İstanbul'un son
yılı...
İstanbul'un, Kadir Topbaş'ın Büyükşehir
Belediye Başkanlığındaki son yılı mercek altına alınmış ve mercek altında ne
görülmüş dersiniz: 'Sıfır...'
Başkan son 1 yıl içinde 1,5 katrilyon TL (1.5 milyar YTL) harcayarak temel atma
törenleri ve açılışlarla vakit geçirmiş.
Araştırmanın CHP Büyükşehir Belediye Meclis Grubu tarafından yapıldığını da
aktaralım ki, başkana haksızlık etmeyelim.
Araştırma sonucuna göre İstanbul'un en önemli 3 sorunu sayılan 'ulaşım, deprem
ve güvenlik' konuları çözümlenmemiş.
Aslında bunu araştırmaya dahi gerek yoktu. Hepimiz İstanbul'da sokağa çıkmanın
'ulaşım ve güvenlik sorunları nedeniyle' cesaret istediğini biliyoruz. Öte
yandan evde oturmak da deprem korkusu nedeniyle daha büyük bir cesaret istiyor.
Kısacası İstanbul halkı olarak, koşulların zorlamasıyla cesaretlerini kanıtlamış
'aslan yürekli insanlar' olarak kenti dolduruyoruz.
'Kenti dolduruyoruz...' derken, sorunlardan bir başkası olan göç sorunundan söz
ettiğimi anlamışsınızdır. Artık bu
sorunun çözülmesine olanak kalmadığı için raporda sözü bile edilmiyor.
Çünkü 15 milyonluk nüfusuyla İstanbul büyükçe bir ülke gibi... (Yunanistan'ın
nüfusu 10.6 milyon, Bulgaristan'ın 8.2..)
Durum yine de fena sayılmaz: Kentin en önemli sorunlarından biri, çözülemezliği
yüzünden kendiliğinden sözü edilmez hale geldi.
Bu arada Kadir Topbaş'ın açılış törenleri (yılda yaklaşık 100 günü kaplıyor) ve
yurtdışı gezileri (1 yılda 14 adet) dışında fırsat bulup da üzerine eğilebildiği
tek konu olan Tüpgeçit Projesi'nde de bir aksaklık saptanmış ki, tam tüpgeçidin
geçeceği yerde zemin sıvılaşması gibi bir aksilik olmuş...
Yani, o proje de yatmak üzere..
Unutmadan: 1 yıl içinde plan tadilatlarıyla 41 benzin ve doğalgaz istasyonuna
izin verilmiş ki, bu istasyonlar yeşil alanları yok ettiği gibi, CHP'li ağzıyla
söylersek 'kentin her noktasını patlamaya hazır bombalar haline getirmiş'...
Gerisi, dediğim gibi, açılış saçılışlar. Bunları tek tek saymaya yerim müsait
değil. Kadir Topbaş'ın bundan sonraki
projesi ise şöyle: 'Kentte 3,5 milyon
insanın yaşayacağı rezerv konut alanları tespit ettik. Başta dargelirli
insanlarımız olmak üzere, herkese uzun vadeli, kira öder gibi konut sahibi olma
imkanı sağlayacağız. Artık kimsenin konut derdi olmayacak.'
Anlaşılan asıl mesleği mimarlık olan Kadir Topbaş, hala belediye başkanı
olduğunun farkında değil ve kendini bina yapmakla görevli sanıyor.
İstanbul'un konut derdi diye bir derdi yok. Varsa bile 'fazla konut derdi'
olabilir. Kadıköy'e Fatih Heykeli
İstanbul'a ille bir heykel dikecekler. Fena fikir değil aslında.
Gecekonduları temizlemek, göçü önlemek, su baskınlarını bertaraf etmek, deprem
tehlikesini savuşturmak, ulaşımı kolaylaştırmak, kapkaçı önleyip asayişi
sağlamak, otopark sorununu çözmek, hava, kara ve deniz kirliğini önlemek zor
işler. Heykel dikmek ise çocuk oyuncağı:
Heykeltıraşa ısmarlıyorsun, bitince alıp bir yere koyuyorsun.
Önce semazen heykeli düşünülmüştü; 'Burası Konya mı?' denince Fatih Sultan
Mehmet'e dönüldü. Projenin mimarı bu kez
Büyükşehir Belediye Başkanı değil, uykusuz geceler ve mışıl mışıl gündüzler
geçiren Kültür ve Turizm Bakanı Attila Koç... Heykelin Kadıköy mendireğine
dikilmesini istiyor. Fatih'le
İstanbul'un alakası yok denemez! Ancak
yine de bazı şeyler söylenecektir. Ben başlayayım.
Bu heykel görenlerde şu duyguyu tazeleyecek:
-Bu kent bizim değildi. Sağolsun Fatih Sultan Mehmet sayesinde Bizanslıların
elinden aldık. İstanbul'un bizim
olduğuna artık inansak ve çevremizi de inandırsak iyi olacak.
Hem de 552 yıldan beri... Fatih'in ise
unutulacak bir tarafı yok, inanın bana sevgili yobazlarım.
Koca Fatih semti var, Fatih Camii var. Semte ve camiye bitişik Çarşamba civarı
var ki, neredeyse Fatih'in zamanındaki kadar İslama ve tesettüre uygun yaşıyor.
Buna karşılık Fatih'in yaşadığı dönemde Kadıköy'e yan gözle bile baktığına dair
en ufak bir bilgi yok.
Akşam -
Yalçın Pekşen |