reklam

24 Şubat 2005 Perşembe
Ana Sayfa > Haberler

Ankara Şube Manisfestosu

Mimarlar Odası Ankara Şubesi, 23 Şubat 2005 tarihinde Mimarlar Odası’nın zihinsel üst yapısı ve maddi örgütlenmesine eleştirel bir açıdan bakan ve Mimarlar Odası’nın dile getirilmemiş bir toplumsal sözleşme olan kuruluş ilkelerine dönmesi gerektiğini belirten “Ankara Şube Manifestosu”nu yayınladı.

Mimarlar Odası Ankara Şubesi tarafından hazırlanan aynı zamanda şubenin rehber programı olarak da görülebilecek metin şu şekilde:

“1. Mimarlar Odası hemen hemen 30 yıl süren gerilimli bir sürecin sonunda ve zaman zaman uç noktalarda cereyan eden toplumsal hayatımızın çalkantısı içinde mimarlığın bir özgürleşme kültürü olduğunun bilinci ve sezgisiyle kurulmuştur.

2. M.O. ‘kapitalizm kentinin’ yokluğunda doğmak zorunda kalmıştır. Bu durumun varlık koşullarını zayıflatmasına rağmen M.O., henüz söylenmemiş olanın ülkenin toplumsal hayatının gelişimi sürecinde ortaya çıkacağı inancıyla kurulmuştur. Mimarlık kültürünün meşruiyet sorunlarının, öncelikle kurumsal bir formun içine girmekle kavranabileceğini öngören açık uçlu bir örgütlenme anlayışını M.O. bir kuruluş ilkesi olarak kabul etmiştir.

(Meslekçi ideolojk kesimler son 15 yıldır etkin oldukları yönetimlerde mimarlık kültürünün meşruiyet sorunlarını tepkisel önlemlerle ve mahkeme koridorlarında ‘koruma’ refleksleriyle çözümlemeye çalışmışlardır.)

3. Kuruluş aşamasındaki ülke koşulları nedeniyle hem naif hem baş kaldırıcı kimliği aynı anda bünyesinde barındıran bir süreçte, hiçbir zaman güdümlenemeyecek bir yapılanma olarak M.O. ülkenin toplumsal hayatının sivilleşmesinde büyük rol oynamıştır.

4. Özerk bağımsız bir yapı olmayı kendine ilke edinmiş ve bu ilkeleri her zaman yeni kuşaklara yazılı olmayan bir anayasa ya da sessiz bir konuşma olarak aktaran istisnai sivil örgütlenmelerden biri olan M.O., bu tavrın sürekliliğinde kurumlaşmasını sürdürmüştür.

5. M.O. bir yandan merkezi otoriteyle arasında doğan karşıtlıklardan, bir yandan ortaya çıkan çeşitli düşünce gruplarının çatışmalarından süzdüğü davranış kalıplarını örgütsel işleyişinin demokratik geleneği haline getirmiştir.

6. M.O., ülkenin kurumsal demokrasisinin kesintiye uğradığı baskı dönemlerinde dahi paylaşımcılık ruhunu, gönüllü ve dayanışmacı işbirliğini işleyiş esaslarından biri olarak belleğine almıştır. Örgütlenmesinin temelini düşünce üretilebilir ortamlar hazırlamak ve bu ortamlarda tartışılan düşüncelerden çıkan karar üretme süreçlerini işletmek çabası olarak tanımlamıştır.

(Bugünkü yönetime kadar, Merkez ve şubeler, sorunları; tartışarak, kaynaklarını ve çözüm yollarını birlikte arayarak çözümlemiş, merkezi otoritenin gerekçe bile açıklamaya lüzum görmez tavırda tebliğleri aracılığıyla gerçekleşen yönetim anlayışından kesinlikle uzak durmuştur.)

7. Kurum-içi ve dışı ilişkilerde açıklık ve şeffaflık demokratik işlerliğin temel ilkeleri olmuştur.

(Bugünkü yönetime kadar, Oda-içi kurumsal ilişkilerin; ‘dertleşme’, ‘mektuplaşma’ vs. gibi belirsiz ve dayanaksız kişisel iletişim kanalları üzerinden kurulmasına hiç izin verilmemiştir. Kişisel karizma edinme çabalarıyla yaratılan başkan ve efradı imgesi eşliğinde, M.O.nın kurumsal kimliği hiçbir dönemde bu denli zedelenmemiştir. “Kol kırılır yen içinde kalır” düsturu ancak kapalı, formel hiyerarşik -ve bu yüzden giderek çürüyen- topluluklarda geçerlidir.)

8. M.O. başlangıçta zorunlu koşullardan ötürü kendini toplumsal hayata ‘empoze eden’ bir kurum olarak resmileşmiştir. Buna karşın, bu gerekirliliği toplumsal hayatı inşa edecek gelecek tasarımları üzerinden dönüştürerek toplumsal hayat tarafından ‘önerilen’ bir örgütlenmeye doğru evrilmiştir.

(Bugünkü yönetimin, sadece geriye bakan perspektifi ülke fiziksel çevresinin yaratılmasında tek geçerli bakış olarak kabul etmesi, mimarlık kültürünün ve fiziksel çevrenin toplumsal hayata katılmasının önünde büyük bir engel haline gelmiştir.)

9. M.O. sancılı ve zor kuruluş süreci içinde –kuruluşuna emeği geçenleri saygıyla yad ederek- kendi ‘yayınının’ toplumsal katmanlarla iletişimdeki önemini kavramış ve 1950’li yılların kısıtlı ortamında bir dergi yayınlamayı neredeyse onur sorunu haline getirmiştir. M.O.’nın dergisi olan ‘Mimarlık’; mimarlık topluluğunun kişiler ve kurumlarla ilişkisinde, açıklığın, şeffaflığın ve katılımcılığın simgesi olarak, cunta koşulları altında bile yüksek düzeyde mimarlık düşüncesinin savunucusu olagelmiştir.

(1980’li yılların başındaki Mimarlık dergilerine bir göz atmak bile bu derginin mimarlık kültürü içinde yüklendiği riskli sorumluluğu bize hissettirmeye yetecektir.)

10. Her kurumsal örgütlenmenin, öncelikle toplumsal hayatın görünür yüzü olarak bir biçimsel düzeni, bir de sezgiler, niyetler, duyuşlar temelinde görünmeyen yapısı vardır. Bu görünmeyen yapı, tarihsel olarak uzun ve acılı bir geçmişten süzülerek gelir ve her kuşağa yazıya dökülmemiş bir toplumsal sözleşme olarak korunması amacıyla devredilir. M.O.nın bağlı olduğu en temel ilke, ister fiziksel çevrenin, ister mimarlık kültürünün herhangi bir bölgesindeki insani edimin tasarlanması olsun, sadece ve sadece tasarlama kültürü üzerine kurulması şartıdır. Yarışmalar, tasarlama kültürünün mimarlığın fiziksel çevre yaratma çabasında, özel hatta deyim yerindeyse mahrem bölgesini oluşturur. Çünkü bağımsız bir akla erişilmedikçe toplumsal anlamda ekonomik önkoşulların dayattığı şekillenmeleri ilişkilerden azad etmek mümkün değildir. Bağımsız aklın gücüne erişmek için bir tür sosyal sınama süreci olan yarışmalar vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Kuruluşundan itibaren 30 yıl boyunca yarışmalar örtük de olsa M.O.nın kendi kurumsal yapısını sosyal bir omurga haline getirmesinde baskın bir rol oynamıştır.

(Meslekçi ideoloji, varlığına karşı içten içe bir tehdit unsuru olarak algıladığı yarışmaları, mimarlık kültürü içindeki yerinden soyutlayarak, vakit kaybettirici bir çalışma alanı olarak görmüştür. Son 15 yılda M.O.nın hemen bütün yönetmelik maddeleri bir şekilde gözden geçirildiği halde Yarışmalar Komitesi ve bağlayıcı düzenlemeler Oda’nın bir yerlerinde unutulmuştur. Son UİA Kongre Vadisi Yarışması vakası ile ilgili olarak bugünkü Komite ve Mimarlık dergisi aylarca sessiz kalarak sonuçların sorumluluğunu MYK ile paylaşmıştır. MYK, bu yarışma özelinde yeniden açığa çıkan politikasının ve ideolojik sapmalarının hesaplaşmasını, mimarlık kamuoyu ve örgütünün kendisiyle yapmak zorundadır.)

Yukarıda anlatılan M.O. nın kuruluşundaki dile getirilmemiş toplumsal sözleşmeyi, Oda’nın çok kültürlü mimarlık paradigmasını ve ülke sorunlarıyla dolaysız ilişkilenen geometrisini Oda’nın varlık nedeni olarak görüyoruz ve bugünkü mimarlık kültürünün asli ve ortak kaygısının kamusal hayat ve onun fiziksel çevresinin geliştirilmesi için programlar önermek olduğunu hatırlatıyoruz.

Mimarlar Odası, kuruluşunda beslendiği kaynaklara ve dile getirilmemiş bir toplumsal sözleşme olan başlangıç ilkelerine dönmeli, bu ilkeler üzerinden kendini sınayarak kurumsallığını ve meşruiyetini yeniden kurmayı denemelidir.

Mimarlar odası dile getirilmemiş bir toplumsal sözleşme olan kuruluş ilkelerine dönmelidir.”
Arkitera

Forum'da başlayan tartışmaya katılmak için tıklayın.

 

Şubat 2005 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28            
diğer aylar için tıklayın

Platform

Arkitera Platform 2004 - 2005, toplantılarının beşincisi 4 Mart 2005 tarihinde Eskişehir Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Kampüsü Halk Bilim Araştırmaları Merkezi Salon 2003'te gerçekleşecek.

Yönetici: İhsan Bilgin
Davetli Tartışmacılar: 
Halit Halaç, Kenan Güvenç, Hasan Özbay, Han Tümertekin, Ali Ulu


Kale Grubu'nun  katkılarıyla

  

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz