21 Şubat 2002 Perşembe
Ana Sayfa
>
Haberler

Korumada 'planlama' ilkeleri

Kültür Bakanlığı'nca
8-10/Şubat/2002'de Antalya'da düzenlenen ''Tarihi Kentlerin Korunması'' sempozyumundaki komisyonlardan biri de SİT'lerin tahrip edilmeden yaşatılmasına yönelik yeni planlama kurallarını belirledi...
Tarihsel ve doğal değerlerin yoğun bir ''doku'' oluşturduğu bölgeler ''SİT'' statüsünde korunmaya çalışılıyor... Yani, yapılar ya da diğer varlıklar tek tek değil, ''bir bütün olarak'' gözetilip yaşatılmak isteniyor...

Bu gibi alanlar, aynı zamanada ''yaşamın'' da sürdüğü ''kullanılan'' yerler olduğu için, zorunlu bir ''imar süreciyle'' de iç içe durumdalar...

Yani, hem o eskiden kalma kültürel değerler ile doğal varlıklar korunacaklar; hem de onları yıpratmayacak bir yeni kullanım ile, toplumsal yaşam için gerekli ''yeni düzenlemelere'' ve hatta bazı ''yeni yapılanmalara'' da aynı doku içinde olanak sağlanabilecek...

İşte, SİT'ler için bu kaçınılmaz ''koruma ve imar'' ilişkisinin, bilimsellikten de ödün verilmeyen bir toplumsal yaşama bağlı olarak kurulabilmesi için, öncelikle ve mutlaka ''planlama'' gerekiyor. Bu planlamanın da aynı nedenlerle ''koruma amaçlı bir imar düzeni'' sağlaması, tarih-doğa ve kültürle ''barışık'' ve onlara ''saygılı'' bir kimlikli yaşamın sürmesi açısından büyük önem taşıyor...

Komisyon çalışmaları
Nitekim, Kültür Bakanlığı da 8-10/Şubat/2002'de Antalya-Kemer'deki Mirage Park Resort otelinde gerçekleştirdiği; ''Tarihi Kent Dokularının Korunması ve Geleceğe Taşınması'' konulu sempozyumda oluşturulan üç önemli komisyondan birini sadece ''planlama'' konusuna ayırmıştı...

Diğer iki komisyon ise kentsel korumanın ''kültürel, ekonomik, sosyal boyutları'' ile aynı amaç doğrultusundaki ''koruma kültürünün geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması'' konularını ele aldılar ve elbette yine çok önemliydiler...

Ancak, özellikle ''SİT'lerin planlanması'' konusu, Komisyon Başkanı Prof. Dr. Tamer Gök 'ün de vurguladığı gibi, ülkemizdeki ''temel sorunlar'' arasındaydı... Çünkü tarihi ve doğal SİT dokularının sadece ''plansızlık'' yüzünden değil, daha da acısı ''yanlış ve duyarsız planlarla'' tahribatını bile yaşayabiliyorduk...

Peki, neler yapılmalıydı?.. ''Koruma amaçlı imar planlaması'' denildiğinde, bu amaç için ''yetersiz'' kalan planlamanın tahribatı nasıl önlenebilirdi?..

Bu sorular sempozyumun son oturumunda komisyon başkanınca açıklanan ''sonuç raporunda'' özetle şöyle yanıtlanıyor:

Bütüncül koruma
''SİT'' lerin dışındaki alanların da imar planları düzenlenirken, SİT'teki dokunun korunmasını zorlaştıracak değil, ''kolaylaştıracak'' ve hatta ''gerekli'' kılacak düzenlemeler gözetilmelidir...

Özellikle ''peyzaj devamlılığı'' ya da ''kimlikte uyum'' vb. gibi, yapı yoğunluğu-karakterleri ve ''siluet etkileri'' konularında bu özen gösterilirken, kentsel kullanım ve ''işlev'' açısından da ''koruma öncelikli bir bütünsellik'' sağlanmalıdır...

Söz gelimi, bir kentsel SİT içindeki ''eski çarşının'' ya da ''arastanın'' korunup yaşatılabilmesi için, koruma planıyla birlikte ne kadar mükemmel bir ''kentsel tasarım projesi'' önerilirse önerilsin, SİT dışı imar planı alanlarına ''süpermarketler'' sıralandıkça, bu güçlü ''kuşatma'' altında koruma planı hedefleri de yakalanamaz; aynı arasta zengin rakipleri karşısında ''söner'' gider...

Koruma amaçlı planların yapım sürecinde, ''plancıyla'' birlikte ve SİT'in niteliği de gözetilerek ''mimar'', ''arkeolog'', ''sanat tarihçisi'', ''peyzaj mimarı'' .. gibi temel ve zorunlu uzmanlık alanı temsilcileri de ''etkin ve sorumlu olarak'' yer almalıdır...

Bu uzmanlar, plan alanı içindeki mimarlık, arkeoloji, sanat tarihi, doğal değerler ve peyzajlar açısından korunması gerekli mirasın niteliklerini ve koruma koşullarıyla ''yaşatma ilkelerini'' kendi birikim ve bilgileriyle belirlemeli; ayrıca, planda bunların gözetileceği kararların üretilmesinde de ''ortak yükümlülük'' üstlenmelidirler...

Böylesi bir uzmanlar arası birliktelik içinde düzenlenecek imar planlarından da sadece plancı değil ''tümü'' sorumlu olmalı; planın genel raporuna birlikte imza atarken aynı planda tek tek kendi alanlarıyla ilgili olarak ''koruma ve yaşatmanın sağlandığına'' dair de ayrı uzmanlık raporlarını eklemelidirler...

Plansız yapılaşmaya son
SİT ilan edilen yerlerde, plan üretilinceye kadar (yasada öngörülen) Koruma Kurulları'nca belirlenen ''geçiş dönemi yapılaşma koşullarında'' (GDYK) ise özellikle yeni yapıya ve yeni parselasyona olanak sağlamak ciddi sorunlar ve sakıncalar yaratıyor...

Çünkü, bir yandan gelecekteki plana ''önceden müdahale'' yaratırken öbür yandan da yeni yapı talepleri sürekli karşılandığı için ''koruma planı gerekliliği'' unutuluyor ve yıllarca plan yapılmadığı bile oluyor...

Komisyon bu nedenlerle artık ''GDYK'' içinde, koruma projeleri dışındaki yeni yapılaşmalara yer verilmemesini öneriyor...

Kurul kararları yayımlansın
Bu önerileri tamamlayan diğer dilekler arasında en önemlilerinden biri de ''Koruma Kurulu kararlarının yayımlanması'' ... Bu konu, 1995'ten bu yana hep gündemde olmasına ve ''hukukun da gereği'' sayılmasına rağmen, şimdiye dek gerçekleşme şansını bulamadı...

Bakalım şimdi Kültür Bakanlığı, hemen her yönüyle verimli ve coşkulu geçen Antalya buluşmasının ''başarılı ev sahibi'' olarak, bütün bu önerileri yaşama geçirmek üzere nasıl bir yöntem izleyecek...

Atılacak her adıma destek vermek de bizlere düşecek...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci

 

Şubat 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03
04 05 06 07 08 09 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28
diğer aylar için tıklayın

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz