorum.

Hasan Çalışlar



Odayı devrederdim.

Şaka bir yana, başkan olmakta çok zor bir durum. Çok sayıda üyesi olan bir kurum.Bu üyeler seçilerek bu kuruma katılmıyorlar. Diplomalarını aldıktan sonra bir şekilde bu kuruma dahil oluyorlar.

Galiba ilk once odanın üyelerini tanımaya çalışır, onların profilini ortaya koyar ona gore içlerinde mesleğin ilerlemesi adına neler yapılabileceğine dair çalışmalar yaptırırdım. Üyelerin kaçta kaçı aktif mimarlık yapıyor ya da yan kollarında çalışıyor? Bu kurumun üyeleri hangi kriterlerle mesleklerini sürdürüyorlar? Hangi kaliteleri ön planda tutuyor? Ülkedeki toplam mimarlık kalitesine bakıldığında çok elit bir topluluk olmadığımız açık.


Şu anda oda ile ilgili olan ilişkimi düşünüyorum: Bazen bizi çok sıkıştırdıkalarında odanın garip formüllerine bakarak “asgari ücret tablosuna” bakıyorum. Birim maliyetleri öğrenmek için telefon açıyorum. Yarışma şartnamesine bakmak için kullanıyorum. Her ay bülten geliyor. Dergi bir geliyor, bir gelmiyor…İletişim çok zayıf. Dediğim gibi iyi bir tasnif yapıp küçük gruplar halinde iletişim kurmak lazım. Adam adama markaj yapmak lazım. Yoksa insanların ilgisini toplamak mümkün değil. Katılımcılığı sağlamak lazım.Atıyorum: Aidatını zamanında ödeyen üyeler, bir grubu oluşturur. Bunları bir okazyon bulup davet edersin… Teşekkür edersin. Beklentilerini rahatsılıklarını öğrenirsin. Bu üyeler üyelik görevlerini yerine getirmiş… Demekki sorumlu kişiler… Ticari anlamda başarılı olmuş mimarlar vardır, ciddi markaların başındadırlar… Onları bir araya getirbilirsin. Yapacağın etkinliğe sponsor olmalarını sağlayabilirsin. Bunları yapmaktaki amaç öncelikle düzenli bir ordu yaratmaktan geçer… Okumakta olan mimarlık öğrencileri ile iletişim kurabilirsin…
Hollanda’ da NAI var . Rotterdam da gittik inanılmaz bir kütüphane, arşiv var her şeye ulaşmak, araştırma yapmak mümkün … İstersen Dudoc’un original projelerine bakabiliyorsun. Özel eldivenler giyip…Bütün ülkede yapılmış mimarlığı takip edebileceğin bir müze var... Yapacak çok iş var yeter ki insanların katılımını sağla…

Kerem Erginoğlu


rennie

Merhabalar,

Türkiye'de mimar olmanın zorlukları ve de kolaylıkları nelerdir sizce?

Türkiye'deki yapı malzemesi firmalarının mimarlara bakışını nasıl değerlendirirsiniz?

Başka disiplinlerden insanlarla ortak proje yaptınız mı hiç? Yapmadıysanız düşünür müsünüz? Kimlerle?

Türkiye'deki mimarlık eğitiminin git gide felakete sürüklendiğine dair genel bir kanı oluşuyor gibi. Siz katılıyor musunuz buna? Büronuza gelen öğrenciler sizin ihtiyacınız olan bilgilere ve en önemlisi hevese sahip mi?

Binalarınız tamamlandıktan sonra müşterilerinizden olumlu ya da olmusuz geri dönüş aldığınız oldu mu?

Geçtiğimiz sene Wiel Arets'i sizin sayenizde Istanbul'da görebilmiştik. Bu kişisel bir yakınlık neticesinde oluşan bir organizasyon muydu yoksa bir seri etkinliğin başlangıcı mıydı?

Epey soru sordum. Umarım soruların bu kadar çok olması birbirlerinin önemini azaltmazlar sizin açınızdan. Cevaplarınız sizin hakkınızda önemli açılımlar yapacak gibi geliyor.

Teşekkürler...

Erginoğlu & Çalışlar

Türkiye de mimarlığın zorlukları ve kolaylıları için Felix e yazdığım cevap geçerli,

Yapı malzeme firmaları ve mimar ilişkilerini de genelleme yaparak yanıtlamak zor. Her firma meslek adamlarına, ya da örgütlerine karşı farklı bir pazarlama stratejisi izliyor. Ancak son beş yılda yapı sektörünün mimarlara daha iyi servis verdiğini, teknik konularda daha uzman yaklaştığını gördüm. Alüminyum firmaları, aydınlatma firmaları buna iyi bir örnek Projenin başından sizinle birlikte çalışıp çözümlerin geliştirilmesinde faydalı oluyorlar. Bunun diğer disiplinlerde de devamını diliyoruz.

Mimarlık dünyada gittikçe karmaşıklaşıyor uzmanlık gerektiren bir hale dönüyor. Takım çalışması şart. Bu anlamda nasıl ki mühendislerle çalışıyorduk artık farklı disiplinlerle de çalışmayı öğrenmek ve denemek durumundayız. Bir aralar Metro City binalarının kat holleri ve girişlerinin iç mimari tasarımları ile ilgilendik. Bina giriş mekan formu ile kullanılacak plastik sanat eseri ile bir bağlantı olsun istedik. Ve tasarımın başından itibaren heykeltraş Murat Şahinler bize refakat etti. Çok zevkli bir çalışma oldu. İkinci blok için de umarız ressam Elvan Alpay’la benzer bir çalışma yapacağız.

Özellikle iç mimari, yada sergiye yönelik bir tasarım işi ile karşılaştığımızda iş bazen mimariden ilüzyona dönüşebiliyor, tabii ki konuya ve ihtiyaca yönelik olarak. Bu durumlarda da sahne sanatları ya da sinematografi ile ilgilenen biri ile çalışmayı hep konuşup hayal etmişizdir.

Mimarlık hakkındaki bu karamsar tablo biz öğrenciyken de vardı. Artarak sürüyor. Üniversitelerin içine girdiğimizde ruhumuz kararıyor. Arkitera'nın düzenlediği forumda bu konuda ciddi tartışmalar yapıldı. Ben forumda da söylediğim gibi profesyonel ve akademik dünya kopukluğunu ciddi bir sorun olarak görüyorum. Ayrıca mimarlık gibi zevkli bir konuda öğrencilerin ilgisinin ayakta tutulamayışını akademik dünyanın bir an evvel kurtulması gereken bir zaafı olarak görüyorum. Genç arkadaşlara fazla yüklenmemek lazım.Sorun büyüklerde. Yeni jenerasyonun ilgisizliğinden doğan yakınmalar ise biz talebeyken vardı. Sanırım bir önceki jenerasyon bir sonrakini beğenmeme durumu içinde. Ben ise her jenerasyonun ilgisinin farklı şeylerle ayakta durduğunu düşünüyorum. Beraber çalıştığımız genç arkadaşlara baktığımda yada önümüze gelen portfolyolarda çok özel çalışmalara rastlıyorum. Bazı konularda eksik olabilirler ancak bazı konularda da ileriler.

Evet işverenlerimiz bize yorumlarda bulunuyorlar. Bazen teşekkür bazen şikayet, sıkça da değişen ihtiyaçlara care başvuruları. Örnek olarak kendimizden çok emin olarak tasarladığımız Uğur Kolejinin meşhur merdivenine veliler çok tepki göstermişti. Çocuklar düşerse kat kat sürüklenirler diye. Bizce yersiz bir kuruntu; ama veliler patron. Merdiven veliler alışıncaya kadar yalnız öğretmenlere ait olarak kullanıldıydı.

Wiel Arets bir dizi etkinliğin başı idi. Ancak bu tür organizasyonları gerçekleştirmmek de ayrıca bir iş. Ekim de Zangelis- Alvaro Siza- Carnavale olmak üzere üç Akdenizli Mimarı davet ettik ve organizasyonu ilkine gore daha iyi hale getirmek için uğraştık. On gün kala Siza iptal etti. Ne yapacağımızı şaşırdık . Arets de ilk once üç gün kala iptal etmiş ve aylar sonra gelebilmişti. Bunlar yorucu olabiliyor ama vakit buldukça ...


yavuztaneli

sergi dışı bırakılmak

Sayın Erginoğlu ve Çalışlar,

Bakü'deki projenizin sergi dışı bırakılması konusundaki karardan ilgili yazınızı okuyunca haberdar oldum. Sizin de değindiğiniz gibi mimari eleştiriden yoksun bırakılmanızı bir talihsizlik olarak görüyorum. Jürinin dini binalara yeni işlevler verilmesi yönündeki duyarlılığını, sizi özellikle sergiye davet ederek bu konuda bir panele önayak olması ile göstermesi daha isabetli olurdu.

Çalışmalarınızdaki çeşitliliğin bir kakofoniye dönüşmeden devam ediyor olmasını zevkle izliyorum.

Erginoğlu & Çalışlar

Evet mimari ortamımızın faşistce bulduğum yaklaşımlarından biriydi bu ve o sinirle bu yazıyı yazmıştım. Sevgili Sibel Bozer’le beraber yaptığımız bu projeyi eleştriye açmak yerine sansürlemeyi tercih etmişlerdi . Ortamın cüceliklerinden bir tanesi.


mona

Genç Mimarlar

Merhaba Kerem Erginoğlu ve Merhaba Hasan Çalışlar,

öncelikle bu Diyalog'un sanırım bugüne kadar ağarladığı en genç mimarlarsınız. Sorularımın çıkış noktası da bu konu olacak.

Genelde deneyimli mimarlar Türkiye'deki mimarlık için hep karamsar bir tablo çiziyorlar, eğitim kötü, müşteriler daha kötü, belediyeler pek fena, odamız işlemiyor, sorunlar, sorunlar v.s. ve sonuçta bu karamsar tablo "Türkiye'de mimarlık mı var" a kadar gidiyor.

Görüşlerinizi henüz dinlemedik ama, çalışmalarınızla tüm bu karamsar tabloyu aydınlatan bir ışığınız olduğunu düşünüyorum, en azından Diyalogu takip eden mimar adaylarının ve genç mimarların geleceğe biraz olsun umut ile bakmasını sağlayabilirsiniz.

Mezun olduktan kısa bir süre sonra kendi ofisinizde çalışmaya başlamışsınız, hiç tecrübe edinmeden ofisinizi açmak sizi korkutmuş muydu? ya da şimdi geçmişe baktığınızda bu konuda ne düşünüyorsunuz? Mimarlıkta tecrübenin önemi çok büyük değil mi? Azda olsa ustadan birşeyler öğrenmek gerekmez mi? Bu konuda bir eksiklik duydunuz mu?

Mimarlık eğitimi konusunda soru geldi sanırım, ama, siz eğitiminizin ardından kendi işlerini yapan mimarlar olarak okuldan çıktığınızda, size cesareti veren aldığınız eğitim miydi? Bir anlamda "Mimarlığı öğreten ustalar", okuldaki hocalarınız mıydı?

Keyifli bir diyalog olması dileğiyle...

Erginoğlu & Çalışlar

Biz bu ağlama edebiyatına katılmıyoruz. Türkiye'de Mimarlık mesleğinin binlerce olumsuz sorunla karşı karşıya olması onun yapılamaz olduğunu göstermez. Hangi sektör, hangi disiplin sorunsuz ki. Doktorlarımız, avukatlarımız ne yapsınlar. Sanayicide hiç mi sorun yok. Baktığınız zaman disipliner sorunlar aslında ülkenin temel sorunları. Ülkenin düzeleceği yakın zamana kadar mümkün gözükmüyorsa bizim görevimiz bu ülkenin şartları ile yapılabilecek en iyi mimariyi yapmaktır. Türkiye’de ancak insanlar kendi işini en iyi yapmaya çalışırsa bu sorunlar ortadan kalkar. Yoksa Fransa’da ki un bende olsa bende iyi ekmek pişiririm demek kolay. Mühim olan eldeki unla en iyi ne yapılabildiğidir.Ya da unun kalitesini nasıl arttırdığın. Türkiye’de son yıllarda sıkça karşılaştığım bir kanı oluşmuş. Türkiye’de mimarlık olması için bizim burada Eisenmann yada Gehry gibi binalar yapmamız gerekliliği. Şiddetle karşı çıktığımız bir konu. Türkiye mimarlığı ancak bu ülke gerçekleri ele alınırsa üzerinde konuşulabilir olabilir. Yoksa şanslı bir işveren gurubu ile Avrupai bina yapma çabaları Don Kişot'sal kahramanlıklar olarak bireysel çabalar olarak kalıyor.

Tecrübesizlik bir avantaj da olabiliyor . Hiç bir kalıba girmemiş olarak düşünebiliyorsunuz. Kafanız pırıl pırıl ve önyargısız. Bütün sorunlarla karşı karşıya kalarak o anda çözüm üretmek zorunda kalıyorsunuz. Yorucu ancak eğitici bir çaba bu. Tecrübeyi kazanana kadar hep çalışmalarımızda yapabileceğimizi yapmaya gayret ettik. İstediğimiz, arzuladığımızdansa becerebileceğimizin iyisini yapmaya uğraştık . Zamanla yaptıkça öğrenilen bu meslek de inşa edebilme beceriniz artıyor. Tecrübe eksikliğini daha çok daha iş dünyasında hissettik. Mimarlık mesleğinin temellerini okulda iyi kötü öğreniyorsunuz.Ancak iş dünyası farklı. Bize bir öğreten olmadığı için teklifti, sözleşmeydi, paraydı gibi konularda epeyce acemilik çekip bu acemiliğin zararını gördük. Gözümüzün içindeki ışıltıyı farkeden her işveren bizi ciddi suistimal etti. Biz ilk olarak küçük iç mimari uygulamalar yaparak iş yapabildiğimizi, bir şeyler becerebildiğimizi gördük. Sonra biraz bu güvenle devam ederek yapı yaptık. Hatta kendi kendimize konuşurken, TEM kenarında yapılmış mimarsız binlerce yapıyı görerek, bunlar yaparsa biz neden yapmayalım dediğimizi hatırlıyorum. Şansımıza iyi ve kötü işverenleri, mühendisleri, kalfaları birarada tanıdık. Neye nasıl dikkat edilmesi gerektiğini kavradık. Yani okulda öğrendiğimiz temel bilgiler üzerine biz bu işi usta çırak ilşkisinden çok kendimiz deneyerek öğrenmiş olduk. Hangi yol daha iyidir bilemem. Bizi tesadüfler böyle yönlendirdi biraz.


erdemse

Arrow İc mimarlık

Öncelikle sayın Enginoğlu ve sayın Çalışlar'a merhaba demek istiyorum.
Bize bu şansı tanıdığı için Arkitera ya sonsuz teşekkürlerimi sunmak isterim.
Ben İç mimarlık ve çevre tasarımı 3. sınıf öğrencisiyim.

Ben kendilerinin yapmış olduğu 6 ,7 projeyi inceledim ve gordum ki kendileri binanın dışıkadar içiyle de ilgililer ve çok da Başarılılar. Aslında siz mimari açıda akademik kariyer yapmış olmaktasınız. İç mimarlık bu konuda mimarilıktan çok fazla ayrılıyor mu sizce? Eger cok fazla bir farkı yoksa peki neden iç mimarlık eğitimi var? Yani bu bi mimarlık eğitimi olupta masterda iç mimarlık üzerine yapılabilinirdi. İç mimarlık gunumuzde hala ayrı bi meslek olarak algılanamayacak mı? Cunku bir mimar da iç mekan projesiyle ilgilenebilyor.

dİĞER SORUM İSE tÜRKİYE DE SEKTÖR BAKIMINDAN İÇ Mimarlık çok ta kabul edilmiş bir meslek değil aslında. Sizin bu konudaki yaklaşımınızı sorabilir miyim? Türkiye de iç mimarlık ne demek sizce? Gelişmesi daha çok zaman alır mı?
Bide Benim gibi mezun olmaya yakın iç mimarlık öğrencilrine tavsiyeleriniz ne olabilir?

ÇOK TEŞEKKÜRLER
erdem ŞEKER

Erginoğlu & Çalışlar

Sevgili Erdem Şeker,

Sorunuz için teşekkür ederim.
İç mimarlık çok önemli bir meslek kolu.
Bizim iç mekan düzenleme işlerimiz olması sizi korkutmasın. Yapacak çok işiniz olacak...
Biz meslek hayatına küçük dekorasyon işleri ile başladık. İlk mezun olduğunuzda insanlar size bir iki dolap çizdirerek, duvar rengini sorarak güvenmeye başlıyor.
Derken “bizim bir de fabrika vardı, cephe lazım diyorlar”...
Bu açıdan bakıldığında iç mekan işleri hep meslek yaşamımızda yer aldı. Belirtmeliyim ki hiç bir zaman da “biz iç mekan yapmıyoruz” deme lüksümüz olmadı. Hala da olduğunu söyleyemem.
Sadece son dönemde mümkün olduğu kadar ev iç mekan düzenlemesi yapmıyoruz. Dekorasyon ise hiç bir konuda yapmıyoruz.
Bizim için iç mekan düzenleme işleri sadece dış kabuğu tutarak yapabileceğimiz işler. Bazen bu kabuğun dışına da çıktığımız oluyor.
Bu tür iç mekan düzenleme işleri bize 1/1 maket yapma, mekanı hissetme, ve bazı şeyleri deneme imkanı veriyor; burada denediklerimizi ve deneyimlerimizi daha sonra başka projelerimizde kullandığımız oluyor. Bir de biz bu tür uygulamaları kendi ekiplerimizle yapıyoruz. Bu bize ciddi anlamda “elimizi taşın altına koymamızı” sağlıyor. Bu tür uygulamalardan çıkardığımız dersleri daha sonra ki uygulamalara “tecrübe” olarak aktarıyoruz.
Ayrıca iç mekan düzenleme işlerinde proje ile beraber uygulama yapmamız işverenlerimize ciddi zaman kazandırıyor. Proje ile uygulamayı üst üste çakıştırabiliyoruz.
Biz mimarlık mesleğinin çok ciddi sınırları olduğunu da pek düşünmüyoruz. Banyo tasarımı, büfe, bank tasarımı yarışmalarına katıldığımız oldu. Kapı kolu tasarlamamızı isteyen işverenler de var.
Sektörde iç mimarlığın tanınmadığı fikrine pek katılmıyorum. Çoğu zaman insanlar iç mimarın ne yaptığını daha kolay hayal edebiliyorlar. Mühendisle mimarın farkını bilmeyen insan sayısı daha fazla... Türkiye’de iç mimarlık, mimarlığa gore daha önde gidiyor. İnsanlar daha rahatlıkla iç mekanlara para harcayabiliyorlar. Ortak mekanlar için para tüketmek akılcı gelmiyor... Bir de iç mimarlık ürününü elde etmek daha kısa bir zaman dilimi gerektiriyor. İzin safhaları vs. Neredeyse yok denecek kadar az.

Mezuniyetinize gelince, tavsiyem aldığınız eğitimi bir kalıp içinde görmeyin... Binaların dışında da mekanlar var. Siz bir tasarım eğitimi alıyorsunuz. Bunun limitlerini kendiniz koymalısınız.


helena 

Merhabalar Kerem Enginoglu ve Hasan Calislar.

Basarilarinizi takdir ile karsiliyorum ve kiskaniyorum birazda
bircok genc mimarinda benim gibi dusundugune eminim.
Projelerinizde benim en cok dikkatimi ceken olgu akicilik ...ve vurgulamak istediginiz fikri basarili bir sekilde tasariminiza odakliyabilmeniz.

sormak istedigim soru ise:Musterilerinze bugune kadar verdiginiz en buyuk taviz nedir? (tasarim duzeyinde)

tesekkurler
Nubar Manavyan

Erginoğlu & Çalışlar

Sevgili Nubar Manavyan,

Komplimanlar teşekkürler.
Biz yaptığımız projelerde işverenimizi projeye dahil etmeye çalışırız. Pek “dediğim dedik, ben mimarım yaparım, tasarımımı elletmem” türünü temsil etmiyoruz
Bu nedenle projelerimizde bir taviz vermek genellikle söz konusu olmaz. Herşeyi artısı ve eksisini yanyana koyup tartşır ortaklaşa karar veririz.
Bizim çok hoşumuza gitmesine rağmen işverenin çok haklı yorumları ile vazgeçtiğimiz tasarımlarımız olmuştur.


zeki

Wink

Sevgili Hasan ve Kerem,

Projelerinizi yakından takip ettiğim ve üzerinde bir çok kez birlikte tartıştığımız için benim sorularım daha genel kavramlar üzerine olacak.

1) Kısa zamanda bu kadar çok ve çeşitli konuda iş yapmış bir büro olarak "tasarım öncesi süreç" size ne ifade ediyor ? işlerin çoğu zaman "dün" yetişmesi gerektiğini de göz önüne alırsak bu süreç için yeterli zamanı ayırdığınızı düşünüyor musunuz? veya hızlandırmak için metodlarınız nelerdir?

2) Çok tartışılan ve sanırım tartışılmayada devam edecek olan "etkileşim ve taklit" arasındaki fark sizce nedir?


Sevgiler,

Zeki Koen

Erginoğlu & Çalışlar

Sevgili Zeki,

Tasarım öncesi süreç öğrenmeye ve araştırmaya dayalı bir süreç. Işvereni, konuyu, ihtiyacı okuma ve imkanları analiz etme süreci. Ancak dediğin gibi çoğu zaman işleri dune yetiştirmek gerekiyor. Bu anlamda her konuya önceden hazırlıklı olmakda yarar var. Ancak her konu hakkında bilgili olmak imkansıza yakın. Kimse internet değil. Mümkün olduğu kadar antenleri açık ve etraftan haberdar olmak, çok şey görmüş olmak insana bu anlamda kavrama kolaylıkları sağlıyor. Çalışılacak konuda kim ne yapmış fikir sahibi olmak lazım. Bence mimarın tasarım öncesi süreci kısaltabilmesi için mimarlık dışındaki disiplinlere mimarca olmayan bakışlar atarak değerlendirebilmeyi öğrenmesinde yarar var. Çoğu zaman mimarlar dünyayı kurtaracak kahraman psikolojisinde hareket ediyorlar. Bir servis verdiklerini, herkesinki gibi bunun da bir meslek olduğunu unutuyorlar. Bu işverenlerle ilk toplantılarda çok ortaya çıkan bir özellik. Mimar işin sahibinin işveren olduğunu unutarak işin telif hakkı sahibi olarak davranmaya daha ilk günden başlıyor. Bu sorunlu tasarım öncesi süreç ilişkisi tasarıma da yansıyor.

Hasan


Sevgili Zeki,

Sorunun ikinci kısmına ben cevap vereyim.
Bana ilk soruyu soran Gökhan Bey’e verdiğim cevaptan da çıkarılabileceği üzere, insan yaşamının her safhasında bir şeyden etkilenir. Bunu yok saymak imkansızdır.
Büyüme safhasında da öncelikle gördüklerini taklit eder. Ancak belirli olgunluğa erdikten sonra kendi karakterimiz ön plana çıkar ve o güne kadar biriktirdiklerimizi süzgecimizden geçirerek kendi ürünlerimizi ortaya koyarız.
Bu vesile ile Barcelona’da gezdiğim Picasso müzesindeki sanatçının gençlik dönemine ait Velasquez reprodüksiyonlarını örnek verebilirim.Picasso aynı tabloyu defalarca çizmiş. Belki aynı Velasquez tablosundan on tane var, daha sonra aynı tabloyu yorumlamaya başlamış... Çıkan ürün bir Picasso.
Bir başka örneği de Citterio’dan verebilirim. Lanse ettiği çalışma koltuklarından biri 20 yüzyılın ünlü modern tasarımlarından birinin adını taşıyor. Citterio son derece rahat. Çünkü söyleşisinde bu koltuğu çok beğendiğini ve kendince yorumladığını söylüyor. Citterio ya da Picasso için taklitçi denilebilir mi?

Kerem

zeki

yarışma

tekrar merhaba,

sizce yarışmalarda başarılı olmamanızın başlıca sebepleri nelerdir?

sevgiler
zeki koen

Erginoğlu & Çalışlar

Sevgili Zeki,

Yarışma ayrı bir zaman , konsantrasyon ve emek isteyen bir konu.
Biz yaptığımız işlere bakıldığında çok az sayıda yarışmaya iştirak ettik. Bunlardan üç tanesi büyük yarışmalar: Saraybosna Konser Salonu, Bodrum Havalimanı ve Çevre Bakanlığı. Bu Yarışmalarda başarılı olamadık. Bunun dışında katıldığımız küçük ölçekli üç yarışmada derece aldık.
Biz katıldığımız yarışmalarda, daha çok farklı ölçeklerde her zaman üzerinde çalışma şansını bulamayacağımız projeleri tercih etmeye çalışıyoruz Bu bizim için bir egzersiz oluyor...
Bir de yarışmalarda şöyle bir dezavantaj var. İşverenin yarışmayı açanın ihtiyaç programı genellikle doğru hazırlanmış olmuyor. Biz yapmış olduğumuz başka projelerde çok çeşitli kademelerde çok değerli yöneticiler ile çalıştık. Bir çoğu maalesef firmalarının nasıl bir işleyişleri olduğu bilgisini; ofislerinin, işletmelerinin günlük hareketlerini anlatmakta güçlük çektiler. Bu bilgiler ışığında bizimde bu işletmelerin reorganizasyonunda ciddi katkılarımız olmuştur. Bu sayede tasarruflar mekansal hoşluklar kazanılmıştır. Oysa yarışmalarda bu iletişim olamıyor, birşeyler eksik kalıyor.
Yarışmalar farklı bir müessese…


derinoncel

eğitim

Merhaba Kerem Erginoğlu ve Hasan Çalışlar
Türkiyede mimarlık tartışması ve mimarlık eğitimi konularındaki duyarlılığınızı bilen bir meslektaşınız olarak çalışmalarınızı destekliyor ve merakla takip ediyorum.
Açıkça ifade etmek gerekirse dünya da her ne kadar mimari teori ve uygulama arasında bir anlamda farklılık varsa da bunun ülkemiz mimarlığında olabildiğince fazla yaşandığını düşünmekteyim. Eğitimci mimarın olabildiğince uygulama dünyasında da olması gerektiğini savunan bir eğitim kurumu kökenli olmama (MSU)ve hatta bu kurumda eğitim kadrosunda olmama rağmen Türkiye mimarlığında teori ve pratik alanın gittikçe birbirinden uzaklaştığını görmekteyim.
Bu durum bence sizlerin Bakü deki proje ile karşılaştığınız probleminde kökeninde yatıyor.
Sonuç olarak bu problem birbirinden kopmuş bu iki camianın ortak platform yaratma çabasıyla ve sorunları her yönüyle ortaya koyabilmeleriyle çözülebileceğine inanıyorum ve bu konudaki görüşlerinizi merak ediyorum
Ayrıca Harp akademileri yüzme havuzu, Tuncel Evi, Borsa Ekmek arası binası, Paşabahçe evleri projelerinizin estetik sadeliğini de takdir ettiğimi söylemek isterim.

Erginoğlu & Çalışlar

Sevgili Derin,

Yorumlarına teşekkürler.

Mimarlık mesleği de aynı tıp gibi uyguladıkça öğrenilen, denendikçe ilerlenen ve öğrenilenlerden kazanılan deneyim ve cesaretle aşama kaydedilen bir meslek. Senin de eğitim kadrosunda yer aldığın MSÜ uzun yıllar boyunca ülkenin en verimli mimarlarını yetiştirmiş bir okul. Bu dönemlerin eğitici kadrolarına baktığımızda ülkenin en ünlü ve üretken mimarlarının akademide aktif olarak yer aldığını görüyoruz. Meslek adamının kendi deneyimlerini gençlerle paylaşmasından daha güzel ne olabilir. Oysa aynı kuruma bugün baktığımızda proje dersi kadrolarında uygulama yapmış pek az eğitici olduğunu görüyoruz. Bu o kişlerin akademik değerini azaltmaz ancak öğrenciye aktarabilecekleri konusunda sıkıntılar ortaya çıkarır. Diğer okullarda ise eğitim programları konusunda ciddi bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Öğrencilerin çalıştığı konular genel mimari prensiplere hakim olacakları sorunlarla uğraşmayı özendirmekten çok bir daha muhtemelen asla karşılaşmayacakları özel konular üzerinde seçiliyor. Bunu da yanlış buluyoruz.
Elbette ki bahsettiğin uzlaşma ve tarafların bir araya gelmesi , hayatta pek çok sorunu çözebiliyor. Arkitera 'nın platformları her ay bir konuyu gündeme getiriyor. Bence çok olumlu bir çaba. Ancak genel hastalığımız olan şey, sorunları ortaya koyarak orada bırakmak. Bir ileri stepe geçemiyoruz. Bu bir başlangıç olsun ve MSÜ bu ilşkiyi ya da köprüyü kursun dileğini iletmek düşüyor bizlere.


FLuXuS

?

... sizce `modernlik` nedir ?

Erginoğlu & Çalışlar

Modern, eskiden bir sebepken bugün bir stile, bir dile dönüşmüştür. Bugün modernizmi ortaya çıkaran sanayi devrimi dialektiğini, , sebep sonuç ilişkisini günümüz ortamında ve şartlarında doğru kurarak grçekleştiren çalışmalardır ; bizce modern, modernite bu anlamda çıkış noktasından uzaklaşarak kendini hergün farklı tanımlayan bir süreç olmuştur.


Cin Ali

Merhabalar,

Sizce bir mimar ne kadar "deli" olmalidir?

Sevgilerimle,
Mete

Erginoğlu & Çalışlar

Bir mimar işine engel olmayacak kadar deli olabilir. Delilik ona avantaj sağladıkça deli kalabilir.


izoleli pense 

arkitera anasayfasında görülen renkli bina sanırım size ait.
ilk bakışta çekici gibi görünüyor. benim sormak istediğin neden alüminyum doğramaları bir çok parçaya bölüp aralara renk atarak ucuz bir cephe oyunu yaptınız?
bu yaptığınıza benzer yabancı örnekler var ama aslında hepsi bir grafik oluşturuyor.
sizinki kötü bir taklit olmuş.

o havuz binası da çok kötü bişey zaten.

mimari aranjmanlardan vazgeçmeyi deneyin.

Erginoğlu & Çalışlar

Evet Açı İlkokulu bizim projemiz. İlginç olan yapım sürecini kısaca aktaralım. Bina bizden once başka bir gurupla başka bir amaçla yapılmaya başlanmış ancak kaçakları sebebiyle yıkılmıştı. Binayı konsolide edip okula çevirmemiz icab etti. Detayları Açı’nın yayınlandığı Yapı ve Arredamento dergilerinden öğrenebilirsiniz. Dediğiniz gibi tenefüs holüne bakan pencereler aluminyumla bölünmüş ve renkli camlarla grafik etki amaçlanmıştır. Çocuklara yönelik dekoratif denebilecek bir yaklaşımdı bu. Beğenmediğinize üzüldüm, umarım siz daha iyilerini yaparsınız.

Harp Akademileri havuz binasını da neden beğenmediğinizi lütfedip bizle paylaşırsanız belki foruma daha yararlı olursunuz.


cercis

kendi işinizi yaparken hem işin mimari tasarım yönüyle hem de ticari yönüyle uğraşmak zorunda kalıyorsunuz, hangisine daha fazla vakit ayırmanız gerekiyor? bu iki yön birbirini ne kadar etkiliyor?

Erginoğlu & Çalışlar

Sevgili Cercis,

Biz mimarlık hizmetleri yaparak ayakta duruyoruz. Bize işveren kurum ve kişiler de başka hizmetler yaparak ayakta duruyorlar. Çağımız toplumunda işverenin imkan ve ihtiyaçları arasında kuracağımız denge , işverenin bütçesine getireceğimiz denetim ve akıllı kullanım sizin mimarlık pratiğinizi geçerli kılabiliyor. Attığımız her çizginin maddi bir değeri olduğunu unutmadan bu işi yapmak gerekiyor. Biz bu anlamda bu iki edimin birbirinden çok ayrı olamayacağını düşünüyoruz. Yapının varolma sebebi bir ihtiyaçsa onu var eden tüm çalışma bir ticaret unsuru. Bundan kaçmak yerine onu tasarımla kontrol edebilmenin önemli olduğunu düşünüyoruz.


birdie

quote:
Orjinal mesajı gönderen: izoleli pense
arkitera anasayfasında görülen renkli bina sanırım size ait.
ilk bakışta çekici gibi görünüyor. benim sormak istediğin neden alüminyum doğramaları bir çok parçaya bölüp aralara renk atarak ucuz bir cephe oyunu yaptınız?
bu yaptığınıza benzer yabancı örnekler var ama aslında hepsi bir grafik oluşturuyor.
sizinki kötü bir taklit olmuş.

o havuz binası da çok kötü bişey zaten.

mimari aranjmanlardan vazgeçmeyi deneyin.



sevgili "izoleli pense"

kimden taklit edilmiş?

ayrıca bir yapıyı eleştirmek için sanırım "çok kötü bişey"den daha iyi "bişeyler" söyleyebilirsin.....yoksa yanılıyor muyum????....bence yanılıyorum galiba.....

izoleli pense

Arrow

koyunun olmadığı yerde keçiye abdurrhman çelebi derlermiş.

kendi kendinize gelin güvey olmayın

sevgili birdie

Erginoğlu & Çalışlar

Sevgili İzoleli Pense,

Çok doğru maalesef Abdurrahman Çelebi’yiz. Bu dertten biz de muzdaribiz. Geçenlerde bürodaki arkadaşlarla konuşurken aynı durumu kendilerine anlatmaya çalıştım. Yakınımdaki yabancı dergilerden 1993 yılına ait herhangi sayı çektim ve sıradan projeleri gözden geçirmeye başladım. İsmini ilk kez okuduğum ve son derece lezzetli binaları tasarlamış mimarlara ve eserlerine rastladık. Onu dedim kazayla bu yapılardan birini yapmış olsak ya da Türkiye mimarlık gündeminin en üstünde yer alan meslektaşlarımızdan biri yapmış olsa ne havalı dolaşır diye…


pulp

merhaba,
Ben gelecekte Türkiye'deki inşaat piyasası ve mimarlık alanı ile ilgili fikirlerinizi öğrenmek istiyorum.

Erginoğlu & Çalışlar

Sevgili pulp,

Türkiye’de ne yazık ki hangi sektör için yorum yapsak tutturmak da zorluk çekiyoruz. Yapı ve tasarım için de bir öngörü yapmak zor. Ancak Felix’in sorusuna yazdığım cevapdan da biraz görebileceğiniz gibi Türk olmanın ciddi avantajları da var. Tüm Rusya ve Türki Cumhuriyetler , yakın zamanda umarız ki Orta Doğu Türk inşaat piyasasının hakim oldukları coğrafyalar olacak. Bu anlamda gelecek için karamsarlığımız fazla yok. Ancak Yine daha evvel Mona ve Blur’a da verdiğimiz yanıtlarda okuyacağınız gibi bizim mimarlar olarak kentlerimizin yaşanılabilirliğini nasıl arttırabileceğimiz ve yeni yerleşimlerin bundan sonra nasıl doğru tasarlanabileceği üzerine kafa yormamız gerekiyor. Hukuk olmadan şehircilik olmuyor ve ne yazık ki şehircilik olmadan mimarlık basit tekil çabalar dışında bir şey ifade etmiyor.


mer

Merhabalar,

Şimdiki mimarlık ortamı ile sizin yeni mezun olduğunuz dönem arasında ne gibi farklar görüyorsunuz.

Erginoğlu & Çalışlar

Sevgili Mer,

Mezun olduğumuzda ki durumla bugünkü durum arasındaki en büyük fark şu an aramızda kurduğumuz iletişim. Elektronik devrim bilgiye ulaşım Gayet iyi hatırlıyorum ki çok zaman geçmemesine rağmen bizim bir mimara tasarımcıya ulaşarak soru sormamız imkansızdı. Herkesin web sitesine girip ne yapıp ne yapmadığına hakim olabilmek, yapılanlardan günü gününe haberdar olmak son derece önemli bir avantaj. Bizler mezun olduğumuzda autocad bile kulağa hoş gelen bir masaldı. Bunlara dayanarak bizi yaşlı sanmayın sakın, dünya çok hızlı gelişiyor. Bugünkü prezantasyon teknikleri, dünyanıın öbür ucundaki şantiyeye yolladığınız detay revizyonları ancak Bilim Teknik dergisinde okunabilen makalelerdi. Uygulamaya başladığımız ve daha çok iç mimari işler yaptığımız 93-94 yıllarında cep telefonu yoktu. Şantiyede beklediğiniz bir ustaya ulaşabilmek için yolun karşısındaki bakkaldan telefon kullanmak için izin isterdik. Artık bunları biz anlattığımızda dahi dedemin anlattığı masallar gibi hissediliyor.


Erginoğlu & Çalışlar

diyalog anı.


Erginoğlu & Çalışlar

bizim takım


okanbayik

is adamı

öncelikle selam ve sevgiler. sizi 99 senesinden beri taniyan biri olarak sormak istedigim soru, sizde gozlemledigim surece yonelik olacak.
o tarihlerden bugünlere dogru gerek is potansiyeliniz gerekse buronuzun hacmi hızla artmakta. ve günboyu cok yogun bir tempo icerisinde oldugunuzu biliyorum. dolayısı ile tasarima ayirdiginiz zaman giderek azalmakta diye düsünüyorum. acaba bu hızlı kosusturma süreci sizleri birer is adamı olma zorunluluguna mı sürüklüyor?

sevgiler...

okan bayık

Erginoğlu & Çalışlar

Sevgili Okan,
Mimarlık da bir iş.Dolayısıyla onu yapanların hepsi birer iş adamı. TAsarım Mimarlık faaliyetinin yalnızca bir bölümü. Çok önemli bir bölümü. Bizler daha çokiş yapıp büyüdükçe bizimle beraber mimarlık faliyetini sürdüren arkadaşlarımız da daha yetkin bir formasyona sahip oluyorlar. Biz mimarlık faaliyetini büroca sürdürüyoruz. Bunun içindeki tasarım kısmını da iş kısmını da büroca sürdürüyoruz. Dolayısıyla geçen süre içinde hem tasarlama hızınız artıyor hem de tasarımın her noktasına hakim olma zorunluluğu bürodaki mimar arkadaşlarca paylaşılıyor. Bütün gün tasarım yapıp diğer işleri başkası yapsın zaten karşı oldığumuz bir durum. İşin ticari ve uygulama kısmındaki sorunsal zaten bizim tasarımımızla çözmemiz gereken en önemli unsur.


Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz