Kurabiye
Telaşlanmayın, bu çok kıymetli köşemi kurabiye tarifi yaparak
doldurmayacağım. Aslında çok da kötü olmaz, neyse bugün son derece
bilimsel bir yazı okuyacaksınız, baştan belirtelim.
Bir soru: Bilim nasıl görselleştirilebilir ve altı yaşında bir çocuğun
anlayabileceği bir üsluupla nasıl anlatılabilir?
Şimdi bu soru nereden çıktı? Anlatayım. Bir süredir ekonomik ve sosyal
depremden ötürü unuttuğumuz fiziksel deprem bizlere bu kez Afyon'dan selam gönderdi
ya, anında hiç unutulmaması gereken bir soru, ''Depreme karşı nasıl
korunuruz'' sorusu tüm tazeliğiyle yeniden gündeme geldi. Ve maşallah iki büyük
depremin ardından hiçbir biçimde akıllanmadığımız ortaya çıktı.
Mete Işıkara , o sakin adam bile bu akılsızlık karşısında dayanamadı
ve cümle basın mensuplarını ve cümle Türk halkını, ''Bana artık deprem
olacak mı sorusunu sormayın, evet olacak!'' diye azarladı. Bu arada halkımızı
depreme karşı bilgilendirmek için yapılan kısa filmlerin televizyonlarda çok
geç saatlerde gösterilmesini açıkça kınadı.
Haklıdır ama doğrusu o kısa filmlerin pek de akıllıca yapılmadığını
ben de Işıkara'ya söylemek zorundayım. Çünkü çok akıllıca yapılmış
bir başka filmi izlemek şansına sahip oldum. İzleme şansını elde ettiğim
filmin adı Kurabiye. Neden Kurabiye, ilerleyen satırlarda size bunu açıklayacağım.
Şimdi biraz filmi yapan kişiden söz edeyim.
Filmi yapan kişi benim Kadıköy'de yürüttüğüm film atölyesinden bir
öğrencim. Öğrencim dedimse, iş güç sahibi bir
adam. Makine mühendisi. Krize kadar çoğu yabancının ''Al şu parayı
bize şöyle bir fabrika kur'' dedikleri bir mühendis. Efendim mühendisimiz
Nevzat Cumhur Demirtoka , henüz kriz çıkmamışken, çok paralıyken kendine
bir dijital kamera alıyor ve elinde kamera parklarda, sokaklarda, evin içinde
dolaşmaya başlıyor. Tam o sırada kriz patlak veriyor, işler bıçak gibi
kesiliyor, Nevzat Bey, ''Ne yapalım sağlık olsun'' diyor ve dijital kamerasıyla
daha çok vakit geçirmeye başlıyor. Elinde kamera dolaşanlar bilir, kamera sürekli
bir şeylere dikkat etmemizi sağlar, bizi adeta uyarır. Nevzat Bey için de öyle
oluyor, kamera sürekli betonu çatlamış, çıkmaları neredeyse yıkılmak üzere
olan binaları gösterip duruyor ve Nevzat Bey uyarıyor. ''Ben'' diyor, ''bir
deprem uyarı filmi yapmalıyım. Ama nasıl?''
Nevzat Bey mühendis ya, ''Bu işin temelinden başlamalıyım'' diyor.
''Betonlardan, kolonlardan ve çıkmalardan söz etmeliyim ve her şeyi altı yaşında
bir çocuğa anlatır gibi anlatmalıyım.'' Ve başlıyor. Her şeyi kendi yapıyor,
oyuncusu kendi sekiz yaşındaki kızı, baba-kız her şeyi bütün yapı yanlışlarını
bize birer birer gösteriyorlar. Çok basit bir biçimde. Örneğin beton yapımında
kullanılan ana maddelerdeki eksikliğin evleri asıl ''kurabiye evlere'' çevirdiğini
bir anda görüveriyorsunuz. Filmin oyuncusu küçük kızı üşenmeden bir
tepsi kurabiye yapıyor, bunu fırına atıyor, sonra pişen kurabiyeyi alıp şöyle
eliyle bastırıyor. Ne oluyor? Kurabiye anında darmadağın oluyor. İşte
standartlara uymayan, kalitesiz betonla yapılan binalar da tıpkı bu
kurabiyeler gibi, en ufak bir sarsıntıda unufak oluyorlar.
Bu kurabiye evlerin sayısı hiç de az değil. Filmde sadece Bağdat
Caddesi'ne yakın olan pek çok binanın ha yıkıldı ha yıkılacak durumda
olduğunu bizzat görüyorsunuz. Sonra bu baba-kız şakalaşarak, köpekleri
Zeytin'e bol bol kurabiye yedirerek, başka bir temel ayrıntıyı, bu kez de
kibrit kutuları yardımıyla anlatıyorlar. Binaların kolon sorununu. Meğer
kolonların asla paralel olmaması gerekiyormuş. Bunun kibrit kutuları yardımıyla
nasıl bir yanlış olduğunu, evlerin bu durumda nasıl sapır sapır döküldüğünü
bir çırpıda anlıyorsunuz.
En önemli yapı sorunlarından biri de binalardaki çıkmalar. Onlara konsol
adı veriliyor. Eksik demir kalitesiz betonla birleştiğinde bu çıkmalar tam
çıkma oluyor ve sarsıntı başlayınca fırlayıp gidiyorlar.
Ben filmi zaman zaman kahkahalarla izledikten sonra hemen kendi oturduğum
binadan işe koyuldum. Bizim yöneticimiz mühendis olduğu için gerekli her türlü
önlemi almış. Kolonları kuvvetlendirmiş, betonun kalitesini ölçmüş. Bu
arada betonun kalitesini ölçen bir tomografi aleti 15 bin dolara üretim için
TÜBİTAK'ta bekliyor. Bu alet tıpkı beyin tomografisi gibi betonun
kalitesini, açıklarını şıp diye gösteriveriyor. Birilerinin bu icatla
ilgilenmesi iyi olur sanırım. Şimdi gelelim, yazımın başında sorduğum
soruya. Bilim nasıl görselleştirilebilir ve anlatılabilir?
Seyrettiğim Kurabiye filmi bunun yanıtını çok açık bir biçimde
veriyordu. Dilerim, okullar, belediyeler, cümle inşaatçılar, emlakçiler, ev
arayanlar bu filmi izleyebilsinler. Ve kurabiye evlerde yaşamaya isyan
etsinler.
Bu arada ilgilenenler için Nevzat Demirtoka'nın irtibat telefonunu verelim:
(0216) 449 38 76
Cumhuriyet - Işıl
Özgentürk
|