reklam

Sorular & Cevaplar
Diyalog 2003 > Şevki Vanlı

Tarih: 25 Şubat 2003
Yer: Arkitera Forum

bloom

Ankara Belediye Sarayı Yarışması

Sayın Şevki Bey,

Juri başkanlığı yaptıgınız Ankara Belediye Sarayı Yarışmasında teslim edilen 40 proje arasından önderliğinizde(!) seçilen ve yakın arkadaşınız ve ailesine ait 1. projeyi neye istinaden savundunuz ve bu denli önemli bir yapı grubu için niye uygun buldunuz?

Birçok katılımcının da aynı fikirde olguğu üzere 1. seçilen proje, günümüz mimarlık anlayışı içinde, mimarlık mesleği adına çok zayıf tasarım ve takdim özelliklerindeydi.Proje sahibini de düşünecek olursak mimarlığa yakışmayan bir tasarımdı.
Bu kadar kötü bir projeyi yapacak olsa Ankara Belediyesi heralde sıradan bir mütahite bu işi verebilir ve yarışma açmazdı.Zaten ne bir dergide yayınlandı ne de uygulanması kabul görmedi.Bu da bu iddaları güçlendiren bir göstergedir.

Sonuç olarak ben bu yarışmanın kesinlikle 2 arkadaşın bağlarını pekiştiren yanlı bir tutum içinde sonuçlandığını savunuyorum ve yarışma müessesine kara bir leke şeklinde iz bıraktığı düşüncesindeyim.(1. seçtiğiniz grup aynı anlayışta(neredeyse birebir) bir tasarım ve takdimle İstanbul Belediye Sarayı Yarışmasına da katılmış, ne var ki o yarışmadaki juri grubunun oluşturulmasındaki ciddi tutumla benzer bir akıbet önlenmiştir)

Bu konuda net bir açıklama yapar mısınız?
Saygılarımla.

Şevki Vanlı

Sevgili Arkitera Forumuna katılanlar ve izleyicileri,

Arkitera girişim amacını açıklamış “Daha Kaliteli Çevreler için Mimarca Tartışmalar” diyor. Rumuz kullanılması da, mimarca tartışmalara katılanları rahatlatmak için olmalı. Özgürlüğün düzeyli bir ortam gerektiği, “bloom” rumuzlu maskeli saldırıdan anlaşılıyor. Tıpkı kar maskesinin, kötü amaçlar için kullanılması gibi.

Yanıtım: Ankara Belediye Sarayı her şeyden önce sadece bir yapı projesi yarışması değildi. Proje değerlendirmesindeki düşüncelerimi Mimarlık’ın 297 sayısı ile YAPI’nın 234. sayısındaki yazılarımla, jüri raporunda ayrıca açıkladım. Okumanızı dilerim. Okudunuz da anlayamadınız ise, bu sizin meseleniz. Buna rağmen mimarca sorularınızı beklerim.

Beni çıkar amaçlı veya dostluk nedenli, onursuzlukla suçlamanızı hem yadırgıyor hem ayıplıyorum. Sizin mimarlık yaşamınız, benim 50 yılımın ne kadarı ile örtüşüyor bilmiyorum. Yani beni ve mimarlık ortamını tanımıyorsunuz.

Benim bu 50 yılda kimseyle ve hiç bir kesimle dayanışma içine girmediğimi herkesin bildiğini sanırdım. Bu tür ilişkiler içinde olanlar, başkalarından da kuşkulanırlar... Umarım siz öyle değilsinizdir.

Yarışmalar arkalarında küskünler bırakır. Aralarında en çok tepki gösterenler 2. ödülü alanlar olur. Bu durumda Arkitera izleyicileri yaptığınız onursuz saldırının maskesi arkasında bu müellifin olduğunu sanırlar. Haksız tahminler yürütülmesine neden olacak bir davranışın doğru olmadığını düşünüyorum.

Doğal olarak, pek çok değerli mimar dostum olmasından onur duyarım. Ayrıca, benimle birlikte, yarışmada olumlu oy kullanan diğer jüri üyelerini de suçlamış oluyorsunuz. Hakkınız var mı?

Bana yönelttiğiniz onursuzlukları da size iade eder, mimarca sorularınızı beklerim.


Aslı Özbay

Kendine Saygı Göstermeyen…

Arkitera yöneticilerini, mimarlık ortamının gençlerini çağdaş mimarlığımızın “duayenlerinden” Şevki Vanlı ile buluşturma girişimleri nedeniyle kutluyorum. Mimarlık medyasının yapılarıyla sıkça gündeme getirdiği genç kuşak mimarlara gösterilen ilginin bu foruma gösterilmemiş oluşunu anlamak zor değil. Ancak bu forumun, saygısız ve karalamaya yönelik bir soruyla açılmış olması büyük talihsizlik ve mimarlık dünyamızın “bindiği dalı kesmeye” ne denli teşne olduğunun bir yeni kanıtı. Şevki Vanlı’nın mimar kimliğine haksızlık olduğunu düşünsem de – kendisinden özür dileyerek - bu ilk “densiz” sorudan (?) başlamak istiyorum:

“Birçok katılımcının da aynı fikirde olduğu üzere…”, “…kesinlikle 2 arkadaşın bağlarını pekiştiren yanlı bir tutum…” türü kişisel yargılarıyla, yakın çevresinin mesnetsiz değerlendirmelerini “dünyaya mal etme” eğilimindeki bu yaklaşım, ne yazık ki alışık olduğumuz bir dedikodu uslubu. Hiç değilse bu yargıları, isimleri açıklayarak yapabilme cesaretine sahip olabilsek.

Yarışmalarda seçilen ödüller ve lanetlenen jüri üyeleri, kimi aymaz mimarlarımızın vazgeçemediği hobilerinden biridir. Bilgisizce ve sorumsuzca yapılan dedikoduların asıl büyük zararı, giderek seyrekleşen ve bozulan yarışmalar düzenine verdiği, bir türlü farkedilmez. Öyle ya, mimarlar kendi aralarında, üstelik kendilerinin de katıldıkları yarışmalarda seçilen projelere saygı göstermez, karalama kampanyalarına girişirlerse, idareler neden yarışma açma zahmetine girsinler ki… Söz konusu olan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı yarışmasındaki 1. ödüle iltimas yapıldığı iddiası - ki o jüride Mustafa Aslaner, Ahmet Uzel, Ragıp Buluç, Baykan Günay… gibi bir dizi “hain”(!) meslek adamından biri idi Şevki Vanlı; büyük bir beceriyle, herkesi atlatıp, dostunun projesini seçtirmiş olsa gerek (!?) Ben Şevki Vanlı’nın, ‘mimari olarak doğruluğuna inandığı için’ birinci projeyi seçtirmek yönünde ısrarlı olduğuna inanıyorum; belki bu vesileyle, neden o projenin doğru olduğuna inandığını kayıtlara geçirmek ister.

Bu yarışmayla ilgilenenlere not: Mimarlar Odası Ankara Şubesi, 1 Mart 2001’de, yarışma jürisinden 4 kişi, belediye yetkilileri ve Oda’nın yarışmalar komisyonu üyeleriyle (band çözümleri de olan) bir tartışma toplantısı düzenledi. İlgilenenler okuyabilir (tel:312 4178665) ve dahası, yarışma mekanizmasının nasıl düzeltilebileceği gündemli, “sağduyulu” bir tartışma ortamında bu örneğin sorunlarını da tartışabiliriz.

Sayın Şevki Vanlı, ardında bıraktığı yetkin mimari ürünleri yanısıra, mimarlık örgütlenmesine (bir dönem Oda Genel Sekreteri olarak) katılmak, kurduğu vakıf aracılığıyla ciddi kaynak yayınlar yapmak, “archiprix” gibi önemli bir organizasyonu (YEM’le birlikte) yürütmek ve (arada hakarete varan tepkilerle de karşılaşsa) yılmadan, bıkmadan görüşlerini-anılarını yayımlamak… gibi, Türkiye’de örneğine çok az rastladığımız duyarlılık ve tutkuya sahip bir önemli meslek adamıdır.

Akıl ve sağduyu, bu tür kişilikleri eleştirirken öncelikle SAYGILI ve tabii ki yeterince bilgili olmayı gerektirir. Şevki Vanlı, kendisine yöneltilen ağır eleştirileri yanıtlarken bile (bkz Yapı 248, Arredamento 151) böylesi tartışma platformlarında ne tür bir uslubun kullanılması gerektiği yönünde ders alınacak tavırlar takınmıştır.

İlgisizlikten yakınıp duran mimarlık camiamızın kendine iyice bakması ve değer olarak elinde tuttuklarını, kendine zarar verme aymazlığına düşmeden ve asgari medeniyet koşullarına uyarak değerlendirmeyi becermesi gerekiyor. Herkes ve herşey sorgulanabilir; önemli olan bunu ortama bir “artı değer” katacak şekilde, kırıp dökmeden yapmayı başarmak.

Saygı ve başarı dileklerimle,
Aslı Özbay


kahn

or-an sitesi ankara

Şevki Bey,
Çocukluk ve gençliğimin bir bölümü Or An sitesinde geçti. Yarattığınız bu sitedeki mekanların başarısı benim ve çevremdeki insanlara çok olumlu etkiler yaptı diye düşünüyorum. Türkiye de bu anlamda pozitif mekan yaratan Toplu konut olarak Or An sitesinden başka bir de Ahmet Gülgönen in Eryaman yerleşimi var benim bildiğim. Bunun için size teşekkür ederim.
Buna karşın Or An sitesinin şimdiki karışık hali malum. Sizin villanızın 20 metre önüne 15 katlı bloklar dikildi. Siz de Or An sitesi girişine 20 katlı barok bloklar tasarladınız ve gerçekleştirdiniz. Sonra da onların önünü kapayan başka bloklar gerçekleştirdiniz.
Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.
Saygılarımla

Şevki Vanlı

Sevgili Kahn,

Ortamın gerçekleri yerleşimlerde yansıyor.Ülkemizde konut girişimi kalfaların elinde ve bir arsa içinde olup bitiyorsa, büyük inşaat şirketinin girişimleri de ancak arsanın büyümesi ile sınırlı ise, bunun bir yerleşime dönüşmesi kolay olmuyor. Arkasında Devlet gücü olduğu halde, Eryaman’ın da aksayan çok yanı var. Belki bu yıl içinde çıkacak kitabımda değerlendirme bulacaksınız.

OR-AN girişimi, bir zamanlar etkin bir kurum olan DPT’nin 2.Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda, toplu konut kuruluşlarına, batıda olduğu gibi, düşük faizli uzun vadeli kredi verileceği kararı üzerine başlatılmıştır. Devlet bu sözünü tutmadığı gibi, Millet Vekili lojmanları ve diplomatik alan için planladığımız arazinin belki yarısını yok pahasına istimlak etti. Yine Devlet batımızdaki alanı, gecekondu önleme bölgesi adı altında istimlak ederek, yoğun bloklar yerleştirdi. 1968’de başladığım bu girişimden 1975’te ayrılmak zorunda kaldım. Diğer ortaklar finansman amacıyla arsa satmaya başladılar ve OR-AN planlamasının büyük bölümü uygulanamadı. Yani OR-AN da ortama uydu.

Benim yaptığım yüksek yapıya gelince. Planlama alanının bu bölümü ben ayrıldıktan belki on yıl sonra yeniden planlanmış ve 8-10 kadar 16 katlı yüksek blok Emlak Bankasıyla paylaşılmış. OR-AN şirketi alacağıma karşı bir arsayı da bana verdi. Yani çaresizlik. Diğerleriyle ilgim yoktur.

Plana uygun yapılan bölümde dış alanlar düzenlemesi ve önem verilen yerleşim gerçekten fena olmadı. Oturanlar çoğunlukla bunu hissediyorlar. Siz sözlü hale getirdiğiniz için teşekkür ederim. Yüzlerce daire mülkiyeti birbirine bağlı olduğundan yerleşim spekülasyona direniyor.

İşte size bir hazin öykü daha...

Saygılarımla


cenkyonar

Thumbs up Sayın Şevki Vanlı

Geçen hafta, Mimarlık Sevgilim adlı kitabınızı okudum. Hoş bir anı yazısı ve biraz da kendi geleceğimizi okur gibi oldum.
Türkiye' nin demokrasileşmesi için bir mimarın yapması gerekenleri yapmış olmanızdan dolayı size teşekkür eder ve saygılar dilerim.
Ben 27 yaşında, tasarım ve uygulamayı birlikte yürütmeye çalışan bir mimarım. Şu anki hisleriniz ve yaşamış olduğunuz derin tecrübeler ışığında, benim yaşımda olsa idiniz, mimarlık anlamında nasıl bir yol izlerdiniz. İzninizle sizden öğüt isterim.

Şevki Vanlı

Sevgili Cenk Yonar,
Her insan farklı, koşullar ve toplum yapısı sürekli değişim içinde...Neler olacağını, sizin yapınızda bir gencin geleceği nasıl karşılayacağını bilemiyorum. Bu nedenle çok genel ve az şey söyleyebileceğim.
Neden mutlu olacağınızı bilmeye çalışın. Ona ulaşmak için çok çalışın. İlk yıllardaki başarısızlıktan korkmayın. Çok okuyun, çok düşünün, çok sevin...Duygularınızı bastırmayın.
Umarım iyi bir mimar olursunuz.
Saygılar


mona

Karşılaştırma

Şevki Bey,

50'lerde tanıştığınız mimarlık dünyasının 2000'lerde de içindesiniz. Oldukça geniş bu zaman dilimi içinde pek çok farklı konuda, kurumda ve projede görev almışsınız. Belki genellemek çok zor olacaktır ama, sizden bu zaman dilimi içinde mimarlık ortamının dünü -bugünü karşılaştırmasını yapmanızı rica edeceğim.

bu zaman içinde, mimarlık ortamı, müşteri ve mimar ilişkileri, mimarlık yayınları, odamız ve mesleğimizi ilgilendiren diğer kurumlarda olumlu gelişmeler oldu mu? Yoksa bazı değerler kaybedildi mi?

Saygılarımla,

Şevki Vanlı

Sevgili Arkitera yöneticisi,

Türkiye’nin kendine özgü akıl almaz bir değişim yaşadık. Şehirlerin nüfusu 2,5 katına çıktı. Yani şehirli tipini olumsuz etkiledi. Mimar sayısı 40 katına çıktı, ortalama düzeyi olumsuz etkiledi. Kişi başına gelir 4-5 kat arttı, gelir dağılımı düzelmedi, sosyal sorunlar ve eğitim kaybetti. Dünyadaki gelişmelere göre, ABD’nin son yaptıkları dışında, pek başarılı olduk sayılmaz.

Bu şehirleşme ve ekonomik güçlenmeyle birlikte inşaat kesimi teknoloji olarak çok gelişti. Fakat, her türlü iktidarın Dünya görüşü gelişemedi. Turizmle birlikte iş alanları, yerleşmiş ülkelere göre çok fazla. Ama ülkemizde nitelik gittikçe daha çok niceliğin arkasında kalıyor. Mimarlar, Türkiye’yi yok saydıkça, kendi kesimine ve temelde kendine güvenmedikçe, bir ortam oluşamıyor. Yani sayı çoğalması var, ortak bir düşünce, coşku ve istek, bu aşağılık duygusu yüzünden bir ortam oluşamıyor. Yayınlar da çok arttı. Onların daha az sayıda, daha ince, görsellik/düşünce oranının ikincisi çıkarına değişmesini isterdim.

Saygılar,


rennie

Şevki Bey Merhaba,

Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı'nı kurarken amaçlarınız neler idi? Bu amaçlarınızıdan ne kadarını gerçekleştirebildiniz? Başka kurumlardan Mimarlık Vakfınıza destekler geldi mi?

Sizce Türkiye'de Kültür Bakanlığı mimarlık kültürüne yeterince destek veriyor mu? Hiç devletten vakfınıza destek geldi mi?

Teşekkürler...

Şevki Vanlı

Sevgili diğer yönetici,

Yukardaki sızlanmalarımdan anlaşılacağı gibi, şikayetim nitelikten. Bunun için Mimarlık Vakfını kurdum. Yayınlar ve diğer kültürel girişimler ile sayıya değil düzeye katkıda bulunmak için. Olanakları büyütmek ve Vakfın yaşamını uzatmak için bir yatırım denedim, ekonominin düzensiz bir dönemine rastladı. Belki benim de başarısızlığım var. Sonuçta on kadar kitap yayını ve YEM ile öğrenci diploma projeleri arasındaki yarışma nın sürdürülmesine kaldı.

Devletle işbirliğinin koşulları, yani politikacı ve üst düzey bürokratların kapısını aşındırmak bana zor gelir, kaçarım. Zaten bir vakıf para toplayarak değil, mevcut parayı harcayarak iş yapmalıdır.

Saygılarımla,


merihfeza

size de oldu mu

çok saygı duyduğum birisisiniz,etrafınızdaki herkesin bir yapı için çok güzel dediği sırada,onun sıradan basit olduğunu düşündüğünüz yapılar oldu mu olduysa neden?

Şevki Vanlı

Sevgili Merihfeza,

Bildiğiniz gibi “beğeni” sanatlarda belirleyici...

Toplumumuz biraz kültür değişikliği, biraz gösteri olmayan sanatlara az ilgisi nedeniyle, belli bir seçme yaklaşımına gelmemiştir. Özellikle mimaride biraz bütün dünyada böyledir. Benim gördüğüm, insanlar görkemli, pırıltılı, süslü, onu şaşırtan bir yanı olan yapılara hayran oluyorlar. Süslerdeki el emeğinin becerilerine daha duyarlılar. Bu yaklaşımda mimarlar bile olabilir.
Yukarda sözünü ettiğim benim sıradan bulduğum, etkili yapıların beğeni toplamasına çok sık rastladım.

Saygılarımla,


pulp

Merhabalar,
Uzun süreden beri sürdürdüğünüz meslek yaşantınızda özenerek yaptığınız binalarınıın zaman içinde kötü kullanımlara maruz kaldığına hiç tanık oldunuz mu? Bu konudaki görüşleriniz nedir?

Teşekkürler

Şevki Vanlı

Sevgili pulp,

Sorduğunuz, mimarların dertlerinden biridir. Birkaç örnek vereyim.
1. Adana’da 1964’ te projelendirdiğim, bir evin sahibi hanım, yaklaşık yirmi yıl sonra İstanbul’a taşınırken yapıyı yıktırdı. Gerekçesi, benim anılarımın bulunduğu mekanlarda başkasının yaşamasını istemiyormuş. Evi satın almak isteyen kardeşine bile vermek istemedi.

2. Bursa Merkez Bankası yapısının üst katında, geriye çekilmiş kapalı alan, benim kuşaktan Bankanın bir mimarı, kapalı alanı 1/3’e indirdi.Zemindeki brüt beton kolonları travertenle kapladılar.

3. Ankara’da güzel öğrenci yurdunun alüminyum doğramalarını, PVC daha iyidir diye biçimleriyle birlikte 5-6 yıl önce değiştirdiler. Mahkeme eski haline dönüştürme kararı aldı. Yüzlerce milyar ödeyerek gereğini yaptılar ve eski hali daha iyiymiş dediler.

Örnekler bitmez. Şimdi oturduğum apartmanda, eşi mimar eski bir bakan, balkon kapatmak için uğraşıyor.

Daha ne diyeyim.

Saygılar,


airbag

Kurucusu olduğunuz Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı ardarda çok önemli yabancı yayınları Türkçe'mize kazandırdı. Acaba bu serinin devamı gelecek mi? Her ne kadar bu çevirilerin bir kısmının başarısı tartışılıyor olsa da bir mimarlık öğrencisi olarak güzel bir ivmeyle başlayıp nedense sonradan kesilen bu girişimlerinizin devamını diliyorum.

Başarılar dilerim. Saygılar...

Şevki Vanlı

Kusurları olabilir... Mimarlık Vakfının ortamımıza kazandırdığı kitapların seçimi, çevirisi ve kontrolu titizlikle hazırlandı. Ekonomik krizin etkilerini biz de yaşadığımız için aksadı. Yakınlarda”20. Yüzyıl Mimarisinde Program ve Manifestolar “isimli kitabın 2. baskısı çıkıyor. Okumadıysanız, önemle öneririm. Yenileri de benim için mutluluk olacaktır.

Saygılar,


Zeynep

düşünce

Şevki Bey,
mimarlık kültürümüzde büyük bir yeriniz var, çalışmalarınız, projeleriniz, düşünceleriniz, vakfınız ... Sizinle karşılıklı konuşma şansını bize sağladığı için Arkit teşekkürler. Sizinle mimarlık üzerine konuşmanın bize verilmiş büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum.

Size sorum, son dönemde yapılan pek çok binaya baktığımızda arkasında düşünce yatmadığını, binanın tasarımında tüketilen geçici etkenlerin kriter olarak ele alındığını düşünüyorum.

Sizce de mimarlar artık daha mı az düşünüyor?

Şevki Vanlı

Sevgili Zeynep,
Türk mimarlığına genelde görsellik egemen olmuştur. Türkiye'de eğitim düşünce geliştirme değil, bilgi verme amaçlıdır. Bilgi düşünmek için gerekli olsa da, bellek, yani bir tür ezber işidir. Sınav yöntemi bile düşünmeyi dışlamakta olup, sınavlarda kopya çekmek yaygındır.
Her nekadar düşünsel bir altyapıyı seçiyorsakta, insanların sezgi yoluyla kendi kendine bir içgüdü geliştirdikleri de bir gerçektir. Düşünce de içgüdü, sezgi ile tasarıma dönüşecektir. Bu sezgi ve düşünce tasarım için nekadar gerekliyse, bir yapıyı okumak/değerlendirmek için de o kadar gereklidir. Bu içgüdü oluşumu genelde zaman alır. Deneyim istiyebilir.
Genelde haklı olmanıza karşın, binaları yapan mimarları da koruduğum için kusura bakmayın. Gençler çeşitli nedenlerle zor beğenir.
Saygılar,


uçurtma

Sayın Şevki Vanlı,

'Düşünceler ve Tasarımlar' adlı kitabınızı incelediğimizde aslında bu uzun süreli mimarlık yaşamınızın dönem dönem farklılaştığı ve yön değiştirdiği izlenimini elde ediyoruz. Özellile Cezayir projelerinizde bu yaklaşım farkı açıkça okunmakta. Siz çizginizdeki bu değişim sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Başarılar diliyorum.

Şevki Vanlı

Sevgili uçurtma
Tanılarınızda yalnız değilsiniz. Yalnız!
Rasyonel mimaride, akılcı bir yöntemle işlevler prizmaların içine yerleştirilir. Form, işleve göre doğmuş bir sonuç değildir. İşleve göre seçilmiş, belki biçimlendirilmiş kutulardır. Tüm ülkelerin mimarlığında ortaklaşılabilen bu yaklaşım, kişiye göre pek çok, saygı değer başarılar üretmektedir. Başkalarından farklı olmak için aykırı olmak koşul değildir.
Sözünü ettiğiniz kitabımda göreceğiniz gibi, elli yıl önceki öğrenciliğimden başlayarak prizmalara karşı oldum. Yani yapılarım, yerine ve işlevine göre yapılan bir tasarımın mimarca (olabildiğince) sonucudur. Yer ve işlev değiştikçe sonuçlar farklıdır. Planlardan ve görünüşlerden anlaşılacağı gibi, benim yaklaşımım duvarlar aracılığıyla düzenlemedir. 1990'larda yaptığımız kırsal alan tasarımlarında çatı öne geçer.
Kuşkusuz imar yönetmelikleri geçerli yerlerde çok kez sıkıntımız olmaktadır. Cezayir'de ise, bu ülkenin bu yerin kültürü, iklimi ve istekleri söz konusudur. Sibirya'da, Manhattan'da veya Afrika'da mimarın düşünceleri ve sezisi aynı olamaz. Ama orada da duvarlar önemle yerlerini alırlar. Göreli sıcak iklimde yapı yakın çevresi ve yapılar arası mekan düzenlemesi önemli olmalıdır.
Anlatabildiğimi umarım.
Saygılar,


Can_NY 

Yurtdisinda Mimarlik

Sayin Vanli,

Lisans ve Doktora ogreniminizi yurtdisinda yapmis bir mimar olarak, Turkiye'ye dondugunuzde, Turkiye'deki mimarlik profesyonel ortamina nasil adapte oldunuz, zorluk cektiniz mi? Yurtdisinda kalmak ile Turkiye'ye donmek arasinda bir karar verme asamasi yasadiniz mi, bunu nasil astiniz? Cok tesekkur ederim.

Can T.

Şevki Vanlı

Sevgili Can NY,

Elli yıldır tam uyum sağladığım söylenemez. Türkiye benim toprağım,ailem ,sevdiğim insanların yaşadığı yer. Orada benim ana dilim konuşuluyor. Ben oraları çok beğensem de duygularımdan kopamazdım.
Saygılar,


Ratio

Yarışmalar ve Jüriler

Sayın Şeyki Bey,

Yarışma jürisine girene kadar bilemiyeceğimiz şu jüri üyesi olma psikolojisi bize bir süreç olarak kısaca aktarabilir misiniz?

Bunun ile bağlantılı olarak, herhangi bir yarışma jürisinin seçimi ödüle layık görülecek eserlerin (modernist, geleneksel, vb..) öne çıkmasında etkili olduğunu düşünür müsünüz ? Çok kabaca 50-60 yaşında 5 mimar yerine 30-50 arasında 5 mimar jüri üyesi olduğunda bu sonucu farklı yönlerde etkilemez mi? Zaman zaman bu yaş konusunda karma uygulamalar oluyor... O zaman buyuk çatışmalar çıkıyor mu?

Saygılar

Şevki Vanlı

Konunun yaş sorunu olduğunu sanmıyorum. Türkiyede gençler her zaman desteklenmiştir,doğaldır. Zaten etrafta kalburun üzerinde kaç yaşlı var? Sanıyorum gelişmiş ülkelerde oran daha yüksektir.ve bizde yaşlılardan şikayet edenlerin önde gelenleri de 50 yaş civarındadır. Benim ilk jüri üyeliğim 1957 yılında ve otuz yaşlarında olmuştur. Ve 7 kişilik jüri de bir yaşlı vardı.
Yaş konusunu kafanıza takmayın, siz de bir gün yerinizi alacak ve sonra yaşlanacaksınız.
Jüri üyeliği büyük bir sorumluluktur. Projeden yapıyı görüp değerlendirmek zor bir şey. Jürilerin çok kez yanıldığı ,yapılardan görülür.
Saygılarımla,

Ratio

Kitaplar

Sayın Şevki Vanlı,

Genç mimarlara okumalarını tavsiye edeceğiniz kitaplar nedir?

Saygılar

Şevki Vanlı

Sevgili Murat Aksu,
Liste çıkarmak olası değil. Zaten her şey geçmişten bugüne uzanan tarih içindedir. Düşünceler, yaşam ve sonuçlarını orada bulmak ve kendi düşüncelerinizi üretmek esastır. İşin eksik yanı, tarih genellikle batıyı anlatır. Doğu ve uzak uygarlıklar ihmal edilmiştir.
Kışkusuz, Tarihin yanında felsefe gelir. Diğer sanatlar üzerinde,matematik, geometri gibi soyut konularda ilginçtir.
Fırsat bulmuşken reklamını yapayım. Ş.Vanlı Mimarlık Vakfı'nın yayınlarını da öneririm.
Saygılar,


cdmann

Question Deconstructivism

Sayın Şevki Vanlı ,
Ben Yıldız Teknik Universitesi mimarlık ve şehir bölge planlama çift lisans öğrencisiyim. Sizin "Deconstructivism" hakkında görüşlerinizi merak ediyorum?
Ayrıca günümüz mimarisinin hızla geliştiğini görerek , bunun yanında İstanbul ve Türkiye'deki mimarlık, planlama ve bunun dünyada tanıtılması hakkında neler düşünüyorsunuz ?
Tesekkurler

Şevki Vanlı

Sevgili Cdmann,
Mimarlar olan söylemleri aşmak isterler... Bunun bir örneği de Post-Modern, yani Modernin aşılması isteğidir. Yaklaşım, görüntüyle sınırlı kaldığı için başarısız olmuştur. Ama arkasında iz bırakmıştır.
Fransada edebiyat ortamında 'onu aşmak için, olanı yıkmak' gerekir düşüncesindedir. Dekonstrüktivizm mimarlıkta, yapıların maliyeti büyük olduğundan, var olanın düşüncesini tepelemek, ona aykırı olmak gibi algılandığını sanıyorum. Kuşkusuz hiçbir şeyin geleneğini tanımamak, işlevle çatıştığı için, ancak önemli biçimsel aykırılıklar denenmektedir.
Deneysel olsa da ucundan kenarından modern mimariyi etkilemektedir. Zaten modern mimari 1920 lerden beri sürekli değişim yaşamaktadır.
Saygılar,


Şevki Vanlı

Sevgili gençler,

Sorulardan çoğunuzun mimarlığa yeni başladığınız ve endişeler içinde olduğunuz anlaşılıyor. Bizlerde öyleydik. Aslında endişelerin niteliği değişir, ama hiç bitmez, doğaldır ve iyidir de...Çünkü sanat bir yerde bitmeyen bir eylemdir.

Korkmayın, Türkiye’de hiç birşey yapılmamış ve yapılamaz sanmayın ve kendinize güvenin.Düşünsel ortam pek parlak olmasa da, Dünyanın pek az yerinde olan bir talep var. İşinizi iyi yaparsanız, bir gün kesinlikle saygı görürsünüz. Biraz her konuda olduğu gibi, aramızda bile işimizin önemini anlamayan, iyi yetişmemişler, eylemin saygınlığını yıpratıyorlar.

Tarihi tekrar tekrar okuyun. Bir anıtta kaç kolon olduğunu öğrenmek için değil, niye kolonlar olduğunu anlamak için. Çağımızı tanımak, modernizmin neden var olduğunu ne olduğunu düşünerek mimariyi keşfedin. Çünkü sanat öğrenilmez ancak keşfedilir. Felsefe ile düşünme yeteneğinizi güçlendirin, statiğin ne olduğunu ise öğrenmek anlamak zorunludur.

Toplumdaki her sorunun sorumlusu siz değilsiniz. Her şeyi yüklenmeyin. Her konunun uzmanlarının bilgi ve verilerini kullanacaksınız. Ama yapının düzenlemesinden siz sorumlusunuz. Bir yapının bir resim olmadığı, en az 100 yıl aramızda yaşayamamasının sorumluluğu yeteri kadar ağırdır.

Başkalarının yönetiminde çalışırken, ortamın iyi yönlerini seçmek te başarının bir nedenidir. Ülkenizle ilişkinizde de öyle!
Yaşadığımız toplumu aşağı görmeyin. Her ülkede başarılı insanlar azınlıktadır. Onlardan biri olmak için sevmek, öğrenmek, düşünmek, çalışmak ve kendinize güvenerek, ne batıya ne geçmişe sığınmayın. Bunlar aynı zamanda mutluluğun da ortamını oluşturur. Ben 77 yaşında, çok eziyetler yaşamış ama mutlu bir insanım. Bunu yaşamımı dolduran mimarlığa borçluyum. Umarım siz de öyle olursunuz.

Hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım
Şevki Vanlı

Not: ilk sorusuyla beni suçlayan mimarlar olduğu gibi. Beni yakından tanıyan ve bu suçlamaya isyan eden bir Aslı Özbay’da var. İşte yaşamın acı ve güzel yanları. Aslı’lara, beni mutlu ettikleri için teşekkür ederim.

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz