BLUEPRINT Dergisi Ekim
sayısında Gökhan Avcıoğlu'na yer verdi
BLUEPRINT
Dergisi'nin Ekim sayısında Zoe Ryan, "Geleneksel Türk Mimarisi'ne meydan
okuyor" diye tanımladığı Gökhan Avcıoğlu'yla çalışmaları üzerine
bir röportaj yaptı.
"Eskiyle yeninin yerelliğini inceleyen bir dizi çalışmasıyla Avcıoğlu'na,
ilham aldığı mimarlar sorulduğunda uzun bir liste sıralıyor. Denise Scott,
Robert Venturi, Toyo Ito, Rem Koolhaas, mühendis Peter Rice ve Cecil Belmond,
sanatçı Richard Serra, Dan Flavin, Christo ve Jean-Claude ve Gordon
Matta-Clark. Listede her hangi bir Türk isme rastlayamamanızın sebebiyse Türkiye'de
mimar, tasarımcı ya da sanatçının olmaması veya Avcıoğlu'nın ülkesini
ilgi çekici bulmaması değil. Aslında, Türkler mimari miraslarını kendi
ulusal kimliklerinin bir parçası olarak görmekteler. Türkiye'de iyi bir
kariyeri olan ve kendisi hakkında biraz "asi" olduğu düşünülen
Avcıoğlu, Aya Sofya gibi şehrin sembolu haline gelmiş yapıların, özellikle
de mühendislik konularındaki üstünlüğünden büyük bir hayranlıkla
bahsetmekte. Avcıoğlu, "Depremde bile sağlam kalabilen o yapılar, aslında
oldukça high-tech. Bir şeyi bu kadar ince, uzun ve hafif inşa edebilmek büyük
bir zekanın ürünü" sözleriyle ülkesindeki mimari miras hakkındaki görüşlerini
ifade ediyor.
Ama yine de Avcıoğlu, fikirlerini ülke dışına da yayabilme peşinde.
"Varolan uslupları tekrarlamak istemiyorum. Ancak Türkiye'deki mimarların
yüzyıllar boyunca yapmış oldukları gibi, yeni bir mimari diyalektiği tanıtmak
çabasındayım." Yıldız Teknik Üniversitesi'nde beraber proje yürüttüğü
arkadaşı Emir Uras, "Türkiye'deki mimari çevreyi değiştirmeye çalışan
bir avuç mimarız ve Avcıoğlu da bunların en başarılılarından
biri." sözleriyle Avcıoğlu'nu öncü bir mimar olarak tanımlıyor.
Mimari konusunda oldukça yoğun bir birikime sahip, 42 yaşındaki Avcıoğlu,
"Mimarlık, dünyaya sürekli bir şeyler katabilmenin mücadelesini
vermektir, basit bir barınak yerine, insan için daha kompleks mekanlar
kurgulamaktır. Sürekli yeni adımlar atabilmek, yeni bilgiler edinmek, bu
konuda yeni yaklaşımlar öğrenmek adına mimarların beraber çalışması
gerekmektedir."
Selçuk Üniversitesi'ni bitirdiği 1983 yılından 1994 yılına kadar bir
dizi firmada çalışmış olan Avcıoğlu, 1994 yılından itibaren dostu ve iş
ortağı Durmuş Dilekçi ve halkla ilişkiler menejeri Özlem Erçil'le beraber
kurduğu "GAD" (Global Architecture Development) adlı firmada mimari
çalışmalarını sürdürmektedir. Bugüne kadar firmanın ulusallık kimliği,
sadece ismindeki "Global" ünvanında temsil edilirken "GAD"
Türkiye'de tanıştığı SU11 mimarları ortaklığında, bu yıl New York'da
bir uydu ofis açtı. GAD, her ikisinin de Philedelphia'da bulunduğu, bir butik
otel ve apartman dairesi projeleri üzerinde çalışmakta. Kurulduğu yıllardan
beri GAD, minimalist apartman dairelerinden İstanbul'un sayılı Art Nouveau
binalarından birinde açılmış olan ve göz alıcı detaylara sahip Changa
restorana uzanan özgün bir çok projeye imza attı.
Projelerin çeşitliliğine rağmen, Avcıoğlu'nun çalışmalarında belli
başlı bir tema göze çarpmakta. İstanbul'un büyüleyici mimari geçmişini
onurlandırmak, Avcıoğlu için bir zorunluluk olduğu kadar çağdaş mimariye
yeni metod ve yaklaşımlar kazandırmak anlamını da taşımakta.
Eskiyle yeninin yerelliğini araştıran Avcıoğlu, şehrin eski ve değerli
yapılarının farklı kullanımlara yönelik açılması projelerinde de
deneyim sahibi. Yaklaşık elli yıl önce geçirmiş olduğu bir yangın
sonucu, sadece taş bina iskeleti kalıncaya kadar tahrip olan 19.yy'dan kalma
boğazdaki Esma Sultan Yalısı, Avcıoğlu tarafından parti ve düğünler için
uygun mekan kurgusuna sahip bir restorana dönüştürülmüş. Boğazın bir
sembolu haline gelmiş yapı, cephesinde her hangi bir değişiklik yapılmadan
korunmuş ve iç mekan dışıyla bütünlük sağlayacak şekilde tasarlanmış.
Ortaya çıkan sonuç ise, taş bir yapı içinde konumlanmış zarif cam bir
bina.
2000 yılında tamamlamış olduğu, eskiyle yeninin buluştuğu boğazdaki
konut projesinde ise Avcıoğlu, Gülçelik Ailesi'ne Boğaziçi İmar Kanunları'na
uygun özgün bir tasarım sunmuş.
Fatih Ormanı'nda bulunan ve şehir merkezine yaklaşık yarım saat uzaklıktaki
BMW sergi merkezi, cam ve çelik malzemenin kullanıldığı, yüzme havuzu,
restoran ve spa gibi çeşitli birimleri kapsamakta. Yapı, aynı zamanda içinde
bulunduğu doğaya saygılı ve doğayla uyumlu bir tasarıma sahip.
Le Corbusier'den esinlenerek bir çok çalışmasında rampa kullanan Avcıoğlu'nun,
Bodrum'da büyük bir bahçe içinde bulunan projesi, biri misafirhane, biri
yatak odası ve banyoyu, diğeri de mutfağı ve yemek odasını içeren üç
ayrı yapıdan oluşuyor. Bu üç ayrı bina, dairesel cam bir atriumun çevresine
yerleştirilmiş ve beton rampalarla birbirleri arasında bağlantı sağlanmış.
"Çevredeki mevcut mimari dile meydan okuyan avant-garde, özgün bir
bahçe istedim."diyor ev sahibi Vedat Semiz. Avcıoğlu ise, bu tasarımı
hakkındaki görüşlerini "Konut binaları için, özellikle de dış
mekanda, yeni düşünme mekanizmaları araştırmak istedim."sözleriyle açıklıyor.
Diğer tüm tasarımlarında olduğu gibi Avcıoğlu, bu projesinde de doğaya
ve bulunduğu çevreye uyumlu bir yaklaşım sergilemiş.
Tüm bu örneklerden de anlaşılacağı gibi Avcıoğlu, özgün tasarımlarını
ülkedeki yapı mevzuatına uygun bir şekilde uygulayabilme konusunda oldukça
başarılı. "Yeni bir mimarinin oluşmasındaki en önemli engel, mimarın
ta kendisidir. Farklı bir şekilde düşünmenin, yani gerçekci bir ekonomiye
dayandırılan ve ekolojik çevreye uyumlu yeni bir tasarım yaklaşımının
vakti artık. Mimarlar, küresel, çağdaş, kentsel ve ekolojik bakış açılarını
müşterinin şahsi ihtiyaçlarıyla harmanlayarak yeni ve öncü bir mimari dil
yakalamalılar."sözleriyle Avcıoğlu, genel mimari yaklaşımını özetliyor."
Linkler:
GAD Architecture: www.gadarchitecture.com
BLUEPRINT Ekim 2002 - Çeviren: Gülfidan Cansızoğlu
|