reklam

24 Mart 2005 Perşembe
Ana Sayfa > Haberler

UIA Kongre Vadisi Tasarım Yarışması ve Sürecin İlerleyişi

UIA Kongre Vadisi Tasarım Yarışması ve sonuçlarına ilişkin 24 Mart 2005’te yayınlanan Sabah ve Radikal gazetelerindeki haberler yarışmayı yeniden gündeme taşıdı. Gazetelerde yayınlanan konu hakkındaki yorumlara, yarışmada Birincilik Ödülü’nü kazanan Fatih Erduman, sürece ilişkin görüşlerini aktararak cevap veriyor. Konuyla ilgili Fatih Erduman’ın açıklaması aşağıda metin olarak verilmiştir.

1. Protokol Öncesi
Onca açıklamanın ardından bildiğiniz gibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ile nihayet 1 Şubat 2005’te protokol imzalanacağı kamuoyuna duyuruldu (Bu protokolün 1-2 hafta içinde imzalanacağı bana 9 Eylül 2004’de söylenmişti. Yine bana söylenenler arasında Başkan’ın aslında çoktan bu işi sahiplendiği fakat etrafındaki bürokrasinin işi uzattığı idi. Bunları bana söyleyenler Şefik Bey, Süha Bey, Fatih Bey, Çiğdem Hanım. Onların deyimiyle Başkan’ın “iş bitirici” ve “gayriresmi” danışmanı olan ve daha önce de görüşmüş oldukları Mimar Hakan Kıran’la bu işi sonuçlandıralım şeklinde yaklaşımları vardı). Bu protokolün imzalanmasının neden bu kadar geciktiğini anlamakta zorluk çekiyorum (hele hele İBB ile yaptığımız son görüşmenin ardından). Öncelikle bu bize bağlı bir sebep değil çünkü protokol imzalanıncaya kadar geçen süre içersinde İBB ile herhangi bir görüşmemiz ya da müzakeremiz olmadı. Bizim 4 Kasım 2004’te Ersen Bey, Haydar Bey, M.O. ve Organizasyon Komitesi’ne (O.K.) göndermiş olduğumuz sözleşme taslağına (ki içersinde projenin kendine özgü aşamaları ve hizmetlerinin de açıklandığı) ve teklifimize M.O. ve O.K.’den hiçbir yorum gelmedi.

Artık her ne konuda anlaşmaları bu kadar geciktiyse bilemiyoruz ama yine bize aktardıklarından şunları biliyorduk: 1. Bu protokol içinde bizim projenin uygulanması da dahil birçok başka konular da vardı. 2. Bizimle sözleşme yapılamamasının sebebi bir türlü bu prokolün yapılmamış olmasıydı. Projenin işvereni İBB olacaktı.

Protokol imzalanmadan önce Fatih Bey (Fatih Söyler) daha önce kendilerine e-mail ile iletmiş olduğumuz sözleşme taslağı ve teklifimizi bu sefer imzalı olarak kendilerine iletmemizi, çünkü protokolün imzalanmasının ardından bunları İBB’ye vereceğini söyledi. Bunun üzerine 24 Ocak 2005’te aynı belgeleri bir kez daha M.O.’na ilettik. Bu sefer bir de önyazı ekledik. Bundaki amacımız daha önce Fatih Bey’e birkaç kez sözlü olarak da söylediğimiz niyetimizi yazıya da dökmek idi. Biz ilk adım olarak yapmakta zorunlu olduğumuz bir proje bedeli hesabı yapmış, bunun gerekçelerini onlara izah etmiştik. Onlardan da ilk beklediğimiz, bedelin alçak ya da yüksek olarak nitelendirilmesi değil, hesabın yanlış mı, doğru mu ya da şu şekilde düzeltilmesi şeklinde bir adımdı. Bu çerçevede verdiğimiz teklifin ulaştığı rakamlardan da hiç utanmadık. Bu rakamın hiçbir zaman bir sözleşme bedeli olmayacağı halde müstakbel işverenimiz tarafından benimsenecek olması, yani mimarın hakkının hic değilse sözde teslim edilmesi, bizim için önemliydi. Süreçler içerisinde mimarın ve projenin konumunu korumak bizim için şahsi değil tüm mimarlar adına gözetmemiz gereken bir olguydu. Nitekim bizim sözleşme bedelinde illaki direnme gibi bir pozisyonumuz hiç olmadı. Ön yazı şöyleydi:

...

TMMOB Mimarlar Odası MYK Başkanlığı’na,

Kongre Vadisi Mimari Tasarım Yarışması’nda birinci seçilen projemizin mimari proje, mesleki kontrollük ve danışmanlık hizmetlerine dair sözleşme taslağımızı ve teklif raporumuzu tarafınıza sunulmak üzere Mimarlar Odası İstanbul Şubesi’ne, UIA 2005 İstanbul Organizasyon Komitesi Sekreterliği’ne ve yarışma jüri üyelerine 04.11.2004 tarihinde ‘e-mail’ yoluyla iletmişdik. Sn. Fatih Söyler’in talebi üzerine, söz konusu sözleşme taslağının ve teklif raporunun bir kopyasını altında imzamızla birlikte ekte tekrar bilgilerine sunmaktayız. Bu vesile ile gerek taslak metninde yer alan maddeler, gerekse de teklifimize dair her türlü görüşmeye açık olduğumuzu ve kanun, yönetmelikler ve yarışma şartnamesiyle belirlenmiş müelliflik haklarımızdan ödün vermeden, sözleşme sürecinin en kısa zamanda sonuçlanması için tarafımızın azami yapıcı yaklaşımı göstereceğini bir kez daha belirtmek isteriz.

Saygılarımla,

...

2. İBB ile Toplantı
Sonunda 1 Şubat’da protokol imzalandı ve Fatih Bey söylediğine göre aynı gün akşamı IBB’ye bizim dökümanlarımızı vermiş. Bir süre geçti ve 11 Şubat için İBB’den Ulvi Bey’den (Ulvi Günpınar, İmar Komisyonu Üyesi, Meclis Üyesi) bizim için randevu aldıklarını ve toplantı gerçekleştireleceğini Fatih Söyler bize bildirdi. Ardından Ulvi Bey’in eşi rahatsızlanınca toplantı 16 Şubat’a ertelendi.

Tarih 16 Şubat 2005. Yer, İBB İmar Komisyonu Odası. Toplantıya katılanlar ben, ortağım, Fatih Bey (MYK üyesi olduğu M.O. adına değil, O.K. adına katıldığını söyledi), Ulvi Bey ve bir de sonradan Hakan Bey (Hakan Kıran, “iş bitirici” “gayri resmi” başkan danışmanı). Toplantıdan kendi notlarım ve izlenimlerim (toplantı resmi bir toplantı değildi, not tutulmadı, kayıt yapılmadı; sonradan kendilerinin de belirttiği gibi zaten konuştukları hukuk dışı şeylerdi) şöyle:

• Ulvi Bey söz konusu protokolü imzaladıklarını ve Başkan’ın ve kendisinin tercihlerinin bizim projeyi uygulamak olduğunu belirtti. Bununla birlikte sözleşme bedelini çok yüksek bulduklarını ifade etti. İBB’nin bütçesinde bu projenin bedeli için bir kalem bulunmadığını (çünkü bütçe daha önceden yapılmıştı) belirtti. Ulvi Bey, Hakan Bey ile birlikte bize bu projenin uygulanmasının getireceği faydaları epeyce uzun bir süre anlattı. Bizim yerimizde olsalar, yani müellif olarak, Ulvi Bey evini satıp bu projeyi uygulatmaya çalışacağını söyledi. Bu şartlarda bizden sponsor olmamızı ve projeyi bedelsiz olarak yapmamızı istediler. Bununla birlikte belediye başkanının tanıtım giderleri ile boya badana masrafları arasında gösterilerek 3-5 olmadı 20 milyar proje bedeli ödeyebileceklerini söylediler (ki bunu her tekrarladıklarında “ama yine de siz bizce bedelsiz yapmalısınız” dediler)

• Fatih Bey, ilk teklifimizin yüksekliği ile ilgili olarak söz aldı. Bizim bu teklifi bir fırsatın değerlendirilmesi tarzında sunmadığımızı bildiğini, müellifin M.O. tarifelerine uygun olarak ve haklı olarak (bunu da ilk defa öğrenmiş olduk. Hesaplarımız ve teklif dayanağımız M.O. tarafından kabul görmüş) bunu ortaya koyduğumuzu ifade etti. Eğer kendilerine bu sorulursa, bu bedelin doğru olduğunu söylemekten başka bir seçenekleri olmadığını söyledi.

• Biz de bu bedeli M.O. tarifelerine göre hesapladığımızı ve bu bedelin altında da hizmet verebileceğimizi söyledik. Fakat önerilen bedelsiz ya da 3-5-20 milyarlık proje bedelinin bu projenin yürütülmesinin minimum gereksinimlerini karşılayamayacağını ifade ettik. Proje bedeli olarak daha başlangıçta böyle bir teklif ortaya koyan İŞVEREN’in bu projenin en iyi biçimde uygulanması için gereken koşulları yaratamayacağına dair kuşkularımız olacaktır dedik. Mimari projesi bedelsiz elde edilecek bu işin, başka disiplinlerle kurması gereken işbirliğinin o halde nasıl sağlanabileceğini sorduk. Öyle ya, bizim böylesi bir koşulda herhangi bir firma ya da kişiye danışmanlık veya mühendislik hizmetleri talep etmemiz imkansızdı. Mimari proje için bütçesi olmayan İŞVEREN diğer danışmanlıklar hakkında ne düşünüyordu?

• Ulvi Bey M.O.’nın ve diğer odaların teknik personelini yardımcı olacaktır elbet dedi. Hakan Bey üniversiteler var dedi. Aydınlatma konusunda şu an ismini hatırlamadığım bir firma sponsorluk talep etti dedi. Ben M.O.’nın böyle bir kadrosu olmadığını söyledim ki, Fatih Bey’de beni doğruladı. Eğer sponsor firmalar varsa bunların halihazırda tespit edilmiş, ilişkiler kurulmuş olması gerektiğini belirttim. Bize somut bilgiler vermelerini rica ettim.

• Gelişen konuşmalar İBB’nin konuya aslında vakıf olmadığını, bu toplantıya hazırlıklı gelmediğini, M.O. ve O.K. ile bir organizasyon kurup işveren olarak bir yapılanma oluşturmadığını ortaya koydu. Ben onlara bizim bu toplantıda öncelikle proje bedelini değil İşveren, M.O. ve O.K.’nin projenin tamamlanma ve uygulama koşulları yani proje bağlamını konuşmayı beklediğimizi ifade ettim. Eğer biz bu bağlamın bizi rahatlatıcı koşulları olduğunu görürsek, proje bedelinde oldukça esnek olacağımızı ifade ettik. Örneğin sözleşme taslağımızda belirttiğimiz maddeler (vereceğimiz hizmetler, proje onay, takip konuları, vs…) olduğu gibi kabul mü edilmişti. Sözleşme taslağını okudum dediyse de Ulvi Bey, hiçbir yorum getirememesinden öyle olmadığı anlaşılıyordu (aradan geçen aylar boyunca bu projenin uygulanması için M.O., O.K. ve IBB hiç bir yapılanma, çaba, ilişki ağı, oluşturmadı ki zaten).

• Bedel alınmaksızın biz nasıl ekip oluştururuz, projenin baskı vs. masraflarını nasıl karşılarız sözlerimiz üzerine Ulvi Bey “siz merak etmeyin bana disketi ulaştırın ben ozalitleri bastırırım”, bilgisayar mı istiyorsunuz verelim, mimar mı istiyorsunuz ben size gönderirim gibi iyi niyetli olsa da projenin nasıl bir süreçte üretilmesi gerektiğini kavrayamamış önerileri oldu. Bu noktada ben bize sağlayacakları koşulları ve verebilecekleri proje bedelini, danışmanlara dair bilgileri, vs… somut olarak yazılı vermelerini rica ettim. Böyle bir proje bedelini yazılı olarak bize vermeyeceklerini çünkü hukuk dışı olduğunu söylediler. Ulvi Bey işin aciliyetini ve kendi iş yapma usulünü vurgulayarak hemen şimdi karar vermek üzere iki seçeneğimiz olduğunu söyledi: 1. bu işi ya bedelsiz yaparsınız (bu teklife eşlik eden arada bir ifade edilen 3, 5 ya da 20 milyar da söz konusu) 2. yada hayır yapmıyoruz dersiniz biz de döner M.O.’na bize ne yapmamızı istiyorsanız (uygulama anlamında, örneğin kırmızı halı mı serelim, sereriz) onu yapacağız deriz dedi. Her iki karara da saygı duyarız dedi (zaten baştan beri bizim söylediğimiz herşeye hep katıldığını söylüyordu, ama…). Bu arada Hakan Kıran birçok alternatifleri olduğunu, bizim kenimizi alternatifsiz mi gördüğümüzü söyledi.

• Biz onların sunduğu (dayanaksız, sanal ve hukuki olmayan) iki seçeneğe evet ya da hayır demek zorunda olmadığımızı, elbette cevap vereceğimizi ama bunu yazılı olarak ve kendi formatımızda olacağını, üstelik anlaşmazlıkların adresinin jüri olduğunu hatırlattık. Onlar aramızda oluşan anlaşmazlığın verdiğimiz ilk yüksek teklifi karşılayamayacakları olarak lanse edeceklerdi. Halbuki o gün toplantıdaki anlaşmazlık bizim Ulvi Bey’in iki seçeneğini reddetmemizdi (ve ilave olarak proje bağlamındaki uygunsuz koşullar).

• Peki Fatih Bey bu arada neler söyledi? O zaman uygulama alanını daraltalım dedi. (Bu konuda daha önce ağzımızı zaten yoklamıştı ve ben koşullarına bakmak lazım demiştim. Çünkü bizim ilk teklifdeki proje alanı sadece Kongre Vadisini değil, Taksim meydanı da dahil olmak üzere Taksim’e kadar olan tüm alanı içeriyordu. Yine ilave olarak Dolmabahçe, Kadıköy ve Sultanahmet meydanları vardı. Yaklaşık 300,000m2. Bedelin yüksek çıkmasında etkenlerden biriydi bu). Sadece Kongre Vadisi olsun gibi bir öneri beklerken ben Fatih Bey, Kongre Vadisi’nde sınırlarını veremediği küçük bir alan mesala dedi. Zaten bizim fazla bir etkinliğimiz olamayacak dedi. Peki o alanın dışında bir düzenleme yapmayacak mısınız dedim. Hayır tabi ki yapacağız dedi. Peki o düzenlemeler hangi kaynakla, hangi projeyle yapılacak dedim. Bu masum gözüken teklifin bizim yarışmayla elde ettiğimiz müelliflik hakkının gasbı anlamına geleceğini, projenin (onca esnekliğine ve farklı düzenlemeleri içinde barındırabilirliğine rağmen) bütünlüğünün bozulacağını, bizim düzenlememizin etkinliklerle illaki birebir eşleşmesi gerekmediğini ifade ettik. Ulvi Bey’de kısıtlı bir alanda proje uygulanmasını tercih etmeyeceklerini söyledi.

• Bu arada Ulvi Bey her fırsatta bize Hakan Bey’i örnek gösterdi. Hakan Bey’in belediyeye ayda 6-7 bedava proje çalışmaları getirdiğini ifade etti. Tabi ki Hakan Bey’in (zaten toplantıda hangi sıfatla varolduğunu bilemiyoruz) hangi koşullarda, hangi ilişkilerle böyle davranabileceğini tahmin etmek güç değil. Nitekim Ulvi Bey bize “bu odadan (imar komisyonu odası) milyon Dolar’lık işler geçiyor ve bizim sözümü, yönlendirmemizi dinlerler, gelin siz bu işi bedelsiz yapın, ben size iş gönderirim” teklifini de yaptı. Bizim hiç söylenmemiş kabul etdiğimiz bu teklif toplantıda yaşanan tablonun bir başka göstergesiydi.

• Toplantıya dair unutulmaması gereken başka bir not da, Ulvi Bey’in müteahhitleri telefonla arayarak ihtiyaç duyulan 51 vinci (bu rakam nerden çıktı bilmiyorum) hemen sağladığını söylemesiydi. İBB’nin bu işe olan yaklaşımı ile ilgili izlenimlerimizle çelişen tek gelişme de bu zaten. Bu konuda sıkıntı yaşanmayacağını biz zaten hep düşünüyorduk. Nitekim Ocak ayında İstanbul’dan bir inşaat makine firması beni aradı ve projeden haberdar olduklarını, bir vinç vermek istediklerini ama hiç bir muhatap bulamadıklarını ifade etti. Zar zor bana ulaşmışlar. Ben de konu ile O.K.’nin ilgilenebileceğini söyledim ve Şefik Bey’le Fatih Bey’in isim ve telefonlarını verdim. Sonra da Fatih Bey’i aradım, firmanın vinç teklifini, isim ve ulaşım bilgilerini verdim. O da bilgileri Ulvi Bey’e vereceğini söylemişti. Ben iki hafta sonra söz konusu firmayı arayıp durumu sorduğumda bana verdiği cevap şaşırtıcıydı. Kimse ona ulaşmadığı gibi, Şefik Bey ve Fatih Bey’i ne zaman arasa hep toplantıda olduklarını ifade etti. Bunun ne anlama geldiğini bildiğini ve üzüldüklerini ifade etti.

• Çok karışık ve bağlantısız notlar verdiğimin farkındayım, kusura bakmayın...Fakat toplantıya dair son notum şu: Biz toplantıda konuşulan durumlara göre işverenden neler beklediğimizi ve cevabımızı yarın size ulaştıracağız dedik ve ayrıldık.

3. Toplantının Sonrası, Revize Teklif
Hemen ertesi gün, yani 17 Şubat 2005’te Ulvi Bey’e, M.O.’na, O.K.’ne ve Ersen Bey’e yeniden formüle ettiğimiz teklifimizi ve bu teklifin koşullarını ilettik (o akşam teklifin Ulvi Bey’in elinde olduğunu bizzat kendisinden biliyoruz). Teklifi okumak için tıklayın. Bu teklifin konsepti projenin sağlıklı bir şekilde yapılabilme koşullarını gözeten ve bu noktada işverenden hemen vakit geçirmeden somut adımları atmasını isteyen bir teklifti. Sözleşme bedeli masraf+kar ile tespit edilecekti. Bizden hemen ertesi gün (yine tabiki sözleşme yapmadan acil olarak) işe başlamamızı isteyen belediye aradan geçen üç hafta boyunca bize bir yanıt verebilmiş değil. Halbuki biz bir hafta içinde listelediğimiz disiplinlerden kişi veya kurumların bize ulaşmasını istemiştik. Aslında teklifimiz temelde karşımızdakilerin ciddiyetini sınamaktı. Eğer biz karşımızdakilerin bu işe yaklaşımı konusunda yanılıyor idiysek hemen öne sürdüğümüz koşullarda adım atmaları gerekecekti ve proje bir hafta içinde müthiş bir ivme ile başlayacaktı. Yanılmış olmayı isterdik, ama yanılmadık.


Sözleşmeye Ek Vaziyet Planı

Karşıdakilerden hiç ses çıkmayınca 10 gün sonra 28 Şubat’ta Ulvi Bey’i aradım. Size de bahsetmiş olduğum bu görüşmede Ulvi Bey bana kendisinin bir haftadır yurtdışında olduğunu, o yüzden konuyla ilgilenemediğini, başkanla görüşüp bana ve M.O.’na yazıyla cevap vereceklerini söyledi. Bu görüşmeden sonra da bugüne kadar bana ulaşmış değiller. Teklifi ilettiğimiz günden bu yana 3 hafta geçmiş durumda.

Oktay Bey’in yazısı karşımızdakilerin kamuoyunu yoklayan ilk denemesiydi. Eğer ortam elverseydi, çoktan bu İBB ile toplantı vesaire oyunlarına girmeyeceklerdi. Oluşan tepkiden sonra şeklen de olsa işi kitabına uydurmak istediler. İBB ile yapmış olduğumuz toplantı UIA 2005 organizasyonunun hiçbir parçasında yer almayan bir toplantı idi (naylon fatura gibi naylon bir toplantı). UIA 2005 sitesinde paralel etkinlikler sergiler kısmında vadi boyunca dizilecek A0 ebadında sergi üniteleri olacağı, buna göre tekliflerin gelmesi gerektiği söyleniyordu. Yine vadideki tüm mekan taleplerinin yerleşiminin 14 Mart’ta sonuçlanacağı bizim İBB ile toplantımızdan çok önce ilan edilmişti. Bu verilerle bizim hiçbir ilişiğimiz tabiki yok. Bize ne bir bilgi aktarıldı ne de olası birlikte çalışmamızın bir gerekliği olarak uygun yapılanmaya gidildi.

Hiç sevinmemem gerektiği halde Aydan Hanım’ın yazısına ben çok sevindim (tabiki farklı nedenlerle). Yaşadığımız olumsuz sürecin temelinde acaba bizden kaynaklı hatalar var mı diye bir sorgulamayı tabi ki sürekli yapmaktaydık. İşte bu noktada farklı bir kişinin farklı alt süreçlerde aynı organizasyona dair bizimkine çok benzer gerçekleri kamuoyuyla paylaşması bize oldukça yardımcı oldu.

Biz açıklamamızda kongreye ait (dış alanlardaki paralel etkinliklerde dahil) bütçenin tüm ayrıntıları ile birlikte ve sürekli güncellenerek kongre sonrasına kadar kamuoyuna açık halde tutulması çağrısı yapmıştık. Hiç bir ilgili buna cevap vermedi. ISEVV’le yapılan sözleşme tüm ayrıntıları ile açıklansın demiştik. Yine hiçbir cevap yok. Yapı Dergisi’nde Doğan Kuban’ın “konsorsiyumun dümen suyuna girilmiş” diye bir ifadesi var.
Arkitera

 

Mart 2005 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30 31      
diğer aylar için tıklayın

Kelime manası ipotek anlamına gelen "mortgage", bir çeşit gayrimenkul finansman sistemini ifade ediyor. Mortgage Sistemi hakkında detaylı bilgi edinmek için tıklayın.

Arkitera.com/gündem

  

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz