reklam

18 Ekim 2002 Cuma
Ana Sayfa
>
Haberler

Deprem bölgesinin sorunları bitmiyor

Başbakanlık tarafından oluşturulan heyetin Marmara Bölgesi’nde yaptığı inceleme sonucunda hazırladığı rapor, deprem sonrasında yapılan çalışmalara rağmen önemli sorunların varlığını tespit ediyor.

Bolu, Düzce, Sakarya, Kocaeli, Yalova ve İstanbul’u kapsayan bölgede, mevcut sorunları yerinde tespit etmek amacıyla Başbakanlıkça oluşturulan 5 kişilik heyet, mülki ve mahalli idareciler, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve depremzedeler ile görüşerek “17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 Depremleri Sonrasında Bölgedeki Mevcut Durum, Sorunlar ve Talepler” başlıklı bir rapor hazırladı.

Raporda, “genel tespitler” şöyle sıralanıyor:
Vatandaşların acılarını en kısa sürede dindirmek, onları deprem öncesindeki yaşam standartlarına tekrar ulaştırmak için, onbinlerce yeni konut, ekonomiyi canlandırmak için kredi destekleri ve binlerce işyeri yapılmasına rağmen, ‘plansızlık ve eşgüdüm eksiklikleri’ yapılanların vatandaşlarca aynı oranda hissedilmemesi sonucunu doğuruyor, bu da eleştiri ve şikayetlere neden oluyor.
Farklı uygulamalar ve imkânların eşit dağıtılmaması nedeniyle, bazı illerdeki vatandaşlar, devlet imkânlarından yararlanmada kendi illerine bilinçli olarak haksızlık yapıldığı fikrinde.

Deprem sonrasındaki yeniden yapılanma faaliyetlerinde, yeni bir il olması ve imkânlarının daha kısıtlı olması nedeniyle Düzce en sıkıntılı yerleşim merkezi. Ancak, mülki idareciler, mevcut sorunları çözmek için olağanüstü bir azim ve çaba sergiliyor.
Bolu, Sakarya ve Yalova, deprem yaralarını sarma gayretinde, ancak ekonomiyi canlandırma açısından alınacak çok mesafe bulunuyor. İmkânları daha geniş olan Kocaeli’de sorunlar daha az, İstanbul ise yaraları sarma aşamasını geçti.”

Prefabrik sorunu
Raporda, barınma sorunları irdelenirken de prefabrike konut, konteynır ve kalıcı konutlarla ilgili değerlendirmelere yer veriliyor. Rapora göre, deprem sonrasında önemli bir barınma işlevi gören prefabrike konut ve konteynırlar, şimdilerde önemli sorunlara kaynaklık ediyor. Tespitler şöyle:
Çadırkent kalmadı, ancak yükseklik sağlamak amacıyla yığılan kum, çakıl gibi malzemeler çadırların sökülmesinden sonra temizlenemedi. Arazilerinde çadırkent kurulan şahıslar bunların temizlenmesini talep ediyor, ancak bu istek imkânsızlıklar nedeniyle yerine getirilemiyor. Hibe edilen çadırların çoğu Kızılay’a teslim edildi, ancak bunlar uygun bir şekilde muhafaza edilmedi. Bu nedenle, Kızılay, Afyon depremi sonrasında çadır ihalesi açtı.
Deprem sonrasında büyük fayda sağlayan konteynırlar sorun haline geldi. Kullanılmayan konteynırlar bugün şehir görüntüsünü, hijyen şartlarını ve asayişi etkiliyor.

Önemli işlev gören prefabrike konutlar da şu anda sorun kaynağı. Talebin fazla olmadığı bu konutlar, hurda olarak satılmak istense bile elde edilecek gelir, söküm masraflarını dahi karşılamıyor. Sökmeden satış için çareler aranıyor.
Bu konutları sökmeden satmak mümkün olsa bile bulundukları arazinin yeniden kazanılması büyük harcamalar gerektiriyor.
Raporda, durum, “Kısaca, prefabrik konutlardan nasıl kurtulunacağı, birçok ilin en önemli sorunlarından biri olarak çözüm beklemektedir” ifadeleriyle özetleniyor.

Kalıcı konutlar memnun etmiyor
Kalıcı konutlara ilişkin sorunlara da değinilen raporda, “Onbinlerce kalıcı konut yaptırılmış olmasına rağmen vatandaşların büyük çoğunluğunun memnuniyetinin sağlanamadığı” dile getiriliyor. Bu konudaki tespitler ise şöyle:
Kalıcı konutların bağlantı yollarının tamamlanmaması, konutların kalitesinin düşüklüğü, ulaşım güçlüğü, altyapı sorunları şikayet konusu. Bazı vatandaşlar bu tür sorunlar nedeniyle hak sahibi oldukları konutları teslim almaya dahi gitmiyor.
Esnaf, kalıcı konutların şehir merkezine uzak kurulması nedeniyle gelir kaybına uğramaktan şikayetçi.
Orta hasarlı binalara kiracı bulunamıyor. Şehir merkezlerinin kalıcı konut bölgelerine kayması nedeniyle gayrımenkullerde değer düşmesinden şikayet ediliyor.
Kalıcı konut sayısının, hak sahibi statüsünü kazanan vatandaş sayısından oldukça az olması şikayet konusu.

Az hasarlı ve hasarsız binaların durumu
Raporda, “evini yapana yardım” seçeneğini tercih edenlerin ise bürokratik işlemler, yüksek proje bedelleri ve harçlardan şikayetçi oldukları belirtiliyor. Kaynak yetersizliği nedeniyle, ağır hasarlı binaların yıkımlarının aksadığı da kaydedilen rapora göre, orta ve az hasarlı binalarla ilgili sorunlar ise şöyle:
Herhangi bir onarım yapılmadan bu tür binalarda oturulmaya devam ediliyor. Bu durum, büyük tehlike arzediyor.
Onarım için yapılan yardımların yetersizliği konusunda yaygın şikayetler var.
Yapılan onarımlar bilimsellikten yoksun. Bu binaların olası bir depreme ne kadar dayanıklı olduğu şüpheli.

Yıkılan binaların yerine 2-3 kattan yüksek bina yapılmasına izin verilmiyor. Ancak bu binaların yanında deprem geçirmiş 6-7 katlı binalar bulunuyor. Bu binaların katlarının eksiltilmesi gerekiyor, ancak mülkiyet sorunlarının çözülmesi ve yıkılan kısımdaki vatandaşların ‘hak sahibi’ statüsüne alınması gerekiyor.
Rapora göre, hasarsız binaların temellerinde de sorunlar oluştu. Yağmur suyu girmesi nedeniyle temellerde korozyon başladı. Kontroller için mevcut imkânlar yetersiz, maddi külfet de gerekiyor. Yıkılan binaların enkazlarının tamamına yakını kaldırıldı, ancak temellerin temizlenmesi ve düzgün zeminler yaratılması faaliyetleri yapılamadı. Bu iş için büyük masraf gerekiyor.

Alınması gereken tedbirler
Deprem geçiren illerdeki ekonomik durgunluğa işaret edilen raporda, ekonominin canlandırılması için vergi, kredi ve sosyal güvenlik primleri konularında kolaylıklar sağlanması gerektiği dile getiriliyor.

Bölgesel destek taleplerine de yer verilen raporda, gelecekteki doğal afetlere hazırlık bakımından ise şu önerilere yer verildi:
İhtiyacın bittiği düşüncesiyle kriz merkezleri kapatılmamalı.

Deprem bölgesinde görev alan tecrübeli personel belirlenerek, tecrübelerinden faydalanılacak görevlere sevk edilmeli.

Arazi etütleri ivedilikle tamamlanarak, çadırkent, lojistik destek merkezleri gibi yerler önceden belirlenmeli.

Tüm illerde coğrafi bilgi sistemi oluşturularak ilgili birimlerin kullanımına açılmalı ve kriz merkezlerinde, bu sistemlerden yararlanılabilmeye imkân veren teknik düzenlemeler yapılmalı.

Acil durum ihbar ve ikaz sistemleri oluşturulmalı, acil tahliye planları yapılmalı, sivil savunma ve arama-kurtarma birimleri takviye edilerek her an bir afet ile karşılaşılacakmışçasına eğitimli olarak idame edilmeli.
Doğal afete hazırlık çalışmalarında zaman, kaynak ve işgücü israfının önüne geçmek için mülki idareler ile belediyeler arasında ve belediyelerin kendi aralarında çok sıkı eşgüdüm sağlanmalı.

Afetten korunma maksadıyla yapılacak yatırımların pahalı olduğu, ancak bir daha geri getirilemeyecek insan kayıplarının yanında afet sonrasında meydana gelen hasarın onarımının en az 20-30 kat daha pahalı olduğunun bilinci içinde müstakbel bir doğal afete karşı akla gelebilecek her türlü tedbir alınmalı.
NTVMSNBC

 

Ekim 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Diyalog

İhsan Bilgin 30 Ekim 2002 günü  Diyalog bölümümüze konuk oldu.

İhsan Bilgin hakkında daha fazla bilgi edinmek için  tıklayın

Diyalog buluşmasını soru cevap şeklinde okumak için  buraya tıklayın...


Vitra - Artema'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz