Türkiye'yi rant hırsı yıkıyor
Deprem bölgesinde artık bir ''Türkiye klasiği'' yaşanıyor... Yerle bir
olmuş binaların enkazlarında ''teknik hatalar'' saptanıyor...
Devlet bu kez yardıma koşmakta geç kalmış olmasa bile, yardımların dağıtılmasında
alışılagelmiş kargaşa yine eksik değil...
...Ve devletin tüm büyükleri ''yaraların hemen sarılacağı'' sözünü
verirken Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdulkadir Akcan da felaketin
nedenini şöyle özetledi: '' Veli Göçer' ler her yerde var...'' Çevre Bakanı
Fevzi Aytekin ise gözlemlerini imar bilgisiyle donatarak şunları söyledi:
''Alüvyon zeminde bina yapılırsa bu gibi durumlar başımıza gelir...''
(Cumhuriyet, 4.2.2002.)
Veli Göçerler'in her yerde olmasına yıllardır müteahhitliğe ve yap-satçılığa
denetim kuralı getirmeyen Bayındırlık Bakanlığı 'nın siyasal yöneticileri
neden olmadı mı?..
Alüvyon zeminlerdeki yapılaşmaya yasal önlem için bir tasarı bile önermeyen
Çevre Bakanlığı 'nın siyasi yöneticileri göz yummadılar mı?..
Üstelik, özellikle bu iki bakanlığı yönetenler, imara ve yapılaşmaya
planlama ve denetim disiplinini getirmek için ''işbirliği'' yapmak yerine,
1999 depremlerinden bu yana adeta ''kavga'' halindeler... Nedeni ise 1/25 bin ölçekli
''arazi paylaşım planlarının'' sadece kendi yetkilerinde olduğunu ileri sürmeleri...
Hatta buna ait ayrı ayrı çıkardıkları genelgelerini ve yönetmeliklerini
geçersiz kılmak için birbirlerini ''mahkemeye'' bile vermiş durumdalar...
İşte bu tutumlar yüzünden bu kez de Afyon'da felakete dönüşen depremin
ardından ''afet bölgesini'' ziyaret eden bakanlara ve yetkililere hiç kimse
"Binaları ve insanları kurtaracak yeni yasaları neden unutuyorsunuz...''
diye sormuyor...
Hemen herkesin acılarını umutla dindirdiği 1999 'dan bu yana olana bitene
bir bakalım...
O yıl Türkiye'nin en ''gelişmiş'' bölgesinde depremi felakete dönüştüren
ne kadar siyasal ve ekonomik neden varsa, bunların azaltılması bir yana, şimdi
daha da ''etkin'' kılınmış durumdalar... Örneğin daha önce Hazine
arazilerindeki işgal hiç değilse yasadışıydı ve kimi belediyeler artık
buna izin vermeyerek kaçak ve denetimsiz yapılaşmaya kararlı bir tavır içine
de girmişti. Büyük depremin daha ikinci yılında ise işte bu tavrı güçlendirecek
ve yaygınlaştıracak yeni yasalar yerine, neredeyse tümüyle ortadan kaldırmaya
aday ''Hazine arazilerinin işgalcilere satışı'' yasası yürürlüğe
sokuluverdi... Benzer şekilde yine kaçak ve denetimsiz yapılaşmayı önlemede
önemli bir dayanak olarak kullanılması gereken ''altyapı yasağı'' bile geçen
haftalardaki IMF yasasının maddelerine eklenen ''ruhsatsız binalara elektrik
bağlanması'' hükmüyle devreden çıkartıldı... Hatta ''kaçak binaya önceden
götürülmüş diğer altyapı hizmetlerinin de yasallaştırılması'' sağlandı...
''Plansız yatırım alanları'' konusunda da yine 1999'dan daha geriye
gidilmiş durumda... Doğa, Afyon depreminin hazırlıklarını yaptığı günlerde
TBMM'den geçen ''Endüstri Bölgeleri Yasası'' ile artık sanayi yatırımlarının
yer seçiminde planlamayı yok saymak ''hükümet güvencesine'' bağlanıyor...
Şimdi son olarak Afyon ve çevresinde yaşanan, yarın ise kim bilir daha
nerelerde yinelenecek olan ''deprem dramımızın'' temelinde de işte bu
''klasik yağmacı niyetler'' yatmıyor mu?...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|