Kültür mirası
Taha Akyol
BUGÜN Antalya / Göynük'te önemli bir sempozyum var: "Türkiye'de
Tarihi Kent Dokularının Korunması ve Geleceğe Taşınması..."
26 vali, 120 belediye başkanı, 96 akademisyen, 12 yabancı temsilci ve çok
sayıda ilgilinin katılacağı bu organizasyonu yaptığı için Kültür Bakanı
İstemihan Talay'ı kutluyorum.
"Tarihi kent dokularının korunması" hem mahalli, hem merkezi
idareler için, hem hepimiz için zaruri bir ödev haline gelmiştir. Çünkü
Talay'ın dediği gibi, tarihi kent dokularının beton yığınlarıyla tahrip
edilmesi "ülke belliğinin ve kimliğinin" tahrip edilmesi boyutlarına
ulaşmıştır!
Şahıslarımız için de hafıza kaybı! Doğduğumuz sokağı şimdi yerinde
bulacak kaç kişi var?
İstanbul'u adeta mahvettik... Her kentimiz öyle... Binlerce, on binlerce
Cumhuriyet, Osmanlı, Selçuklu, Beylikler, Bizans, Ermeni ve antik medeniyet
eseri yok oldu...
Biz 'tarihsiz' bir aşiret toplumu muyuz ki, şehirlerimiz beton yığınları
halinde...
* * *
BENİM şehrim Yozgat'ta tarihi lise binasının eski Türkçe kitabesi söküldüğü
gibi, Cumhuriyet'in ilk dönem mimarisiyle inşa edilmiş nefis halkevi binasının
yerinde şimdi beton yığını çirkin bir işhanı var!
Cumhuriyet'in en önemli kurumlarından ve en orijinal mimari eserlerinden biri
olan Ankara Ulus'taki İş Bankası binasını boğan Sümerbank'ın beton çıkıntısını
her gördüğümde sinirlenirim...
Çöken veya buldozerle tahrip edilen, vakfiyeleri çürüyen tarihi
kervansaraylar, hanlar, arastalar, sebiller... Aynı şekilde yok olan mesire
yerleri, ormanlar...
Şehirleşmeye çok geç, 1950'lerde başladığımız için ekonomik ve sosyal
zaruretlerle adeta balık istifi gibi şehirlere yığıldık! Talay bu süreçte
"tarihi kent dokularında büyük ölçüde yıkım ve yeniden yapım süreci"
yaşandığını, "1990'lı yıllardan itibaren konuyla ilgili önlemlerin
alındığını" belirtiyor:
"Avrupa Tarihi Kentler Birliği"ne üye olmuşuz, "Avrupa Ortak
Miras Kampanyası"na katılmışız... Bu gelişmelerin ilk neticesi
Safranbolu'nun "Dünya Kültür Mirası Listesi"ne girmesidir...
* * *
FRANSIZ İhtilali'nde "akılcılık ve aydınlanma" adına çok sayıda
tarihi heykeller, saraylar, katedraller, kütüphaneler "karanlık ortaçağ
kalıntısı, istibdat ve hurafe simgesi" diye yakılıp yıkılmıştı!
Tarihçiler, bu tahribatın "Vandalizm" boyutlarında olduğunu söylüyor.
Biz ise, tarih, kültür, çevre ve kentlilik konularında gereken bilince sahip
olmadığımız için beton yığınlarıyla 'vandallık' yapıyoruz.
Yavaş da olsa uyanıyoruz. Tarihi mirasın turizm için de gerektiğini bari görüyoruz!
Anadolu'da birçok şehir ve kasabada belediyeler restorasyon yapıp mahalli müzeler
açıyorlar...
İstanbul'da bir "Gökkafes" faciasını önleyemedik ama tekrarı önlenir
sanıyorum.
Cadde, sokak ve meydan adlarını değiştirme huyumuzu da terk etmeliyiz.
Artık teker teker eserleri değil, bütün tarihi dokuyu korumak gerektiğini görmeliyiz.
Bakan Talay'ın söylediği gibi:
"Ortak miras, ancak ortak çabalarla korunabilir ve geliştirilebilir."
Milliyet
|